CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Asgari ücreti yarın açıklayıp, yoluna koyacağız” sözlerine karşılık “Recep Tayyip Erdoğan açısından tarihi bir adım, son eksiğini tamamladı. Beyefendinin işgal etmediği tek koltuk, Asgari Ücret Tespit Komisyonu başkanlığıydı. O zaman ne gerek var komisyona? Dalga mı geçiyorsunuz?” tepkisini verdi.
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Özel’in konuşmasının satır başları şöyle:
“Cumhur İttifakı’nın vermiş olduğu sözler tutulmadan Meclis’in tatile girmesi ile ilgili grup önerisi AKP-MHP oyları ile kabul edildi. Nereye gidiyorsunuz, ne yapıyorsunuz, nasıl tatile gidersiniz? Akıl alır gibi değil, bu kadar çok beklenti varken Meclis’i yarından itibaren yılbaşından sonrasına kadar Meclis’i tatile sokacak bir grup önerisi getiriyorlar. Oysa ki emeklilikte yaşa takılanların yıllardır yaşadıkları mağduriyeti bir hatırlayalım. Emekliler, emekliliği hak edip de yaşlarını kanunların ön gördüğü yaş sınırını doldurmadıkları için emeklilikte yaşa takılanlar vardı. Onlara AKP dışındaki bütün siyasi partiler söz verdiler ve 27’inci dönem başladığında da dört siyasi parti kanun tekliflerini verdiler. Emeklilikte yaşa takılanların emekli edilmesi için harekete geçildiğinde Cumhur İttifakı’nın büyük ortağı AKP seçim kaybetsek de biz bu işte yokuz dediği için MHP’de hayır oyu verdi. Artık emeklilikte yaşa takılanlar ve emeklilikte MHP’ye takılanlar aynı mağdur grubu olarak devam ediyorlardı. MHP, AKP’nin her istediğine evet dedi; ama EYT konusunda kılını bile kıpırdatmadı. Ne zaman ki anketlerde baş aşağı gidiyor ve seçimleri kaybettiğini gerçekten gördü. EYT işini halledeceğiz, işin özü budur. Seçim kaybedeceğimi bilsem çıkarmam diyorken şimdi EYT demesinin seçimi başka türlü kazanamayacağını, bu şartlar altında kazanamayacağını görmüş olması lazım. Sonra, iki bakan arasında farklı açıklamalar, bir sürtüşmenin olduğunun ortaya çıkması ve verilen talimatlar… En son ne dediniz geçen hafta? ‘2022 yılı bitmeden EYT sorununu çözeceğiz, bu işi Meclis’te halledeceğiz’; şimdi Meclis’i kapatıp Noel tatiline gidiyor. Aynı durum, kadro bekleyen sözleşmeliler için de geçerli. Sözleşmeliler kadro bekliyor, 2022 bitmeden, halledecekti. Şimdi, tatile gidiyorlar. Yılbaşı gecesi EYT’liler bayram edecekken, endişe edecekler. Buradan bir kez daha ifade ediyoruz: hem EYT’de hem de sözleşmeli personelde şartsız şurtsuz hak eden herkese hakkının verilmesi gerekiyor.
Ayrıca bir gerçek var; bu MHP olmadan hepiniz görüyorsunuz, aşağıda toplantı yeter sayısı isteniyor. Meclis’in çalışabilmesi için 200 kişi olacak. Toplamda 330’un üzerinde milletvekillerin olmasına rağmen o kadar dağılmış ki bu iktidar, o kadar darmadağın durumda ki salonda 200 kişiyi bulunduramıyorlar. AKP kendi 280 milletvekili ile buraya gelebilecekken 200 kişiyi bulunduramıyor. MHP, asker gibi tam kadro tam destek veriyor bunlara. Yani MHP olmasa Meclis’i çalıştıramaz haldeler, MHP neredeyse Devlet Bey hariç herkes geliyor, yoklamalara giriyor ve her kanun MHP sayesinde çıkıyor. Örneğin; limanların 49 yılına tamamlanarak Katarlılara ve yandaşlara ihalesiz peşkeşi MHP olmasa geçmez buradan. Aklınıza gelebilecek yandaşa her türlü kıyak, MHP olmadan geçmez. Zenginlere vergi affı, MHP olmadan geçmez. Yani, MHP dese ki; ‘her şeyi benim sayemde geçiyor, ben olmadan yoksunuz; bir de benim dediğim olsun’ dese 5 yıl önce EYT’yi çözecekti. 5 yıldır mağdur olanların vebali günahı hem AKP’nin hem de MHP’nin boynunda.
