CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, şirketlere devredilen limanların işletme sözleşmelerinin 49 yıla çıkarılmasına ilişkin olarak, "Vatanın, topraklarının Katarlılara peşkeş çekilmesine, eğer o ülkenin dinamikleri göz yumuyorsa, bunun vebali bunu yapanlar kadar aynı zamanda onlarındır. Muhalefet partisi olarak halkımıza sesleniyoruz, bulundukları ortamlarda bunun doğru olmadığını feryat etsinler. Neden? Çünkü bir ülke bir başka ülkeye, başka ülkelere; ancak böyle teslim edilebilir” dedi.
CHP Sakarya Milletvekili Özkoç, KRT TV’de yayınlanan "Günaydın Türkiye" programında gazeteci Savaş Kerimoğlu’nun sorularını yanıtladı. Özkoç, şunları söyledi:
"Dertli olmayan insan kalmadı. Türkiye de paranın adı yok. TL’nin adı yok artık. 4 bin 250 lira gerçekten önemli bir paraydı, bundan bir, iki yıl önce önemli bir paraydı. Bugünkü karşılığı 4 bin 250 liranın, saat saat düşüyor. Alım gücü eriyor. İnsanlar artık bırakın bir ay sonrasını beş gün sonrasını hesaplayamıyor. Gerçekten dünya da böyle bir ülke var mıdır bu kadar enteresan gelişen saat saat ekonominin değiştiği, saat saat insanların ne yağacağını bilemediği bir başka ülke var mıdır bilemiyorum. Kendileri için bir istikrar var. İstikrarlı bir şekilde zenginleştiler. Türkiye’de her şey satıldı. Geriye ne kaldı? Şimdi de limanları daha ihale süresinin bitmesine yıllar var. Antalya Limanı Katar’a ait. 2028’de bitecek, 6 yıl var. Şimdi ne olur? Vakti beklenir, ihale açılır, Katarlılar girer başkaları girer. 6 yıl varken şimdi 2047’ye uzattılar. İhale oldu mu hayır, yasa çıkarttılar bunun için. İhalesiz Katarlılara Antalya limanını verebilmek için dün TBMM’de bütün milletvekilleri bir araya geldiler. Cumhur İttifakı’nın oylarıyla Katar’a 49 yıl ihalesiz uzatabilmek için kanun çıkarttık.
Singapurlulara Mersin Limanı’nı verdik. Kamu yararı olsa. Oradan elde edilen gelirler millete eşit şekilde paylaştırılsa, sadece beşli çeteye değil. Bu LİMAK ne LİMAK’mış. İskenderun Limanı’nı 2048’den 2061’e uzatmışız. Singapurlulara 2043’ten 2056’ya uzatmışız. Allah aşkına yaşayabilecek miyiz? Tayyip Erdoğan görecek misin bunlar? Ama bizim önümüzdeki 30 yılı 40 yılı yani geleceğimizi satıyorlar. Geçmişteki birikimler bitti. Onlar bitti, şimdi artık gelecek. 100 yıllık bir Cumhuriyet birikimimiz var. Bu 100 yıllık Cumhuriyet birikiminde siz belki de önümüzdeki yıl seçim var, biz erken seçim talep ediyoruz. Siz önümüzdeki yıl seçimlerde belki de bu iktidar değişecek. Gelecek olan iktidarı..., düzgün iş yapabilmeyi siz engelliyorsunuz. Devletin devamlılığı var.
Diyorlar ya ‘Cumhuriyet Halk Partisi iki de bir Anayasa Mahkemesi’ne gidiyor.’ Arkadaşlar nereye gideceğiz? Sabaha kadar uğraştık. İki günden beri dövüşüyoruz. Genel Kurul’un dört duvarı arasında Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımla beraber. Orada ‘bu yasa geçerse çocuklarımızın geleceği satılmış olacak bu yasayı geçirmeyin’ diye Cumhur İttifakı’nın milletvekillerinin olmayan vicdanlarına sesleniyoruz. Yoklama istiyoruz. Demokratik çerçeve içerisinde engellemeye çalışıyoruz. Çıkıyoruz basın toplantısı yapıyoruz. Genel Başkanı’mız bugün işte, Kocaeli’de yarın başka bir ilde Eskişehir’de başka illerde her gün milletvekillerimiz sahada anlatıyor. Siyasette sadece siyasi partilerin, siyaset yapmasıyla bir ülkenin hakkı ve hukuku savunulmaz. Bir ülkenin dinamikleri var. O ülkenin sivil toplum örgütleri var. O ülkenin meslek odaları var. O ülkenin sanatçıları var. O ülkenin akademisyenleri var. O ülkenin üniversiteleri var. Bir ülke bunlarla beraber bir bütündür. Eğer bu ülkede ‘biz korkuyoruz’ diye vatanın peşkeş çekilmesine, topraklarının peşkeş çekilmesine, Katarlılara peşkeş çekilmesine, eğer o ülkenin dinamikleri göz yumuyorsa, bunun vebali bunu yapanlar kadar da aynı zamanda onlarındır. Bütün sivil toplum örgütlerine söylüyorum. Bulunduğunuz her yerde, sokağa çıkmanıza gerek yok. Toplantılarınızı yapacaksınız, basın toplantısıyla duyurmanızı sizden talep ediyoruz, istiyoruz, feryat ediyoruz. Muhalefet partisi olarak halkımıza sesleniyoruz, bulundukları ortamlarda asla bunun doğru olmadığını feryat etsinler istiyoruz. Neden? Çünkü bir ülke bir başka ülkeye, başka ülkelere; ancak böyle teslim edilebilir.
Kanal İstanbul’da emirin annesi 40 dönüm araziyi şimdiden kapattı. Dünya ile olan ilişkiler kopmuş. 20 yıllık iktidarları döneminde öyle bir politika izlemişler ki, ilk önce komşularımızla sıfır sorun. Peki sıfır sorun mu? Suriye ile bağımız kopuk. Mısır ile bağımız kopuk. İsrail’le bağımız kopuk. İran’la, Irak ile herkes ile bağımız kopuk. İslam dünyası Türkiye’ye artık güvenmiyor. Çünkü, Türkiye Amerikan emperyalizmine sırtını dayadı, Recep Tayyip Erdoğan’ la, ‘ben bu Ortadoğu ki savaşın eş başkanıyım ve Amerikalarla beraberim’ dedi. Orada çıkan savaşta müezzinlerimiz Irak’ta camide ezan okurken Amerikan uçakları geldiler, bombaladılar orayı üstelikte bir yalanla geldiler. O müezzin ve cami paramparça oldu. Evde yemeğini pişiren Iraklı kadınlar paramparça oldu. Türkiye’den birisi kalktı, adı Recep Tayyip Erdoğan, ‘ben bu projenin, Irak’ı paramparça eden Libya’ya bomba yağdıran bu projenin eş başkanıyım’ dedi. Ondan sonra da onların Noellerini kutladı, Amerikalı askerlerinin. Oysaki Irak’ta Müslüman kadınlar tecavüz edildiği için biz Amerikan askerlerinin… orayı söylemiyorum, ‘doğurmayız’ diye karınlarını kasatura ile yardılar. Şimdi İslam dünyası orada bir sarsıldı. Haçlı seferlerinde bu kadar katledilmedi. 3 milyon 750 bin Müslüman katledildi. Şimdi bu Müslümanlar size güvenirler mi? Atatürk’ten hiçbir şey öğrenmediyseniz, yurtta barış cihanda barış onu da mı öğrenmediniz.” (ANKA)