Ankaralı müzikseverler 7 Kasım Cuma akşamı, Bilkent Konser Salonu’nda, günümüzün en seçkin piyanistlerinden birini sahnede izleme şansı bulacaklar. Nikolay Demidenko’nun solist olarak Rahmaninof’un ‘Paganini Rapsodi’sini yorumlayacağı Bilkent Senfoni Orkestrası’nın sezon konseri, Brahms’ın Birinci Senfonisi ile son bulacak. Konserin açılışı ise ülkemizde çok az tanınan çağdaş bir bestecinin en önemli eseriyle yapılacak. 1903-1975 yılları arasında yaşayan Alman besteci Boris Blacher, Musevi-Rus anne babadan Çin’de dünyaya geldi. Mimari ve matematik okumak üzere Berlin’e gidene kadarki yılları Sibirya’da geçti. Savaşın ertesinde Berlin Müzik Konservatuvarı’nda kompozisyon hocası oldu. Aralarında, Gottfried von Einem ve Aribert Reimann’ın da bulunduğu çağdaş bestecileri yetiştirdi bu kurumda. Cazla çok içli dışlı olan Blacher’in eserlerinin bir kısmına nüfuz etmeyi başarmış bu müzik; örneğin, soprano, alto saksafon ve fagot için Op.1 ‘Jazzkoloraturen’ (1922), Concertante Musik (1937) ve ‘Rosamunde Floris’ operası (1960). Marş ritimlerinden blues’a Bestelediği 21 operasından günümüzde seslendirileni pek yok. Bilkent Senfoni Orkestrası, Blacher’in en önemli ve en çok tanınan eserini, Paganini’nin o çok ünlü temasından yola çıkarak yazdığı Op.26 ‘Orkestral Çeşitlemeler’i sunacak Ankaralı müzikseverlere, önümüzdeki Cuma akşamı. Türkiye’de bir Türk senfoni orkestrası tarafından büyük olasılıkla ilk kez seslendirilecek olan 1947 tarihli, yaklaşık 15 dakikalık bu ‘orkestra konçertosu’nda ana tema, solo keman tarafından kısaca duyurulduktan sonra, marş ritimlerinden blues’a varana dek çeşitli kılıklara bürünüyor. Konserde Paganini esinli bir başka ünlü esere kapı açacak: Rahmaninof’tan ‘Paganini’nin Bir Teması Üzerine Rapsodi’. Eseri yorumlamak üzere Bilkent sahnesine çıkacak olan Rus asıllı İngiliz piyano virtüozu Nikolay Demidenko, Türk izleyicisinin yabancısı değil. 2005 yılında İstanbul Müzik Festivali’ne gelip, Cem Mansur yönetimindeki Akbank Oda Orkestrası eşliğinde Mozart’ın Mi bemol majör, ‘Jeunehomme’ Piyano Konçertosunu olağanüstü biçimde yorumlamasıyla hatırladığımız Demidenko, geçen yılın başında ise, kendisi kadar ünlü arkadaşı, piyanist Dimitri Alexeev ile İş Sanat’a gelip ilginç bir düo resital vermişti. 1995’te İngiliz vatandaşlığına geçmesinin ardından verdiği konserler ve yaptığı CD kayıtlarıyla yıldızı parlayan Demidenko, Bach’tan Medtner’e uzanan geniş repertuvarıyla klasik bir Rus piyano virtüözu portresi çiziyor. Demidenko, muhteşem tekniği, Romantik dönem bestecilerini yorumlarken sergilediği tutkulu ve lirik yaklaşımıyla, kuşağındaki piyanistler arasında çok özel bir yere sahip. Ankara’da Rahmaninof çalacak olan Demidenko, günümüzde Chopin denildiğinde ilk akla gelen piyanistlerden biri. Kariyerinin başından itibaren Chopin’e tutkusu iyi bilinen ve bu yüzden kimi zaman ‘Piyanonun Şairi’ diye de nitelendirilen Demidenko’dan Polonyalı bestecinin iki piyano konçertosundan birini dinleyebilecek Ankaralı müzikseverler. Rusya yıllarında önce, ünlü Gnessin Müzik Okulu’nda, Yevgeni Kissin’in de öğretmeni olan Anna Kantor ile çalışan Demidenko, daha sonra Moskova Konservatuvarı’na geçip burada ünlü piyanist ve pedagog Dimitri Başkirov’un öğrencisi oldu. Sanatçı ‘teknik’ konusunda ilginç bir yaklaşıma sahip: “Parmakların hızlı ve kesin hareket etmesi anlamındaki ‘teknik’ müziğin o kadar da olmazsa olmazı değil. Örneğin, bir insanın dilini keserseniz konuşamaz. Peki, konuşmak sadece dile mi bağlıdır? Hayır, o sadece bir araçtır. Tıpkı bunun gibi, teknik de, müziğin ortaya çıkmasında bir araçtır sadece.” Bu ‘araç’ların en mükemmeliyle donanan Demidenko’nun bu yorumu, günümüzün duygu ve ifade fakiri ‘klavye canavarlarını’ düşününce daha da anlamlı geliyor. Bach’ın yeri bambaşka Geç Romantik dönemin Rus bestecisi ve aynı zamanda adaşı Nikolay Medtner’i (1880-1951) Batıya tanıtan piyanistlerin başında geliyor Demidenko; bestecinin İkinci ve Üçüncü piyano konçertolarının CD kaydı (Hyperion CDA66580), 1992 yılında İngiliz ‘Gramophone’ dergisinden ödül almıştı. Skryabin’in ne yazık ki yıllardır ihmal edilen piyano konçertosunun kaydı (Hyperion CDH55304), Aşkenazi’ninki ile birlikte bu eserin en güzel icrası olarak değerlendirilir. Eserin başta sona güzelliği ve Demidenko’nun olağanüstü şiirsel okuması, ortaya harikulade bir kayıt çıkarmış. Demidenko’nun gönlünde Ferrucio Busoni’nin piyanistliği ve ustanın Bach transkripsiyonlarının ayrı bir yer tuttuğu biliniyor. Sanatçının, Busoni’nin J.S.Bach transkripsiyonlarına ayırdığı iki Hyperion kaydı her müzikseverin koleksiyonunda yer almalı (CDA66566 ve CDA67324). Demidenko, ‘90’lı yıllar boyunca Hyperion için birbirinden güzel kayıtlar çıkardıktan sonra Münihli küçük bir firma olan AGPL için beş kayıt yaptı ve yakınlarda, prestijli bağımsız kayıt markalarından Onyx’e geçtiğini duyurdu. Chopin’in kariyerinde ilk kez kaydettiği 24 prelüdünden oluşan ilk kaydı bu firma etiketiyle çıktı bile. Nikolay Demidenko da, Fazioli piyano markasının, sayıları her gün gitgide artan tutkunlarından biri ama Ankaralılar onu tabii Fazioli’de değil Bilkent’in Steinway’inde dinleyecekler. (RADİKAL)