CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Katar'da 2022 FIFA Dünya Kupası'nın açılışı dolayısıyla liderlere verilen resepsiyonda, daha önce "tiran", "katil", ve "darbeci" gibi ithamlarda bulunduğu Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi ile selamlaşmasına tepki gösterdi. Öztrak, "Suriye Devlet Başkanı Esad’la ilişkilerin ‘Haziran seçiminden sonra sil baştan’ ele alınabileceğini söylemişti. Dün de ‘Katil Sisi’, ‘Zalim Sisi’, ‘Darbeci Sisi’ dediği Mısır Devlet Başkanı Sisi ile sil baştan yapıverdi. Televizyonlarda ardından hıçkıra hıçkıra ağladığı dört parmak yapıp meydanlarda selamlattığı Rabia’yı dün Katar topraklarına gömüverdi" dedi.
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, bugün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplanan Merkezi Yönetim Kurulu Toplantısı sürerken partisinin genel merkezinde basın toplantısı düzenleyerek gündeme ilişkin açıklamalar yaptı.
Öztrak, bütçe görüşmeleri sırasında Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik sözlerine nedeniyle İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hakkında 200 bin liralık tazminat davası açılmasına ilişkin olarak, "Aslında bu fotoroman bakanın sözlerinin ederi 5 kuruştur. Ama bunlarda 5 kuruşluk anlayış olmadığı artık ortaya çıkmıştır. Bu sefer sayın Genel Başkanımız, anlayacakları dilden konuşmuştur. 200 bin liralık tazminat davası açmıştır. Belki biraz kendilerine çekidüzen verirler" dedi.
Öztrak'ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
"Seçim sandığı yaklaşırken, Sarayın kibirli kişisinin dış politikadaki, ‘sil baştanlarını’ ele aldık. Ayrıca Irak’ın kuzeyi ve Suriye’de başlatılan Pençe-Kılıç Hava Harekâtını, Ukrayna- Rusya savaşına bağlı olarak bölgemizde güç dengelerindeki değişimi ve ortaya çıkan fırsat ve imkânları da toplantımızda ele aldık.
Dün Kilis’te Öncüpınar Sınır Kapısı’na, hain terör örgütü tarafından sınırın öte yakasından roketli bir saldırı düzenlendi. Akşam saatlerinde de Gaziantep Karkamış’a benzer bir saldırı gerçekleştirildi. Bugün Karkamış’a yine roketli bir saldırı oldu. Ne yazık ki biri çocuk üç vatandaşımızın yaşamını kaybettiğini derin üzüntüyle öğrendik. Yaşamdan koparılan çocuğumuz İzmir Milletvekilimiz Mahir Polat’ın da yeğeni. Kaybettiğimiz yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyoruz. Yaralılarımız da var. Yine Kilis’teki saldırıda 1 askerimiz ve 7 polisimiz yaralandı. Yaralı vatandaşlarımıza, güvenlik güçlerimize acil şifalar diliyoruz. Allah Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyinde operasyon yürüten Mehmetçiklerimizin ayağına taş değdirmesin.
Enflasyon bir numaralı halk düşmanıdır. Sarayın kibir hastalığıyla malul kişisinin bilerek, isteyerek azdırdığı bu korkunç halk düşmanı karşısında 85 milyon vatandaşımız ayakta kalma mücadelesi veriyor. Sarayın besleyip, büyüttüğü enflasyon canavarı hayat pahalılığı oldu. Maaşları, ücretleri ezdi geçti. Masadaki ekmeğimize, kâsedeki çorbamıza, kursağımızdan geçecek bir lokma peynire, zeytine, yumurtaya göz dikti.
Ülkemizde; tarladan sofraya uzanan çok büyük bir yangın var. İşte bugün Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi açıklandı. Son bir yılda tarımsal girdi fiyatları yüzde 138 artarak tüm zamanların rekorunu kırdı. Yine bu dönemde; mazot yüzde 236, gübre yüzde 227, yem yüzde 145, ilaç yüzde 111 zam görmüş. Bu korkunç zamlarla çiftçinin tarlasına gitmesi tarlaya çizik atması bile artık çok zor. Çiftçi tarlasına gidemezse, besici ahırına giremezse, süt üreticisi gebe hayvanlarını kesime gönderirse, bu millet ne yer ne içer? Üreticilerimiz işler böyle giderse ‘5 litre ayçiçek yağı 500 lira olur’ diye, şimdiden uyarıyor.
