CHP kontenjanından RTÜK'ün yeni üyesi Okan Konuralp oldu

CHP kontenjanından RTÜK'ün yeni üyesi Okan Konuralp oldu

CHP kontenjanından RTÜK üyesi olan Faruk Bildirici'nin üyeliğinin düşürülmesinin ardından Meclis'te yapılan oylamada Kemal Kılıçdaroğlu'nun iletişim koordinatörü Okan Konuralp yeni RTÜK üyesi oldu. 

Gazeteci Faruk Bildirici'nin de aday gösterildiği oylamada Okan Konuralp 274 oy aldı.

Seçim sonuçlarıyla ilgili Okan Konuralp'i kutlayan Faruk Bildirici RTÜK'teki partizanlık ve hukuksuzluğu görevde olduğu süre boyunca kamuoyunun gündeme getirdiğini vurgulayarak "Görevini yapmış olmanın gönül rahatlığı içindeyim" dedi.

Faruk Bildirici'nin açıklaması şöyle:

RTÜK’te bulunduğum 3,5 ay içerisinde liyakatsizliğin, partizanlığın, hukuksuzluğun, kamu kaynaklarına göz koymanın ve dost ahbap ilişkilerinin kurumu getirdiği noktayı gördüm.

İşlevsiz hale getirilmiş kurumun etkin hale gelmesini ve şeffaflığını sağlamaya çalıştım. Yanlışlık ve hukuksuzluklara gözümü kapamadım; Başkanın birden çok yerden maaş almasına ve şaibeli işlemlerine karşı çıktım.

Bunun üzerine RTÜK Başkanı, aleyhimde asılsız haberler yaptırarak itibar suikastine girişti. Sonra da her daim yanında olan parmaklarla üyeliğimi düşürdü. Ama TÜRKSAT’tan istifa ederek mücadelemin haklılığını kabul etmek zorunda kaldı.

TBMM’de bugün yapılan seçimde beni yeniden aday göstererek RTÜK’teki mücadeleme sahip çıkan CHP’ye teşekkür ederim. Yeni üye seçilen Okan Konuralp’e de başarılar dilerim…

Görevini yapmış olmanın gönül rahatlığı içindeyim. Üç ayrı dava açtım. Hukuksuzluklara ve çağdışı işlemlere her zaman olduğu gibi itiraz etmeye, mücadeleye devam edeceğim.

Konuralp'in yerine de, bir süre önce Kılıçdaroğlu'nun basın ekibine katılan, eski Habertürk muhabiri Ömer Topsakal geçti.

Ne olmuştu?

CHP kontenjanından RTÜK üyesi seçilen Faruk Bildirici’nin üyeliği, 31 Ekim’de RTÜK'te yapılan toplantıda 2’ye karşı 6 oyla düşürülmüştü. Bildirici, bunun üzerine yürütmenin durdurulması ve kararın iptal edilmesi için İdare Mahkemesine başvurmuştu. Dilekçede, “Kararının Üst Kurul'da alınması; Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yetkilerinin gaspı niteliğinde olup Anayasa ve kanunlara açıkça aykırıdır” denilmişti.