CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, Erzincan’da; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Aynı gemideyiz. Bu gemi su alır batarsa hep beraber boğuluruz” sözlerine tepki gösterdi. Nazlıaka, “Hepimiz aynı gemide değiliz, bizim bindiğimiz gemide beşli çeteler yok, beş maaş, 10 maaş alanlar yok, gençlerimizin geleceğini çalanlar onları mülakatlarda eleyenler ya da soruları çalıp dağıtanlar yok, yolsuzluk yapanlar yok. Onun gemisi Titanik, ilk seçimlerde batacak. Bizim gemimiz ise güvenli sularda yüzerek hepimizin bir ve beraber olduğu bir Türkiye’de yüzmeye devam edecek” dedi.
CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, Erzincan’ın Çağlayan Beldesi’ndeki üye katılım töreninde konuştu.
Nazlıaka, törenin ardından yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Benden önce çok değerli konuşmalar oldu. İl Kadın Kolu Başkanımız içinde bulunduğumuz süreçte özellikle kadınların yaşadığı ayrımcılıktan bahsetti, kadınların nasıl istihdamın dışına itildiklerini anlattı. Eşit işe eşit ücret verilmediğini, kayıt dışı çalışmanın iş güvenliği, iş güvencesi sorununun nasıl yükseldiğini ve kadınların özellikle AKP iktidarı döneminde ne kadar şiddet karşısında savunmasız hale geldiğinden bahsetti. Buraya arkadaşlarımız çok güzel bir şey yaptırmış, İstanbul Sözleşmesi yaşatır diye. Ben de bir kez daha haykırmak istiyorum; İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz, vazgeçmeyeceğiz. İstanbul Sözleşmesi dört şeyi emreder. Der ki; kadına yönelik şiddeti önle, önleyemediğin takdirde kadını koru, koruyamadığın takdirde kovuşturma, soruşturma süreci ile cezalandır ve dördüncü aşamada da bütüncül politikalar üreterek kadını hayatın her alanında güçlendir der.
Türkiye’de kadınlara yönelik şiddet önleniyor mu? Kadınlar korunabiliyor mu? Caydırıcı cezalar veriliyor mu? Verilmiyor. Size şöyle bir örnek anlatayım; İngiltere’de bir kadın parkta yürürken sözlü tacize uğruyor ve hemen o kişiyi yakalıyorlar, hakim karşısına çıkarıyorlar. Hakim onu dinliyor, sonra diyor ki yedi gün yedi yıl cezaya mahkum ediyorum seni. Failin avukatı bu ceza çok fazla değil mi diyor o da diyor ki ben yedi günlük cezayı bu kızımıza sözlü tacizde bulunduğu için verdim, yedi yıllık cezayı ise İngiltere’de yaşayan kadınların gece saatinde parkta özgürce yürüyebilmesini engellediği için verdim. İşte o yüzden caydırıcı ceza dediğimiz budur.
Şimdi özellikle burada bizimle olan erkeklere de bir alkış isteyeceğim çünkü şu anda aslında bir etkinlikte birlikteyiz, sanki bu etkinlik toplumun yarısını ilgilendiriyor gibi düşünüyor bazıları, ama böyle değil. Çünkü kadın haklarıyla ilgili her konu toplumun bütünün ilgilendirir. Kadına yönelik yapılan her türlü haksızlık, hukuksuzluk bir demokrasi sorunudur. Nasıl cumhuriyeti Kurtuluş Savaşı'nda kadın erkek bir arada mücadele ederek kurduysak ilk seçimlerden sonra da yine kadın erkek birlikte mücadele ederek yeniden Cumhuriyetimizi kurucu ayarlarına taşıyacağız.
'Hepimiz batarız, hepimiz aynı gemideyiz'; sorarım size hepimiz aynı gemide miyiz? Hepimiz aynı gemide değiliz, bizim bindiğimiz gemide beşli çeteler yok, beş maaş, 10 maaş alanlar yok, gençlerimizin geleceğini çalanlar onları mülakatlarda eleyenler ya da soruları çalıp dağıtanlar yok, yolsuzluk yapanlar yok. Onun gemisi Titanik, ilk seçimlerde batacak. Bizim gemimiz ise güvenli sularda yüzerek hepimizin bir ve beraber olduğu bir Türkiye’de yüzmeye devam edecek, aydınlık yarınları sizlerle birlikte yaratacağız.
Geliyor gelmekte olan fakat o kendi kendine gelir mi? Gelemez, onu bizler getireceğiz. Çalışarak, sandıklarda görev alarak, sandığa sahip çıkarak, oyumuzu kullanarak getireceğiz. Şu an AKP iktidarı öyle bir düzen kurdu ki zengin daha zengin yoksul daha yoksul hale geliyor. Türkiye’nin en yüksel gelire sahip yüzde 1’lik kesimi toplam servetin yüzde 42.3’ünü alıyor. Böylesine adaletsiz bir düzen var. Yeniden gelir dağılımın dengeli olduğu herkesin tok güvende yaşadığı Türkiye mümkün. Bizim yol haritamız çok net, ilk seçimlerde iktidara geldikten sonra hızla politikalarımız uygulamaya başlayacağız, projelerimizi hayata geçireceğiz. Aile destekleri sigortası ile asgari ücret ve altında geliri olan ya da hiç geliri olmayan tüm hane halklarına sosyal devlet olmanın gereği olarak ödenek yapılacak ve bu yapılırken bir lütuf gibi değil, ya da AKP dönemindeki gibi insanları sıraya dizip sonra da bunu afişe ederek değil tam tersine sağ elin verdiğini sol el görmeyecek mantığı ile gerçekleştirilecek. En önemlisi aile içinde kadını da güçlendirmek amacıyla yapılacak olan bu ödenekler kadının hesabına yatacak. Böylece kadın ay sonunda gidecek tıpkı bir işçi gibi memur gibi hesabına yatan parayı çekecek ve ona göre de harcamaları yapacak.
Öyle bir dönem ki içinde bulunduğumuz, vatandaşlarımız bir eline iş bir eline aş yazıp yaşamlarını sonlandırıyor. Öyle bir dönem ki bebekler açlıktan yaşamını kaybedebiliyor, annelerin feryadı havada asılı kalabiliyor. Hiçbir çocuk yatağa aç girmesin diye ve herkesin en az asgari ücret tutarında bir geliri olsun diye Aile Destekleri Sigortasını uygulayacağız. Aile Destekleri Sigortası emeklilerimizi de düşündü, birincisi en düşük emekli ödeneği asgari ücretin altında olmayacak. İkincisi asgari ücret açlık sınırının altında olmayacak. Ve en önemlisi nasıl batıda insanlar emekli olduktan sonra geziyor tozuyor yeni yerler görüyor bizim emeklilerimizin de böyle bir hayatı olsun istiyoruz. Emeklilerimizin aldığı ödenek yükselecek ikincisi Kültür Bakanlığı ile protokol yapacağız, bizim vatandaşlarımız da emekli olduktan sonra gezecek tozacak hayatın tadını çıkaracak, ikinci baharını yaşayacak." (ANKA)