Ülkeyi bu hale getirenler bir de hiç utanıp, sıkılmadan, ‘Biz milletimizi enflasyona ezdirmedik’ diyorlar. Tarım Bakanı kendisine dert anlatmaya çalışan Osmaniyeli bir çiftçimize ‘Sen daha adını söyleyemiyorsun’ diyerek, fırça atıyor. Çiftçimizi hakir görüyor. Hep söylüyoruz. Bunlar saraylarından milleti görmüyorlar, duymuyorlar. Milletten tamamen kopmuşlar. Milletten kopmuş bu saray şürekası elinde kahvaltılıklar bile lüks oldu. Eskiden öğün atlatmak için ‘Peynir, zeytinle’ karın doyurulurdu. Dolapta yiyecek kalmadıysa ‘İki yumurta kırılır’ öyle idare edilirdi. Yumurtanın tanesi pazarda üç lira.
Biz buradan aylar önce uyardık. ‘Yem maliyeti nedeniyle, süt veren inekler, gebe hayvanlar kesime gidiyor’ diye bas bas bağırdık. ‘Süt üreticisini desteklemezseniz, Türkiye büyük bir süt kriziyle karşı karşıya kalacak’ dedik. Ne yazık ki yine haklı çıktık. İşte sonuç ortada. Sütün litre fiyatı 20 lirayı aştı gidiyor. Alelade bir kaşarın fiyatı, 170 liradan başlıyor, 250-300 liraya kadar çıkıyor. Beyaz peynirde de durum farksız. Sıradan bir beyaz peynirin kilosu marketlerde artık 100 liradan başlıyor. Millet pazarda kırıntı peyniri bile alamaz hale geldi. Peynirin fiyatı, eti solladı.
Et üreticisi de dertli. Besicilerimiz kilosunu 110 liraya mal ettiği eti ancak 95 liraya satabiliyor. Yani besicilerimiz kesime giden hayvanlarından kâr etmek alın terinin karşılığını almak için değil daha fazla zarar etmemek için malını elden çıkartıyor. Bugün kaç baba, ailesiyle bir köfteciye gidip gönül rahatlığıyla hesabı ödeyebiliyor? Kaç anne, ayın sonunu düşünmeden evladının istediği yemekleri mutfağında yapabiliyor? Kaç aile sofrasına bir kap et yemeğini ay sonunu düşünmeden koyabiliyor? Kaç dede, kaç nine torununa harçlık verirken o ay ödeyeceği elektrik, gaz faturalarını dert etmeden hareket edebiliyor?
Bu ülkede okula aç gitmek zorunda kalan çocuklarımızı nasıl doyuracağımızı konuşuyoruz. Kara kış geldi. Evlerde sobalar, kaloriferler yanmaya başladı. Geçen yıl bu zamanlar eve doğal gaz faturası bin lira geliyorsa bu sene 2 bin 620 lira gelecek. Yine arabaların kış lastiği değişim zamanı geldi. Bugün Ankara’da lastik değişim ücreti 150 lira. Lastiğin fiyatını benzinin, mazotun fiyatını hiç söylemiyoruz bile. Uluslararası petrol fiyatları düşüyor. Ama bizde pompadaki fiyatlar nedense hiç düşmüyor. Şu anda Brent tipi petrolün varili 87 dolar. Uluslararası piyasalarda bu fiyatı en son 16 Ocak’ta gördük. O gün ülkemizde benzinin litresi 13 lira 66 kuruş idi. Bugün 21 lira 35 kuruş.
Yine mazotun litresi 13 lira 85 kuruş idi. Bugün 24 lira 97 kuruş. Petrolün uluslararası fiyatı ocak seviyesine düştü. Ama bugün benzin ocak ayına göre yüzde 56, mazot yüzde 80 armasının sebebi ne? Sarayın kibir abidesinin ‘dediğim dedik, çaldığım düdük’ diyerek paramızı pul etmesinden kaynaklanıyor.
Üyesi olduğumuz Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın verilerine göre Türkiye yüzde 146’lık enerji enflasyonuyla OECD enerji enflasyonu şampiyonu. Bu alanda en yakın rakibimize 46 puan fark atmışız. Bugün asgari ücret açlık sınırının altına düşmüş. İnsanlarımız maaşlarıyla, ücretleriyle, aylıklarıyla bir şey alamaz olmuşlar. Her gün ev sahipleri ile kiracılar kavga ediyor. Her gün televizyonlarda bu haberler var. Saray ve şürekâsı ise sabırsızlıkla aralık ve ocak ayını bekliyor. Olağanüstü beceriksizliklerinin geçen yıl aralık ve ocak aylarında neden olduğu olağanüstü fiyat artışlarının endekslerden çıkmasıyla enflasyonun düşmesini bekliyorlar.
