CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, hükûmetin hazırladığı yargı reform paketinin basın ve ifade özgürlüğü alanında beklentileri karşılamadığını söyledi. Çakırözer, “Paket bu haliyle haberin, eleştirinin bundan sonra suçlanmayacağını; gazetecilerin, aydınların terör suçlaması ile yargılanıp, tutuklanmayacağını garanti etmiyor” dedi.
AİHM ve AYM kararlarına, Anayasa ve kanunlara göre haberin zaten suç olmadığını belirten Çakırözer, “Bu kurallar işletilse Musa Kart’ın, Kadri Gürsel’in, Erol Önderoğlu’nun, Hüseyin Aykol’un hapse hiç girmemeleri gerekiyordu. Eren Erdem’in, Osman Kavala’nın değil hapiste olması, haklarında dava bile açılmaması gerekirdi. Cumhuriyet Gazetesi davasından, Sözcü Gazetesi davasından hiç bahsetmemiş olmamız gerekirdi” ifadelerini kullandı.
Çakırözer, “Haber ve eleştiri özgürlüğü; propaganda, üyelik, üyesi olmadan yardım maddelerinin tamamına cebir ve şiddet unsurunun eklenmesiyle veya “basın ve yayın yoluyla işlenen suçların” bu maddelerden istisna tutulmasıyla korunabilir” diye konuştu.
Yargının tarafsız ve bağımsızlığının tartışıldığı, bölünme tartışmalarının zirveye çıktığı, FETÖ borsası iddialarının giderek daha yüksek sesle dile getirildiğini anımsatan Çakırözer, “Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı uygulamada güvence altına alınmadan bir haberin ‘haber verme sınırını aşıp aşmadığını’ kim belirleyecek? ‘Hakyolcular’ grubu mu, İstanbul grubu mu? Yoksa her bir adliyede gölge adalet bakanı gibi gezdiği iddia edilen Cumhurbaşkanlığı avukatları mı? Yargı bu haliyle reform tutmaz” dedi.
Çakırözer, AKP’nin 15 kanunda değişiklik öngören yargı reformu paketini değerlendirdi. Terörle Mücadele Kanunu’nun 7. maddesinin 2. fıkrasına eklenmesi düşünülen cümleyi değerlendiren Çakırözer, “Halihazırda terör örgütü propagandası yapan kişi 1 yıldan 5 yıla kadar hapis ile cezalandırılıyor. ‘Bu suçun basın yoluyla işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında arttırılıyor. Teklifle birlikte bu fıkraya bir de ‘haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz’ düzenlemesi ekleniyor. Aynı madde bir cümlesi ile suçun basın yoluyla işlenmesi durumunda cezasını arttırıyor, diğer bir cümlesi ise basın yoluyla işlenmesi durumunda suç oluşturmayacağını öngörüyor. Bu kadar çelişki yumağından özgürlük çıkması mümkün değil” ifadesini kullandı.
Çakırözer, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararlarına, Anayasamıza, Türk Ceza Kanunu’na göre haber ve eleştiri zaten suçlama konusu yapılamaz. Bu kural işletilse Musa Kart’ın, Kadri Gürsel’in, Erol Önderoğlu’nun, Hüseyin Aykol’un hapse hiç girmemeleri gerekiyordu. Eren Erdem’in hiç yargılanmaması; Osman Kavala’nın değil hapiste olması, hakkında dava bile açılmaması gerekiyordu. En az 300 gazetecinin hiç yargılanmaması, 126 gazetecinin hapiste olmaması gerekiyordu. Cumhuriyet Gazetesi davasında verilen ağır hapis cezası kararlarının değil onca adaletsizlikten sonra Yargıtay kararı ile bozulması, hiç açılmaması gerekirdi. Sözcü Gazetesi davasından hiç bahsetmemiş olmamız gerekirdi” diye konuştu.
