HDP'nin cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş'ın serbest bırakılması talebine, Alaattin Çakıcı ve Kürşat Yılmaz örneğiyle yanıt veren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye cezaevinden mektup geldi. Konuyla ilgili MHP liderine mektup yazan Kürşat Yılmaz, "Bugünden sonra bilin ki tutsak tutulduğum cezaevlerinde beni ölünceye kadar tutsalar da önemi yoktur. Sonsuz teşekkür ve minnetlerimle" dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli geçen hafta HDP'li Selahattin Demirtaş'ın serbest bırakılması talebine Alaattin Çakıcı ve Kürşat Yılmaz örneğiyle yanıt verip, bu isimler için 100 bin imza toplanması durumunda, yine serbest bırakılmaları için bu cephenin kampanya başlatıp başlatmayacağını sordu. Ardından bu isimlerin hapiste olmalarının ne kadar adil ve adaletli olduğu soran Devlet Bahçeli, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "Peki, ülkü ve ülke sevdalısı olan, davalarının gözü kara yiğitleri olarak bilinen mesela Alaattin Çakıcı, mesela Kürşat Yılmaz, 100 bin ülkücünün imzasıyla aday gösterilseydi, bu kahramanlarımız için de cezaevinden çıkarılmaları için bir kampanya yapılacak mıydı? Bu kardeşlerimizi taş duvarların ardında çürümeye terk etmek ne kadar adil ve adaletlidir" ifadesine yer verdi.
MHP lideri'nin bu açıklamasına duyarsız kalmayan Kürşat Yılmaz tutuklu bulunduğu Kandıra F Tipi Cezaevinden mektup yazarak teşekkür etti. Yılmaz'ın demir parmaklar arkasından yazıp vasisi Bursalı Tamer Taylan'a teslim edilmesini istediği 2 ayrı mektubunda MHP Genel Başkanı Bahçeli'ye ithafen söyledikleri dikkati çekti.
Yazdığı ilk mektubunda "FETÖ' yapılanmasını çözüp 2007 yılının ocak ayında Türk milletine açıkladığı için bugün çoğu kaçak olan polis ve hakim kılıklı teröristler tarafından tutsak edildiğini" belirten Kürşat Yılmaz, şunları kaydetti:
"Türkmen Beyim ve sayın genel başkanım Devlet Bahçeli beyefendi sesimize ses kattı. Ülkü ve ülke sevdalısı olan davalarının gözü kara yiğitleri olarak değerli dostum ve arkadaşım Alaattin Çakıcı ve benim ismimi kullanarak bizleri onurlandırmışlardır. Bugüne kadar FETÖ kumpasıyla 14 yıldır tutsak olduğum bu cezaevinin artık tüm duvarları yıkıldı. Gökyüzü ile çiçek dolu kırlarıyla özgürlük ile aramda engel kalmadı. Bugünden sonra bilin ki tutsak tutulduğum cezaevlerinde beni ölünceye kadar tutsalar da önemi yoktur. Sürekli mafya liderliğini diline dolayanlara ve vatan hainlerine inat Devlet beyim mafya değil ülkü ve ülke sevdalıları kahraman gözü kara yiğitler olduğumuzu açıklamıştır. Sonsuz teşekkür ve minnetlerimle."
Devlet Bahçeli'ye ithafen yazdığı ikinci mektupta da HDP'li Demirtaş ile aynı yerde bulunmaktan büyüt üzüntü duyduğunu ancak devlet düşmanlarına yarayacaksa genel af gibi bir beklentisinin bulunmadığını anlatan Yılmaz, "Milletimin uğruna, bu ülkü yolunda benim özgürlüğümün nokta kadar kıymeti yoktur" dedi. 'FETÖ'nün yapılanmasını ilk deşifre eden olduğu için cezaevinde olduğunu belirten Yılmaz, şöyle devam etti:
"Burada olsam dahi sesim dışarıdaki ülkü ve ülke sevdalılarınadır. Ey büyük Türk milleti Türkmen beyine omuz verin, arka çıkın. Büyük turan için, kızıl elma için, yedi düvele karşı yeni kurtuluş savaşımız için. Cumhurbaşkanı adayımız Recep Tayyip Erdoğan'dır. Bu ülkenin ve milletin kurtuluş reçetesidir. Filistin'in, Kudüs'ün kurtuluşudur. İpek yolunun yeniden varoluşudur. Tanrı dağlarının Hira dağına, Aral'ın Van Gölü'ne sırt vermesidir."
12 Eylül Darbesi öncesinde Ülkücü Gençler Derneği'nde (ÜGD) yetkili kişilerden olan Kürşat Yılmaz, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Özel Kalemi’nde çalışan polis memuresi Tülay Çetin‘le evlenmesiyle tekrar adını duyurdu.
Yine kısa bir süre sonra ismi iki cinayete karıştı ve cezaevinde bulunduğu dönemde özel izinle evlenen Yılmaz’ın adı ilk olarak 'Banker Kastelli' olarak bilinen Cevher Özden’i vurma olayında gündeme geldi. 17 Nisan 1999'da Türkiye’ye iade edilen ve Kartal Özel Tip Kapalı Cezaevi’ne konulan Yılmaz, 15 Temmuz 1999'da Kuşadası eski Belediye Başkanı Lütfi Suyolcu’yu öldüren tetikçi Fırat Erdoğan’ı azmettirdiği gerekçesiyle suç ortağı Yavuz Kaşıkçı’yla birlikte ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.