Ceylan 'Bebeğimle aç kaldık' diye devlete başvurmuş!

Ceylan 'Bebeğimle aç kaldık' diye devlete başvurmuş!

Hazal ÖzvarışT24 - 19 yaşındaki Ceylan Soysal, aile meclisi kararıyla Hatay’da öldürüldü. Suçu erkek kardeş üstlendi, ancak Ceylan’ın 14 yaşındaki kız kardeşi Songül’ün verdiği ifadeyle Ceylan’ı öldürenin amcası olduğu anlaşıldı.  Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin yaşananların ardından “Ben artık Ceylan’ın kardeşinin ablasıyım” dedi ve Songül’ün koruma altına alındığı açıklandı. Ancak, sürece dâhil olan Filmmor Kadın Kooperatifi’nden Melek Özman ve Antalya Kadın Danışma ve Dayanışma Merkezi’nden Serap Gürbüz, Songül’ün itirafı sonrasında koruma altına alınmasının hiç de kolay olmadığını belirtiyor. Savcılığın Songül’ü doğrudan koruma altına almadığını aktaran Özman ve Gürbüz, bunu başarmak için ne kadar çabaladıklarını T24’e anlattılar. Ceylan’ın bir göz açıp yummuş gibi geçen hayatının hikâyesi, kadın cinayetlerini adeta seyreden devlet ve toplum adına büyük bir utancı, yok olası o vicdansızlığı bir kez daha yüzümüze vuruyor. Ceylan'ın öldürülmeden önce dışlandığı dönemde bebeğiyle birlikte aç bırakıldığını öğreniyoruz örneğin. “Bebeğimle aç kaldık” diyerek  başvurduğu ve sığınma talep ettiği savcılık ve kaymakamlıktan yardım göremediğini!...

“Kızınız kötü yola düştü” diyerek baba evine töre kararı tebliğ eden azmettirici kocanın hâlâ serbest olması da var bu hikâyenin içinde. Sözü uzatmayalım ve Antalya Kadın Danışma ve Dayanışma Merkezi temsilcisi Serap Gürbüz'den, “şarkıcı” olmak isteyen Ceylan'ın, elinden alınana kadar yapayalnız geçirdiği anlaşılan kısacık hayatının hikâyesini dinleyelim:

“Ceylan amcasının oğlu ile evlendirilmek isteniyor, ancak Ceylan internette tanıştığı Ferdi Soysal ile evlenmek istediğini söyleyip karara karşı çıkıyor.

Daha sonra kocası olan Ferdi Soysal, şehirlerarası otobüs firmalarından Çayırağası Otobüsleri’nde muavinlik yapıyor. Resmi nikâhlı olmadan bir kadınla evli ve bir çocuğu var.

Aile Ferdi’ yi istemiyor ve savcılığa gidip suç duyurusunda bulunuyor:  'Kızımız tanımadığımız bir kişi tarafından tacize uğradı, bakirelik kontrolü istiyoruz.'

Sonrasında sebebi belirsiz bir şekilde vazgeçiyorlar ve Ceylan'ı Ferdi'yle evlendiriyorlar. Çift, Çanakkale’ye yerleşiyor, bir kızları oluyor. Bir ay önce F. işsiz kalıyor ve Hatay-Dörtyol’a dönüyorlar. Ceylan’ın ailesinin hemen yanındaki evi tutup yerleşiyorlar. Aile yazın geçimlerini sağlamak için Reyhanlı’ya soğan toplamaya gidiyor. Ferdi de burada bir iki gün kaldıktan sonra 'iş aramaya' deyip gidiyor ve Ceylan’a hiç para bırakmıyor. 'Bebeğim ve ben açız, sığınmak istiyorum'Ceylan bir süre evdekiler ve komşuların verdikleri ile yaşıyor. Komşuların söylediklerine göre Ceylan ve kızı aç kalmış, çocuğuna şekerli su içirmiş.