Deyin ki, ‘bizim MHP olarak kanun tekliflerimiz var, hep siz mi getireceksiniz. Tam kadro olarak oy veriyoruz burada’ bir kere de siz verin dese çiftçinin de işçinin de yüzü gülecek. Ama yüz güldürmeyi değil, kayıtsız şartsız Recep Tayyip Erdoğan’ın yüzünü güldürmeye yemin etmiş adamlar. Böyle bir şey olmaz, böyle bir yaklaşım olmaz. Bugün MHP istese toplumdaki pek çok sorun çözülecekken, çiftçinin, hak ettiğini alabilecekken, memurlar hak ettikleri zamları alabilecekken, emekliler enflasyona ezdirilmeyecekken ya da esnafa sahip çıkılabilecekken hepsini yüz üstü bırakan MHP’dir. Çok basitçe söyleyebilirler ‘bizden bu kadar destek varken, biraz da bizim dediğimiz gibi olsun’ demiyorlar, onlar vatandaşın değil, Tayyip Erdoğan’ın gönlünü yapma peşindeler. Ben utanıyorum, muhalefet milletvekili olarak ben utanıyorum. Bu kadar dert tasa sorun varken bu Meclis’in gidip yılbaşı tatilini kendi eliyle 15 gün uzatmasından rahatsızlık duyuyoruz.
Ayrıca, bir kez daha hatırlatıp, destek istiyoruz ki bütün çalışanlar için patronları aradan çıkartıp promosyon ile ilgili yasal düzenlemeyi yapmamız lazım. Özel sektörde çalışıyor, maaşını bankadan alıyor. Bir kanun maddesi koyacağız, ‘özel sektörde çalışan herkese bankalar promosyonu doğrudan işçiye öder’, bir emeklinin kendi kendine pazarlık gücü var tek başına, 8 bin 500 9 bin lira alabiliyor. Bu kadar özel sektör çalışanları için kamu bankalarından başlayarak bir rekabet bir kızışma görün bakalım ne olacak? O para olsa bu kara kışta doğalgaz, elektrik, su, telefon bütün bu faturalar bir seferde ödenir devlete bir kuruş yük olmadan. Bankadan alacağız, çalışana vereceğiz. Bunun kime ne zararı var? 3 maddelik kanun… Yazdık, hazırladık; komisyonda bekliyor. Gelecek hafta bunu yapsanız gideceğiniz memleketin girişinde millet davulla zurna ile karşılar sizi. Çalışana promosyonunu neden vermiyoruz?
