Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Avukat Mahmut Tanal, “Kanal İstanbul projesinin hukuka aykırı olduğu hakkında tavsiye niteliğinde karar alınması” talebiyle Kamu Denetçiliği Kurumu’na (Ombudsmanlık) başvurdu.
BirGün'ün haberine göre konunun ciddiyeti ve aciliyeti nedeniyle başvurusunun öncelikli olarak görüşülmesini talep eden Tanal dilekçesinde, Karadeniz ve Marmara Denizi arasında yapay bir su yolu oluşturulması planı olan Kanal İstanbul projesi nedeniyle kara ekosistemi, deniz ekosistemi dahil çevresel anlamda birçok sıkıntı doğacağını belirtti. Tanal ayrıca projenin uluslararası ilişkiler ve uluslararası hukuk anlamında da beraberinde birçok sorun getireceğini dile getirdi. Tanal, Kamu Denetçiliği Kurumu’na sunduğu dilekçesinde, ‘Kanal İstanbul’ projesinin ekolojik ve uluslararası etkilerini şöyle sıraladı:
Ekolojik Etkileri:
"Karadeniz-Marmara Denizi arasında yapılması planlanan ‘Kanal İstanbul’ projesi çevresel yönden önlenmesi ve telafisi güç zararlara yol açacaktır. Proje, beraberinde ciddi sorunları da getirecektir.
"Kanal İstanbul projesi güzergahında yer alan tarım, otlak ve orman alanları kentleşmeye açılacak ve bu alanlar tahrip edilecektir.
"Proje alanı ve çevresinde köyler yok olacaktır. Arazisi satın alınan ya da kamulaştırılan halk göç etmek zorunda kalacaktır. Bu da büyük oranda şehir içi göç dalgası oluşturacaktır.
"İstanbul’un su ihtiyacının büyük bir kısmını karşılayan Sazlıdere Barajı yok olacaktır.
"Karadeniz’den gelen su akıntısı ile Küçükçekmece Gölü (tatlı su gölü) tamamen deniz suyu ile dolacaktır. Ayrıca akıntı sebebiyle Marmara Denizi daha da kirlenecektir."
Uluslararası etkiler:
"Kanal İstanbul projesini uluslararası hukuk ve uluslararası ilişkiler açısından da birçok sorunu beraberinde getirecektir.
"1936 yılında imzalanan Montrö Sözleşmesi ile boğazlar üzerinde Türkiye'nin egemenliği kurulmuştur. Bu sözleşme ile 1983 Deniz Hukuku Sözleşmesinin hiçbir kıyı devlete vermediği hak Türkiye’ye tanınmıştır. Kanal İstanbul projesinin hayata geçirilmesi; Montrö Sözleşmesi ile Türkiye, Karadeniz’e kıyı devletler ve kıyısı olmayan devletler arasında kurulan üçlü dengeyi bozacaktır.
"Her ne kadar proje ile İstanbul Boğazı’nın deniz trafiğinin rahatlatılması planlanmış olsa da uluslararası hukuka göre bu mümkün değildir. Nitekim Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne göre ticari gemilerin boğazlardan serbest geçiş hakkı bulunmaktadır. Bir geminin “Kanal İstanbul’u” kullanması ancak gemi kaptanın takdirine bağlıdır.
"Ayrıca Montrö Sözleşmesi İstanbul Boğazı, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı’nı hep birlikte ifade etmek için ‘Boğazlar’ terimini kullanmıştır. İstanbul Boğazı, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı bir bütün ve tek bir su yolu düzenlenmiştir.
"O nedenle Kanal İstanbul'dan geçerek, Montrö Sözleşmesi'ne tabi olmayan bir gemiye Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı'ndan geçerken Montrö hükümleri uygulanamaz. Bu da egemenlik hakkımıza zarar verecek bir durum olarak ortaya çıkmaktadır.
"Montrö Sözleşmesinin uygulanamaması durumunda ya da diğer ülkelerin yapay su yolunda Montrö Boğazlar Sözleşmesinin uygulanmasını kabul etmemesi durumunda Deniz Hukuku Sözleşmesi uygulamaya girecektir.
