CHP'li İlhan Kecisi: 14 Mayıs yeni bir değişim arzusudur; insan 20 yıl boyunca bal yese, baldan usanır

CHP'li İlhan Kecisi: 14 Mayıs yeni bir değişim arzusudur; insan 20 yıl boyunca bal yese, baldan usanır

CHP İstanbul Milletvekili ve eski Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarı İlhan Kesici, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın seçimler için 14 Mayıs'ı işaret etmesiyle ilgili olarak, "14 Mayıs 1950'de bir değişim arzusuydu. Neye karşı? 27 yıl boyunca tek partinin iktidar olduğu döneme karşı. İnsan, 20 yıl boyunca bal yese baldan usanır" diye konuştu.

Sözcü yazarı Aytunç Erkin'in sorularını yanıtlayan Kesici, siyasetten ekonomiye, HDP'nin kapatılma girişiminden seçime kadar gündeme dair açıklamalarda bulundu. Kesici, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim için verdiği 14 Mayıs tarihiyle ilgili, “14 Mayıs aslında farklı, yanlış yorumlanan bir dönem. 14 Mayıs'ın özü partilerden bağımsız olmak üzere şudur: 20 küsur yıllık tek parti yönetimine itiraz var. Yeni bir değişim arzusunu görüyoruz. Zaten 14 Mayıs 1950'de bir değişim arzusuydu. Neye karşı? 27 yıl boyunca tek partinin iktidar olduğu döneme karşı ve şimdi de aynısı olacak. Bakın; insan 20 yıl boyunca bal yese, baldan usanır” değerlendirmesini yaptı.

 Seçimi kazanacaklarından emin olduğunu belirten Kesici, “Meselelerinin çözümünde lazım olan en önemli sermaye, insan sermayesidir. Yetişmiş insan gücü Altılı Masa'da var. Hem geçmiş dönemler itibarıyla kamu ve ekonomi bürokrasisinin en tepesinde yer alan yöneticiler var, hem de uluslararası çapta akademi dünyasından yeni getirilmiş olan arkadaşlarımız. Türk ekonomisinin önemli isimleri bunlar. Biz bu masanın yetişmiş kadrolarıyla Türkiye'nin bütün ekonomik problemlerini, siyasi meselelerini sanki bir toz beziyle, toz alırcasına çözeriz. Altını çizeyim: Kimseye hiçbir yük getirmeden çözülür sorunlar” dedi. 

“Enflasyon, ticarette ahlak bırakmaz! Ekonomideki bütün yanlışların sonucudur”

Ekonomiye ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Kesici, şunları kaydetti:

“Halkın ekonomisi var ve biz buna hayat pahalılığı, geçinememek diyoruz. Son 3 yıla bakalım: Ne derlerse desinler, halk geçinemiyorsa sorun var demektir. Daralmaya başlamışsa ekonominin sonuçları kötü demektir. Emeklinin durumu ortada. Dar gelirli, az gelirli, sabit gelirli. Herkesi enflasyona ezdiriyorsun. Unuttukları şu; enflasyon kötülüklerin anasıdır. Devleti tahrip eder, milli gelir dağılımını bozar. Ticarette ahlak bırakmaz! Ekonomideki bütün yanlışların sonucudur.

Devletimizin kasasında ne var? Devletin kasası merkez bankasındaki net rezervlerdir. Son 3 senedir net rezervi eksi 50 milyar dolar civarında. Bu, devletin başı ağrısa aspirin alacak parası yok demektir. Yani elden borç almadan aspirini alacak parası yok. O yüzden müjdeler veriyorlar. Suudi Arabistan'dan 5 milyar dolar geldi, Çin'den 3 milyar dolar geldi. Bayram etmelerinin sebebi bu! Bu namerde muhtaç olmak demektir.”

