CHP, Prof. Sencer Ayata başkanlığında çalışan Bilim Yönetim ve Kültür Platformu’nca hazırlanan son “Politika Notu”nda, sansür tartışmalarına neden olan hükümetin yeni internet düzeni planını ele aldı. Hükümetin, iletişim teknolojilerinin toplumsal hareketlere katılımı kolaylaştırmasından çekindiği savunulan metinde “Hükümet, Gezi Hareketi ile gelişen toplumsal muhalefeti sindirmek için İnternetin özgür kullanımını engellemek istemektedir. Hazırlanan torba kanun tasarısı ile İnternet üzerindeki sansürü, filtreden sonra bir adım daha ileri götürmek istemektedir” denildi.
2011’den beri Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) aracılığı ile yapılan filtreleme uygulamalarının da eleştirildiği, “AKP’nin Yasakçı Ağında İnternet” başlığı ile yayımlanan raporda, filtreleme için “ahlaki güvenliği sağlama” bahanesiyle oluşturulan ağır sansür uygulamalarıdır” ifadesi kullanıldı. Freedom House tarafından yayımlanan “İnternet Özgürlüğü Raporu”na da yer verilen politika notunda Türkiye’nin internet özgürlüğü bakımından 81 ülke arasında 58. sırada olduğu belirtildi.
İnternetteki ifade özgürlüğü kısıtlamalarının geçtiğimiz yıl arttığına dikkat çekilen metinde “AKP’nin dayatmacı ve sansürcü politikaları, muhalif sesler yükseldikçe daha da belirginleşmekte, özellikle sosyal medyaya karşı tavrı daha da sertleşmektedir. Kullanıcı odaklı sosyal medyanın gelişmesine paralel olarak İnternet üzerinde ifade özgürlüğüne yönelik müdahaleler her geçen yıl belirgin bir artış göstermektedir” denildi.
5651 sayılı yasanın mevcut hali ile Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na (TİB ) mahkeme kararı olmaksızın site engelleme yetkisinin de konu edildiği metinde “TİB eliyle, binlerce siteyi filtreye tabi tutmakta ya da bu sitelere erişimi engellemektedir” görüşü dile getirildi. Politika Notu’nda kendi önerilerine de yer veren CHP, “İnternete ilişkin tüm kanunlar, taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler ile uyumlu hale getirilmelidir” ve “İçişleri Bakanlığı kararnamesi ve polis eliyle yapılan sosyal medya izlemeleri ve fişlemelerine derhal son verilmelidir” görüşlerine metinde yer verdi.
CHP Bilim Yönetim ve Kültür Platformu tarafından yayımlanan “AKP’nin Yasakçı Ağında İnternet” başlıklı politika notu şöyle:
Özgürlükleri her alanda kısıtlamaya çalışan AKP iktidarı, günlük yaşamımızda önemi her geçen gün artan İnternet üzerindeki baskılarını giderek yoğunlaştırmaktadır. Hükümet, yurttaşların bilgiye erişiminde yaşamsal rol oynayan İnternete erişim özgürlüğünü kısıtlamak için çeşitli düzenlemeleri ve uygulamaları da birbiri ardına devreye sokmaktadır. Konunun önemini ortaya koymak için Türkiye'de internet kullanımı ve sosyal medyanın ne boyutlara ulaştığını bir kere daha düşünmemizde yarar var.
Türkiye'de yaklaşık 40 milyon İnternet kullanıcısı bulunmaktadır. İnternet kullanan her dört kişiden üçü sosyal medya uygulamalarını kullanmaktadır. İnternet erişimine sahip her dört kişiden üçü İnternetten haber okuma, haber alma amaçlı olarak yararlanmaktadır. Türkiye, sosyal medya kullanımında dünyada en üst sıralarda yer almaktadır. Ülkemizde İnternet kullanıcılarının yaklaşık üçte birinin Twitter hesabı bulunmaktadır. Gezi Hareketi esnasında Türkiye'deki aktif Twitter kullanıcı sayısı iki milyondan on milyona yükselmiş ve hâlihazırda kullanıcı sayısı 12 milyonu geçmiştir. Facebook kullanıcı sayısı ise 32 milyonu aşmıştır.
Gezi Hareketi, demokratik hakların kullanımı ve haber alma özgürlüğü açısından sosyal medyanın ne denli etkin kullanılabileceğini kanıtlamıştır. Sosyal medya, Gezi Hareketi'nin temel bir dayanağını oluşturmuştur. Ana akım medya kuruluşlarının haber yapma cesaretini gösteremediği bir ortamda Twitter ve Facebook gibi sosyal medya araçları bilgi akışının temel kaynakları haline gelmiştir.
