CHP Grup Başkanvekili, İstanbul Milletvekili Engin Altay, 644 bin 448 öğrencinin zorunlu eğitime katılmadığını, her üç okuldan birinin birleştirilmiş sınıflarda eğitim yaptığını söyledi. Altay, her dört eğitim yöneticisinden üçünün “yandaş sendika” üyesi olduğunu ifade etti.
Engin Altay, Bilgi Edinme Kanunu kapsamında aldığı yanıtlarla eğitim sistemini rakamlarla ortaya koydu. Buna göre, 644 bin 448 öğrenci zorunlu eğitime katılmıyor. Birleştirilmiş sınıflı eğitim sadece Doğu ve Güney Doğu’da değil, ülkenin en gelişmiş kentlerinde de görülüyor. Raporda, ülke genelindeki okulların yüzde 31,41’inde birleştirilmiş sınıflı eğitim yapıldığı belirtiliyor.
Okul yöneticilerinin siyasallaştığını belirten Altay, Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde bulunan okul yöneticilerinin sendikalara üyelik durumlarını incelendi. Buna göre; okul yöneticilerinin yüzde 75,15’inin AKP’nin “yandaş sendikası” Eğitim Bir Sen’e, yüzde14,30’unun Türk Eğitim Sen’e, yüzde 7,22’sinin Eğitim Sen’e, yüzde 1,63’ünün ise Eğitim İş’e üye oldukları belirtildi.
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, gerek eğitimin gerekse fiziki alt yapı sorunlarının kamuoyuna anlatılan tablodan çok farklı bir görünüm sergilediğini iddia etti.
CHP’li Altay’ın Bilgi Edinme Kanunu’ndan aldığı yanıtlarla eğitim sisteminin durumu şöyle:
•TEOG (temel eğitimden ortaöğretime geçiş sınavı)
TEOG kapsamındaki derslerin Türkiye ortalamaları ülkemizdeki eğitimin niteliğini ortaya koymuştur.
•13 yıllık AKP iktidarı döneminde eğitim sisteminin alt yapı sorunları çözülemiyor. Hala ülke genelindeki okulların %31,41’inde birleştirilmiş sınıflı eğitim yapılmaktadır. Sanıldığı gibi birleştirilmiş sınıflı eğitim sadece Doğu ve Güney Doğu da değil ülkenin en gelişmiş kentlerinde de yapılmaktadır.
Örneğin; Ankara da 64, İstanbul da 25, İzmir de 115, Balıkesir de 123, Samsun da 262, Şanlıurfa da 558, Mardin de 270, Van da 297 Yozgat ta 103, Ağrı da 306, Adıyaman da 276 okulda birleştirilmiş sınıflı eğitim yapılmaktadır.
•644.448 öğrenci okula gitmiyor. 2014-2015 eğitim öğretim yılında, ilkokullarda 193.289, ortaokullarda 293.813, liselerde 157.346 toplamda 644.448 zorunlu eğitim kapsamında okullarda olması gereken öğrenci 41 gün ve üzeri olarak sürekli devamsız durumundadırlar. 2014-2015 yılında sürekli devamsız öğrencilerin sayısı 2013-2014 eğitim öğretim yılına göre %225 oranında artmıştır.
•507.525 öğrenci çağ nüfusunda olmasına rağmen açık liselere gidiyor. Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre zorunlu eğitim çağında olmasına rağmen 299.727 erkek, 207.798 kız öğrenci Açık Liselere kayıt yaptırmıştır.
•7955 okul aynı binada. AKP tarafından “Farklı yaş gruplarının aynı binada eğitim görmesi” 4+4+4 olarak bilinen 6287 sayılı kanunun gerekçesi olarak gösterilmişti. 4+4+4 modeli 4 yıldır uygulanırken ülke genelindeki ilk ve ortaokulların %24,91’inin aynı binada eğitim yapıyor olması, 4+4+4’ün “AKP için” en önemli gerekçesini çürütmüştür.
•Fatih Projesinin sadece %14,33’ü tamamlandı. Fatih Projesi 2010 yılında başlamıştır. Başladığı yıl Milli Eğitim Bakanlığı 2014 yılında tamamlanacağını duyurdu. 2014 yılına gelindiğinde 2015 yılında tamamlanacağı söylenen projenin bitim süresi daha sonra 2017’ye uzatıldı, şuan ise 2018’de tamamlanacağı belirtilmektedir.
•Fatih Projesinin donanım ve altyapı hizmetleri için 44.449.478,55 TL, tabletler için 512.173.855 TL harcama yapılmıştır. 2015 yılı için Projeye 1 milyar TL bütçe ayrılmıştır.
•Milli Eğitim Bakanlığı personeli ile Mahkemelik olmuştur. AKP’nin iktidara gelmesi ile Milli Eğitim Bakanlığı aleyhine açılan dava sayısında %313 artış gerçekleşmiştir. 2003 yılında Milli Eğitim Bakanlığı aleyhine sadece 3.509 dava açılmışken, 2015 yılında bu sayı 11.010’a ulaşmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı bu davaların %50’sini kaybetmiştir.
•Okul yöneticileri siyasallaşmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde bulunan okul yöneticilerinin sendikalara üyelik durumları incelendiğinde, okul yöneticilerinin %75,15’inin AKP’nin yandaş sendikası Eğitim Bir Sen’e, %14,30’unun Türk Eğitim Sen’e, %7,22’sinin Eğitim Sen’e, %1,63’ünün ise Eğitim İş’e üye oldukları görülmektedir. Buradan anlaşıldığı üzere okul müdürü, müdür yardımcısı olmanın tek şartı iktidarın arka bahçesi sendikaya üye olmaktan geçmektedir.
•Niteliğin, başarının ve liyakatin kadrolarında hakim olması gereken Milli Eğitim bakanlığında eğitim bilimleri alanında lisans, lisan üstü eğitim yapmış yönetici sayısının toplam 16 olması, atama ve yükselmelerde liyakatin, ehliyetin geçerli olmadığını, siyasal yönelimlerin etkili olduğunu göstermektedir. Bu niteliksiz yönetim anlayışı eğitim politikalarına yön vermektedir.
Sonuç olarak eğitimde 13 yılda süregelen sözde reform çalışmaları sistemi yap-boz anlayışı ile yönetmeye kadar gitmiştir.
Kamuoyuna seçim sürecinde verilen vaatlerin sistemin içinde bulunduğu nokta itibariyle bir anlamı kalmamıştır. Değil yabancı dili anadili Türkçeyi bile öğretemeyen, öğretmenleri yoksulluk sınırında yaşatan ve öğretmenleri ile davalık olan, öğrencilerin okula gelmesini sağlayamayan, plansız, hesapsız ve çeşitli soru işaretleri ile dolu olan Fatih Projesiyle, bütçesinin büyüklüğü kağıt üstünde kalan, kısacası yönetilemeyen bir bakanlık 18 milyonun geleceğine yön vermektedir. Bu anlayışın değişmesi bir zorunluluktur.