Geçtiğimiz yıl neden oldukları enflasyon tsunamisinin bu yıl tekerrür etmemesini umuyorlar. Sonra çıkacaklar taş atıp, kol yormadan ‘Enflasyonu düşürdük’ diyecekler. Peki ben buradan soruyorum; evlere gelen doğal gaz ve elektrik faturaları düşecek mi? Hayır düşmeyecek. Benzin, mazot fiyatlar bir yıl önceki seviyesine inecek mi? O da inmeyecek. Peynir, et, çay, simit ucuzlayacak mı? Hayır ucuzlamayacak. Hepsinin bu fahiş fiyatlar baki kalacak. Hatta artmaya da devam edecek.
Şu kara kışa girerken vatandaşı bir nebze olsun rahatlatmak mı istiyorsunuz? Daha önce söyledik bir kez daha söylüyoruz, aralık veya ocak ayında hiçbir eve doğalgaz faturası göndermeyin. Madem Putin’le bu kış doğalgaz parası ödememeyi görüşüyorsunuz, madem ‘Karadeniz’de doğal gaz bulduk’ diyorsunuz en azından bir ay doğal gazı vatandaşlarımıza bedava verin. Avrupa vatandaşına ne veriyor ne yapıyor bir bakıverin.
Biz vatandaşımızın derdini duyduk, gördük. Grup başkanvekillerimiz, yaşanan yüksek enflasyonu dikkate alarak mevcut gelir vergisi dilimlerinin güncellenmesi için kanun teklifi verdiler. Biz bu teklife Meclis’teki tüm milletvekillerinden emekçilerimiz için destek bekliyoruz. Enflasyon tsunamisi sadece maaşları, ücretleri, aylıkları değil; milletimizin tasarruflarını da eritip tüketiyor. Milletin hiç edilen tasarruflarıyla zombiye dönmüş yandaş şirketler yüzdürülüyor. Cumhuriyet tarihinin en korkunç servet transferi yapılıyor.
Kur Korumalı Mevduat dediler adına faiz demeden mevduat sahiplerine marttan bu yana bütçeden 91 milyar 565 milyon lira ödediler. Merkez Bankası’ndan ödenen faizleri ise hala saklıyorlar. Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın dediğine göre, Merkez Bankası, Hazine’nin ödediği faizin yüzde 75’i kadar faiz ödemiş. Yani bankaların sırtından 160 milyar liralık faiz yükünü almışlar milletin sırtına yüklemişler. Buna mudilere verilen 10 milyar liralık vergi teşviki de dâhil değil. ‘Milletin cebinden tek kuruş çıkmayacak’ deyip milletin sırtından toplam 170 milyar liralık servet transferi yapmışlar. O da şimdilik. Sene sonuna kadar ne olur belli değil.
Bankaların kârı son bir yılda 5’e katlandı. 286 milyar 170 milyon liraya çıktı. Faiz lobileri Erdoğan’ı sevmesin de kimi sevsin? Bu berbat yönetim elinde dünyada pek çok büyük değişimin yaşandığı ve bu değişime eşlik eden pek çok fırsatın ortaya çıktığı uzunca bir dönemi maalesef heba ettik.
İleride iktisat tarihi kitaplarında, AK Partili yıllar, ‘Türkiye’nin kayıp 20 yılı’ ve ‘Kaçan büyük fırsatlar dönemi’ olarak anılacak. Artık gençlerimizi nitelikli işlerle buluşturmanın daha da önemli olduğu bir döneme girdik. 15-24 yaş arasındaki 3 milyon 245 bin gencimiz ne bir işte çalışıyor ne de okuyor. Taşı sıksa suyunu çıkaracak gençlerimiz anasının babasının vereceği harçlığa bakarak günlerini evde geçiriyor. Bu alanda da OECD şampiyonluğunu hiç kimselere kaptırmıyoruz.
Teknofest Karadeniz’de birinci olan bir gencimiz, maddi imkânsızlıklar nedeniyle Erdoğan’ın elinden aldığı madalyayı satmak zorunda kalmış. Bu, sözün bittiği yerdir. Sadece gençler değil çocuklarımız da bu hükümetin elinde açlıkla ve yoklukla sınanıyor. Tarımın doğduğu bu mümbit topraklarda yeterince beslenemeyen çocukların bugün boylarının kısa kalmasını tartışıyoruz. Son 10 yılda çalışmak zorunda kalan 616 çocuğun iş cinayetlerine kurban gitmiş. Hayattan koparılmış. Biz bu seçimden sonra çocukların yatağa aç girmediği çağın gereklerine uygun eğitim aldığı evlerinde ve okullarında huzur içinde büyüdüğü ferahlamış bir Türkiye’yi kurma sözünü veriyoruz.
