ÇEV Başkanı 6 yıl sonra konuştu

ÇEV Başkanı 6 yıl sonra konuştu

Ergenekon davasında hakkındaki yakalama kararı kaldırılan ve 11 Eylül’de ABD’den telekonferans ile ifadesi alınacak olan Çağdaş Eğitim Vakfı (ÇEV) Onursal Başkanı Gülseven Yaşer, Ramazan Akyürek’in İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı olduğu dönemde bir komiserin ÇEV’de ajanlık yaptığını söyledi.

Ali Dağlar'ın Hürriyet'te yer alan haberine göre, ‘Terör örgütü üyeliği ve kişisel verileri kaydetme’ iddiasıyla 19.5 yıl hapsi istenen, hakkındaki kırmızı bülten ‘Gerekçe yetersiz’ denilerek iade edilen Yaşer, şunları anlattı:

1990’larda İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde ders veriyordum. Sınıfta kapalı öğrencim yoktu, giderek örtünüp içe kapandıklarını gördüm. Bir öğrencim ‘birilerinin ailesine maddi destek verdiğini ama kimseyle paylaşmaması için yemin ettirdiğini’ söyledi. Ablalarla her akşam sohbete katılıp hidayete erdiğini belirterek ‘İnşallah Hocam siz de hidayete erersiniz’ diyordu. Cumhuriyet aydınlanması doğrultusunda gençlere destek olmak, tarikatlarla mücadele etmek üzere çalışmalara başladık. 26 Mayıs 1994’te ÇEV’i kurduk.

1997-98 yıllarında birçok öğrenci bu cemaatlerden kaçıp ÇYDD ve ÇEV’e başvurarak yardım istedi, burs verdik. Başta bu tarikat ve cemaatler hakkında anlatılanların abartılı olduğunu düşünmüştük ama farklı kentlerden gelen, cemaatin ve tarikatın eğitiminden geçmiş çocuklar ile ailelerinin getirdiği kitap, kaset ve CD’leri görünce inanılmaz bir organizasyonla karşı karşıya olduğumuzu anladık.

 

'İslam'ı yeniden kuracağız'

 

1998’de Cemaat yurtlarında eğitim gören bir öğrenci ÇEV’e başvurdu. ‘Anlat İsmail, kim bu Gülen?’ dedim. ‘Tanzimatla beraber İslam yere düşürüldü. Cumhuriyet’le ortadan kaldırıldı. Şimdi İslam’ı yeniden ayağa kaldırıyoruz. 2004’te Türkiye’de İslam’ı yeniden kuracağız, tüm kanun ve kuralları ile geçerli olacak. 4 milyon inanmış öğrencisi, yani müridi var ve giderek artıyor. Abiler ders çalıştırma görüntüsüyle yanaşıyor, giderek çocuklar onlarsız hiçbir şey yapamaz hale geliyor, anne-baba sonra geliyor’ dedi.

Sonra İsmail kendisi gibi Cemaat’ten ayrılan arkadaşı Serhat’ı getirdi. O da bu yurtlarda çok güç koşullarda kalmıştı. Eğitimlerinde hep söyledikleri bir şey varmış; bellettikleri yaşam şeklinden uzaklaşmaları halinde, başlarına ‘Şevkat tokatı’ denen felaket geleceğine dair örnekler veriyorlarmış. Anlattıkları inanılmazdı. Bunların topluma ve yetkililere ulaştırılması için yaşadıklarını yazmalarını istedik. ‘Hocanın Okulları’ kitabı, yani ‘Hocanın Kulları’ böyle ortaya çıktı. Bunu kamuoyuna ulaştırmalıydık ama siyasilerin, sanatçıların Gülen’den ödül almak için sıraya girdiği günlerdi, kimse ilgilenmedi.

 

Sadece Hulki Cevizoğlu davet etti

 

Sadece Ceviz Kabuğu’nun yapımcısı Hulki Cevizoğlu davet etti. Yayın günü sekreterim çocukların öğle yemeği için dışarı çıktığını söyledi, sonra tüm aramalarımıza karşın bulamadık. Biz akşam programa çıktık. 2 yıldır bize yaşadığı acıları anlatan İsmail canlı yayına bağlanarak oyuna getirildiğini, kitabı kendisinin yazmadığını söyledi. Cevizoğlu’nun başına çok şey geldi sonra. O geceden 1 ay sonra Serhat telefonla bize ulaşarak, o gün öğle saatlerinde sivil polislerce bir arabaya bindirilerek kaçırıldıklarını, bir villada tutulduklarını kısık sesle söyledi. Sonra Gülen’in Fatih 2’nci Asliye Hukuk Mahkemesi’nde bize açtığı davada tanıklık yaptı, kitabı İsmail ile beraber yazdıklarını anlattı. Davaya müdahil olan öğrenciler ÇEV’e ajan provokatör olarak giren komiser tarafından korkutulup, şikâyetlerinden vazgeçirildi. Mahkeme Başkanı, daha sonra Yargıtay’a üye seçildi.