Asgari ücrette Nebati’nin büyük bir vurdum duymazlığı var. Asgari ücret konuşulurken derhal, yıl bitmeden yeniden değerlendirme oranlarına işi bırakmadan ve bugün motorlu taşıtlar vergisindeki gibi işler başımıza gelmeden bizim vergi dilimlerini bu yıl içinde ayarlamamız lazım. 32 bin lira olanı 80’e; 70 olanı 200’e yaparsak brüt 10 bin lira maaş alan çalışanın 16 bin lira vergisi cebinde kalıyor. Ama diyorlar ki, ‘ayarlamaya gerek yok’. Yani devlet, emekçinin cebinden yan kesicilik yaparak para alıyor. Verirken kaşıkla herkesin önünde veriyor, alırken arka cepten çaktırmadan alıyor. Böyle devlet olunmaz. Bütün çalışanların hakkını yiyorlar, bu konuda da Meclis’te düzenleme yapmak gerekiyor. Asgari ücret meselesi şöyle bir yere oturdu; Recep Tayyip Erdoğan açısından tarihi bir adım, son eksiğini tamamladı. Beyefendinin işgal etmediği tek koltuk, Asgari Ücret Tespit Komisyonu başkanlığıydı. Bundan önce biliyorsunuz, bağımsız karar vermesi, 5 yıllığına seçilmesi ve özerk olması gereken Merkez Bankası başkanını görevden aldı, fiilen kendisi Merkez Bankası başkanı. O söyleyince faizler iniyor, dediği kadar iniyor, indirmeyenin tepesine biniyor; koltuktan indiriyor. En son Asgari Ücret Tespit Komisyonu başkanı olmuş, bırakın ben açıklayacağım diyor. O zaman ne gerek var komisyona? Dalga mı geçiyorsunuz? Asgari Ücret Tespit Komisyonu bir öneri de bulunur, sen de ona göre bir açıklama yaparsın. Daha fazlasını yaparsan da bundan seni destekleyenler de mutluluk duyar. Öyle bir şey yapmış ki Asgari Ücret Komisyonu çalışıyor, kararını beyefendi açıklıyor. Böyle bir şey olmaz. Kuralsızlaşan, kurumsuzlaşan bir kurum var ortada. Bir komisyon var, onun yerine geçen tek adam var. İşlevsizleştirme…
Türk-İş Başkanı açlık sınırından bahsediyor, açlık sınırına kırmızı çizgi yapıyor. Gelen tepkiler üzerine ki bu tepkiler, geliştirici ve kendisini destekleyici, cesaretlendirici tepkiler. Kimse yıkıcı bir şey yapmadı Türk-İş’e ama açlık sınırını konuşma kardeşim. Yukarıyı koy talebini dedi. Asgari ücret, Türkiye’de sadece asgari ücret değil; neredeyse ortalama, temel ücret. Ücretlilerin yüzde 65’ini aldığı ve asgari ücret, tüm ücretleri etkiliyor. Böyle olunca dün Türk-İş başkanı hepimizin gayretleri ile nihayet 9 bin lira gibi bir rakam açıkladı; bu da bir adım ama Asgari Ücret Komisyonu’nu bu kadar işlevsizleştirmenin böylesine tuhaf sonuçları oluyor. Biz kendi pozisyonumuzu tekrar edelim, asgari ücrete bir zam yapılacaksa bu ilk 6 ayda verilen zammın içermediği enflasyon farkını, enflasyonun altında çok altında zam alındı oradaki mağduriyet giderilmeli; ikinci altı aydaki enflasyonu vermeli; gelecek yıllara yönelik yaptığımız göre yaptığımız enflasyon tahmini doğrultusunda bir zam içermeli; son çeyreğin büyüme payından hakkını almalı… 10 bin 128 lira olarak hesapladık.
