İzmir'de Karabağlar Belediyesi tarafından düzenlenen '100. Yıla Doğru Cumhuriyet ve Laiklik' söyleşisine eski CHP Genel Başkanı ve gazeteci Altan Öymen, CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ve ilahiyatçı yazar İhsan Eliaçık katıldı. Özgür Özel, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarını anımsattı ve "Türkiye'nin bir fabrikası yoktu. Bütün fabrikalar kuruldu, şimdi ise hepsi özelleştirildi. Sonra birileri tarafından bilerek yıpratıldı ve itibarsızlaştırılarak elden çıkarıldı. 100 yıl öncesi ile benzer durumdayız. Şimdi ise çok kıymetli bir ayrım ve kavşağa yaklaşıyoruz" dedi.
İzmir Karabağlar Belediyesi’nin düzenlediği, '100. Yıla Doğru Cumhuriyet ve Laiklik' konulu söyleşi bugün Yıldız Kenter Kültür ve Sanat Merkezi'nde yapıldı.
Karabağlar Belediye Başkanı Muhittin Selvitopu söyleşi öncesinde şunları söyledi:
"Cumhuriyetin bu yıl 99. yılını kutlayacağız. Özellikle son günlerde cumhuriyetle ilgili biliyorsunuz kamuoyunda farklı değerlendirmeleri olanlar var. Şunu belirtmek istiyorum. Cumhuriyet öncelikle batı emperyalizmine karşı kazanılan zaferdir. Bunu hiçbir zaman unutmamak gerekir. Cumhuriyet tarihi tersine çevirmiştir. Sevr iptal edilmiş ve Lozan ile cumhuriyet yeniden kendini inşa etmiştir. Cumhuriyet toplumsal siyasal ekonomik, kültürel dönüşümdür. Bunu da çok iyi anlamamız gerekir. Özellikle ümmetçi bir toplum yapısından, çağdaş ulusal bir rejim şeklini almıştır. Toprak ağalarının, din adamlarının egemenliğinde köleleştirilmiş toplumdan çağdaş bir devlet yaratılmıştır. Cumhuriyet sadece toplumu değil, bireyi de bağımsızlaştıran bir özgürleşmedir. Cumhuriyet kadın özgürlüğüdür, çağdaş eğitimdir, sevgidir, dostluktur, insanlıktır, barıştır. Cumhuriyet, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'tür."
Söyleşinin moderatörlüğünü yapan Veli Ağbaba cumhuriyetin önemine dikkat çekerek şöyle konuştu:
"Cumhuriyetin kuruluşu dünyadaki birçok ülkeye özgürlüğünü kazandıran bir harekettir. O dönem okuma yazma oranı düşük. Bugün cumhuriyetin tüm değerlerine saldırıyla karşı karşıyayız. Onların hocaları Fesli Kadir'ler, Vahdettin'ler. 'Keşke Yunan kazansın' diyen, Atatürk'ün annesi ile ilgili ağza alınmayacak hakaretler yapan birisi. Türkiye her şeye rağmen İslam ülkeleri arasında mezhep savaşları yaşamadı. Türkiye halen iç barışını koruyabiliyorsa, Suriye, Irak, Sudan, Tunus, Libya değilse bunu laikliğimize, cumhuriyetimize borçluyuz. Kızlarımız köle pazarlarında satılmıyorsa, insanların mezhebinden ötürü ciğerleri yenmiyorsa, kadınlar türban takmadığı için öldürülmüyorsa bunu laikliğe borçluyuz. Bunu bu toprakların yetiştirdiği en büyük devrimci Atatürk'e borçluyuz."
