Türkiye’nin 3’üncü nükleer santralının longoz ormanlarıyla ünlü İğneada’ya yapılacağı yönünde açıklamalar, çevrecilerin tepkilerine neden oldu. İğneada’daki bitki ve hayvan çeşitliliğine değinen uzmanlar, Türkiye’nin 453 kuş çeşitliliğinden 258’sinin bölgede yaşadığına dikkat çekti. Uzmanlar, “Korunan türler ve longozlar yok olur” uyarısında bulundu.
Hürriyet’ten Erdinç Çelikkan imzalı habere göre; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ali Rıza Alaboyun’un, üçüncü nükleer santral için doğa harikası İğneada’yı işaret etmesi çevreciler arasında büyük infiale yol açtı. Bu bölgenin, tehlike altındaki 184 kuş türüne ev sahipliği yaptığına, Türkiye’deki memeli türlerinin yüzde 57’sinin İğneada’da yaşadığına dikkat çeken çevrecilere göre, inşaatı ve nükleer santralın kendisi, tüm doğanın, longoz ormanlarının ve korunması gereken türlerin son bulmasına neden olacak.
İğneada’ya yapılması planlanan nükleer santralın, dünyanın üç longoz ormanından birine sahip bölgeyi ciddi anlamda tahrip edeceği savunuluyor. Longozlar dünyada sadece Amazon, Afrika Kongo Havzası ve İğneada’da bulunuyor. Ayrıca, Bern Sözleşmesi ölçütlerine göre bölgede konaklayan veya yaşayan 184 kuş türü, koruma altına alınması gerekenler arasında.
İğneada Doğa Elçileri Grubu’ndan Yaşar Mersin, nükleer santralin yapılacağı alanın İstanbul’a kuş uçuşu 100 kilometre mesafede olduğuna dikkat çekerek, şu tepkiyi dile getirdi:
“Sadece buradaki canlı yaşam değil, nükleer santralla İstanbul da büyük bir risk altına girecek. Bulgaristan’la bir köyümüzün 500 metre sınırı var. Bu nedenle komşu ülke oluru da gerekiyor. Büyük bir habitat ve longoz ormanları var. Amazonlar’dan sonra en büyük miktarı teşkil eden 3 bin 515 hektar gibi bir alan. Türkiye’de bulunan 453 kuş çeşitliliğinden 258’i İğneada’da. Istrancalar Türkiye’nin kliması durumunda, Balkanlar’dan gelen hava budur. 670 çeşit bitki, 668 çeşit özel yabani hayvan türü var. Korunması gereken türlerin hepsi tehdit altına girecek. Tüm bu türler büyük bir canavarın tehdidi altında bulunuyor.”
Çevre Sorunları Araştırma Merkezi Başkanı Baran Bozoğlu da İğneada’daki longoz ormanlarında hâlâ yeni türlerin keşfedildiğini belirterek, “Yağmur ormanları nasıl değerli ve mevsimleri değiştirecek kadar önemliyse longozlar da Türkiye için bu kadar kıymetlidir” dedi. İğneada’nın çok hassas bir habitatı olduğunu dile getiren Bozoğlu, “Kuzey ormanları yok ediliyor, bir burası kalmıştı burası da yok ediliyor. Neden burası seçildi. Nükleer santral için elektrik iletim hatları da yapmaları gerekiyor. Bu hatlar ağ gibi ormanların içinde yayılacak. Bu da cennet ormanlarda ciddi tahribat yaratacak” görüşünü savundu.
Hürriyet'in longozukoru.org adresinden derlediği bilgilere göre; longoz, denize doğru akan derelerin getirdiği kumların birikerek kıyıda setoluşturması ve dere ağzını kapatması sonucu akarsuyun biriktiği yerde oluşan bir özel ekosistemdir. Yalnızca belirli ağaç (örneğin, dişbudak, kızılağaç, vs), bitki (örneğin, göl soğanı, su menekşesi, vs) ve kuş (örneğin, kara leylek, balıkçıl, vs) türleri bu yaşam ortamını tercih ederler.
Bu ekosistemin devamlılığı için en temel koşul, bol suyun devamlı var olmasıdır. Su, getirdiği kil ve organik materyal ile bu sahaların topraklarını mineral ve organik materyal yönünden zenginleştirir. Bu sucul ormanlar yağmur ormanları gibi gürdür. Bununla birlikte, yağmur ormanları gibi sadece yağışa ve hava nemine değil, daha çok 'taban suyu'na bağımlıdır. Bu özellikleri ile tropikal bölgelerin 'mangrove' ormanlarına benzer.
Longoz ormanları nadir rastlanan ekosistemlerdir. Türkiye'de İğneada (Kırklareli), Acarlar (Sakarya) ve Sarıkum'daki (Sinop) longoz ormanlarının yanı sıra, Kızılırmak Deltası'nda da (Samsun) longoz niteliğine sahip ormanların çok küçük kalıntıları kalmıştır.
Bunların dışında yeterli büyüklük ve kapalılığa sahip alüvyal-subasar orman kalmamıştır. Bu nedenle elimizde kalan son longoz ormanlarının varlıklarını sürdürmeleri çok önemlidir.