Ahmet Altan
(Taraf, 18 Nisan 2012)
Böyle “CHP’liler” dediğinizde bu birkaç harflik bir şey ama milyonlarca insanı temsil ediyor.
Çoğunluğu iyi eğitim görmüş milyonlarca insanın enerjisi, bu muhteşem potansiyel, bırakın iktidar hayali görmeyi neden bir çakıl taşını bile yerinden kımıldatmaya yetmiyor?
Niye bu enerji tıkanıp kaldı?
Bu sorunun cevabını bulmadan Türkiye kolay kolay huzur bulmayacak.
CHP’li dediğimizde daha ziyade şehirli, küçük burjuva alışkanlıklara sahip, eğitimli, kendini “solcu” olarak nitelemekten hoşlanan, kendini “solcu” olarak görmek istemesine rağmen dünyadaki ve Türkiye’deki değişimlerden kuşkulanan, “muhafazakâr” kalabalığa karşı orduyu önemli bir müttefik olarak gören bundan dolayı da özellikle son beş yıldır “yenilmişlik” duygusuyla kuşatılmış, çaresiz, ordusuz bir çıkış yolu bulmakta yetersiz, “yaşama biçimini” çok beğendiği Batı’nın felsefi değerleriyle çatışan, hem Batı’nın hem Doğu’nun değerlerinden kopuk, Atatürk’e ve 1923’e sığınan, sürekli olarak geriye dönmeye uğraşan, gelecekte kendine yer ve umut bulamayan, bütün dünyanın ve “emperyalizmin” kendisine düşman olduğuna inanan, “en büyük tehlike” olarak dini ve dindarları gören bir kitleden söz ediyoruz.
Bu ülkenin tuhaf çelişkilerinden biri olarak bu kitle aynı zamanda sanata, yazıya, sinemaya, müziğe, tiyatroya da en düşkün kitle.
Şimdi bu entelektüel değerleri olumluya, politik değerleri ise olumsuzluğa doğru kaymaya açık kitle olduğu yerde sıkışıp kaldı.
Kımıldayamıyor.
Bir tür zihinsel ölüme ve yokoluşa hazırlanıyor.
Varlığını tehlikede hisseden ama nasıl kurtulacağını bilmeyen bir canlının içgüdüleriyle silkelenmeye uğraşıyor ama her seferinde çaresizliğini daha fazla hissedip kendi içine, karanlığına, umutsuzluğuna dönüp bütün hayata düşman kesiliyor.
Bir ülkede böyle milyonlarca insan kendini bir tuzağın içinde hissediyorsa orada huzursuzluk kaçınılmazdır.
CHP’lilerin bugünkü politik görüşleriyle siyasetin ve hayatın içinde varolabilmeleri mümkün değil.
Yetmiş milyonluk bir toplumu geriye döndürmeye ne CHP’nin gücü yeter ne de dünyanın.
Peki, ne olacak bu milyonlarca insanın enerjisi?
Çaresiz hırçınlıklarına cevap olarak sürekli eziliyorlar, “sizin gücünüz yok” cevabını alıyorlar, bunun gerçek olduğunu görerek öfkeleniyorlar.
Aslında büyük bir güce ve muhalefet potansiyeline sahipler.
Yıllar boyunca kendi güçlerini ve iradelerini öylesine orduya ipotek etmişler ki ordusuz bir siyasette ne yapacaklarını kestiremiyorlar.
Şu andaki görünüşleriyle, umutsuzluktan politik bir intiharı seçmiş gibiler.
Hâlbuki yaşayabilirler, güçlerini ve enerjilerini hayata yansıtabilirler.
Bunu nasıl yapabileceklerini anlamaları için önce “rakiplerini” anlamsız biçimde küçümsemekten vazgeçip, AKP’nin ve Erdoğan’ın başarısının kaynaklarını araştırmaları gerekir.
Sizi yenenlerin, sizi nasıl yendiklerini anlamalısınız önce.
Bugünkü AKP’nin “köklerini” oluşturan siyasi partiler yirmi yıl önce “yüzde yirmileri” bile bulamıyordu sandıkta.
AKP, siyasi yolculuğuna yüzde otuzlarla başladı.
Bugün yüzde ellileri geçiyor.
Bu değişimi nasıl sağladılar?
Bence Erdoğan’ın ve çalışma arkadaşlarının mucizesi bu sorunun cevabında yatıyor.
Oldukları halleriyle “kazanamayacaklarını” anlayınca önce kendilerini, sonra da Erdoğan’ın kişisel karizması sayesinde kendi kitlelerini değiştirdiler.
Batı’ya, Avrupa Birliği’ne “düşman” gözüyle bakan, demokrasiye “tramvay” diyen bu kitle “başarıya” giden yolun demokrasiyle ve dünyayla ittifak kurmaktan geçtiğini anladı.
AKP tabanının yaşadığı bu “zihinsel devrim” Türkiye’nin bütün şartlarını değiştirmeye yetti.
CHP, bu “mucizeyi” anlayamadan, kendini değiştirmeden, dünyanın gidişatını kavramadan, dünyaya açılmadan, kendi hayat tarzını ve varlığını korumanın en iyi yolunun demokrasi olduğunu kabul etmeden canlanamayacak.
Şu anda oksijensiz kalmış durumdalar ve “muhtaç oldukları kudret” damarlarındaki “asil kanda” değil demokraside, değişimde, gerçekleri görme gücünde.
CHP hâlâ Ergenekon’a, darbecilere, ordunun siyasetteki rolüne sahip çıkarak geçmişe dönmeye çalışıyor.
Geçmiş geçti.
Bir daha gelmeyecek.
CHP yüzünü geleceğe, hayata, gerçeklere dönerse, Erdoğan’ın keyfîleşmesine karşılık demokrasiyi ve gerçek hukuku savunabilirse, siyasete muhteşem bir enerji katılır, Türkiye’nin bütün şartları bir daha değişir.
Bugün CHP “donan bir insan gibi” kendini uyumaya ve ölüme terk ediyor, kalkıp yürüse “demokrasi köyü” biraz ötede.
Kalkıp demokrasiye doğru yürüyebilir mi?
Bunun için önce yürümek istemesi gerekiyor.
Bu gerçeği onlara anlatacak olan da CHP’nin yöneticileri ama anlamsız konuşmalardan, çocukça polemiklerden, ağlayıp ağıtlar yakmaktan başlarını kaldıramadıklarından milyonlarca insanın enerjisi heder olup gidiyor.