Bilgi edinme ve haberleşme kaynaklarını denetimi altına almak isteyen Hükümet, 2011 yılında İnternet erişimini, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) aracılığıyla merkezi bir filtreye tabi tutma kararı almıştır. Bu kapsamda, İnternet hizmeti sunan işletmecileri ve İnternet hizmetinden yararlanan tüm bireysel aboneleri kapsayan bazı düzenlemelere gidilmiştir. Karar sosyal medyada örgütlenen on binlerce İnternet kullanıcısı tarafından "İnternetime Dokunma" yürüyüşüyle protesto edilmiştir. STK'lar konuya ilişkin eleştirilerini dile getirmiş, uluslararası örgütler tepkilerini ortaya koymuş ve düzenlemelerin iptali için davalar açılmıştır. Buna rağmen BTK, kararından geri adım atmamış, Güvenli İnternet Hizmetine İlişkin Usul ve Esaslar onaylanarak 22 Ağustos 2011 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe konulmuştur. Söz konusu düzenleme, yalnızca İnternet kullanıcılarını değil, temel hak ve özgürlüklere getirdiği kısıtlamalarla tüm yurttaşları ilgilendiren değişiklikler içermektedir. Filtre uygulaması çerçevesinde erişimi engellenen sitelerin büyük bölümü alternatif haber kaynakları sunan, politik içerikli, toplumun farklı kesimlerinin talep ve itirazlarını dile getiren sitelerdir.
Türkiye'de İnternet ortamında yapılan yayınlar ve bu yayınlara dair kısıtlamalar 2007 yılında yürürlüğe giren 5651 sayılı kanun ile düzenlenmektedir. Söz konusu kanun yürürlüğe girmeden önce yasalara aykırı içeriğe sahip web sitelerine erişim ancak mahkeme kararları ile engellenebilmekteydi. Günümüzde BTK, muğlak tanımlamaları ve yoruma açık yönleri ile birçok sorun içeren bu yasaya dayanarak, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) eliyle, binlerce siteyi filtreye tabi tutmakta ya da bu sitelere erişimi engellemektedir.
Filtre uygulaması her ne kadar kişilerin tercihine bırakılmış gibi görünse de bilgiler yurttaşlara ulaşmadan Hükümet'in belirlediği ölçütlere göre engellenmektedir. Bu ölçütler kullanıcılarla şeffaflık ilkesi ihlal edilerek paylaşılmamaktadır. Servis sağlayıcılarına tüm içeriği denetleyen merkezi bir sistem dayatılmaktadır. Bu sistem iktidara her türlü keyfi engelleme, sansür, dinleme, izleme ve fişleme olanağını vermektedir. Demokratik ülkelerde iktidarın böyle bir güce sahip olması görülmemiş bir durumdur. Çıkartılmak istenen yeni kanunla da bu anti-demokratik durum daha da pekiştirilmek istenmektedir.
Yeni iletişim teknolojileriyle birbirlerine bağlanan bireyler, etkili ve güçlü toplumsal hareketler oluşturma potansiyeline sahiptirler. Hükümet, yurttaşların sosyal medya aracılığıyla birbiriyle bağlantı halinde olmasından korkmaktadır. Daha önce sosyal medya siteleri için 'çirkin', 'berbat' ve 'ahlaksız' diyen Başbakanın "Twitter denen bir baş belası var" açıklaması, bu endişeyi açıkça gözler önüne sermektedir. Mutlak egemenliğine tehdit olarak gördüğü tüm unsurları baskılayan AKP, muhalefete tahammülsüzlüğünün bir uzantısı olarak sosyal medyayı da denetim altına almaya çalışmaktadır.
