CHP Parti Meclisi Üyesi ve Merkez Bankası eski ekonomisti Müslim Sarı, Artı TV'de katıldığı yayında, "Bize kral değil kural gerek, bize kral değil kurum gerek. Türkiye'nin potansiyeli çok yüksek ben iddia ediyorum 100 gün içinde rahatlayacak, 6 ay içinde makro dengeler yerine oturacak." ifadelerini kullandı.
Pelin Cengiz'in sunduğu Artı Ekonomi programına katılan İYEV Başkanı ve CHP Parti Meclisi Üyesi Müslim Sarı ekonomi politikalarına dair açıklamalarda bulundu. "İktidarı değiştirdiğimiz günün haftasında, Merkez Bankası başkanını değiştireceğiz, faiz politikasını olması gereken yere oturtacağız." diyen Sarı Türkiye'deki iktisadi sorunların çok hızlı çözüleceğini ifade etti.
CHP'nin vizyon belgesindeki ana temayı hatırlatan Sarı "3 Aralık’ta bir vizyon belgesi açıkladık Cumhuriyet Halk Partisi olarak. Vizyon belgesinin ana eksenlerinden, ana sloganlarından, ana mottolarından biri şuydu; "Bize kral değil kural gerek, bize kral değil kurum gerek." diye konuştu.
İktidara geldiklerinde 100 gün içinde tüm dengelerin yerine oturacağını ifade eden Sarı sözlerini şöyle sürdürdü:
"Uygulayacıların bu vizyonda olduğu ama kurallara göre hareket edilen ki, buralar Merkez Bankası'nın bağımsızlığı gibi, şeffaflık gibi, kamu otoritesi gibi, parlamenter sistem gibi denge ve denetleme gibi, cumhuriyetin, insanların ortak birikimleriyle oluşmuş kurallar, bizim uydurduğumuz kurallar değil. Bu kurallara uyduğunuz anda bunu uymaya taahhüt ettiğiniz anda bunu uygulayan uygulayacılar olduğu anda dengeler yerine oturacak.
Bakın hep şu tartışılıyor ya; bir enkaz devralacağız… Evet biz kötü ekonomik bir tablo devralacağız ama Türkiye’de inanın en kolay çözülecek sorunlar iktisadı sorunlar. Türkiye’de eğitimle ilgili, demokrasiyle ilgili sorunlar zamana yayılacak ama ekonomik sorunlar en hızlı çözülecek. Çünkü Türkiye'nin potansiyeli çok yüksek ben iddia ediyorum 100 gün içinde rahatlayacak, 6 ay içinde makro dengeler yerine oturacak."
AKP'nin verdiği ekonomik hasara değinen Sarı bunu bir fırsat olarak görüp yeni bir ekonomik model üretilmesi gerektiğini vurguladı. Oluşturulacak yeni modelde güven verici kadrolara dikkat çeken Müslim Sarı, "Yeni bir ekonomik modeli inşa etmenin de fırsatı olarak görmeliyiz biz bu dönemi. Bu döneme 'AKP gidecek AKP bir hasar bıraktı, biz bu hasarı gidereceğiz, bir restorasyoncu anlayışla bakacağız' diye bakamayız.
Bunun da ötesine geçerek Türkiye’ye yeni bir ekonomik model üretmeliyiz. Yeni bir parantez açmalıyız, bu ekonomik model iki ayaklı. Biri mutlaka kısa vadede istikararı sağlamaya dönük güven verici kadrolarla Türkiye’yi yeniden finansal kaynak akışını sağlamak. Yeni bir ekonomik model, orta ve uzun vadede Türkiye’nin yapısal sorunlarını çözecek, mesela istihdam gibi, eğitim gibi, vergi reformu gibi, sosyal güvenlik gibi yeni bir ekonomik model üretmeliyiz" dedi.
"Bir ülke eğer cari işlemler açığı veriyorsa eğer, o ülke döviz açığıyla karşı karşıya demektir." diyen Sarı daha önce yaşanan ekonomik krizlere dikkat çekti. Sarı, "Yani şöyle düşünün eğer siz 50 milyar dolar cari işlemler açığı veriyorsanız 50 milyar dolar parayı bir yerden bulmak zorundasınız. O yüzden ülkelerin cari açığının miktarı önemlidir
Çünkü her zaman Türkiye gibi ülkeler iktisadi krizleri cari işlemler açığından yaşamıştır. 2001’de böyle olmuştur 2008’de böyle olmuştur, 1994’de böyle olmuştur. Bu yüzden cari işlemler açığının milli gelire oranının belli bir seviyede olması önem arzeder." dedi.
Cari açık vermenin borcu arttıracağından, borçlanmanın da krizi getireceğini ifade eden Sarı kaynağı belli olmayan finansal kaynakların bu çerçevede en kötü durum olduğunu belirtti.
"İkinci sorun cari işlemler açığının finanse ediliş biçimidir. Siz şimdi eğer 50 milyar dolar cari işlemler açığı veriyorsanız ve bu cari işlemler açığını bu 50 milyar doları Türkiye’de doğrudan yabancı sermaye yatırımı ile finanse ediyorsanız hiçbir problem yok." diyen Sarı sözlerini şöyle sürdürdü;
"O ülkeye 50 milyar dolarlık kaynak geliyor fabrika kuruyor otomobil fabrikasıı kuruyor, güneş enerji fabrikası kuruyor... Biz bunu isteriz.
Ama bu para portföy yatırımı biçiminde, adına sıcak para dediğimiz biçimde geliyorsa; mesela menkul kıymetler borsasında hisse senedi almak için, hazinenin çıkarttığı kağıtları size faiz için satın almak için bir başka kaynak daha vardır borçlanma… Türkiye’deki kamu otoriteleri ya da özel sektör firmaları borç bularak bu parayı getirip cari işlemler açığını finansa ediyorsa o kaliteli değildir o sürdürülebilir değildir.
Cari işlemler açığı verdiğiniz sürece borçlarınız artar, borçlarınız arttığı sürece büyük bir krizle karşı karşıya kalırsınız. Ama 'en kötüsü nedir?' diye soracak olursanız, kaynağı belli olmayan finansal girişlerdir.
Portföy yatırımı olarak gelen bir para varsa onun kaynağı bellidir, borçlanma olarak geliyorsa onun da kaynağı bellidir.
Ama bunun dışında Türkiye’ye girmiş bir para var. Bu paranın miktarı cari işlemler açığının yarısı kadar ama biz ne olduğunu bilmiyoruz, neden geldiğini bilmiyoruz, hangi motivasyonla geldiğini bilmiyoruz nereye yatırıldığını bilmiyoruz, bu ekonomi için fecaattir."