Organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in 9'uncu videosundaki iddialarını değerlendiren CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, “İddialar çok vahim. Meclis'te mutlaka bir araştırma komisyonu kurulması gerekiyor” dedi. "Bir rejim kriziyle, bir devlet kriziyle, bir denetim kriziyle, bir ahlak krizi ile karşı karşıyayız" diyen Özel, araştırılması gereken iddiaları tek tek sıraladı.
Sözcüden Başak Kaya'nın haberine göre, Özel, cevaplanması gereken soruları şöyle sıraladı:
Peker “Azeriler ‘her işi aldınız' diye dert yanıyor. Artık onlar da bize ‘ümmetin lideri' demeyecek. ‘Ümmetin gaspçısı' diye anarlarsa şaşırmam” diyor. Kim bu rantiyeciler? Peker'in deyimiyle ‘ümmetin gaspçıları.' Tek tek açıklanmalı.
10 bin dolar alan siyasetçi konusu daha da dallanıyor. Peker, birden çok siyasi ve devlette görevli adama, biner dolardan fazla para verdiğini açıkladı. En vahimi AKP'li Metin Külünk ile ilgili olanları. Peker ‘Çanta çanta para verdim' diyor. Bu yenilir yutulur bir iddia değil. Kaç para, ne için mafyadan alınmıştır? Hangi iş ve işlemlerin karşılığıdır? Külünk, Peker'i arayıp Biden görüşmesi nedeniyle susmasını istemiş gözüküyor. Bu durum daha büyük olayların gizlenmek istendiğini, deşifre olmaktan korkan başkalarının da olduğunu gösterir. Gizlenmek istenen konuların, ne kadar büyük olduğunu tahmin bile edemiyoruz artık.
Peker, Doğan Grubu'nun satışında Ziraat Bankası'ndan Demirörenlerin aldığı kredinin faizinin bile geri ödenmediğini iddia ediyor. Tam 750 milyon dolarlık kredi. Bu tüyü bitmemiş yetimin hakkıdır. Ödendi mi ödenmedi mi, yapılandırıldı mı, akıbetinin ne olduğu acilen açıklanmalı.
İddialardan en vahimi de bu ülkenin İçişleri Bakanı koltuğunda oturan, bu ülkenin güvenliğinden sorumlu birinin suçluyu koruduğu ve malına, parasına göz diktiğidir. Bu yenilir yutulur cinsten ithamlar değil. Peker'in, arananlar listesinde olan Bodrum'da Paramount Otel'in sahibi Sezgin Baran Korkmaz ile ilgili iddialar da mutlaka aydınlatılmalıdır. Bakanlığın kamera kayıtları açıklansın. Bu kişi aranıyorken bakanlığa gitmiş midir, kimlerle görüşmüştür? Böyle bir olay olmadığı ispatlansın. Yoksa bu yükün altından kimse kalkamaz. Devletin güvenliği kimlere emanet sorusu, çok büyük sorunları beraberinde getirir.
Meclis'te bir araştırma komisyonunun kurulmamış olması, Peker'in iddialarının araştırılmıyor oluşu, her partiden milletvekilinin birbirleriyle aynı ortamda fikir alışverişi yaparak çeşitli kanıtları şahitleri kişileri dinleyerek bilgi ve belge toplayarak bu işin üzerine gitmiyor oluşu, şüpheleri kuvvetlendiriyor. İddia sahibini de gizemli ve merak edilen bir figür haline getiriyor. Bu iddialara karşı Meclis etkisiz kılındıkça geçen zaman iddiaları güçlendiriyor.
Demokrasilerde siyasiler ve siyasi partiler kendileriyle ilgili iddialarda üç maymunu oynayarak iktidarlarını sürdüremezler. İktidarlarını sürdürmeleri için aklanmaya, aklanabilmek için de soruşturmayı göze alacak bir özgüvene ihtiyaç var. İktidarda bu özgüven yok, iktidar partisinde kendi içinde birbirlerine güven de yok. Hatta herkesin birbiri hakkında bildiği o kadar çok şey var ki açıktan bir meydan okuma, şeffaflığa davet eden cesur bir ses de duyamıyoruz.
Bu yeni rejim, kendi krizini de üretmiş durumda. Beğenmedikleri parlamenter sistemin pek çok enstrümanı iyi kötü bu durumlarda bir güvenlik sigortası idi, bu ortaya çıkıyor. Bir rejim kriziyle, bir devlet kriziyle, bir denetim kriziyle, bir ahlak krizi ile karşı karşıyayız.