AKP, Gezi Hareketi ile sosyal medyada gelişen toplumsal muhalefeti sindirmek için Internet'in özgür kullanımını engellemek istemektedir. Hükümet, hazırlanan torba kanun tasarısı ile İnternet üzerindeki sansürü bir adım daha ileri götürmek istemektedir. Meclis'e sunulan ve alt komisyonda kabul edilen kanun tasarısı, filtre uygulamasında olduğu gibi, konunun uzmanlarına danışılmadan hazırlanmıştır. Kanun tasarısının kabul edilmesi halinde bu alanda, mevcut keyfi sansür uygulamaları daha da yoğunlaşacaktır. Web siteleri, "özel hayatın gizliliği" kapsamında mahkeme kararı olmadan engellenebilecektir. TİB'in site kapatma yetkisinin Anayasa'ya uygun olup olmadığı halen tartışma konusudur. Buna rağmen söz konusu tasarıyla birlikte, İnternet sitelerinin herhangi bir mahkeme kararı olmadan Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından da kapatılabilmesi düşünülmüştür. Kamuoyunda yükselen tepkiler ve CHP'nin etkin muhalefeti ile AKP bu maddede geri adım atmak zorunda kalmıştır.
Kanun tasarısı sektördeki pek çok küçük ve orta ölçekli servis sağlayıcı ve barındırma hizmeti veren şirkete İnternetin doğasına aykırı mali ve hukuki sorumluluklar yüklemektedir. Tasarıda kurulması teklif edilen, Erişim Sağlayıcıları Birliğine (ESB) üye olmayan İnternet servis sağlayıcılarının faaliyetlerine son verilecektir. Bu hüküm ile devlet, filtre uygulamasının yanı sıra ESB üzerinden de iletişim alanına müdahale edebilecektir. Sivil bir kuruluş gibi sunulan ESB, baskıcı AKP Hükümetinin elinde yeni bir sansür aracına dönüşecektir.
Kanun tasarısında katalog suçların tanımı genişletilmekte ve bu suçlar üzerinden İnternet yayınlarına erişim yasağı konulması kolaylaştırılmaktadır. Nasıl ve hangi ölçütlere göre belirleneceği bilinmeyen anahtar kelimeler ile yapılacak tarama sonucunda, "uygunsuz" içerik barındıran site engellenecektir. Uygunsuz içeriğin belirlenmesinde ESB ikinci bir denetim mekanizması olarak işleyeceğinden İnternet erişim fiyatları yükselecek, filtreleme sürecinden dolayı erişim hızı düşecektir. Kanun tasarısında, engellenen yayınlara "alternatif erişim yollarını engelleyici tedbirler" de alınabileceği belirtilmektedir. "Alternatif" olarak tarif edilenin ne olduğu ise belirsizdir. Buradan hareketle kişisel hak ve özgürlüklerin ihlalinden, İnternete erişimin tamamen kesilmesine kadar birçok baskıcı politikanın uygulanması mümkündür.
Kısıtlayıcı hükümleri birbiri ardına dayatan Hükümet, iş İnternet kullanıcılarının sorunlarını çözmeye gelince hiçbir önemli adım atmamaktadır. Örneğin, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı bir türlü Meclis gündemine getirilmemektedir. AKP, özel yaşamı koruma adı altında katalog suçların tanımını genişletmektedir. Oysa özel yaşamı korumak için asıl yapılması gereken "unutulma hakkı" gibi demokratik taleplerin yerine getirilmesidir. Unutulma hakkı çerçevesinde İnternet kullanıcıları belirli bir süreden sonra kendileriyle ilgili içeriklerin İnternet üzerinden kaldırılmasını isteyebilmelidir. Çıkartılmak istenen kanunla Hükümet, İnterneti neredeyse tamamen kendi politikaları ve çıkarları doğrultusunda kullanacağı bir iletişim alanına dönüştürmektedir.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi'nin, 2011'de onayladığı, Düşünce ve İfade Özgürlüğünün İlerletilmesi ve Korunması Raporunda İnternet erişimi temel bir insan hakkı olarak tanınmıştır. Ne yazık ki bu hak ülkemizde özgürce kullanılamamaktadır. Nitekim Birleşmiş Milletler raporu ülkemizde yürürlükte olan 5651 no'lu yasayı düşünce ve ifade özgürlüğünü ihlal eden bir düzenleme olarak tanımlamıştır. Hükümet ise İnternete erişiminin önündeki engelleri kaldıracak önlemler almak yerine engellemeleri bir üst seviyeye çıkaran uygulamaları hayata geçirmek istemektedir.
Sansür, bir siyasal iktidarın "kamu yararı" açısından "sakıncalı" bulduğu her türlü basılı ya da dijital yayının bazı bölümlerinin ya da tümünün yasaklanması anlamına gelmektedir. İnternet, AKP iktidarının sansür uygulamalarının en yoğun olduğu alanlardan biridir. Hükümet'in İnternet filtresi diye sunduğu uygulama ya da İnternete ilişkin çıkartmak istediği kanunlar aslında, "ahlaki güvenliği sağlama" bahanesiyle oluşturulan ağır sansür uygulamalarıdır.
