CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, Kılıçdaroğlu’nun neoliberalizmin miadını doldurduğuna ilişkin sözlerini değerlendirerek, “Bugün halk için derin yoksulluk anlamına gelen ekonomik buhrana son vermenin yolu düzeni değiştirmekten ve yerine Güçlü Sosyal Devleti kurmaktan geçiyor" dedi.
Birgün'ün haberine göre, CHP Genel Sekreteri Böke, CHP’nin neoliberalizme alternatif olarak ortaya koyduğu programa ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:
"Genel Başkanımızın sadece 2021 yılında üç buçuk milyona yakın abonenin faturalarını ödeyemediği için elektriklerinin kesilmesine işaret ederken ifade ettiği çok önemli bir gerçeklik var. Elektrik faturalarımıza da yansıyan ama yalnızca elektrik faturalarımızla sınırlı kalmayan, halk açısından eşitsizliklerin ve yoksulluğun son derece derinleştiği bir buhranın içerisindeyiz ve aslında bu buhranı ortaya çıkaran, eşitsizlikleri derinleştiren kurulu neoliberal düzen.
AKP neoliberalizmin üzerinde yükseldiği esnekleştirme, güvencesizleştirme, kuralsızlaştırma, temel hakların yerine bir avuç yandaşın karlarını gözeten özelleştirme gibi ilkeleri sıkı sıkıya benimsedi ve her alanda uyguladı. Uygulamaya devam ediyor.
Neoliberalizm Türkiye açısından sanayisizleşme anlamına geldi. Neoliberalizm vatandaşın borç batağına gömülmesi anlamına geldi. Neoliberalizm sanayiden tarıma, enerjiden finansa her alanda dışa bağımlılık, stratejik sektörlerde özelleştirmelerle kamusal hakların kaybı anlamına geldi. Neoliberalizm emeğin güvencesizleştirilmesi ve esnekleştirilmesi; emekçilerin örgütlenme, sendika, grev gibi haklarının siyasal zor yoluyla kullanılamaz hale getirilmesi anlamına geldi. Neoliberalizm temel insan haklarının yok sayılarak sosyal devlet güvencelerinin ortadan kaldırılması ve yoksulluğu yöneten, süreklileştiren sadaka usulü sosyal yardım anlayışı anlamına geldi. Sonuç ise açık: Tek adam rejimi tarafından ülkemizin içine sokulduğu buhranın zemini işte bu düzen oldu.
Bu yıkım karşısında yeni bir düzen ihtiyacı aşikâr. Bizim de siyasi irademiz işte bu yeni düzeni kurmak yönünde. Üretici güçleri destekleyen, kamunun rolünü yeniden tanımlayan, sosyal devleti güçlendiren, hakları güvence altına alarak sürdürülebilirliği sağlayan bir düzen iddiasıdır ortaya koyduğumuz.
Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında hak temelli bir kalkınma hamlesiyle yeniden sosyal devleti inşa edecek olan CHP’nin aslında kökten bir düzen değişikliği içeren programı da tarif ettiğim bu siyasal, sosyal ve ekonomik gerçeklikten yola çıkıyor.
Tek adam rejiminin yarattığı ekonomik buhran, neoliberalizmin dünyada girdiği krizin bir parçasıdır. Dolayısıyla bugün halk için derin yoksulluk anlamına gelen ekonomik buhrana son vermenin yolu düzeni değiştirmekten ve yerine Güçlü Sosyal Devleti kurmaktan geçiyor.
Türkiye’nin yoksulluğu ortadan kaldıracak, eşitsizliklere son verecek kaynakları olduğunu, kaynakların nereye kullanıldığınınsa bir siyasi tercih olduğunu hatırlatarak, bizim siyasi tercihlerimizi halktan yana kullanacağımızı başta söylemek isterim.
Biz Güçlü Sosyal Devleti kurarken, bir grup imtiyazlı rantçı sermayedara teslim edilen temel kamusal hak ve hizmet alanlarının tümünde öncelikle kamu zararı yaratan bütün rant projelerini kamulaştıracağız. Halkın sırtından bir avuç imtiyazlının zenginleşmesine izin vermeyeceğiz. Sosyal devletin güvencesinin tüm yurttaşları kapsadığı bir düzen kuracağız.
Kamunun bugüne kadar tek adam rejimi ve yandaşları tarafından yağmalanan kaynaklarıyla finanse edeceğimiz Aile Destekleri Sigortası ile her bir aileye temel gelir güvencesi ve güvenceli istihdam alanlarını açan bütüncül bir sosyal politikayı sağlayacağız. Neoliberalizmin aksine güçlü sosyal devlet borç değil destek veren düzendir.
Enflasyon ve hayat pahalılığına liyakatli kadroların görev aldığı bağımsız TCMB, para politikasıyla uyumlu ve eşitsizlik yaratmayan maliye politikası ve Türkiye’nin üretim yapısındaki enflasyonist unsurlara son vererek dönüştüreceğiz.
İstihdam yaratmayan, tüketim ve borçla şişirilmiş, sürekli cari açık ve enflasyon yaratan kalitesiz büyüme anlayışı yerine sanayinin ve tarımın merkeze alındığı hak temelli bir kalkınma anlayışını hayata geçireceğiz.
Sanayide yeşil ve dijital dönüşüm programlarımızla Türkiye’nin dış ticaretini küresel tedarik zincirlerinin yeniden şekillenişinde ülkemizin rekabetçi avantajlarını koruyacak, bu sırada yoksullaştıran büyüme riskine karşı emekçilerin haklarını sosyal devletin güvencesi altına alacağız.
Emek sömürüsünün derinleşmesine izin vermeyeceğiz. Emeğin başta örgütlenme, sendikalaşma, toplu sözleşme olmak üzere tüm temel haklarını anayasal güvence altına alacağız. Tarımda ithalata ve ithal girdiye dayalı, küresel gıda tekellerini besleyen değil küçük üreticiyi ve çiftçiyi destekleyen, gıda güvenliğini sağlayacak, üretimde stratejik planlamaya dayalı programımızı hayata geçireceğiz.
Neoliberalizmin panzehiri olacak hak temelli güçlü bir sosyal devleti inşa etmek için öncelikle demokratik hukuk devletini tesis edecek güçlendirilmiş parlamenter sistemi kuracağız.
Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında kuracağımız demokratik ve eşit yeni düzenle ömrünü çoktan tüketen neoliberalizme alternatif bir pusula arayan dünyamıza da örnek olacak bir deneyimi çok geniş bir toplumsal uzlaşıyla ortaya koyacağımıza inanıyorum çünkü bunun siyasi iradesi ve reçetesi bizde var."