CHP 36. Olağan Kurultayı: Milletvekilleri ne düşünüyor?

CHP 36. Olağan Kurultayı: Milletvekilleri ne düşünüyor?

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), yarın ve Pazar günü "adalet ve cesaret'" sloganıyla 36. Olağan Kurultayı'nı gerçekleştirecek. Kurultayda, Genel Başkan ve Parti Meclisi üyeleri seçilecek.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dışında bu görev için üç aday adayı daha var: Yalova Milletvekili Muharrem İnce, eski İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocakasal ve eski Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu.

Parti tüzüğü gereği ancak 126 delegenin imzasıyla aday olunabiliyor.

Bu nedenle genel başkan adayları ancak kurultayın başlamasıyla birlikte kesinleşecek.

Muharrem İnce 2014'te de Kemal Kılıçdaroğlu karşısında genel başkan adayı olmuş, seçimi 415'e karşı 740 oyla kaybetmişti.

İnce, 16 Nisan Anayasa referandumunun ardından 5 Mayıs 2017'de 13 milletvekili ile birlikte TBMM'de bir basın toplantısı düzenlemiş ve şu sözlerle olağanüstü kurultay çağrısı yapmıştı:

"16 Nisan'a kadar çok iyi bir çalışma yürüttük ama o günden sonra böyle olmadı. AKP kanunsuz bir başvuru yaptı. YSK tamamen kanunsuz bir karar verdi. CHP yönetimi de ne yazık ki üzerine düşeni yapmadı".

Ancak İnce'nin o dönemki çağrısına karşın CHP, olağanüstü değil olağan kurultayını gerçekleştirecek.

BBC Türkçe'ye konuşan CHP Bolu Milletvekili Tanju Özcan, genel başkanlık seçiminde Muharrem İnce'yi destekliyor:

"Sayın genel başkanımızı çok seven milletvekillerimizden bir tanesiyim. Ancak bu görevi üstleneli yaklaşık 8 yıl oldu ve hiçbir seçimde başarılı olamadık. Bu da CHP'ye gönül veren kitlelerin moralini bozdu. Kan değişiminin partimize yeniden bir ivme kazandıracağını düşündüğüm için Sayın Muharrem İnce'yi destekleme kararı aldım."

Özcan ayrıca değişim talebinin sadece parti içinden değil, sokaktan geldiğini savunuyor:

"Ben bu partinin gençlik kollarından itibaren her aşamasında bulundum. Dolayısıyla her zaman sokakla doğrudan bir bağım oldu ve Muharrem İnce tercihini yaparken sokağın da böyle düşündüğünü gördüm."

CHP İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke ve CHP İstanbul Milletvekili İlhan Cihaner ise bir genel başkan adayı çıkarmak yerine, "Kurultay ve Gelecek İçin Açık Çağrı" başlıklı bir bildiri yayımladı.

Bildirinin kişilere indirgenmeyen bir siyasi ve toplumsal çağrı olduğunu söyleyen Böke, bu nedenle kurultay için bir aday çıkarmayı düşünmediklerini söylüyor.

BBC Türkçe'ye konuşan Böke'ye göre, olağanüstü hâl (OHAL) dönemi beraberinde "olağanüstü bir muhalefet" gerektiriyor ancak CHP, Anayasa referandumu gibi kritik dönemlerde yetersiz kaldı.

Selin Sayek Böke, 16 Nisan referandumu sonrası yapılan Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının akabinde CHP Sözcüsü olarak yaptığı basın açıklamasında, milletvekillerinin istifa ederek TBMM'den çekilmesi anlamına gelen 'Sine-i Millet' ihtimalinden söz etmişti:

Böke, "CHP olarak bu referandumu tanımıyoruz. Sonuç 'Hayır' çıkmıştır. Milyonların iradesine sonuna kadar sahip çıkacağız. Bu amaçla her türlü yaptırımı da masaya yatıracağız. Buna Sine-i Millet de dahildir" demişti.

Böke, parti yönetimindeki tüm görevlerinden istifa etmişti

Böke, o süreçteki tutumundan hareketle yayımladıkları bildiriyi şöyle açıklıyor:

"Hukuksuzluk, adaletsizlik, eşitsizlik ve günlük hayatta herkesin daraldığı bir ortamda, özellikle CHP gibi tarihsel olarak hep Türkiye'nin önünü açmış bir siyasi partiye düşen görev, yine bu olağanüstü koşulları görüp bunları değiştirecek olağanüstü muhalefeti örgütlemekten geçiyor.

"Bunun içerisine gerekirse Meclis'te aktif boykot yapmayı da tartışırız, gerekirse Meclis'ten çekilmeyi de tartışırız. Bütün bunlar olağanüstü koşulları kabul etmekle başlar ve muhalefeti, kullanılacak siyasi araç ve yöntemleri de olağanüstülükle dengeleyen bir tarifle yaparız."