AKP'nin dayatmacı ve sansürcü politikaları, muhalif sesler yükseldikçe daha da belirginleşmekte, özellikle sosyal medyaya karşı tavrı daha da sertleşmektedir. Kullanıcı odaklı sosyal medyanın gelişmesine paralel olarak İnternet üzerinde ifade özgürlüğüne yönelik müdahaleler her geçen yıl belirgin bir artış göstermektedir.
Avrupa Birliği İlerleme Raporları'nda Türkiye'deki İnternet'e yönelik yasakçılığa sürekli vurgu yapılmaktadır. Uluslararası bağımsız kuruluşlar ve dünyaca ünlü uzmanlar tarafından düzenli olarak hazırlanan İnternet özgürlüğü raporlarında Türkiye geri sıralarda yer almaktadır. Freedom House tarafından hazırlanan 2013 tarihli İnternet Özgürlüğü Raporu'na göre Türkiye, küresel ölçekte İnternet özgürlüğünün her geçen yıl biraz daha gerilediği ülkelerden biridir. Altmış ülkenin değerlendirildiği raporda Türkiye, Kenya, Nijerya, Angola, Uganda, Tunus, Fas, Malezya, Libya, Ürdün gibi ülkelerin dahi gerisinde bulunmaktadır. World Wide Web Vakfı'nın sansürü izleme amacıyla hazırladığı yıllık raporda toplam 81 ülke İnternet özgürlüğü, İnternet'in ekonomik olarak karşılanabilirliği, İnternet'in sosyal ve siyasi etkileri gibi konular dikkate alınarak sıralanmaktadır. Endekste Türkiye, Gana, Hindistan ve Çin'in ardından 58. sırada yer almaktadır. Google'ın 2013 Şeffaflık Raporuna göre ise Türkiye, sansür ve erişim engelleme taleplerinde dünyada birinci sırada yer almaktadır. Rapor'a göre 2012 yılından 2013'ün ikinci yarısına kadar Türkiye'den bu yönde gelen talepler on kata yakın artmıştır.
İletişim teknolojileri bireyler ve topluluklar arasında yeni bağlantıların kurulması ve insanların kendilerini daha iyi ifade edebilmeleri için yeni alanlar yaratmaktadır. Bu teknolojiler sayesinde toplumsal hareketlere katılımı sağlayacak mesajların yayılması kolaylaşmaktadır. Hareketler, sosyal medya aracılığı ile küresel iletişime sokulmaktadır. Dünya izledikçe olayların önemi artmaktadır. Gezi Hareketi'nde dijital teknolojiler diğer tüm hareketlere kıyasla daha fazla ve daha etkin bir biçimde kullanılmıştır. İnternet sayesinde meydan, eylemler ve katılımcılar arasındaki toplumsal ilişkiler anında birbirine bağlanmıştır. Bu sayede yeni örgütlenme yöntemleri ve yeni katılımcı karar verme süreçleri oluşmuştur.
Gezi Hareketi'nin ardından sosyal medya kullanıcıları İçişleri Bakanlığı tarafından izlenerek fişlenmeye başlamıştır. Başbakanın açıkça hedef göstermesinden sonra emniyet güçleri harekete geçerek dört ilde, "Twitter tutuklamaları" olarak bilinen operasyonları düzenlemiştir. İzmir'de Twitter'da yazdıkları mesajlar ile İnternet üzerinden halkı isyana teşvik ettikleri ve propaganda yaptıkları gerekçesiyle 38 adrese baskın yapılmış ve 16 kişi gözaltına alınmıştır.
Aynı tür baskılar diğer sosyal medya araçlarını kullananlara da uygulanmıştır. Gezi hareketine sosyal medyadan paylaştıkları mesajlar ile destek olan 15 TRT çalışanı hakkında soruşturma başlatılmıştır. TRT, "fikir açıklama adı altında suç işleyen personeline soruşturma açtığını" belirtmiştir. Gerekçe olarak "milletin vergisiyle maaş alanların kamu kurallarına karşı ayrıca sorumlulukları bulunması" gösterilmiştir. Aynı TRT, bir programcının Ramazan ayında hamile kadınlarla ilgili hakaret içeren sözlerini "söyledikleri kendisini bağlar" diye örtbas etmiştir.