Ceylan, 13 Temmuz’da Adliye’ye giderek 'aç olduğunu, parasının olmadığını ve sığınma evine gitmek istediğini' söylüyor. Ancak karşısına çıkanlar savcıyla görüşmesinin mümkün olmayacağını ve yardım yapma yetkilerinin olmadığını söylüyorlar. Ceylan, ısrarı üzerine savcı ile görüşüyor, ancak savcı, 'Bu adli bir vaka değil, idari bir konu' diyerek ilgilenmiyor.  Bunun üzerine Ceylan, aç ve çocuğu kucağında kaymakamlığa gidiyor, yetkililer her kimse, Ceylan'a Adana’ya gitmesini söylüyorlar. Kocası: Ceylan kötü yola düştü, gereğini yapınİşte bu tarihten sonra Ceylan’ı üç gün kimse görmüyor. Bu üç günün birinde daha önce evde ‘Şarkıcı olmak istiyorum’ diyerek evden kaçtığında kaldığı sosyal hizmetlerde kaldığını öğreniyoruz. Babası Ceylan’la cep telefonundan konuşmasına rağmen 14 Temmuz’da karakola gidip 'kızım ve torunum kayıp' diye başvuruyor. Bu arada koca Ferdi Soysal, Ceylan’ın amcasının oğlunu arayıp 'Kızınız Adana’da kötü yola düştü. Gereğini yapın' diye telefon açıyor. Bu amcaoğlu da diğer aile bireylerini arayıp durumu anlatıyor. Bunun üzerine ertesi gün baba karakola gidip 'Kızımızı bulduk' diyor.

17 Temmuz günü amca, Çayırağası Otobüsleri’nin yazıhanesinde kucağında çocuğu ,cep telefonunda kocası ile konuşurken Ceylan'ı sürükleyerek alıp Dörtyol’a getiriyor. Bütün aile avluya toplanıyor, Ceylan’ı odaya kilitliyorlar. Koruma altına aldırdığımız kız kardeş Songül olanları dinliyor. Bu arada amca Ceylan’ın odasına giriyor ve kız kardeşe soğuk su getirmesini söylüyor. Songül’ün elinde bir dondurma kabında donmuş su ve bardak getirdiğini gören amca kızıyor ama gene de alıp Ceylan'a suyu içiriyor. Songül’den kapıyı kapatıp çıkmasını ve telefonunu getirmesini istiyor. S. dışarı çıkınca üç el ateş sesi duyuyor ve bayılıyor.

Songül, gözünü çok yakında oturan dedesinin evinde açmış, gerisini bilmiyor. Ancak baba 23:17’de 155’i arıyor ve 'Kızıma ateş ettiler' diyor. Aile, Ceylan’ın ölüsünün olduğu odayı kapatıp 7 çocuk  dahil evde ne varsa dedenin evine taşıyor. Amca, silahın üstündeki parmak izlerini siliyor ve silahı 17 yaşındaki erkek kardeşe tutturuyor.

18 Temmuz günü aile üyelerinin polise hepsi aynı ifadeyi veriyor. Ancak kız kardeş Songül’ün verdiği farklı ifade üzerine evdeki 6 erkek gözaltına alınıyor. 20 Temmuz’da Ceylan’ın bebeği koruma altına alınmış, bizim Songül’ün durumunu fark edip koruma altına aldırdığımız gün 22 Temmuz. Bu arada koca müşteki (davacı) konumuyla ifade veriyor ve çocuğunu istiyor. Bu arada Ferdi Soysal’ın ilk karısı ve çocuğuna ne olduğunu kimse bilmiyor.”‘Songül’ün de hayatı tehlikede olabilir’ Ceylan'ın öldürülmesi sürecine siz nasıl dahil oldunuz?

Melek Özman: Kadın cinayetlerini belgeleyelim diye düşününce aslında kendiliğinden oldu. Bitlis'te eski kocasının öldürdüğü Meral'in annesi "Ben bunları anlayacak birilerine anlatmak istiyorum” diyerek Van Kadın Derneği’ne, oradan da bize ulaşınca görüşmeye başlamış olduk. Öyle olunca da çeşitli illerde iletişimde olduğumuz kadınlara söz ettim "çevrenizi izleyin, belgeleyelim” diye. İçine girince de belgeseli bir yana koyup başka dertlerle haşır neşir olduk ya neyse Antalya Kadın Danışma ve Dayanışma Merkezi’nden Serap annesinin yanına Hatay'a gidince konuştuk telefonda Ceylan'ın başına gelenleri. "Bakalım ne olmuş" dedik ve Serap ilgilenmeye başladı. Bölgedeki gazetecileri bulduk. Öğrendik ki, ailenin hepsi anlaşmış tek ifade vermiş, 14 yaşındaki kız kardeş başka bir ifade vermiş ve bütün aileyi ihbar etmiş. Serap "Bu kızın hayatı tehlikede olabilir" dedi.- Çevreden bir tehdit var mıydı, yoksa ihtimal olarak aklınıza mı geldi?Melek Özman: Öce yok. Aklımıza geldi. BDP ilçe teşkilatındaki kadınlara sorduk. Onlar da aynı kaygıyı taşıyınca harekete geçtik.