Motorlu taşıt vergisini hepimiz, hepiniz yüzde 61.5 zamlı ödeyeceksiniz. Peki neydi geçen hafta Erdoğan’ın sözü? Diyordu ki, ‘Enflasyon yüzde 20 olacak’. Ben de demiştim ki, “Önümüzdeki günlerde senin belirleyeceğin zamlar olacak, yüzde 20’ye kendin uy’ demiştim. Cumhurbaşkanlığı ödeneğinde yüzde 120 istediği gibi burada yetkisi yüzde 24.5’a kadar yetiyor; yüzde 61.5 zam yapıyor. Meclis kapanmadan önce dün karar almışlar, gidiyorlar biliyorsunuz. ‘Durun nereye gidiyorsunuz’ dedik; Ne oldu bizim Çocuk İstismar Komisyonu? 6 yaşındaki çocuğa yapılanlar ortadayken ve herkes biz de önerimizi hazırlıyoruz diye konuşurken, karar yazmışlar ‘bu kanunu bitireceğiz, tatile gideceğiz’; ‘ne oldu Çocuk İstismar Komisyonu’ dedik. Ses yok, kürsüden sordum ses yok… Yarın bu komisyonun kurulması gerekiyor yoksa bu iş kaldıkça kalır. Diğer yandan Derya Yanık, ‘üstümüze düşen her şeyi yaptık; muhalefeti iyi niyetli görmüyoruz’. Yahu söylemeyi utanır insan. Bir çocuğun uğradığı sürekli ve nitelikli cinsel saldırının ortaya çıkışı sizin döneminizde. Kemik yaşıtı tespit rezaleti ile kocaya geri verilmesi sizin döneminizde… Daha ne olacak? Bu rezillik paçanızdan akmıyor da nerede duruyor? Ayrıca, şimdiki Adalet Bakanı, o gün de Adalet Bakanı’ydı; bir gece yarısı çocukta yaşta evlendirilenler ile ilgili çocuk yaşta evlendirilenlere ‘kanunumuz belli bir yaşın altında olduğu zaman, bunu tecavüz sayıyor; bunu yapanlara içeri atıyor. Evlenirlerse suçluyu hapisten çıkaralım diye kanun teklifi getirtti Bekir Bozdağ. Bir maddesinde, ‘bu suç, birçok kişi tarafından işlenmişse biri ile evlenirse hepsi kurtulur’; siz bunun parçasısınız. Sizin iktidarınız, sizin kabine arkadaşınız bu. Biz direndik o gece…
Milleti Eğitim Bakanı uyanmış, ‘Eğitimde olmayan çocuklar var. Onarı takip ediyoruz, peşindeyiz’ diyor. Yıllardır, aylardır söylüyoruz; bir sürü rakam söyleniyor, kendisi 271 rakamını kabul etmiş. Nerede bu çocuklar? Dernek, vakıf görünümlü tarikatların cemaatlerin birtakım yurtları, organizasyonlar… Nerede bu çocuklar? Bunların üzerine kararlılıkla gitmek lazım. Bu Meclis’in hep beraber gitmesi lazım.
Recep Tayyip Erdoğan biraz önce haftalık grup toplantısını yaptı ve Meclis’ten ayrıldı. Toplantıda bir sürü saçma sapan gerçek dışı bilgiyi ucu ucuna eklemiş anlatıyor. (CHP için) Diyor ki, ‘Geldiklerinde şehir hastanelerini yıkacaklar, petrol kuyularını kapatacaklar, İHA’ların kanatlarını kıracaklar’mış… Vallahi yalan billahi yalan da insan, sırf bütün televizyonlar beni veriyor; Anadolu’nun bir kasabasında bunu duyan koskoca Cumhurbaşkanı yalan mı atacak der ve bu yüzden bunun gerçekliğine inanır; bütün yoksulluğuna rağmen onlar gelmesin diye oy atar. Böyle ucuz siyaset olur mu? Bu var mı siyasette? Siz duydunuz mu ‘biz gelince petrol kuyularının üzerine beton dökeceğiz’ dediğimizi… Buradan soruyorum AKP’ye yakın bütün kanallara; petrol kuyularının üzerine beton dökeceğiz diyen var mı? Şehir hastanelerini yıkacağız diyen var mı? İHA’ların kanadını kıracağız diyen var mı? Böyle yalan olur mu? Şehir hastanesine hasta vermedik yalanına itiraz ediyoruz. Tahlil garantisi vermişsin, tavşana mı yapıyorsun o tahlilleri? Röntgen garantisi vermişsin, kimin röntgenini çekiyorsun? Hepsinin bir yüzdesi var, buna itiraz ediyoruz.
Bay Kemal diyormuş ki, ‘çiftçiye destek yok’. Kanun var, Gayri Safi Milli Hasıla’nın yüzde 1’ini vereceksin. Kendin açıklıyorsun, ne vermişsin? 39 milyar. Ne vermen lazım? 134 milyar. Bu çiftçi senden ne kadar alacaklı? Tam 100 milyar. Sen çiftçiye verseydin onu bugün verdiğini üç katını vermiş olacaktın. Kur Korumalı Mevduata yılın başından şu ana kadar 200 milyar verdin. Yani, 20 milyon çiftçinin cebinden almışsın, bir avuç zenginin cebine koymuşsun. Olacak iş değil.