"Montrö Sözleşmesi egemenlik hakkımızı korurken, Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne tabi olunması halinde aynı durumdan bahsetmek mümkün değildir.
"Boğazlardan ve Kanal’dan geçişin ülkemiz tarafından denetlenemeyecek olmasına yol açabilecek olan bu proje; dış politika ve uluslararası hukuk açısından ciddi sorunlar doğuracaktır."
Yapılması planlanan projenin birçok ekolojik ve sosyolojik sorunları da beraberinde getireceğini belirten Tanal, "İstanbul, içme suyunun yüzde 70’ini başka illerden karşılamak zorunda olan bir şehir iken mevcut tatlı su kaynaklarının da yok edilmesi kabul edilemez bir durumdur" ifadelerini kullandı. Tanal, dilekçesinde şunları söyledi:
"Kanal İstanbul; Kuzey ormanlarını, meraları, tarım alanlarını, tüm hassas ekosistemleri yok edecek bir projedir. Üç aktif fay hattının geçtiği bölgeye nüfus ve yapılaşma baskısı yükleyerek afet riskini arttırılmaktadır.
"Ayrıca Karadeniz ve Marmara Denizi arasında mevcut yükseklik farkı nedeniyle kanala sadece Karadeniz suyu dolacağından açıldığı andan itibaren gelen akıntı ile Marmara Denizinde mevcut tuz oranı tamamen değişecektir. Zaten oksijen seviyesi sıfıra yakın olan Marmara’da, oksijen tükenerek canlı hayatı tamamen sona erecektir.
"Oysa Anayasamızın 56. Maddesine göre; ‘Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.’
"Yukarıda bahsedildiği üzere ‘Kanal İstanbul’ projesinin çevreye ve ekosisteme vereceği zarar telafi edilemeyecek ölçüde büyüktür. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın eylemi ile devletin çevreyi koruma ödevi ihlal edilmektedir. Yapılmak istenilen proje Anayasa’ya açıkça aykırıdır. Temel bir insan hakkı olan ‘sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı’ görmezden gelinmektedir.
"Ayrıca anılan proje ile İstanbul ilinde yeni bir ada oluşmuş olacaktır" diyen Tanal, "Bu oluşum beraberinde demografik, toplumsal ve maddi birçok sorunu da beraberinde getirecektir. Nitekim yeni bir ulaşım ve köprü geçiş ücreti doğacaktır" dedi.
Tanal, şöyle devam etti: "Kanal İstanbul projesi ile Trakya bölgesinin güvenliği de zedelenmiş olacaktır. Nitekim Kanal ile İstanbul ili ile Trakya Bölgesi arasındaki kara bağlantısı tamamen koparılacaktır. Askeri ulaşım dahil birçok lojistik hizmeti zorlaşacaktır."
Yapılmak istenilen projede herhangi bir kamu yararı olmadığını vurgulayan Tanal, "Proje ile kamunun üstün menfaatleri amaçlanmamaktadır. Yukarıda bahsedildiği üzere birçok alanda sorunları beraberinde getirecek olan bu projede ‘kamu yararının’ de gözetilmemesi açık bir hukuka aykırılıktır" ifadelerini kullandı.
"Ülkeyi ve milleti pek çok yönden etkileyecek olan projede adeta bir oldu-bitti yapılmak istenilmektedir" diyen Tanal, "Böylesi önemli bir konuda halkın katılımcılığı sağlanmamıştır. Halk yeteri kadar bilgilendirilmemiş ve görüşü de alınmamıştır. Oysa böyle bir projeden en çok etkilenecek olan halkın kendisidir" dedi.
Tanal, son olarak şunları söyledi: "Tüm bu yukarıda açıklanan nedenler birlikte düşünüldüğünde; Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından yürütülen ‘Kanal İstanbul’ projesinin ve bu projeye ilişkin eylemlerin Anayasa’ya ve diğer hukuki normlara aykırılık teşkil ettiği tartışmasızdır.”