CHP'li Çakırözer'den 'basın kartı' tepkisi: Yıpranma hakkının Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın keyfi değerlendirmelerine bağlanması doğru değil

CHP'li Çakırözer'den 'basın kartı' tepkisi: Yıpranma hakkının Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın keyfi değerlendirmelerine bağlanması doğru değil

Yıpranma hakkının yeniden düzenlenmesi için sunulan kanun teklifinde ‘basın kartı’ şartı getirilmesine de tepki gösteren CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, “Gazeteciler zor koşullarda çalışıyor, yıpranıyor. Gazetecilerin yıpranma hakkının Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın keyfi değerlendirmelerine göre verilecek basın kartlarına bağlanması doğru değil. Düzenlemenin kapsamı da gazetecilik yapan tüm basın çalışanlarını ve matbaa işçilerini de kapsayacak şekilde genişletilmeli dedi. 

CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, TBMM’ye sunulan torba yasa kapsamında infaz yasası ile cezaevlerinden salıverilen hükümlülerin denetimli serbestlik süresinin uzatılması düzenlemesi görüşmelerinde, cezaevlerindeki düşünce suçlularının tahliye edilmesi çağrısında bulundu

"Çalışma koşulları ağır, yıpratıcı"

Gazetecilerin fiili hizmet zammından yararlanması hakkının 1977 yılında kanunla getirildiğini söyleyen Çakırözer, şöyle konuştu:

“Basın alanında çalışmak çok yıpratıcıdır. Gecesi yoktur gündüzü yoktur. Savaşlardan tutun da depreme afete kazalara kadar her tür riskli ortamda en ön cephededirler. Gazetecilerin yaşadığı zorluklar ve yıpranma teknolojinin getirdiği ilerlemeler sonrasında azalmamakta tam tersine artmaktadır.  Anayasa Mahkemesi’nin şubat ayında aldığı bir karar ile yıpranma hakkı iptal edilmiş ve yeni düzenleme için 9 ayık süre verilmişti. Bu süre dolmadan basın emekçilerinin hak kaybı olmadan yeni bir düzenleme yapılacak olması olumludur. Ama yeterli değildir. Çok eksikleri vardır. Bu düzenleme bu haliyle son derece kısıtlıdır. Sadece yıpranma hakkını basın kartı sahibi olma koşuluna bağlamaktadır. Önümüzde bir fırsat varken bu düzenlemeyi basın kartı sahibi olsun olmasın tüm basın çalışanlarını ve basınla ilgili faaliyetlerde çalışanları kapsayacak şekilde genişletmeliyiz.”

"Bu hâliyle çıkarırsak yine iptalinin önünü açacağız demektir"   

Gazetecilerin, “fiili hizmet zammından” yararlanmanın, “basın kartına” bağlanmasına zaten karşı çıktıklarına değinen Çakırözer, basın kartı sahibi olmanın, halen bir kanun düzenlemesinin bulunmaması nedeniyle, Anayasa Mahkemesi iptal koşullarının yeni teklif yönünden de halen geçerli olduğunu söyledi. Çakırözer, “Meclis’e sunulan paketteki düzenlemede 14 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’ne göre basın kartı sahibi olmak suretiyle fiilî çalışanlara biz yıpranma hakkı tanınıyor. Ancak 14 sayılı Kararname’de “İletişim Başkanlığının basın kartı vermesi” yazıyor, bunun koşullarının ne olduğuna baktığınızda yine yönetmeliğe gitmek durumundayız. Zaten Anayasa Mahkemesi  “Yönetmelikle sosyal güvenlik hakkını yok edemezsiniz, kanun gerekir.” diyor. Eğer bu hâliyle çıkarırsak yine iptalinin önünü açacağız demektir.   

"Basın kartını meslek örgütleri vermeli"

Çakırözer, “Eğer basın kartı şartına bağlanmakta ısrar edilecekse de Anayasa mahkemesi iptal kararında belirtildiği gibi “basın kartı verilmesinin şartlarının” bir kanun ile belirlenmesi gerekir. Burada da yapılaması gereken kimin gazetecilik yaptığını kimin basın kartı sahibi olması gerektiğini gazetecilik meslek örgütlerinin belirlemesidir” diye konuştu. 

"Düşünce suçlarına tutukluluk hak ihlali"

Çakırözer,  salgın nedeniyle kapalı cezaevinden açık cezaevine geçme hakkıverilen hükümlüler ile denetimli serbestlik hakkından yararlanan hükümlüler için izin süresi 2021 yılına kadar uzatılmasını düzenlemesine de değinerek, cezaevlerindeki düşünce suçluluları için özgürlük istedi.

Çakırözer, “Ben burada cezaevlerindeki düşünce suçlularının durumunu da gündeminize getirmek istiyorum. Oda TV Ankara Haber Müdürü Müyesser Yıldız Covid koşulları altında beş aydır Sincan Cezaevinde. Benzer şekilde Osman Kavala dört yıldır cezaevinde. 1 beraat, 2 tahliye kararına rağmen Osman Kavala’nın hâlâ cezaevinde durması ve hele hele de bizler 100 bin kişiyi cezaevinden çıkarırken, tutuklu olmasına rağmen, hükümlü olmamasına rağmen cezaevinde kalması aslında sadece yargının değil hepimizin ayıbıdır. Benzer şekilde Ahmet Altan dört yıldır, Selahattin Demirtaş beş yıldır. Yine  seçilmiş Belediye Başkanı Ayhan Bilgen geçmişte yedi ay yattıktan sonra Anayasa Mahkemesinin hak ihlali kararıyla bu devletten tazminat kazanmış olmasına rağmen aynı dosyada bakın altı yıl sonra yeniden tutuklanmaktadır ve orta da da kayda değer bir delil bulunmamasına rağmen. Buradan bir kez daha haberi, yazısı, sosyal medya paylaşımları nedeniyle haksız, hukuksuz tutuklu gazeteciler, siyasiler, avukatlar için de özgürlük talebinde bulunmak isterim” çağrısında bulundu.