Ekrem İmamoğlu’nun mevzusunu, birkaç cümle ile hatırlayalım. Ekrem İmamoğlu yurt dışına gidip seçimin iptal edildiğini, ikinci kez kazanmak zorunda kaldığını, bütün devletin karşısına geçtiğini ama ikinci kez seçimi kazandığını anlatınca o gece İstanbul Seçimlerini terörize edip sandıklar açılınca bir köşede ağlayan Soylu, ‘bizi yurt dışına şikayet ettin, ahmaksın’ dedi. Mikrofon uzatılınca ‘ben değilim, seçimi iptal edenler ahmak’ dedi (İmamoğlu açıklaması)… Ahmak demek, siyasi yasaksa hepimizin gözünün önünde İmamoğlu’na ‘ahmak’ diyen Soylu nasıl göreve devam edecek? Hepimize dönüp çürükler, sürtükler diyen Erdoğan, burada milletvekiline ‘şerefsiz’ diyenler göreve devam edecek; ‘esas ahmak odur’ diyen görevden men olacak… Bunu bir görelim. Bu kadar ucuz bir yalan yok.”
Özel, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Özel, eğitim-öğretim çağında okulda olmayan çocuklarla ilgili soru üzerine şunları söyledi:
“AKP’nin hangi sorulara ne tepki verdiklerini görürseniz, muhalefet partisine gerek yok. Kendi kendilerine muhalefet bunlar. Recep Tayyip Erdoğan ‘sosyal devletin şemsiyesini genişleteceğiz. Kimseyi enflasyona ezdirmeyeceğiz’ falan böyle laflar ediyorlar. Elif Nur Eskişehir’de 6 yaşında açlıktan ölmedi mi? 20 yıldır kim iktidarda? 20 gün iktidarda olsa adam kendini sorumlu hisseder. 20 aydır, iktidarda olsa utanır, bu konuda bir şey söylemez. 20 yıldır ülkeyi yöneteceksin, 6 yaşında kız çocuğu açlıktan hayatını kaybedecek, sen diyeceksin ki, ‘sosyal devletin kollarını genişleteceğiz’; bugüne kadar neredeydin derler. Derya Yanık’ı biraz önce söyledim; 10 yıl önce doktor diyor bu çocuk tecavüze uğramış. Çocuğun el yazısı var, başkasından kemik örneği veriliyor AKP’nin yönettiği ülkede. Olay 10 yıl sonra açığa çıkıyor. 2 yıl savcılıkta bekliyor. Üzerimize düşen her şeyi yapmışız… Gelinen noktada, dilimizde tüy bitti Milli Eğitim Bakanı’na. Burada kaç kez ben söyledim, kadın milletvekillerimiz komisyonda, tüm milletvekillerimiz Genel Kurul’da; bu çocuklar nerede? Bu çocuklar nerede diyoruz. Çıkmış bugün 271 çocuk rakamını açıklıyor. Biz söyleyince rakamlarınızı kontrol edin… 271 çocuk nerede, bugüne kadar sen neredeydin? Cenazelerine koşa koşa gittiğiniz, anayasa düşmanlarının ya da size akıl veren Türkiye’yi bambaşka İslam devleti olsun diyenlerin tabelasız koca koca apartmanları var ya oralarda bu çocuklar. Bu çocukları kurtarmak lazım.”
Erdoğan’ın, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik “Oğluna sahip çık” sözlerinin anımsatılması üzerine Özel, şunları söyledi:
“Kılıçdaroğlu’nun geçmişte baba oğul gibiyiz, kardeş gibiyiz deyip de bugün gırtlak gırtlağa geldiği, hainlik ile suçladığı kimse yok. Ama ben Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘aramızdaki kardeşlik hukukunu bozamazlar’ dediği partisinin ikinci genel başkanı olan Sayın Davutoğlu’na hain dediğini, Sayın Davutoğlu’nun siyasi toplantılarını provoke ettiğini biliyorum. Kemal Bey birine oğlum gibidir diyorsa, o kişi de onur duydum, gurur duydum diyorsa Recep Tayyip Erdoğan’a şaka yapmak değil, anasını ağlattığı gözü yaşlı yoksulların, kimsesizlerin, güvencesizlerin derdine derman olmak düşer. Dünden bugüne her söylediği sözü çiğneyip, örneğin kendisine en ağır sözleri söyleyen Süleyman Soylu üçüncü oğlu mu? Onu bir açıklasın.” (ANKA)