Çakırözer, “Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı zaten tartışmalı. Yargıda bölünme tartışmaları ise zirveye çıktı. Bununla bağlantılı olarak FETÖ borsası iddiaları giderek daha yüksek sesle dile getiriliyor. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı uygulamada güvence altına alınmadan bir haberin ‘haber verme sınırını aşıp aşmadığını’ kim belirleyecek? Haberin sınırlarını kim çizecek. ‘Hakyolcular’ grubu mu, İstanbul grubu mu? Yoksa her biri adliyede gölge adalet bakanı gibi gezdiği iddia edilen Cumhurbaşkanlığı avukatları mı?” dedi.
Çakırözer, “Kuralların varlığı haber ve eleştiriye karşı akıl almaz suçlamaların yöneltilmesini önlemiyor. Tam tarafsız ve tam bağımsız olmayan bir yargı, siyasetin her türlü yönlendirmesine açık olan savcılar, uluslararası mahkeme ve yüksek mahkeme kararlarını hiçe sayan hakimlerle; haber ve eleştiri suç olmaktan çıkarılamaz. Türkiye bu yargı sistemi ile gazeteciliğin suç olarak görülmesi ayıbından kurtulamaz. Bu yargı reform tutmaz” ifadesini kullandı.
Reformun olumlu düzenlemeler de içerebildiğini, düzenlemelerin tüm yönlerinin Meclis’te tartışılacağını belirten Çakırözer aydınların sık sık suçlandıkları kanun maddeleri üzerinde yapılması gereken değişiklikleri sıraladı:
-Terör propagandası şiddet içermeli: Teklifle düzenlenen “terör propagandası” suçunda cebir ve şiddet unsuru aranmalı. Haber ve eleştiri özgürlüğü; propaganda, terör örgütü üyeliği, üyesi olmadan yardım maddelerinin tamamına cebir ve şiddet unsurunun eklenmesiyle veya “basın ve yayın yoluyla işlenen suçların” bu maddelerden istisna tutulmasıyla korunabilir.
-4 ayda açılmayan iddianame iade edilmeli: Basın Kanunu’nda bir habere karşı dava açılması için belirlenen 4 aylık süre şartına mutlaka uyulmalı. Süre sınırını aşan iddianame, mahkemeler tarafından iade edilmeli.
-Hakaret ağır cezadan çıkarılmalı: Türk Ceza Kanunu’nun içindeki hakaret ve aşağılama maddeleri (TCK 125/3-a, 299, 300, 301) üzerinden yapılan yargılamalar Yargıtay yolunun açılması, yaşanan sorunu çözmez. Bu maddelerin Türk Ceza Kanunu’ndan tamamen çıkarılması gerekir. Böylece hakaret, ağır ceza alanından çıkarılmış, özgürlüğü bağlayıcı sonuçlardan uzaklaştırılmış olacaktır.
-Erişim engelinde açık kapı bırakılmamalı: İnternet sitesinin tamamının yasaklanmasına son verileceği belirtilen teklifte, bunun mümkün olmadığı durumlarda sitenin tamamının yasaklanabileceği belirtiliyor. Bu noktada açık kapı bırakılmamalı. Mutlaka gerekiyorsa, sadece ilgili sayfa erişime engellenmeli. Böylesine büyük bir yetki olası suistimallere kapatılmalı.
-Tutukluluk süreleri yarı yarıya düşürülmeli: Teklifle kovuşturma aşamasında belirlenen tutukluluk süreleri çok uzun. Ağır Ceza alanına girmeyen suçlarda en fazla 6 ay olarak belirlenen sınır 3 aya, Ağır Ceza alınana giren suçlarda en fazla 1 yıl olarak belirlenen üst sınır 6 aya düşürülebilir. Gazetecilerin olmayacak suçlamalarla yargılandıkları terör suçları ile devlete karşı işlenen suçlarda ise kovuşturma aşamasındaki tutukluluk süresi 6 ay uzatma şartı ile 2 yıl olarak belirleniyor. Bu süre toplamda 1 yıla indirilebilir, uzatma seçeneği de olmadan.
-AİHM ve AYM kararları içtihat olmalı: Anayasa Mahkemesi Kanunu’nda yapılacak değişiklikle bireysel başvurularda karar verme süresi sınırlandırılmalı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararlar bireysel kapsamdan çıkarılmalı ve içtihat haline getirilmeli.