"CHP 'Ben artık farklı bir CHP’yim' demeli, diyemezse siyaseti bırakırım"

"CHP 'Ben artık farklı bir CHP’yim' demeli, diyemezse siyaseti bırakırım"

CHP İzmir Milletvekili ve Anayasa Komisyonu Üyesi, eski Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yargıcı (AİHM)  Rıza Türmen, CHP’nin değişime ihtiyaç duyduğunu belirterek, “CHP'nin bir devlet partisi görünümünden çıkıp halkın partisi haline gelebilmesi lazım. Halkın önüne çıkıp ‘Ben şimdiye kadar gördüğünüzden çok daha farklı bir CHP'yim’ diyebilecek kadar” değişmesi gerektiğini söyledi. Türmen, değişimin yavaş ilerlediğini söyleyerek, umudunu koruduğunu söyledi. Türkmen “Umudum kalmazsa politikayı bırakırım” dedi.

Hürriyet gazetesinden Ahmet Hakan’a konuşan Rıza Türmen, CHP’nin değişmesi gerektiğini söyleyerek, neler yapılması gerektiğini anlattı. Hakan’ın “CHP halka ‘Ben artık farklı bir CHP’yim’ demeli” başlığıyla yayımlanan (8 Ekim 2014) söyleşisi şöyle:

 

CHP halka ‘Ben artık farklı bir CHP’yim’ demeli

 

CHP'nin geçmişiyle bir hesaplaşma içine girmesi gerekmez mi?

Tabii ki gerekir.

 

Peki nasıl bir hesaplaşma olacak bu?

CHP'nin hataları da vardır, sevapları da vardır. Tek Parti Dönemi'nde o zamanki koşullarda yapılan hatalar, o zamanki koşullar içinde değerlendirilmelidir tabii. Ama bunları da açıkça masaya yatırmak gerekir. Bunda korkacak bir şey yok. Geçmişin partisi değil, geleceğin partisi olmalıdır CHP.

 

Şu anda CHP geçmişin partisi mi?

Değişmezseniz geçmişin partisi olursunuz. Şöyle bir anlayış var: Cumhuriyet o kadar iyidir ki biz Cumhuriyet'in ilk döneminde yapılanlara sahip çıkarsak bütün problemleri hallederiz. Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş döneminden Tanzimat'a kadar çözüm hep "kadim"de arandı. "Atamız Fatih Sultan Mehmet gibi yaparsak biz bu işi çözeriz" dendi. "Atamız Sultan Süleyman gibi yaparsak biz bu işin içinden çıkarız" dendi. Oysa çıkamazlardı. Çünkü dünya değişmişti. Fatih'in, Sultan Süleyman'ın dünyası değildi o zamanki dünya. Bizdeki Cumhuriyet vurgusu da biraz buna benziyor. Çözümü "kadim"de arıyoruz. Oysa çözüm "kadim"de değil, gelecektedir.

 

Ama o zaman da kendilerini bağlı hissettikleri, kutsadıkları Cumhuriyet değerlerinden kopacakları endişesine kapılıyorlar.

Hayır. Onlar duruyor. Cumhuriyet, laiklik, Atatürkçülük, devrimler... Bunlar önemli kazanımlar. Ama bunlarla yetinemezsiniz. Bunların üstüne ne koyacaksınız, ona bakmak lazım.

 

Hem bu değerler duracak hem de değişim gerçekleşecek? Nasıl olacak bu iş?

O değerleri yeni bir okuyuşa tabi tutmak gerekir. "Laiklik" yeni bir okuyuşa tabi tutulmalı. "Altı ok" yeni bir okuyuşa tabi tutulmalı. "Devletçilik" bugün kaldı mı? Bunları zamanın koşullarına göre yeni bir okuyuşa tabi tutmak lazım.

 

'Altı ok' kalkmalı mı?

O bir sembol. Dursun. Ne olur ki?

 

Peki o sembolde ifade edilen ilkeler ne olacak?

Geçerli olan ilkeler var, geçersiz olanlar var. "Devletçilik" ilkesi bugün aynı şekilde geçerli değil. Dışlayıcı ve tek tipçi milliyetçilik artık dünyada yok. Günümüzün milliyetçiliği ülkeseverliktir. Dışlayıcı ve tek tipçi milliyetçilikten kurtulmak gerekir. "Egemenlik" ve "bağımsızlık" anlayışı da değişti.

