"CHP, AK Parti'nin zayıf noktasını sonunda buldu"

"CHP, AK Parti'nin zayıf noktasını sonunda buldu"

Hürriyet yazarı Murat Yetkin, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun öncülüğünde gerçekleştirilen "Adalet Kurultayı" ile ilgili olarak "Kılıçdaroğlu, Adalet ve Kalkınma Partisi’ne ismindeki ilk sözcük olan 'adalet' üzerinden yüklenmeye devam ettiğine göre Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 'Aşil Topuğunu' adalet kavramında bulduğu anlaşılıyor" dedi.

Murat Yetkin'in "CHP, AK Parti’nin zayıf noktasını sonunda buldu mu?" başlığıyla yayımlanan (28 Ağustos 2017) yazısı şöyle:

Bizde de vardır “Aşil Topuğu” deyimi ama pek kullanılmaz, vücudun en zayıf noktası demektir. Yunan mitolojisine göre, annesinin kutsal nehirde yıkarken suya kapılmasın diye topuğundan tuttuğu için bir tek oradan yara alabilecek Aşil, bugün Çanakkale ili sınırlarındaki antik Truva savaşının en önemli şahsiyetlerindendir.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu bu ayrıntı nedeniyle toplamamıştır 26-30 Ağustos “Adalet Kurultayını” Çanakkale’de muhtemelen, ama Adalet ve Kalkınma Partisi’ne ismindeki ilk sözcük olan “adalet” üzerinden yüklenmeye devam ettiğine göre Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Aşil Topuğunu” adalet kavramında bulduğu anlaşılıyor.

CHP milletvekili Enis Berberoğlu’nun 25 yıla mahkûm edilip hapse atıldığı 14 Haziran’ın ertesi günü Ankara’dan İstanbul’a başlattığı “Adalet Yürüyüşü” gibi, “Adalet Kurultayında” da CHP bayrak, pankart ve sloganları kullanılmıyor.

Kılıçdaroğlu açış konuşmasında “Hepimiz adalete susadık, 80 milyonun adalete ihtiyacı var, herkese açık” dedi. Gerçi CHP’liler dışında da katılanlar var. Ancak işin merkezinde CHP bulunuyor.

Konunun CHP bakımından anlam ve önemine gelmeden önce adalet konusunun gerçekten Erdoğan ve AK Parti bakımından zayıf nokta olup olmadığına bakmak gerekiyor.

AK Parti’nin Kılıçdaroğlu’nun Adalet Yürüyüşü sırasında yaptırdığı anketi hatırlıyorsunuzdur; AK Parti tabanında da Türkiye’nin (yüzde 76 ile) en önemli sorunları arasında gösterilmişti.

Yargının adalet dağıtmadığı tartışmaları ne 15 Temmuz askeri darbe girişimiyle, ne de Kılıçdaroğlu’nun “Erdoğan’ın sivil darbesi” diye nitelediği 20 Temmuz 2016 Olağanüstü Hal ilanıyla ortaya çıkmış bir durum. Yargının siyasallaşması öteden beri Türkiye’nin en ağır sorunlarındandı.

Fazla geriye gitmeyeceğim. 2008’de bu yargı iktidardaki AK Parti’yi kapatma girişiminde bulundu, yine bu yargıdan bir oy farkla döndü. 2008-2012 arası Türk Silahlı Kuvvetlerini Fethullahçıların ve kim bilir başka kimlerin saldırılarına açık hale getiren Ergenekon, Balyoz, OdaTV vd. davaları gören de bu yargıydı; şimdi o hâkim ve savcıların büyük kısmı ya hapiste, ya aranıyor. 2009 ve 2010’da Bülent Arınç’a suikast düzenleneceği iddiasıyla ordunun en mahrem noktalarına girilip devlet sırlarının kim bilir kimlerin hizmetine sunulmasına hizmet eden de bu yargı idi.

Öte yandan “Kıblemiz aynı” diye göz yumulan Fethullahçıların “Mezardakilere dahi oy kullandırın” komplosuyla 2010 referandumunda bir darbe daha yiyen bu yargıydı. 15 Temmuz kanlı darbe girişimine giden yolun taşların döşenmesinde yargıdaki yapısal çürümüşlüğün payı büyüktü.