OECD Rüşvet Çalışma Grubuna göre, yabancıların Türkiye’de iş almak için dağıttığı rüşvetlerle mücadelede kamu tüzel kişilerinin sorumluluğu, rüşveti ihbar edenlerin korunması ve soruşturma yürüten savcıların bağımsızlığı konusunda ciddi açıklar var. Bu ülkeyi yönetenler, 2014’ten bu yana söz vermesine rağmen bu açıkları gidermek için hiçbir bir adım atmamış. Sekiz yıldır bu konuda neden hiçbir adım atmadınız? Neden çekiniyorsunuz?
Mali Eylem Görev Gücü… O da ülkemizi, kara paranın aklanmasında, ‘Yüksek Gözetim Altındaki Ülkeler’ liginde tutuyor. Yani meşhur ‘Gri Liste’de. Bu listede hangi ülkeler var? Saymak lazım; Arnavutluk, Barbados, Burkina Faso, Kamboçya, Keymın Adaları, Kongo, Cebelitarık, Haiti, Jamaika, Ürdün, Mali, Fas, Mozambik, Panama, Filipinler, Senegal, Güney Sudan, Suriye, Tanzanya, Uganda, Birleşik Arap Emirlikleri, Yemen ve Türkiye. Bunun dışında bir ülke yok. Hem G-20 hem Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı hem Mali Eylem Görev Gücü üyesi olup da gri listede olan tek bir ülke var. O da Türkiye.
Suçluların gölgelerinin büyüdüğü yere de iş ve istihdam sağlayacak, ülkeye yüksek teknoloji getirecek temiz paralar gelmez. Tıpkı bugün olduğu gibi. Ama temiz para yerine ülkeye ne olduğu belli olmayan paralar giriyor. Şimdi oturmuşlar, çaldıkları minareye kılıf uydurmaya çalışıyorlar. Turizm ve seyahat gelirlerini ta 2012’ye kadar gidip, makyajlıyorlar. Ama çaldıkları minare o kadar büyük ki hiçbir kılıfa uymuyor. 2010’dan bu yana ülkeye giren kaynağı belirsiz yaklaşık 55 milyar doların sahibini bir türlü açıklayamıyorlar. Bir kez daha soruyoruz; bu 55 milyar dolar hırlının mı, hırsızın mı? Uyuşturucu baronlarının mı? Yoksa korunup, kollanan rüşvet paraları mı?
Erdoğan giderayak, diline; dış politikada bir sil baştan sözünü doladı. Suriye Devlet Başkanı Esad’la ilişkilerin ‘Haziran seçiminden sonra sil baştan’ ele alınabileceğini söylemişti. Dün de ‘Katil Sisi’, ‘Zalim Sisi’, ‘Darbeci Sisi’ dediği Mısır Devlet Başkanı Sisi ile sil baştan yapıverdi. Televizyonlarda ardından hıçkıra hıçkıra ağladığı, dört parmak yapıp meydanlarda selamlattığı Rabia’yı dün Katar topraklarına gömüverdi. Siyasetçi, sonradan yeme ihtimaline karşı sözlerinin yumuşak ve tatlı olmasına dikkat etmelidir. Anadolu’muzda da bunla ilgili çok güzel bir söz var. ‘Siyasette adama kirlettiği testiden su içirirler.’ Bugün Erdoğan’ın giderayak kirlettiği testiden su içmeye razı olması, pislettiğini temizlemeye çalışması deliğe süpürülmemek için dış güçlerle pazarlık yapma çabasıdır. Bizim bu konuda tavrımız nettir. Mısır, Suriye, bölgeyle ilişkilerimiz hızla normalleştirilmelidir. Siyasetçinin geçmişi, sözlerine kefil olmalı. Sözleri, ileride kendisinden davacı olmamalıdır. Erdoğan’ın geçmişi de sözleri de ortadadır. Erdoğan için tek bir öncelik vardır, o da koltuğudur. O koltuğu korumak için Erdoğan’ın yapmayacağı şey, vermeyeceği taviz yoktur. O nedenle; Erdoğan’ın açıkları, zaafları bugün ülkemizin en önemli beka sorunudur.
