CHP’nin gazeteci kökenli Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, “Koronavirüs Döneminde Basın Özgürlüğü Raporu”nu açıkladı. Salgınının uzun süredir özgürlüğü kısıtlanmış gazeteciler üzerinde yeni baskı gerekçesi yapıldığını belirten Çakırözer, “Basına yönelik sansür, baskı ve yasaklar, salgını bile dinlemedi. Üst üste gelen suç duyuruları, soruşturma ve iddianameler katlanarak arttı. Türkiye’de ilk Koronavirüs vakasının açıklandığı tarih olan 11 Mart ile 1 Mayıs arasında toplam 30 gazeteci hakkında hukuki süreç başlatıldı. Bunlardan 1’i tutuklandı, 10’u gözaltına alındı” dedi. Çakırözer, “Salgın döneminde gazetelerin tirajı yüzde 22 ile 60 arasında düştü. Yaşamını sürdürmekte zorlanan gazeteler sansür ve ilan ambargoları ile mücadele ederken, haber peşindeki kanallara da RTÜK ceza yağdırdı” dedi.
TBMM’de kabul edilen af düzenlemesinden gazetecilerin yararlandırılmadığını vurgulayan Çakırözer, “Aralarında Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Murat Ağırel, Hakan Aygün, Ferhat Çelik, Ahmet Altan’ın da bulunduğu 85 gazeteci cezaevinde ölüm riski ile baş başa. Bir an önce özgürlüklerine kavuşmaları gerek” çağrısında bulundu.
Basının özgür biçimde yayın hayatını sürdürmesinden sorumlu kamu kurumlarının ise gazeteleri korumak yerine iktidarın yanlışlarına ‘kalkan’ olmayı tercih ettiklerini vurgulayan Çakırözer, “Cumhurbaşkanı İletişim Başkanı haber sansürletiyor, RTÜK Başkanı kanalları kapatmakla tehdit ediyor, Basın İlan Kurumu ‘savcı’ rolüne soyunuyor” dedi.
CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in hazırladığı “Koronavirüs Döneminde Basın Özgürlüğü Raporu”nun ayrıntıları şöyle:
Habere yönelik keyfi soruşturma ve davalar salgın sürecinde arttı. Türkiye’de ilk salgın vakasının açıklandığı 11 Mart’tan bu yana salgınla ilgili yaptıkları haber ve yorumlar gerekçe gösterilerek 10 gazeteci gözaltı alındı, 1 gazeteci tutuklandı. Toplam 30 gazeteci hakkında ifade, soruşturma ve dava süreçleri başladı. Gazeteciler hakkındaki suç duyurularının tamamına yakını Cumhurbaşkanı’ndan Diyanet İşleri ve çay işletmelerine kadar devlet yöneticileri ve kamu kurumlarınca yapılması dikkat çekti.
Çay fabrikasında 11 işçinin Koronavirüs'e yakalandığının haberini yapan Rizeli gazeteci Gençağa Karafazlı hakkında Çay İşletmeleri’nin suç duyurusu üzerine soruşturma başlatıldı ve ifadeye çağrıldı. Antalya, Rize, Diyarbakır ve Mardin’de yerel basında çalışan gazeteciler Koronavirüs haberleri gerekçe gösterilerek gözaltına alındı, ifade verdi. Salgın ile ilgili sosyal medya paylaşımı yapan Enver Aysever, Nurcan Baysal ve Hakan Gülseven’e de soruşturma açıldı. Hakan Aygün sosyal medya paylaşımı nedeniyle bir aydır tutuklu.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve BDDK’nın suç duyuruları sonrasında açılan davada “Biz Bize Yeteriz” kampanyasına ilişkin eleştirel paylaşım yapan gazeteci Fatih Portakal hakkında 3 yıla kadar hapis cezası istendi. Kanala RTÜK de ceza yağdırdı.
İhmale değil yazana dava Cumhuriyet Muhabiri Alican Uludağ ile Sorumlu Yazıişleri Müdürü Olcay Büyükbaş hakkında 10 Ekim 2015’te Ankara Garı önünde yapılan IŞİD saldırısı öncesinde emniyet birimlerinin ihmal iddialarına ilişkin yaptıkları haber nedeniyle dava açıldı.
Kaçak yapı haberine terör davası Benzer biçimde Cumhuriyet muhabiri Hazal Ocak ve gazete yöneticilerine Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un kiraladığı vakıf arazisine kaçak yapı yaptırdığı ile ilgili haberden dolayı ‘terör soruşturması’ açıldı.
Ocak hakkında Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın Kanal İstanbul güzergâhında arazi almasıyla ilgili haberden dolayı yürütülen soruşturma da tamamlandı. Kabul edilen iddianamede, Ocak’ın 1 yıldan 2 yıla kadar hapsi istenildi.