Vakfa tehditlerin artması üzerine, İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın talimatı ile Emniyet’ten yardım istedik. Terör şubeden olduğu söylenen bir komiser ÇEV’e gönderildi. İEM (İstanbul Emniyet Müdürü) Yardımcısı kimdi biliyor musunuz? Ramazan Akyürek! Bu komiser Fetullahçıların TC Devleti’ni ele geçirdiğini, ÇEV ve STK’ların mücadelesine destek vermek istenildiğini belirtti, 1 yılı aşkın bizlerle çalıştı. Ancak 6 Mayıs 2002 tarihli Gülen davasında şok yaşandı. Bu komiserin ajan provokatör olduğu, sahte kimlikle vakfa geldiği, gizli kamerayla çekim yaptığı ortaya çıktı. Avukatı ÇEV’in misyonerlik yaptığını, PKK’lı öğrencilere burs verdiğini öne sürdü.  13 Nisan 2009 günü evimize ve ÇEV’e polis baskınları yapıldı.

Akit yazarı itiraf etti

Cemaat operasyonlarında iktidarın çok samimi olmadığını düşünüyorum. 40 yıldır devlet içinde örgütlenip destek bulmuş bir yapı kolayca temizlenemez. Sabah’ın 13 Mayıs 2015’teki haberinde Akit yazarı Hasan Karakaya’nın anlattıklarını okudum. DGM’deki Cemaat davası sürerken Cemaat’in kontrolündeki Yazarlar ve Gazeteciler Vakfı’nın eski başkanı Harun Tokak’ın kendilerini aradığını, elinde Savcı Nuh Mete Yüksel’e ait çirkin bir CD bulunduğunu, Akit’te yayımlanmasının istendiğini açıklıyor. Ama daha sonra arayarak ‘Amaç hasıl oldu, size gerek kalmadı’ diyor. Çünkü o tarihte ÇEV’e baskın yapan polis bu CD’yi kasamızda bulduklarını söyleyip hem bizi, hem savcıyı harcadı.

Okurken, inanın kanım dondu. Biz ulusal eğitimdeki yönlendirmelerin Türkiye’yi çağdaş değerlerden giderek uzaklaştıracağını biliyorduk. Düşünen kesimleri uyarmaya çalıştık ama ne yazık ki pek etkili olamadık. Yakın dostlarımız bile ‘Türkiye’ye bir şey olmaz’ diyordu, bugün ‘Ah, vah’ içindeler. Ergeç aydınlanma yeniden hâkim olacaktır. Tedavim sürdüğü için henüz hangi tarihte dönebileceğim belli değil ama büyük özlemle ülkeme döneceğim anı bekliyorum.

 

'PKK broşürü bulduklarını öne sürdüler'

 

3 Haziran’da 30 polis ÇEV’e baskın yapıp tüm belge ve öğrenci dosyalarına el koydu, kütüphanede PKK broşürü bulduklarını öne sürdüler. Daha vahimi, DGM’de Gülen’e davayı açan Nuh Mete Yüksel’e ait olduğu söylenen özel CD’nin, vakıf kasasından çıktığına dair tutanak tutuldu. Cemaatçi medya manşetten günlerce çığırtkanlık yaptı. Savcı Yüksel’in DGM ile ilişiği kesildi. 2002 seçimleri öncesi, AKP’nin iktidara gelmesini sağlayan Cemaat’e, dava açılmasının önüne geçildi.

Necip Hablemitoğlu daha kötüsünü yapacaklarını ‘Köstebek’ kitabında yazmıştı. Bu operasyonlara rağmen Cemaat hakkındaki bilgileri aktarmaya devam eden, Cemaatçi polislerle işbirlikçilerini ‘Etki Ajanları’ olarak niteleyen Hablemitoğlu, 18 Aralık 2002’de öldürüldü, cinayet örtbas edildi. Cemaat’i canlı yayında anlatan 4 kişiydik. Türkan Saylan, Kemal Yavuz, Hablemitoğlu ve ben. Sonra bir özel sohbette Sadettin Tantan, Hablemitoğlu’nu emniyetçilerin vurduğunu söyledi. Tarikat ve cemaatler konusunda inanılmaz bilgi ve birikime sahipti Necip. Gençti, korkusuzdu, Türkiye aşığıydı. Başka türlü yok edemezlerdi, öldürdüler. Türkan Saylan, hastalıkla uğraşırken düzmece Ergenekon davasının eziyetleri sonucu yaşam gücünü yitirdi. Kemal Yavuz yine sağlığını yitirerek yaşama veda etti. Ben, daha önceden alınmış sağlıkrandevularım nedeniyle Amerika’ya gelmiştim. Ama inanın orada olsaydım, sonuç benim için de aynı olurdu.