Erdoğan ‘Sil baştan’ deyince bu milletin çektiği onca acı, katlandığı onca maliyet ne yazık ki silinmiyor. Erdoğan’ın Emevi Camii’nde namaz kılma rüyasının milletimize faturası da sil baştan olacak mı? Sıfırlanacak mı? Hayır. Ne gezer. 5 milyon Suriyeli ülkemize girdi. Sosyal ve ekonomik dengelerimiz sarsıldı. Suriye’den elini kolunu sallayarak gelen teröristler ülkemizde kol geziyor. Namus bildiğimiz hudutlarımız, bunların elinde yolgeçen hanı oldu. Teröristlerin isimleri bile Suriyelileşti. Bu süreçte yüzlerce askerimizi Suriye’de şehit verdik. Vatandaşlarımız canını yitirdi. Bu şehitler, bu canlar Erdoğan, ‘Sil baştan’ deyince geri gelecek mi? Hayır gelmeyecek.
Bugün yine Mehmetçiğimiz, Erdoğan’ın hatalarını telafi etmek için canını ortaya koyuyor. Hem karada hem havada operasyon üstüne operasyon yapıyor. Dualarımız Mehmetçiğimizle. Allah hiçbirinin ayağının tırnağına taş değdirmesin.
Erdoğan bugün yine bir sürü laf etmiş. Ama sınırlarımızdan kaçak göç ne zaman sona erecek, sınırlarımızın güvenliği ne zaman sağlanacak; bu konuda ne Erdoğan ne de fotoroman bakanı hiçbir açıklama yapmıyor. Milletimiz asıl bunu merak ediyor. Erdoğan’ın hatalarından, pişmanlıklarından, ‘Sil baştan’ sözlerinden milletimiz usandı. İstiap haddi doldu. Artık milletimiz sandıkta ‘sil baştan’ yapacak. Sarayın kifayetsiz kibir abidesine ‘yeter artık’ diyecek.
Ülkemizi kısır tartışmalardan çıkarıp, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında feraha ve refaha kavuşmuş bir ülke yaratmaya talibiz. Destek istiyoruz. 28 Kasım’da, Altılı Masayı oluşturan partilerin sayın genel başkanları iktidara geldiğimizde yapacağımız Anayasa değişikliklerinin yol haritasını kamuoyuyla paylaşılacağı toplantıya katılacaklar. Omuz omuza vereceğiz, aziz milletimizi hak ettiği feraha ve refaha kavuşturacağız. Biz hazırız. Milletimiz hazır.
Türkiye’nin Irak ve Suriye’nin kuzeyine başlattığı operasyon ve olası kara harekâtına ilişkin yöneltilen soruya Öztrak, “Bizim bu konudaki duruşumuz son derece nettir. Defalarca söylüyoruz, konuşmamda da söyledim, izaha da muhtaç değildir. Terör bir insanlık suçudur. Her türlü terör eylemini ve terör örgütünü lanetliyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin teröre ve terör örgütlerine karşı mücadelesini destekliyoruz. Asker hepimizin askeri; ordu hepimizin ordusudur. Terörle mücadelemiz meşrudur. Bu mücadeleden, askerimizin sırtından kendine oy devşirmek isteyenler varsa bunun adı da maalesef siyaset değildir. Milletimiz herkesin ne yaptığını görüyor, biliyor. Bir kez daha Irak ve Suriye’de Allah Mehmetçiğimizin ayağına taş değdirmesin diyoruz” yanıtını verdi.
İyi Parti Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, Kılıçdaroğlu’nun adaylığına ilişkin yaptığı yorumlara yönelik Öztrak, “Sayın Ağıralioğlu, şahsi görüşlerini ifade etmiş. Hep söylüyoruz, bu kararı Altılı Masa’daki altı siyasi partinin sayın genel başkanları verecek. Onun dışında her açıklama sadece söyleyenleri bağlar” dedi.
Öztrak, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda bütçe görüşmelerine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik ithamlarının yargıya taşınmasına ilişkin yöneltilen soruya, şu yanıtı verdi:
“Meclis’te kendi bütçesi görüşülüyor. Atanmış bakan çıkıyor, sorulara cevap vermek yerine ana muhalefet partisinin liderine ağzına geleni söylüyor; ardından komisyondan kaçıp gidiyor. Bu hakaretler kabul edilemez. Aslında bu fotoroman bakanın sözlerinin ederi 5 kuruştur. Bu kadar da bu kadarlık dava açılmıştı. Ama bunlarda 5 kuruşluk anlayış olmadığı artık ortaya çıkmıştır. Bu sefer sayın Genel Başkanımız anlayacakları dilden konuşmuştur. 200 bin TL’lik tazminat davası açmıştır. Belki biraz kendilerine çeki düzen verirler.” (ANKA)