Salgın gerekçesiyle yaklaşık 100 bin hükümlü serbest kalırken, Libya’da şehit düşen MİT mensubunun daha önce ifşa olmuş cenaze haberini yapan Odatv’den Barış Terkoğlu, Hülya Kılınç, Barış Pehlivan, Yeni Yaşam’dan Ferhat Çelik, Aydın Keser, Yeniçağ’dan Murat Ağırel’in tecrit halindeki tutuklulukları 57 gündür sürmekte.
Meclis’ten geçen infaz kanununda bu gazetecilerin yargılandığı ‘MİT Kanununa muhalefet’ suçları indirim kapsamı dışına çıkarıldı. Tutuklu gazeteciler ve BirGün Yazarı Erk Acerer hakkında hazırlanan iddianamede tutuklanma gerekçeleri olan “İstihbarat faaliyeti ile ilgili bilgi ve belgeleri ifşa etmek” suçlamasına “Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin gizli kalması gereken bilgileri açıklamak” suçu da eklendi. Böylece Asliye Ceza’lık dava Ağır Ceza Mahkemesine kaydırıldı ve 19 yıla kadar hapis cezası istendi. Artık bu hukuksuzluk bitmeli, gazeteciler özgür kalmalı.
Öncelikle görevi Türkiye’de tüm basın organlarının özgürce çalışmasını sağlamak olan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı, kendisiyle ilgili haberlere açtığı davanın yanısıra yüzlerce siteye de sansür uygulattı. Başta Cumhuriyet Gazetesi olmak üzere 273 habere getirilen erişim engelinin gerekçesi ise ‘salgınla mücadelede Türkiye’nin algısının gölgelenmesi’ne bağlanması dikkat çekti.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, AA ve TRT’yi engelleyen Suudi Arabistan’a misilleme yapmak için Independent Türkçe’nin de aralarında olduğu bazı basın organlarını kapattı.
RTÜK, gazeteci Fatih Portakal’ın korona salgını değerlendirmelerini gerekçe göstererek FOX TV’ye üst limitten idari yaptırım ve 3 kez program durdurma cezası verdi. Halk TV'de yayınlanan "Ayşenur Arslan ile Medya Mahallesi" programına 5 kez program durdurma cezası ve yüzde 5 idari para cezası verdi. TELE1 ve Haber Global TV’ye de ceza yağdı. Cezalarla yetinmeyen RTÜK Başkanı “Yasadan kaynaklanan diğer yetkilerini de kullanmakta tereddüt etmeyeceğiz” diyerek televizyon kanallarına kapatma tehdidi ile gözdağı verdi.
Salgın nedeniyle yapılan “evde kalın” çağrıları ve alınan önlemler nedeniyle gazete tirajları yüzde 22 ile yüzde 60 arasında düştü. Özellikle sokağa çıkma yasağı döneminde yurttaşlar, gazetelerine ulaşamadı. Tekel konumundaki dağıtım şirketine verilen izin de gazetelerin okura ulaşmasını sağlayamadı. Ulusal ve yerel bazda gazetelerin kapısına kilit vurulmasını önlemek ve gazetecilerin işsiz kalmasını engellemek için basına destek paketi açıklanmalı
Tirajlar nedeniyle zor durumdaki gazetelere Basın İlan Kurumu sahip çıkmak yerine ilan ambargolarını sürdürdü. BİK gazeteler üzerindeki ‘savcı’ rolünü salgın döneminde de sürdürerek gazete haberlerine içerik ve başlık incelemelerini devam ettirdi. İktidarı desteklemeyen, gerçekleri yazan gazetelere ilan kesme cezaları verildi.
Cumhurbaşkanı İletişim Başkanlığı, RTÜK ve Basın İlan Kurumu gibi basının özgürce çalışmasından sorumlu kurumlar görevlerini yerine getirmek yerine iktidarın kalkanı olmayı tercih ederek basın üzerinde artın baskı ve sansürün aracı oldular.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı koltuğunda oturan kişi hakkında çıkan haberlerle ilgili gazetecilere dava açtı, haberlere sansür getirdi. Salgın döneminde gazetelere destek vermesi gereken Basın İlan Kurumu, gazetelere inceleme ve ilan ambargoları başlattı.
İktidarın sopasına dönen RTÜK’ün başkanı yayın durdurma ve para cezalarının ardından kanalları kapatmak ile tehdit etmekte. Bu kurumlar ve başlarındaki şahıslar bir an önce basına karşı sorumluklarını hatırlamalı, tek adam yönetiminin gönüllü sopası olmaktan, iktidar kalkanlığından vazgeçmelidir.