Sincan F Tipi cezaevinde hayatını kaybeden, PKK’ya üye olmak suçlamasından hapis cezası alan pankreas kanser hastası İrfan Eskibağ’ın abisi Rıza Eskibağ kardeşinin göz göre göre ölüme gönderildiğini söyledi.
Fırat Haber Ajansı’na (ANF) konuşan Eskibağ, kardeşine Ankara Numune onkoloji bölümünün verdiği “Cezaevi koşullarında tedavi olamaz” raporuna rağmen, iki kez başvurdukları Adlı Tıp Kurumu'ndan bir türlü cevap gelmediğini aktardı.
“Oysa kardeşimin en büyük dileği son nefesini 10 senedir hasret kaldığı ailesinin yanında vermekti” diyen abi Eskibağ, “Onu bile çok gördüler” dedi.
Kardeşi İrfan’ı en son Numune Hastanesinin havalandırması bile olmayan hasta mahkûm hücresinde gördüğünü Eskibağ, “Bilinci yerinde değildi. Sürekli ‘Abi niye kelepçe vuruluyor?’ diye sayıklıyordu” şeklinde konuştu.
Rıza Eskibağ kardeşinin yaşadıklarını ANF’den Zeynep Kuray’a şöyle anlattı:
“Önce Malatya E Tipi cezaevinde hüküm giydi. Oradan Elazığ E tipi cezaevine sürgün edildi. Hastalanması ise bu sürgünlerden birinde baş gösterdi. Elazığ cezaevinden Adıyaman cezaevine sürgün edildiğinde ring aracında aşırı sıcaktan etkilenen İrfan’ın ciğerlerindeki ağrılar daha sonra Adıyaman cezaevinin kötü koşullarında giderek çoğaldı. Çok sıcak, kalabalık ve sürekli sigara içilen bir koğuşta kalıyordu. Artık nefes alamaz hale geldiği için, kendi istemiyle Bolu F Tipi cezaevine sevk edildi. Ancak durumu gün geçtikçe daha da kötüleşti. Sevk edildiği Bolu Devlet Hastanesinde muayene eden doktorlar ciğerlerinde leke oluştuğunu ve derhal ameliyat olması gerektiğini bildirdiler. Ancak söz konusu hastanede mahkûm hasta koğuşu olmadığından bu kez de ameliyat olmak üzere Sincan F Tipi cezaevine sevk edildi”.
Ankara Numune Hastanesinde kardeşi İrfan’a pankreas kanseri teşhisi konulduğunu aktaran Eskibağ, “ Ocak 2012’de ameliyat oldu. Pankreas, safra kesesi ve midesinden bir parça alındı. Yaklaşık 1.5 ay hastanede kaldı. Doktorların ‘Cezaevi koşullarında tedavi olamaz’ raporuna rağmen tekrar Sincan 2 No’lu F Tipi cezaevine gönderildi. Orada arkadaşlarının yardımıyla ayakta durmaya çalışsa da durumu yine kötüleşiyor ve tekrar Numune hastanesine yatırılıyor. Beraber bulunduğu kanser hastası Şehabettin Yücel de yanındayken hayatını kaybediyor. Ocak 2013’te doktor raporlarıyla İstanbul Adli Tıp Kurumuna ring ile götürülüyor. Rapor verilmeden geri gönderiliyor. Tekrar Numune Hastanesine yatırılıyor bu kez Ankara Adli Tıp Kurumuna başvuruyor, ancak rapor beklerken yaşamını yitiriyor” dedi.
Kardeşinin çok hareketli, cana yakın, zeki bir genç olduğunu ifade eden Eskibağ, “ Onu son gördüğümde havalandırma bile olmayan mahkûm hasta hücresinde tutuluyordu. Bitkindi ve bilincini kaybetmişti. Sürekli gözlerini aralayarak, ‘Abi neden kelepçe vuruyorlar?’ diye sorup duruyordu. Tek isteği son günleri bizlerle geçirmekti. Bu isteğini bile çok gördüler” diye konuştu.
TUAD, İHD ve BDP milletvekillerinden başka kimsenin kendilerine somut bir yardımda bulunmadığını vurgulayan Eskibağ, “İstanbul Mazlum-Der’den bir avukat telefon etti, yardım edeceğini söyledi ancak bir daha ses çıkmadı. BDP Milletvekili İdris Baluken girişimlerde bulundu, ancak çabaları sonuç vermedi. Adli Tıp Kurumu yine yapacağını yaptı” dedi.
Kardeşinin hakkını gerekirse AİHM’de arayacağını belirten Rıza Eskibağ, "Özellikle barış sürecinde karşılıklı adımlar atılması açısından hasta tutsakların bırakılmasını umut ediyorduk. Ancak olmadı” dedi.