Eski CHP Genel Başkanı, gazeteci ve yazar Altan Öymen, cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana yaşanan süreçle ilgili değerlendirme yaparken şunları kaydetti:
"Cumhuriyetin ilanına yetişemedim. 1932 benim doğum yılım. Ailemde hemen hemen herkes öğretmendir benden başka. Öğretmenlik cazip bir meslekti. Babam milletvekilliği de yaptı. Beni de yanında götürürdü. Çok büyük bir kısım okuma yazma bilmiyordu. Mektup okuturlar, fırsat bulurlarsa iki satır yazıver derlerdi. O dönem çocuklar yeni yazıyla haşır neşir oldukları için çabuk öğrenmişler. O zamandan bu zamana gelmişiz. Eski yazıya özlem duymak akılalmaz bir şey. Eskiden ailemin de çoğu eski yazıyla öğrenmiş. 'Aman bizim yazı gitti' diyen olmamış. Şimdi geriye dönüp baktığımız zaman ne kadar isabetli olmuş. Bilgisayar çağındayız. Birçok şey Latin harfleriydi. Bunun Arap harfleri öğrenmiş olanlar bunun sıkıntısını çekiyorlar. Arap harfleri kullananların, Uzak Doğu'daki Çin gibi ülkelerin yaşadığı sıkıntıyı Türkiye çekmedi. Kağıt bulmak zordu. İlkokulda bizim defterlerimizin kağıtları sarıydı. Kalemler böyle kurşun gibi yazmazdı. Fazla bassan kağıdı yırtardı. Bu sıkıntıları çektik. 1930'lardan itibaren fabrikalılaşma başladı. İzmit'teki kağıt fabrikası entegre bir tesisti. Sonra o fabrikaların sayısı 9'a yükseldi. Şu an hiçbiri kalmadı, çalışanı bilmiyorum. Muhtacız. Sadece kağıda değil, şekere de muhtacız. Ne akla geliyorsa. Sümerbank kuruldu. Madenler için Etibank kuruldu. Eksikleri saymanın haddi hesabı yoktu."
Basın sektöründeki sıkıntılara değinen Öymen şöyle devam etti:
"RTÜK diye bir müessese var. Televizyonlar siyasi partilere ve basın hürriyeti ile ilgili konularda taraf tutmasınlar diye o amaçla kuruldu. İktidardaki partiden yana yayın yapmasın, tarafsız olsunlar. Toplumun haber ihtiyacı olmadığı takdirde demokrasi olmaz. Kime oy vereceğini edineceği malzemeli televizyondan ediniyorlar. Artık internetle genişledi. Bunu dağıtmanın yolunu arıyorlar. Yazılı basın için ilan cezası. Devletin imkanları iktidardaki partiye gitmesin. Gazetelerin tirajlarına göre gitsin diye. Bunu da cezalandırıyor. İlanları kesiyorlar. İstanbul seçimini bozdurdular. Fark o kadar fazla değil, bunlar mutlaka sahtekarlık yapmıştır diyerek resmi gerekçe göstererek iptal ettiler.7-9 bin olan fark sonra 806 bin 145'e yükseldi. Millet onlara bu dersi verdi bir şamar gibi. Böyle devam ederlerse o yüzden iyimserim.... Bir de şuna inanıyorum. Bu terazi bu kadar ağırlığı çekmez diye. Bu kadar münasebetsizliği hiçbir toplum çekmez, milletimizin de çok tecrübesi var."
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ise kendilerine gösterilen ilgiye teşekkür etti. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun da selamlarını ileten Özel şunları söyledi:
"Büyük Zafer’in 100. yılında Genel Başkanımızla birlikteydik. Haftalarca konuşulan Tunç başkanın konuşmasıyla damga vuran ama esas itiraz, 100 yıl önceki iktidar sahiplerinin ne bir Osmanlı'yı ne de o devirde yaşananları, sadece yönetim anlayışını ve Atatürk'ün cümleleriyle anlatıyor. Bir Vahdettin'in durumu bir de Damat Ferit'in durumu. İzmir'in kurtuluşunu ve düşmanı denize döktüğümüzü kutluyoruz. Şimdi cumhuriyetin 100. yılına giriyoruz. Birinci yüzyıla fevkalade benzeyen bir durum var. Her yazdığına katıldığım biri değildir. Bazen kantarın topuzunu kaçırdığı oluyor ama bazen de inanılmaz yazıyor. Yılmaz usta, Yılmaz Özdil. Birinci yüzyılın başında ne yaptık bugün ne durumdayız? Türkiye'nin bir fabrikası yoktu. Bütün fabrikalar kuruldu, şimdi hepsi özelleştirildi. Cumhuriyetin 100 yıl öncesinde başladığımız zaman yitik olan her şeyi cumhuriyet sayesinde elde ettik, belli noktaya getirdik. Sonra birileri tarafından bilerek yıpratıldı ve aşındırıldı. Sonra da elden çıkarıldı. Sonra da itibarsızlaştırılarak ortadan kaldırıldı. 100 yıl öncesi ile benzer durumdayız. Cumhuriyeti ülkeyi kurtarmak da cumhuriyeti kurmak da bir kişinin, bir zümrenin, bir partinin işi değildi."
