CHP: Erdoğan konusunda MHP ve HDP aynı tornadan çıkmış gibi

CHP: Erdoğan konusunda MHP ve HDP aynı tornadan çıkmış gibi

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, partisinin MHP ve HDP ile bir koalisyona girmesi halinde çözüm sürecinde nasıl bir yöntem izleneceğini Al Jazeera Türk'ten Ece Göksedef'e anlattı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin aksi yöndeki açıklamalarına rağmen, CHP-MHP-HDP koalisyonu ihtimalinin devam ettiğini belirten Tanrıkulu, "Bizi iktidar yapsalar mutlaka ama mutlaka her iki tarafın ortaklaştığı noktaları, politikaları öne çıkararak bir restorasyon dönemi başlatabiliriz" dedi.

MHP ve HDP'nin bir önceki yasama döneminde, birçok ortak noktada buluştuğunu söyleyen Tanrıkulu, "Seçim beyannamelerinde bizim de, onların da ortak olduğu birçok husus var. Sosyal adaletin sağlanması, yolsuzluklar, cumhurbaşkanı'nın anayasal sınırlar içerisinde kalması, yargı, medya alanında atılacak adımlar konusunda iki siyasi partinin söylemlerine baksanız, aynı adam yazıp ikisine vermiş diyeceksiniz. MHP ve HDP çok farklı iki parti gibi gözüküyor ama bu alanları yan yana getirirseniz aynı kalemden çıkmış gibi" ifadelerini kullandı.

 

'MHP çözüm sürecinin mevcut yöntemle yürütülmesine karşı'

 

Tanrıkulu'nun Ece Göksedef'e verdiği röportajın ilgili bölümü şu şekilde:

Parlamentoda tüm partilerin katılımıyla sürecin yürümesinden söz ediyorsunuz ama parlamentoda 80 milletvekili olan bir parti, MHP, bu sürece tamamıyla karşı. O, sürecin bu yöntemle yürütülmesine karşı. Parlamentoda yürütülmesine neden karşı olsun ki? Şimdi Anayasa Komisyonu’nda beraber çalışıyorsunuz. Bütün komisyonlarda beraber çalışıyorsunuz. Geçtiğimiz dönemde 69 Anayasa maddesinde birlikte imza atmış dört siyasi parti. Neden böyle bir komisyonda parlamento çatısı altında olmak mümkün olmasın? Biz bütün partilerin böyle bir komisyon çatısı altında da buluşabileceğini düşünüyoruz. Biraz daha özelleştirirsek, bu konu MHP’nin kırmızı çizgisi. Diğer komisyonlardan farklı tutum takınması kuvvetle muhtemel. Yine de uzlaşıp sürecin yürütülebileceğini düşünüyor musunuz? Evet, yani... Sonuçta bir sorunu yok sayamazsınız ki. Bir siyasi partiyi de yok sayamazsınız aslında. Şimdi Şırnak halkı, yüzde 87 HDP’ye oy vermiş. Ne diyeceksiniz; Şırnak, Diyarbakır bizden değil mi diyeceksiniz? Dolayısıyla yok sayarak değil, sorunun çerçevesini çizerek, meşru zeminde konuşarak ancak uzlaşma sağlayabiliriz.

 

'İç güvenlik paketine beraber karşı çıkmadılar mı? '

 

Bu konuda MHP ve HDP’nin durduğu yerler çok farklı. CHP’nin kurmak istediği koalisyon hükümeti için iki partinin de desteği gerekiyor. Bu sürecin sizin için henüz bitmediğini söylediniz. Bu iki partiyi bir araya getirmek konusunda nasıl bir planınız var? Bizi iktidar yapsalar mutlaka ama mutlaka her iki tarafın ortaklaştığı noktaları, politikaları öne çıkararak bir restorasyon dönemi başlatabiliriz. İç güvenlik paketine beraber karşı çıkmadılar mı? Bunu düzeltme konusunda da ortaklaşabilirler. Seçim beyannamelerinde bizim de, onların da ortak olduğu birçok husus var. Sosyal adaletin sağlanması, yolsuzluklar, Cumhurbaşkanı'nın Anayasal sınırlar içerisinde kalması, yargı, medya alanında atılacak adımlar konusunda iki siyasi partinin söylemlerine baksanız, aynı adam yazıp ikisine vermiş diyeceksiniz. MHP ve HDP çok farklı iki parti gibi gözüküyor ama bu alanları yan yana getirirseniz aynı kalemden çıkmış gibi. Kürt sorunu özelinde konuşacak olursak, ikisinin de bu konudaki tutumları çok açık ve birbirine tamamen zıt. O noktada da, parlamento zemini içerisinde oluşturacağımız komisyon bu işin bir başlangıç zeminini yaratabilir. Şimdi örgüt silah bırakıyorum dese, MHP ‘Hayır, bırakma’ mı diyecek? Ne diyecek?

 

'Abdullah Öcalan Kürt siyaseti ve silahsızlanma bakımından önemli bir siyasi aktördür'

Silah bırakılması için Öcalan’la görüşmelerin devam etmesi gerekiyor. MHP de buna karşı çıkıyor. İmralı’daki hükümlü Abdullah Öcalan Kürt siyaseti ve silahsızlanma bakımından önemli bir siyasi aktördür. Dolayısıyla eğer onun bir biçimde kalıcı silahsızlanmaya, örgütün şiddetten vazgeçmesine dönük olarak tutumu olacaksa, o tutumu almakta yarar vardır. Bunun yöntemi konuşulur nasıl olacaksa… Ama ‘Hayır efendim, örgüt silahlı şiddete devam etsin ama biz yine de onunla görüşmeyelim’, mantıksız bir seçenek. Tabii nasıl görüşüleceğinin yöntemi görüşülür. Bu yöntem yanlış. Şeffaf değil, ne konuşulduğu konusunda kimse bilgi sahibi değil. Kimin görüştüğü konusunda kimse bilgi sahibi değil; HDP dışında kim ne görüşüyor, ne konuşuldu, hangi tutanaklar var, onları bilmiyoruz. Bilmediğimiz için de toplumu ikna edemiyoruz. Toplumun bir bölümü ‘Acaba biz bölünecek miyiz, ne tavizler veriliyor?’ derken, diğer bölümü de diyor ki, ‘Öcalan bizi satıyor mu acaba?’ Dolayısıyla böyle bir kutuplaşma da oluyor. Daha meşru bir zeminde şeffaf bir süreç olsa, toplumun uzlaşması daha da kolaylaşır.