‘Paralel devlet’ iddiasını 1999'da ilk kez resmi kayıtlara geçiren ve 90'lı yıllarda cemaatin MİT, Emniyet ve TSK'ya sızmak istediğini öne süren, "Telekulak Davası"ndan beraat eden, dönemin Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral, Fethullah Gülen'in ABD'ye gitmesinin nedeninin, yazdığı rapor olduğunu söyledi. Saral, "15 Mart'ta raporu İstihbarat Daire Başkanlığı ile Teftiş Kurulu'na gönderdik. Panik oluştu. 18 Mart'ta Gülen ABD'ye gitti" dedi.
Saral, Gülen cemaatinin örgütlenme biçimine yönelik " Örgütlenme biçimi illegal örgütlerin yatay ve dikey örgütlenme modellerinin ideal yapılarından etkilenilerek oluşturulmuş Masonik yapılanmaya benzer bir görüntü veriyor" iddialarında bulundu.
Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü Yardımcılığı ve Ankara Emniyet Müdürlüğü görevlerinde bulunan Cevdet Saral'la hazırlamış olduğu raporu, cemaatin devlet içindeki yapılanmasını ve 17 Aralık operasyonunu Yeni Şafak'tan Nil Gülsüm'e anlattı. 'Terörün Gizli Efendileri' isimli kitabın da yazarı olan Saral, 'ortaya çıkan tehlikenin paralel devletten de öte olduğunu' öne sürdü.
Nil Gülsüm'ün Cevdet Saral ile yaptığı söyleşi şöyle:
1999 yılında bir rapor hazırladınız. O dönemde çok tartışılan, ses getiren rapor, bugünden bakıldığında çok ilginç tespitler içeriyor. Bu raporun amacı neydi, nasıl ortaya çıktı?
O dönemde çalışmalarımıza öncelikle kendi kitaplarını incelemek, irdelemek suretiyle Fethullah Gülen'in mantık dokusunu ortaya koymaya çalıştık. Enteresan bir mantık dokusuyla karşı karşıya kaldık. Anlatımları dinsel literatüre pek de uymayan, kendisine aşırı derecede önem yükleyen, kendisini esrarengiz gösteren bir kişilikle karşılaştık.
Bunun üzerine ne yaptınız?
Biz ön incelemelerimizde durumun görünenden çok vahim olduğunu görerek İstihbarat Daire Başkanlığı'na, konunun ciddi olduğunu, soruşturmanın sadece Ankara Emniyet Müdürlüğü kapsamında yürütülmesinin yeterli olmayacağını, planlı bir istihbarat çalışması ile sonuca gidilebileceğini ifade eden bir kanaat yazısı yazdık. Ondan sonra da kıyamet koptu. İsimsiz ihbarlar, şikayetler vs. her yönden saldırılar gelmeye başladı.
Rapor hazırlama işinde ilk somut adımlarınız nelerdi?
Biz bu çalışmaları hazırlarken devletin arşivlerinde bu cemaat ile ilgili bir veri olup olmadığını araştırdık. İstihbarat Daire Başkanlığı'nın hazırlamış olduğu bir kitapçıkta Fethullah Gülen cemaati, fevkalade munis, devlet sistemine aykırı özellikler taşımayan, bu tavrı dolayısıyla radikal İslâmî kesimin hedefi olmuş bir yapı olarak gösteriliyordu. Eğitim faaliyetlerinin yaygın olduğu söylenmekteydi.
Çetin bir soruna el attığınızın farkında mıydınız?
Çalışmaya başladığımızda arkadaşlarıma, cemaatle ilgili bu çalışmayı genişlettiğimizde siyasi reaksiyonlarla karşılaşabileceğimizi ve zorda kalacağımızı ifade ettim. Bunun üzerine arkadaşlarım 'Müdürüm; evimizin içini biz biliriz, şahsi geleceğimiz önemli değil, ülkemizin bekası için ne gerekiyorsa yapalım' dediler. Böylece çalışmaya başladık.
Daha sonra nasıl gelişti çalışmalarınız?