 

Bütün bunlardan nereye ulaşılacak?

Çoğulcu ve katılımcı demokrasiye... CHP'nin bir devlet partisi görünümünden çıkıp halkın partisi haline gelebilmesi lazım...

 

Bunu başarırsa halktan ilgi görür mü CHP?

AK Parti kutuplaştırma siyasetiyle halkı ikiye ayırdı ve ortaya da bir duvar ördü. Biz mevcut siyasetimizle duvarın öbür tarafına ulaşamıyoruz. Değişim gerçekleşirse duvarın öbür tarafına ulaşabiliriz. İnsanlara bu bağlamda geliştirilen projelerle gitmek lazım... Latin Amerika ülkelerinde uygulanan temsili demokrasiyi katılımcı demokrasiye dönüştürmüş projeleri var. Onlardan yararlanılabilir.

 

Bu söyledikleriniz radikal adımlar atma cesaretini ve uzun yola çıkma sabrını gerektiriyor.

CHP dokuz seçim kaybetti. Her şeyi aynı bırakırsanız onuncu seçimi de kaybedersiniz. Radikal bir değişim lazım. Kaybedecek bir şey yok.

 

Radikal bir değişim diyorsunuz. Ne kadar radikal?

Şu kadar radikal: Halkın önüne çıkıp "Ben şimdiye kadar gördüğünüzden çok daha farklı bir CHP'yim" diyebilecek kadar.

 

Bunu dediği anda CHP'den kaçanlar olabilir. Bu bir risk değil mi?

Tabii ki risk... Ama bir yerde oy kaybedersiniz, başka bir yerde çok daha fazla oy kazanırsınız. "Ortanın Solu"nda da böyle olmadı mı? "Ortanın Solu", o zamanki koşullarda radikal bir söylemdi. 30'a yakın kişi CHP'den ayrıldı. Ne oldu? İlk seçimde oylar düştü, ikinci seçimde iktidar geldi.

 

Yani korkmaya gerek yok diyorsunuz.

Türkiye'nin bugünkü koşullarında risk almak zorundasınız. Ayrıca ben, "CHP değişmesin, statüko aynen muhafaza edilsin, biz seçim kaybetmeye devam edelim" diyecek bir tek CHP'linin bile olduğunu zannetmiyorum.

 

Peki ama çözümü 'Kadim'de bulanlar, partiden ayrılırlarsa?

Parti yeni kimliğine kavuştuktan sonra bu kimliğe uyum sağlayamayanlar gidiyorsa ne yapalım.

 

Rıza Türmen kimdir?

 

Hukukçu ve diplomat...

Biz onu daha çok "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ndeki Türk yargıç" olarak tanıdık.

CHP'nin özgürlükçü isimlerinden...

Eşi, çocuk hastalıkları profesörü...

Bir kızı, bir torunu var.

Kızının adı Zeynep, torununun adı Bora...

İstanbul'u seviyor ama kargaşasını sevmiyor.

 

Beni Erdal İnönü'ye benzetirler

 

Rıza Türmen, Erdal İnönü'ye benziyor. Sadece fizik olarak değil. Konuşma tarzı, edası bakımından da benziyor. Konuyu açtığımda şunları söyledi Rıza Türmen:

Taksiye bindiğimde şoför, şöyle bir dikiz aynasına bakar, bir daha bakar. Sonra biraz çekinerek "Abi sana bir şey soracağım" diye söze girer. Ben hemen "Biliyorum, biliyorum ne soracağını. Ben Erdal İnönü değilim, akrabalığım da yok" derim.

Erdal Bey'le bu benzerlik işini konuşmuşluğumuz vardır. Hatta vefatından birkaç yıl önce "Beraber fotoğraf çektirelim, orijinali budur diyelim" dedik.

Erdal İnönü gibi olmak isterim. Konuşmamda, tavrımda onun etkisi varsa ne güzel.