- Neden BDP?

Serap Gürbüz: Biz Antalya BDP teşkilatıyla belgeseli çekmek için izin alabilmek adına konuştuk. Çünkü Songül’ün haberini yapan gazeteci ailenin böyle bir görüşmeyi kabul etmeyeceğini söyledi. Kendisinin de BDP vasıtasıyla konuştuğunu öğrenince BDP’yi aradı bu arada durumu anlatınca Songül’ün alınması gerektiğine karar verdik.‘Fatma Şahin’e telefonla ulaştık’Melek Özman: Ne yapabiliriz diye çevremdeki kadınları aramaya başladım. Serap da kaymakamlığı, valiliği ve savcılığı arıyordu ve derdini anlatamıyordu. O sırada Ankara’dan arkadaşlarımızla Fatma Şahin'e, danışmanı Ayşe Keçeli üzerinden ulaştık. "Acil, müdahale edilmeli" dedik ve onlar da valiyi aradı. Ben bu esnada bu birimleri aramadım, karar çıktıktan sonra aradım.

Aslında o kadar da kolay olmadı. Bizim için uzundu. Bakanlığın talimat verdiğini biliyorduk, ama 2 saat bekledik. Bizim için saatler geçmiyordu, kaygıyla Serap haber almak için valiliği aradı. Ve sonunda öğrendik ki vali talimatı vermiş, ancak SHÇEK müdürü tatildeymiş, özel kalemden müdüre, oradan savcılığa… Savcılığın özel izin çıkarmasıyla Ceylan'ın kardeşi Songül evden alındı. 

Serap Gürbüz: Evet önce valiliği, sonra defalarca kaymakamlığı, emniyet amirliğini, sonra valilik Sosyal Hizmetler İl Müdürü Mevlüt Bey'in telefonunu verdi.  Mevlüt Bey, “Haberim var, ailenin 6 ferdi içerde olduğu için yardım gönderdik, çocuklar da korkudan eve giremiyormuş eve de psikolog göndereceğiz” dedi. Songül’ün durumunu anlatınca “Bunlardan haberim yok” dedi ve savcıyı aradı. Bir saat içinde Songül alındı.

- Sizin aklınıza gelen hayati tehlike-tehdit ihtimalinin savcılığın aklına gelmemesi size ilginç geliyor mu?

Melek Özman: E gelmeli, gelmemesine kızdık tabi. Üç gün boyunca bilgi toplamaya devam ettik. Bu niye kimsenin aklına gelmiyor, yapılması gereken yapılmıyor diye. "Haberiniz yok mu? Kardeşlerin ifadeleri nasıl?" diye sorduğumuzda 4 kardeşin "Korkuyoruz, eve giremiyoruz" dediklerini söylediler. Bunun üzerine psikolog göndermişler. Bu kadar… ‘Azmettirici koca serbest!- Ailenin tüm reşit erkekleri gözaltına alınıyor. Üç amca, baba ve bir erkek kardeş... Songül'e aileden gelebilecek bir tehdit var mıydı gerçekten?

Melek Özman: Bu riske edebileceğimiz bir durum değildi. BDP’den kadınlar da aynı kaygıyı paylaşmasaydı "ne yapardık" diye düşünüyorum. Ama o zaman düşünme lüksümüz yoktu. Ağırlığını çok yaşadık ve bu bize düşmemeliydi. Bu, devletin taşıması gereken bir ağırlık.

Ceylan'ın kocası Ferdi Soysal, Ceylan'dan ayrıldıktan sonra ailesini arayıp "Gerekeni yapın" diyor. Cinayetten sonra da savcılığa ifade verebilmek için "Benim de can güvenliğin yok" diyerek koruma talep ediyor...