"Çok kıymetli bir ayrım ve kavşağa doğru yaklaşıyoruz" diyen Özgür Özel şöyle devam etti:
"Her şeyin başı sonu kuvvetler ayrılığı. Güçlü bir parlamento, onun oluşumu, yönetimi, denetimi ve olanaklarının da dünya standartlarını görmesi lazım. Böyle bir anayasa değişikliği için çalışıyoruz. Yargı için iktidara gelelim de yargıyı ele geçirelim. Nasıl yapalım? Anayasa Mahkemesi'ni bir şekilde ele geçirelim. Böyle bir hesabımız yok. Gelelim, bir şey yapalım ki bir daha ne yüksek yargı ne kürsü hakimleri bir siyasi partinin güdümüne girmesin. Aldıkları eğitimin ve mesleklerinin icap ettiği tarafsızlıkla karar versinler. Kimseden korkmasınlar. Yargıyı ele geçirmeyi değil, ele geçirilmeyecek bir yargıyı inşa etmenin peşindeyiz. Gelelim önce Sabah gazetesinin aldığı ilanları keselim. 3 mülkiye, 5 vergi müfettişi yollayıp çökertelim. Sonra da bir yandaşa Ziraat Bankası'ndan kredi verelim bizim olsun. Bunun peşinde değiliz. Birinci yüzyılı kuranlar böyle davranmadılar. Gelin öyle bir Basın Kanunu yapalım ki basını ele geçirmeyelim. Bir daha kimsenin ele geçiremeyeceği bir Basın Kanunu yapalım. Özgürce üye olunacak sendika ama patronu da siyasilerden koruyacak önlemlere ihtiyaç var."
Özgür Özel sözlerini şöyle tamamladı:
"Özgüveni yüksek işler yapmak lazım. Meclis’te bütçe kanunu görüşülüyor. Aynı zamanda kesin hesap kanunu da görüşülüyor. Para nasıl harcanacak diye kıyamet kopuyor. O sürede geçen sene ne yaptın konusu fırt diye geçiyor. Milletin parasının geçen sene nasıl harcandığının fasılların nasıl tüketildiğinin kesin hesap komisyonu tarafından yapılması lazım. Bunu söylemek kolay ama başkanını ana muhalefetten koymak lazım. Fındık üreticisi de üzüm üreticisi de ziraat mühendisi de öğretmen de eczacı da ağlıyor. Her şeyin gelip dayandığı şey eğitim. Herkes yargıdan korkuyor. Yargıyı çözmek, onu çözmek değil esas mesele eğitim. Cumhuriyet hem kendisiyle hem vatandaşıyla barışacaksa eğitim sistemini düzeltecek. En çok kültür bakanı ve mili eğitim bakanı değişmiş. Eğitimi niteliksiz, nicelik açısından çok sıkıntılı sonuçlar doğuran hale getirmiş. Okuduğunu en az anlayan öğrenciler bizim. En az kendini ifade edebilen öğrenciler bizim. Bizim mahalle sanıyor ki her şey AK Partililer için çok iyi. İmam hatipler açıldı. AK Partili seçmen de mutlu, oturuyor. Yüzde 18'i mutlu. Bütün anneler çocuğunun eğitimine 'Bu çocuk hayata iyi hazırlanıyor mu' diye bakar."