 

CHP kendi 'Yeni Türkiye'sini tarif etmeli

 

Rıza Türmen'e göre AK Parti'nin "Yeni Türkiye"si şöyle bir şey: Geriletilmiş demokrasi, daraltılmış özgürlükler, rafa kalkmış hukuk devleti... Türmen, işte bu "Yeni Türkiye"ye karşı CHP'nin de kendi "Yeni Türkiye"sini tarif etmesi gerektiğini söylüyor. Türmen'e soruyorum: "CHP'nin 'Yeni Türkiye'si nasıl olacak?" Başlıyor anlatmaya:

Türkiye değişti. Köylü bir toplumken kentli bir toplum haline geldi. Homojen bir toplum olduğumuzu zannederken öğrendik ki homojen bir toplum değiliz. Bin türlü insan var.

Temel mesele şu: Bu kadar farklılığın olduğu bir toplumda beraber nasıl yaşayacağız? Türk ile Kürt, inanan ile inanmayan nasıl bir arada yaşayacak? Dinsel farklılıklar, cinsel farklılıklar, yaşam tarzı farklılıkları... Bütün bunları içine alan bir ortak yaşama sebebi nasıl bulunacak?

CHP işte bu yaşamsal soruya cevap vermeli. Kendi "Yeni Türkiye"sini açıklamalı.

"Çoğulcu, katılımcı, eşitlikçi ve özgürlükçü bir demokrasi" demeli. CHP, "Yeni Türkiye"sini böyle tarif etmeli.

 

Politikaya girdim çünkü

 

Rıza Türmen neden politikaya girdiğini şöyle anlatıyor:

Birincisi: AK Parti'nin yaptıklarına karşı bir öfke duyuyordum. Demokrasiden uzaklaşması, özgürlükleri kısıtlaması... Buna öfkeleniyordum. Bununla mücadele etmek için girdim.

İkincisi: Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP'nin değişeceğine ve başka bir CHP olacağına inandım.

Öfkem devam ediyor. Hatta öfkelenmem için nedenler çoğalıyor.

CHP'nin değişimine gelince... Biraz yavaş gidiyor ama umudumu koruyorum. Umudum kalmazsa politikayı bırakırım.

 

Ulusalcıdan solcu solcudan ulusalcı olmaz

 

"Ulusalcıdan solcu olmaz, solcudan ulusalcı olmaz" dediniz. Kıyamet koptu.

Çok şaşırdım kıyametin kopmasına.

 

Neden şaşırdınız?

Çünkü işin tabiatı böyledir ve bu çok açıktır.

 

Yani fıtratında vardır farklılık diyorsunuz.

Evet... İkisinin fıtratları farklıdır... Ulusalcılık tek tiptir, solculuk çoğulcudur... Ulusalcılık dışlayıcıdır, solculuk kapsayıcıdır... Buna benzer temel farklar vardır arada. Bunlar ortadayken nasıl hem ulusalcı hem solcu olacaksınız? Ben anlayabilmiş değilim bu işi...

 

Arşimet Kanunu'nda inanç devreye girmez

 

Cumhurbaşkanımızın deyişiyle soruyorum: Matematik zorunlu, kimya zorunlu... Din dersi neden zorunlu olmasın?

Arşimet Kanunu'na "inananlar" ve "inanmayanlar" yok. Suyun kaldırma kuvvetine "inananlar" ve "inanmayanlar" yok. Ama dine "inananlar" ve "inanmayanlar" var. Bu kadar basittir bu iş.

 

Ama Başbakan Davutoğlu, o dersin 'din dersi' değil, 'din kültürü dersi' olduğunu söylüyor ve soruyor: Çocukların bu kültürü almaları gerekmez mi?

Madem "din dersi" değil, "din kültürü" dersi... O zaman gayrimüslim çocukları neden bu dersten muaf tutuluyor? Neden gayrimüslim çocukların bu kültürü almalarına imkân tanınmıyor.

 

'AK Parti'ye benzeyerek büyüme' tezi çökmüştür

 

Rıza Türmen diyor ki:

"Bizim yüzde 30 civarında bir oyumuz var. İktidara gelmek için bu oy yetmiyor. Kimden oy alacağız? AK Parti'ye oy vermiş kitlelerden. O zaman ona benzemek lazım" diye bir tez var.

Bu tez çökmüştür. Bu tez doğru çıkmamıştır ve bu artık anlaşılmıştır.

işte bu yüzden CHP'nin yeni bir anlayış geliştirmesi gerekir."