CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, milletvekilleri heyetiyle sürdürdükleri referandum çalışmalarının Diyarbakır ayağında tarihi kentte yaşayanların çok zor durumda olduklarını söyledi. “Siz o televizyonlardaki palavralara inanmayın, gelin burayı bir görün” diyen Tekin, kayyım atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'ne Çin Seddi'nden geçer gibi güvenlik duvarları örüldüğünü ve Diyarbakır halkının bundan çok olumsuz etkilendiğini söyledi. “Belediyedeki bu manzaranın değişmesi lazım” diyen Tekin, kentin önemli merkezi Sur’a milletvekili oldukları için girebildiklerini ifade etti.
‘Hayır’ kampanyası kapsamında Türkiye’nin her köşesini dolaşan Gürsel Tekin, Başbakan Bülent Ecevit’in önüne kasa atan siteler esnafının 2001 krizinde kapattığı tek bir dükkan olmadığını hatırlatarak o döneminde aktörleri olan Odalar Birliği Başkanı, Ticaret Odalarına “2001’de göstermiş olduğunuz o cesur davranışı sizden görmek istiyorum” çağrısında bulundu.
Hükümetin Hollanda’ya aldığı yaptırım kararlarını komik olarak nitelendiren Gürsel Tekin, “Yaptırım çok basit; kendi çocuklarınızın şirketlerini kapatın, bütün devlet kurumlarının Başbakandan bakanlara kadar kullanılan Alman arabalarından bugünden itibaren inin. Merkel’in arabalarında caka satarken bunlar yaptırım olmaz” dedi.
CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, T24’ün ‘Hayır’ kampanyası kapsamında Diyarbakır ve bölgede devam edecek çalışmaları konusunda sorularını yanıtladı. Ankara, İstanbul, Bursa ve Diyarbakır ve Kayseri’de esnafın perişan halini de tek tek sıraladı. Tekin’in değerlendirmeleri şöyle:
Diyarbakır’da ilk kez bu kadar geniş çaplı katılımla bir kampanya yürüttük. Maalesef ne HDP ne de iktidar partisi bir kampanya yapabiliyor. Biz Diyarbakır’da olağanüstü bir ilgi oldu. Bir kere ‘hayır’ oylamasında kararlı olduklarını gördük. Diyarbakırlı, İzmir, İstanbul’da olduğu gibi bir kampanya olmamasına üzülmüş. Ayrıca OHAL en çok buraları etkilemiş. Diyarbakır’da kendimizi İzmir Kapadokya’da gibi hissettik
CHP olarak gün boyu Diyarbakır’ın dört bir yanını gezdik, burada kendimizi İzmir ve Kapadokya’da gibi hissettirdikleri için Diyarbakır halkına çok teşekkür ediyorum. Burada farklı siyasi görüşlerden insanlarla karşılaştık. İktidar partisindeki birçok insanın kesinlikle hayırcı olabileceklerini gördük. Daha önce AKP’ye o verdiklerini söyleyenler Belediyeye kayyım uygulamasıyla sıkıntıya düşüldüğünü anlattı.
Belediyeye Çin seddinden geçer gibi girilebiliyor. Oysa yerel iktidarlar neredeyse bir insanın doğumundan ölümüne kadar en çok yararlandığı bir yerin Çin seddiyle kapatılması çok rahatsız edici. Belediye girdiğinizde iki üç tane güvenlikten geçiyorsunuz, duvarlar örülmüş. İvedilikle bu manzaranın giderilmesi lazım. Burası Ankara’da Konya’da olduğu gibi vatandaşın kolaylıkla vergisini ödeyebileceği bir yer olmalı.
Esnafı hiç anlatmamayım sadece Diyarbakır değil çünkü size örnek vereyim; İstanbul da Kapalıçarşı, Mısır Çarsısı, milyonlarca turistin geldiği İstiklal Caddesi, Şanzalize denilen Bağdat Caddesinde perişanlık diz boyu. Kayseri, Bursa gibi birçok Büyükşehir esnafının nasıl bir perişanlık içinde olduğunu binlerce esnafın kepenk kapattığını göreceksiniz. 2001’de ekonomik krizin en önemli olayı kasa atmaktı. Kimler atmıştı o kasayı; Ankara Siteler esnafı. 2001’de bir tek kapalı dükkan yok. Buradan bir çağrıda bulunmak istiyorum Odalar Birliği Başkanı, Ticaret Odaları 2001’de göstermiş olduğunuz o cesur davranışı sizden görmek istiyorum. Siteler esnafının sessizliğini anlamak istiyorum. Yeni Türkiye modern cezaevleriyle çok sayıda icra daireleriyle ve çok sayıda sarayları ile meşhur.
İktidarın aldığı kararlar komedi. TBMM Dostluk Grubu’nun Hollanda’ya milletvekili heyeti seyahat edecek mi? Etmeyecek mi ne Türklerin umurunda ne de Hollandalının. Ben yaptırım için iki basit öneri vereyim. Belki, genel Başkanın söylediği yaptırımlar ağır olabilir cesaret edemeyebilirler. Yaptırım çok basit, kendi çocuklarının şirketlerini kapatsınlar; bütün devletin kurumlarının kullanmış olduğu bakan ve başbakanlara Alman marka arabalardan insin bugünden itibaren al sana yaptırım. Ordan para kazanayım, çocuklarımız para kazansın, Merkel arabalarında caka satayım onlar doğru bir mantık değil.