Osmanlı ve AKP dönemi karşılaştırması

Osmanlı, genç cumhuriyet ve AKP dönemini karşılaştıran Kesici, şunları anlattı:

“Cumhuriyeti kuran kadronun, Atatürk ve arkadaşlarının önlem aldığı ilk konu, dış borç meselesiydi. Lozan Anlaşması görüşmelerinin kesintiye uğrama nedeni de bu yüzdendir. Kapitülasyonlar ve Osmanlı borçlarının nasıl ödeneceğine dair müzakereler çok çetin geçti ve görüşmelere ara verildi. Büyük Atatürk ne yaptı? Araya İzmir İktisat Kongresi'ni soktu, kararlar aldı! Bu yüzden bir ülkenin dış borcu o ülkenin ne kadar bağımlı/bağımsız olduğuyla ilgili. 1854'e kadar Osmanlı devletinin dış borcu sıfırdı. Sonra borçlanmaya başladık. 1874'e kadar! 20 yıl borç yaptı Osmanlı. Aynı AKP dönemi gibi. Peki 1854'te borç almaya başlayan Osmanlı, paranın bir kısmıyla ne yaptı? Üç padişah döneminde, 1856'da Dolmabahçe Sarayı, 1865'te Beylerbeyi Sarayı, 1867'de Çırağan Sarayı yapıldı. Saray yapmak için borçlanan Osmanlı'dan bahsediyorum!  AKP de borç aldı ve bir kısmıyla saraylar yaptı. Devlet adamlarının ‘ettik, yaptık, uçtuk, uçuyoruz' demesine bakılmaz, her iş sonuçlarıyla ölçülür. Ekonomide sonuca bakacaksın. AKP'nin ithalatı 4,1 trilyon dolar, ihracatı ise 2,8 trilyon dolar. Dış ticaret açığı 1,3 trilyon dolar. İşte, ‘uçtuk' dedikleri ekonomi bu. Şimdi bu üretmeden tükettiğimiz rakam demek.”

“Bu kamu araçlarına konulan mazot çiftçiyi ayağa kaldırır!”

“Türkiye'de olağanüstü israf var. İddia ediyorum: Sadece makam arabalarına konulmuş olan mazotun parasını tarım sektörünün desteklenmesine ayırmış olsak, dünyanın her tarafına tarım ürünü ihraç ederiz” diyen Kesici, şöyle devam etti:

Bir daha söylüyorum: Makam arabalarına konulan mazotun parasıyla. Kamuda 116 bine yakın araba var! Bu kamu araçlarına konulan mazot çiftçiyi ayağa kaldırır! Bu yüzden tarıma böyle destek verilmediği için çiftçi tarlasına, besici hayvanına küstü. Halbuki çiftçinin göz nuru tarlasıdır. Besicinin göz nuru hayvanıdır. AKP tarafından 2006'da çıkarılan Tarım Destekleme Kanunu'na göre her yıl milli gelirin yüzde 1'inden az olmamak üzere tarıma destek verilmesi gerekiyor. Ancak 2023'ün bütçesinde 186 milyar lira olması gereken tarım destek bütçesi 54 milyar lira ile sınırlı kaldı.” 

“HDP'nin kapatılma davası tam anlamıyla siyasi bir davadır, yanlıştır”

Kecisi, HDP’ye açılan kapatma davasıyla ilgili olarak da, şunları söyledi:

HDP’nin kapatılma davası tam anlamıyla siyasi bir dava. Hukuki bir dava da olabilir! Ama seçimin ağzında olmamak kaydıyla seçimden 2 sene önce kapatma davası açılıp, kapatılabilir.  İnsanlar kendi partilerini yeniden seçime hazırlayacak vakitleri bulurlar, hazırlanırlar. Ya da seçimden sonra kapatırlar. Ama seçimin ağzında 6 milyon oyu olan bir partiyi kapattığınız zaman siyasi bir dava olarak görülür. Bir bölgesel parti özelliği de taşıyan HDP'nin kapatılma davası hukuki olmaktan çok, hatta hukuki olmanın bütünüyle dışında siyasi bir davadır, yanlıştır.” 

Yazının tamamını okumak için tıklayın.