Şubat sonu itibarıyla ortalık karıştı. 15 Mart'ta cemaat yapılanması ve Fethullah Gülen'in yaklaşımlarına yönelik 1. Analiz raporumuzu İstihbarat Daire Başkanlığı ile Teftiş Kurulu Başkanlığı'na gönderdik. Bu raporun İstihbarat Daire Başkanlığı'na ulaşmasının ardından burada bir panik oluştuğuna dair bize haberler gelmeye başladı. 18 Mart'ta da Fethullah Gülen apartopar ABD'ye gitti.
Sizde nasıl bir kanaat oluştu?
Kendi anlatımlarından anladığımız kadarıyla ve devlete sızma çalışmaları göz önüne alındığında illegal bir yapılanma ile karşı karşıya olduğumuz kanaatine vardık. Bir cemaat önderi, hasımların faaliyetlerini öğrenmek için bir istihbarat teşkilatı kurmaktan söz ediyorsa, cemaat önderi olmaktan çıkıp örgüt lideri olur. Bir cemaat önderi, niçin istihbarat teşkilatına ihtiyaç duyar ki!
Sizce cemaat nasıl bir yapı?
Cemaat bir misyon hareketidir. Coğrafi bir alanı vardır, devlet içerisinde şimdiye kadar kendi elemanları ve bürokraside kendilerinden olmayan kazanımlarla işlerini yürütmüşlerdir. Fakat ulaştıkları seviye itibariyle bulundukları konumu yeterli görmeyerek siyasi yönetimden iktidar ortaklığı talebinde bulunmaya başlamıştır. Bunun adı da 'paralel yapı'dır. Misyonun adını tarif etmek gerekirse o da 'Derin Türkiye'dir.
17 Aralık operasyonun asıl amacı nedir?
Bu operasyonun asıl amacı, 'yeni dünya düzeni' politikalarıyla milli devletleri dönüştürme politikaları paralelinde sözde demokratik tasarruflarla ve siyasi eylemlerle Başbakan'ı saha dışına almadır.
Cemaat işin neresinde?
Cemaatin bugün itibariyle durduğu yer, adresini de göstermektedir. Demokrasi dışı eylemlerle Başbakan'ı saha dışına alma girişiminin tam da göbeğinde duruyorlar.
17 Aralık operasyonu sonrası benzer bir sızmanın ve paralel yapılanmanın yargı içerisinde de olduğu kanaati çok yaygın. Sizce nasıl?
Gülen, yargı içindeki paralel yapılanmanın nasıl olması gerektiğini, bundan 20 yıl önceki konuşmalarında zaten söylüyor. Adliye'de ve Mülkiye'de nasıl örgütlenileceğinin yöntemlerini ve bu örgütlenmenin hedefini, ayrıca nasıl bir istihbarat örgütü kurulması gerektiğini hem istihbarata karşı koymak hem de istihbaratın hangi alanlarda kullanılacağını profesyonelce izah ediyor.
Personel, İstihbarat ve KOM, paralel yapılanmanın ilk hedefleri oluyor. Neden öncelikle buraları tercih ediyorlar?
Bu birimler emniyet teşkilatının en önemli birimleridir. Devletten cemaate yönelik bir operasyon yapılacaksa bu birimler öncü birimlerdir. Aynı zamanda cemaatin hasımlarına yönelik bir operasyon planlanacaksa, bu birimler üzerinden geliştirilir. Cemaatin amacına ulaşması için bu noktalar, hayati önem arzediyor.
Cemaatle ilgili hazırladığınız raporda bu yapının TSK, MİT ve Emniyet'e sızma çabalarına dikkat çekiyorsunuz. 'Sızmalar' için nasıl bir yöntem izliyorlardı?
Takiyye ve kamufle yöntemlerini en üst seviyede kullanarak bunu gerçekleştiriyorlar.
Bu yapılanma teşkilatta ilk ne zaman görülmeye başlandı?
Cemaatin polis içerisindeki ilk adımı Polis Kolejinde başlamıştır. Polis Koleji'ne ilk sızmaları da 70'lerin ikinci yarısıdır.