Bu zaten vahim durum darbe girişimi ve olağanüstü hal ile gelen Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile devlet yönetme uygulamasıyla daha da endişe verici bir hal alıyor. OHAL altında 50 binden fazla kişi tutuklandı, 100 binden fazlası işten uzaklaştırıldı. Hapisteki gazeteci, yazar, medya çalışanı sayısı 150’yi aştı. Hapisteki siyasetçi yalnızca Berberoğlu değil. HDP eş-genel başkanı Selahattin Demirtaş aylardır yargı önüne çıkmayı bekliyor, hapiste başka HDP’liler de var. Tartışmallı uyguşamalara son örnek, ByLock yüklü telefondan arandı diye hapiste tutulan kişiler varken, telefonunda Fethullahçıların şifreli haberleşme yöntemi ByLock bulunduğu iddiasıyla evi basılan Konyaspor Başkanı Ahmet Şan’ın ifade sonrası serbest kaçması oldu; buna AK Parti içinden milletvekili düzeyinde tepki geldi.

Erdoğan ve AK Parti yargıda işlerin sarpa sardığının ve geri tepmeye başladığının farkında olmalı ki son KHK’da daha önce kapatılan askeri mahkemelerdeki savcı ve yargıçlara yeni kadrolar açıldı. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül bu hamleyi yargının hızlandırılması ve tutukluluk sürelerinin uzamasına karşı bir önlem olarak açıklıyor.

Çanakkale’deki “Adalet Kurultayı” ise yalnızca yargıdaki adalet sorununa yoğunlaşmıyor. Panel ve çalıştaylarda kadınların siyaset ve toplum hayatında daha çok yer almasından tarımdaki fakirleşmeye, taşeron işçilerin sorunlarından eğitimde fırsat eşitliğine dek pek çok alanda tartışma yapılması “adaletsizlik her yerde” cevabıyla açıklanıyor.

Dediğimi gibi işin bir de CHP-içi boyutu var.

Kılıçdaroğlu adalet hamleleriyle CHP’nin 16 Nisan referandumu travmasını atlatmasını sağladı. Ancak CHP’nin 16 Nisan ile gelen yeni idari sisteme, yani Başbakanın olmadığı, Cumhurbaşkanının icranın tek hâkimi olduğu sisteme uygun bir bakış ve yapıya kavuşması sorunu dağ gibi önünde duruyor.

Tıpkı Erdoğan gibi, Kılıçdaroğlu’nun da dün parti yapılanmasında daha fazla kadın ve genç görmek istediğini söylemesi boşuna değil.

Erdoğan’a ek olarak CHP’de bir de 2015’te açıklanan “Bir kez kontenjan adaylığından milletvekili olan gelecek sefere ön seçime girecek” kuralı var. Partinin kıdemlileri Kılıçdaroğlu’na bunu geri aldırtmak istiyor, bu nedenle 2018 başında yapılması gereken olağan kurultayı bir yıl daha erteletmek istiyorlar. Ön seçim kuralının da etkisiyle belediye başkanlıklarına aday olmak isteyen ağır parti topları var. Ayrıca Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığına adaylığını açıklamaması, erken olduğunu söylemesi nedeniyle cumhurbaşkanlığı aday adaylığı sırasına girenler de var, doğa da, siyasette boşlukları sevmiyor.

Bu konuları daha ayrıntılarıyla da yazarız, ama şimdilik sorunların kökeninde CHP yönetiminin sistem değişikliğini bir gerçeklik olarak kabule yanaşmaması bulunuyor. Kılıçdaroğlu belki de bu arayışın bir sonucu olarak adalet konulu çalışmayı hem AK Parti’ye vurma, hem de CHP içini sarsma yöntemi olarak görüyor.

Çünkü emin olun Ankara-İstanbul yürüyüşü olsun, Çanakkale kurultayı hazırlığı olsun, ter döküp çalışanla, son anda gelip boy gösteren arasındaki fark dışarıdan bakınca o kadar açık görülüyor ki…