Kemal Kılıçdaroğlu, Adalet Yürüyüşü sırasında BBC Türkçe'ye verdiği röportajda

Böke ise gerek referandum döneminde gerekse günümüzün Afrin operasyonu koşullarında Sine-i Millet ve TBMM'deki yasama faaliyetlerini boykot etmenin, sağduyudan uzak olmadığını söylüyor:

"Yaptığımız çağrı demokrasinin dışına taşınma çağrısı değil, bilakis Türkiye'yi demokrasinin dışına taşımış olanlara karşı demokratik araçlarla Türkiye'yi yeniden bir arada yaşanabilecek bir koşula taşıma çağrısı. Dolayısıyla bu, Türkiye'yi saran rejiminin dayattığı kutuplaşmanın karşısına, tam tersine sağduyuyla ve demokrasiye sahip çıkma çağrısı.

"Meclis dışına taşınan siyasi mücadelenin örnekleri yakın zamanda 'Hayır' iradesiydi, Adalet Yürüyüşü'ydü. Milyonlar, bütün bu baskıya rağmen demokratik araçlarla 'Hayır' iradesini sivil toplum olarak yaşattılar ve eylemleri sağduyu içeren eylemlerdi. Biz bu örnekleri artırmamız gerektiğini söylüyoruz."

Böke ve Cihaner, "Kurultay ve Gelecek İçin Açık Çağrı"da hem partinin hem de Türkiye'nin yüzünü evrensel sol değerlere dönmesi gerektiğini vurguluyor. Kurultayda "anahtar liste" çıkararak, 60 üyeli Parti Meclisi için mücadele verecekler.

İlhan Cihaner de BBC Türkçe'ye, CHP'nin evrensel sol değerlerden uzaklaştığı düşüncesini Afrin operasyonundaki tutumla açıklıyor:

"Solun en önemli değerlerinden biri barış önceliği olmasıdır. Kuşkusuz onun da istisnaları vardır ama genel perspektifi budur. Şimdi siz barış talebini dile getirenlerin üzerinde bu kadar baskı varken, Afrin operasyonu konusunda doğrudan doğruya hükümete bir açık çek verip destek açıklarsanız, bu solun değerlerinin giderek geriletilmesi sonucunu doğurur.

"Aynısını laiklik savunusunda da gördük. Şu ya da bu kaygıyla laiklikle ilgili mücadele hattının çok önde kurulmaması nedeniyle şu anda ilkokul öncesindeki çocukların bile, değerler eğitimi adı altında neredeyse cihadist gibi yetiştirildiğini görüyoruz.

"Muhafazakar hattın kaygılarını dönüştürüp kendi doğrularına ikna etmek yerine, onun değerlerini ve eleştirilerini veri kabul edip kendi değerin haline getirirsen aradaki fark kaybolmuş olur. Ayrıca emek politikalarının da kul hakkı gibi muhafazakar dünyanın değerleriyle değil, emeğin evrensel sol değerlerle savunulması gerekir."

CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan ise BBC Türkçe'ye yaptığı açıklamada, kurultay tartışmalarının genel başkan adayları ve yeni seçilecek parti meclisi üyelerine indirmesini eleştiriyor.

Murat Bakan, kurultayda ulusal ve evrensel sorunların tahlil edilip etkili çözümlerin üretilmesinin daha önemli olduğunu vurguluyor:

"Önceliğimiz tek adamın saray rejimine karşı parlamenter demokrasiyi, savaşa karşı barışı, neoliberalizme karşı toplumcu ekonomi politikalarını, insan hak ve özgürlüklerini inşa edecek stratejiyi oluşturabilmek ve en etkili kadroların yönetiminde yer almasını sağlamak olmalıdır.

"Servetin küçük bir seçkinler grubunun elinde toplanmasına neden olan neoliberal sisteme karşı doğaya saygılı, kamudan yana ve daha kapsayıcı ekonomik politikalar üretmek gerekiyor.

"Diğer yandan Türkiye'de resmi rakamlara göre 3,5 milyon Suriyeli mülteci var. Bu sorunun bir insanlık sorunu olarak ele alınıp bugün ve yarın için acilen çözüm üretilmesi gerekiyor. Ayrıca bölgemizde ve dünyada barışı destekleyen, komşularının toprak bütünlüğünü savunan bir politik tavrı oluşturmak bizim tarihsel sorumluluğumuzdur."

Ana muhalefet partisi CHP, bazı çevrelerce kritik zamanlarda fikir ayrılığı yaşamak ve söylem birliği içinde olamamakla eleştiriliyor. CHP milletvekilleri ise bu tartışmaların parti içi demokrasinin gereği olduğunu vurguluyor.

Bolu Milletvekili Tanju Özcan, "İki aile birbirine benzemez. Biri çok muhafazakar ve ataerkil bir ailedir, diğeri daha demokrat ve liberaldir. CHP daha demokrat bir aile ve içinde bu tür yarışların olması normaldir" diyor.

İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke de benzer şekilde, "CHP'yi diğer partilerden ayıran en önemli özelliği Türkiye'ye demokrasiyi getirmiş olması ve demokrasiyi yaşatıyor olması. Bugünkü kritik dönem tam da kendi içimizde ne olduğumuzu tartışma dönemi" diye konuşuyor.