Yakın gelecekte İnternet kullanımının tüm ülkelerde süratle yaygınlaşacağı bilinmektedir. Bu nedenle hükümetler iç ve dış politikalarını değerlendirirken öncelikle iletişim teknolojilerini ve ağlarını düşünmeye başlamışlardır. İnternet kullanımının iletişim, bilgi edinme, sosyalleşme ve ticaret gibi alanlarda katlanarak büyümesi pek çok ülkeyi, kullanıcıları korumaya yönelik önlemler almaya yöneltmektedir. Önlemler kişilerin hak ve özgürlüklerini ellerinden almadan gerçekleştirilmektedir. Baskıcı ve otoriter rejimler ise kanun ve diğer düzenlemelerle İnternet erişimini kısıtlamaktadır. Giderek otoriterleşen AKP iktidarı, sosyal medyadan mizah dergilerine kadar muhalif hareketlerin tamamının önünü tıkamayı amaçlamaktadır. AKP'nin İnternete yaklaşımının temelini sansür, gözetleme, baskı ve denetim mekanizmaları oluşturmaktadır.
CHP, "İnternetin Güvenli Kullanımını" bir hak olarak görmektedir. CHP, İnternet suçlarının önlenmesine yönelik düzenlemelerin yapılmasına taraftardır. Ancak bu düzenlemeler gerçekleştirilirken, İnternetin "seçim esaslı bir ortam" olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Yapılan düzenlemelerde temel hak ve özgürlükler esas alınmalıdır. İnternetin güvenli kullanılması kadar özgür kullanılması da esas olmalıdır. Bunun için İnternet üzerindeki devlet baskısı ve kontrolü kaldırılmalıdır.
Devlet, bireylerin erişim özgürlüğünü kısıtlamadan, bireysel farklılıkları gözeterek, aileye çocuğu koruyabileceği teknik altyapı, yazılım desteği ve bilgi birikimini ücretsiz vermekle yükümlüdür. Güvenli kullanımı ve çocukların korunmasını sağlamak için öz denetim mekanizmaları geliştirilmelidir. Bu, ancak eğitim yoluyla sağlanabilir.
Düşünce özgürlüğü, demokratik toplumun ve ilerlemenin temel şartıdır. Çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik gibi değerlerin temelinde de düşünce özgürlüğü yatmaktadır. CHP, Demokrasi Raporu'nda, düşünceyi açıklama, bilgi alma-verme ve bilgi edinme özgürlüğünün, demokrasinin vazgeçilmez unsurları olduğunu vurgulamıştır.
CHP, İnternetin yeniden özgürlüğüne kavuşması için aşağıda yer alan önlemlerin en kısa sürede hayata geçirilmesini öngörmektedir.
• İnternete ilişkin tüm kanunlar, taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler ile uyumlu hale getirilmelidir.
• Mahkemeler dışındaki tüm mercilerin erişim engelleme yetkisi kaldırılmalıdır.
• Yasaklara zemin oluşturan katalog suçlar kapsamı daraltılarak yoruma açıklık bırakmayacak şekilde tanımlanmalıdır.
• Geniş içerikli sitelerin tamamının erişime kapatılması yerine yalnızca suç teşkil eden bölümleri engellenmelidir.
• STK'ların bilgi teknolojileri konusunda somut veriler toplamaları ve kamuoyunu bilgilendirmeleri teşvik edilmelidir.
• İçişleri Bakanlığı kararnamesi ve polis eliyle yapılan sosyal medya izlemeleri ve fişlemelerine derhal son verilmelidir.
• Devlet, İnternet'in güvenli kullanımı için gerekli olan "sayısal okuryazarlığı" hızla yaygınlaştırmalıdır.
• Kişisel Verilerin Korunması Kanunu en kısa zamanda kabul edilmeli ve "unutulma hakkının" tanınması ile ilgili düzenlemeler yapılmalıdır.
CHP'nin Bilgi Toplumu Raporu'nda, bilgi teknolojileri, eğitim, yaşam boyu öğrenme ve yenilikçiliğin değişen dünyanın en önemli unsurları olduğu belirtilmiştir. CHP, bilgi ve enformasyon akışının temeli olan İnternete hızlı ve özgür erişimi temel bir insan hakkı olarak görmektedir. CHP için İnternet yalnızca düşünce ve ifade özgürlüğünün sınırlarının genişlemesi için değil, örgütlü, şeffaf, katılımcı, demokratik ve çağdaş bir toplum için vazgeçilmez bir araçtır.