Türk bürokrasi tarihinde buna benzer başka bir yapı hatırlıyor musunuz?
Ben 40 yıl bu devlete hizmet ettim. Böyle bir başka yapılanma ile karşı karşıya kalmadım.
Geçmişe baktığınızda ne görüyorsunuz?
Devlette hiçbir evrak kaybolmaz. Biz evrakımızı yazıp bıraktık. Devlet de 10 yıl sonra bizim yazdığımız gerçeklerle karşılaştı. Bu süreç, 35-36 yıllık bir dönemi kapsıyor. O gün cemaate yeni kazandırılan çocuklar, bugün devletin çok önemli mevkilerindeler.
Birinci ve ikinci raporları yazdıktan sonra o dönem neler oldu?
Hakkımızda soruşturmalar başladı. Çalışmayı yürüten 3 arkadaşım görevden alındı. 21 Nisan'da eldeki tüm verileri bir üst yazı ile DGM'ye gönderdik, ardından bize müthiş bir savaş açıldı. Yasadışı telefon dinlemesi suçlamasıyla karşılaşacağım aklıma gelmezdi. Düzmece bilgisayar verileri hazırladılar. Dinleme yapıldığını iddia ettikleri tarihi 1889 olarak gösterdiler. Hatta dinlediğimizi iddia ettikleri bazı telefon numaraları mevcut bile değildi. Bizimle ilgili suçlamalar sahte belgelerle öyle hâle getirildi ki, biz bir anda, cumhurbaşkanını, başbakanı, milletvekillerini, iş dünyasını dinleyen insanlar hâline getirildik. Bir çemberin içine alındık.
Cemaat nasıl bir örgütlenme ve hiyerarşiye sahip?
Örgütlenme biçimi illegal örgütlerin yatay ve dikey örgütlenme modellerinin ideal yapılarından etkilenilerek oluşturulmuş Masonik yapılanmaya benzer bir görüntü veriyor. 15 yıl önce mahkeme tutanaklarında söylediğimiz şekliyle cemaat, 'Hasan Sabbah ve Haşhaşileri' organizasyonuyla neredeyse aynıdır.
İstihbarat cihazlarının kaybolması veya özel/cemaatsel amaçlar için kullanılması bu kadar kolay mı?
Böyle bir yapılanma içerisinde bundan daha vahimi de mümkündür.
Paralel devlet tanımlamasına ne diyorsunuz?
Paralel devlet tanımının çok ötesinde bir güç ile karşı karşıyayız. Ortada ciddi bir yapı var. Eğitim kurumları, medyası, yargı güçleri, ekonomik faaliyetleri söz konusu. Bir devlet gibi örgütlenmişler. Kişisel iradeden çok, cemaat ahengi geçerli. Hangi okula gidileceği, kim ile evlenileceği bile cemaat tarafından belirleniyor. Tedbir hiç elden bırakılmıyor.
Gelinen noktayı siyaset açısından nasıl okumak gerek?
Her ne kadar bu hareketin bağlıları, örgütü siyaset dışı olarak tarif etseler de, 'paralel devlet' çabaları ile siyasetin tam ortasında yer alıyorlar. Örgütün ileri gelenleri, bugünden sonra hiçbir şekilde 'Fethullah Gülen siyaset üstüdür' diyemezler; çünkü onun siyasi kimliği açıkça ortaya çıkmıştır. Cemaat siyaset yapmak istiyorsa, siyasetin kurumlarıyla siyaset alanına girer. Bunu yapmazlarsa, 'paralel devlet' olmadıklarına kimseyi inandıramazlar. Aksi halde 'korku imparatorluğu' olurlar.
Cevdet Saral, Osman Ak, Zafer Aktaş ve Mahmut Çorumlu'nun aralarında bulunduğu 21 polis hakkında üç aydan üç yıla kadar hapis istemiyle açılan davanın da önce kesin hükme bağlanmasının ertelenmesi kararlaştırılmıştı. Ardından aynı mahkeme Cevdet Saral, Osman Ak, Zafer Aktaş ve Mahmut Çorumlu hakkında, "delil yetersizliğinden beraatlarına" karar vermişti.