Melek Özman: Yalan söylüyor. Koca azmettirici. Katillerden biri de o ama şu anda serbest.

- Songül için yapılanlarda bakanın ilgisinin etkisi var. Çevrede kadına yönelik şiddete dair bir şey duyulduğunda herkes Fatma Şahin'i mi aramalı?

Melek Özman: Mümkün değil. Zaten hazin olan böyle müdahale etmek zorunda kalmaktı. Korunmayan yüzlerce, binlerce kadını kaybettik. Bakanın ilgilenmesi ya da kimsenin önemsemesine ihtiyaç kalmadan ilgili kurumların görevini yapması gerekir. İfadeyi gören savcılık harekete geçmeliydi.  Savcı: Benim karımın da can güveliği yok - O zaman Fatma Şahin, Songül'ün kardeşi için ilan ettiği gibi herkesin "ablası" olamaz?

Melek Özman: Ablalık, kız kardeşlikle bu durumu çözemeyiz. Savcılar, yetkililer başta olmak üzere hepsinin erkek olduğunu görmeliyiz. Bu mekanizmaları işletmenin neden bu kadar zor olduğunu buradan başlayarak görmeliyiz. Örnekle anlatacağım. Öldürülen kadınlardan Meral ablasıyla savcıya gidiyor. "Kocam beni tehdit ediyor. Can güvenliğim yok" deyince, savcının cevabı "Bakın bu da benim karım, onun da can güvenliği yok" oluyor.

- Yeni yasa tasarısında "toplumsal cinsiyet eğitimi"nden bahsediliyor. Aynı zamanda o tasarıda "elektronik kelepçe" de mevcut. Ceylan'ın başına gelenler düşünüldüğünde bu kelepçe kime takılabilirdi? Olay olduktan sonra kime takılabilir?

Melek Özman: Kelepçe meselesi yasa tasarısının önüne geçti. Kritik noktası bu değil. Kolluğa yetki verilmesi, ihbar meselesindeki yenilikler eklendi. Ancak yasa eski haliyle de birçok kadının hayatını kurtarabilirdi, eğer uygulansaydı. Sorun burada. Ölüm rotası: Baba evi, koca evi- Fatma Şahin, Radikal'e yaptığı açıklamada Güldünya hatırlatması yapıyor. "Aile yapısı aynı, eğitimsizler" diyor ve töre cinayetlerini işaret ediyor. Şahin'in bu cinayete böyle açıklama getirmesi sizce yeterli mi?

Melek Özman: Böyle bir ezber var… Cinayetler ne Kürtlere, ne eğitimsizliğe, ne de bir sınıfa havale edilebilir. Ama hiç kimse de olduğu yerden başka bir yere havale edemez. Eğer süren özgül bir cinsiyetçi uygulama, gelenek vb. var ise bunun sorumluluğundan da kaçmadan... Bütünü görmeliyiz tabii ki ama her parçasındaki sorumluluk da gözden kaçırılmamalı…

- Kadın cinayetleri açısından?

Melek Özman: Sınıf, eğitim durumu, etnisite filan fark etmiyor. Özgül koşullar, gelenekler, yaklaşımlar besleyebiliyor tabii ki, ama kadınlar ve erkekler arasındaki hiyerarşi, kadın-erkek eşitsizliğini ve bunun sonuçlarını görmeden ne anlaşılabilir, ne de mücadele edilebilir.

Kadınlar genellikle erkek-erkeğin otoritesi demek olan aile ile çatıştığı, bitirmek istediği, ayrılmak istediğinde oluyor. Katillerin çok büyük çoğunluğu kocalar, kocaların büyük çoğunluğu eski kocalar… Kadınlar erkeklerden, aileden bağımsız olarak görülmediği, böyle yaşayamadığı sürece bedelini çok ağır ödüyor… Ölüm üçgeni gibi: Baba evi, koca evi, kefen… Hâlâ kadınlar baba evlerinden “bu evden gelinlikle çıkar, kefenle dönersin” diye uğurlanıyor…

O gün biz üzerine gitmeseydik, müdahale edemeseydik, etme olanağımız olmasaydı, Serap orda olmasaydı, Bakan yurtdışında olabilirdi… Daha birçok olasılık… Bir kadının hayatı bu kadar tesadüflere bağlı olabilir mi?