CHP'li Toprak'tan "Avrupa'da aşı ücretli" iddiasına tepki: Erdoğan'ın dünyada "halkını aldatan lider" konumuna düşürülmesi ülke saygınlığı adına incitici

CHP'li Toprak'tan "Avrupa'da aşı ücretli" iddiasına tepki: Erdoğan'ın dünyada "halkını aldatan lider" konumuna düşürülmesi ülke saygınlığı adına incitici

CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Avrupa için “Aşıları ücretle yapıyorlar" iddiasının yalanlandığını söyleyerek, "Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünyada ‘halkını aldatan lider’ konumuna düşürülmesi ülke saygınlığı adına inciticidir. Erdoğan’a yalan söyletenler, ona bu bilgileri verip konuşmalarında kullanmasına zemin hazırlayanlar ve Türkiye Cumhurbaşkanını uluslararası alanda yalanlamalarla, tekziplerle karşı karşıya bırakıp zor duruma düşürenler kimlerdir? 100 sterlin, 100 avro aşı ücreti gibi asılsız bilgileri kimler söyletiyor?" dedi.

TIKLAYIN - Erdoğan: Avrupa'nın en gelişmiş ülkeleri bile aşıları ücretle yapıyor; biz aşılarda halkımızdan bir kuruş aldık mı?

CHP’Lİ TOPRAK'TAN, ERDOĞAN’IN "ÜCRETLİ AŞI" İDDİASINA TEPKİ: "ASILSIZ BİLGİLERİ KİMLER VERİYOR, KİMLER SÖYLETİYOR"

CHP İstanbul Milletvekili, Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak haftalık değerlendirme raporu hazırladı.

Rapordan öne çıkan ara başlıklar şöyle:

"İnsan sağlığı siyaset malzemesi olmaz"

Aşılama konusunda uzun süre çaresiz kalan iktidarın, Avrupa ülkelerinde aşının 100 sterlin-100 dolar-150 Euro karşılığı yapıldığını öne sürerek, sosyal devletin halkı parasız aşılamasından siyasi nema hesabı yapması, gerçeklerin duvarına çarpmıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünyada ‘halkını aldatan lider’ konumuna düşürülmesi ülke saygınlığı adına inciticidir… Bir ülkenin Cumhurbaşkanının sözlerinin, söylemlerinin uluslararası alanda yalanlanması, yabancı hükümetler tarafından tekzip edilmesi, uluslararası medyada halkını aldatan bir lider olarak nitelendirilmesi ülkemiz adına utandırıcı olduğu kadar çok üzücüdür. İktidar böyle yalanlara başvurarak neyi amaçlamaktadır. Halkın kendilerine ücretsiz aşı için minnet duymasını, halkı diğer ülkelerde insanların aşı için büyük bedeller ödediklerine inandırmaya çalışarak kandırılmasının ardındaki niyet, hedef ne olabilir? 84 milyonun vergileri, emeği, alın teri ile ayakta duran, var olan bir ülkeyi yönetenlerin o insanların yaşamlarını, sağlıklarını korumak öncelikli görevidir. Bu görevi insanlara minnet diye pazarlamak, çaresizliğin, siyasi zafiyetin, iktidarı kaybetme endişesi ve korkusunun somut yansımasıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yalan söyletenler, ona bu bilgileri verip konuşmalarında kullanmasına zemin hazırlayanlar ve Türkiye Cumhurbaşkanını uluslararası alanda yalanlamalarla, tekziplerle karşı karşıya bırakıp zor duruma düşürenler kimlerdir? 100 sterlin, 100 avro aşı ücreti gibi asılsız bilgileri kimler veriyor, kimler söyletiyor? Sağlık Bakanı mı? İletişim Başkanı mı? Cumhurbaşkanı Sözcüsü mü? Dışişleri Bakanı mı? İçişleri Bakanı mı? Maaşlı danışmanları mı, kim? İnsan sağlığı siyaset malzemesi olamaz. Avrupa ülkelerinde aşının 100 sterlin-100 avro olduğunu halkına söyleyen bir iktidar, bunun gerçek olmadığından bile habersiz ise gülünç duruma düşer. Halkın asılsız söylemlerle kandırılmasına zemin hazırlayan bu metinleri yazanlar, artık devletin zirvesine tırmanan liyakatsizliğin temsilcileri, ülkenin ve iktidarın uluslararası alanda küçük duruma düşürülmesinin de sorumlularıdır.

"İktidarın sıklıkla değişen kararları TL'ye güveni ortadan kaldırdı"

Merkez Bankası dövize olan talebi geriletmek ve TL’ye geçişi zorlamak için döviz mevduatlarının zorunlu karşılıklarını 2 puan yükseltti. Dövizden TL’ye dönen mevduat tutarlarına da zorunlu karşılık muafiyeti getirdi... Merkez Bankası aldığı bu kararlarla dövize talebi yavaşlatmayı ve geriletmeyi, bankalardaki döviz mevduat hesaplarında çözülme ve TL’ye geçişi sağlamayı öngörüyor. Ancak açıklanan kararlar ilk anda döviz piyasalarında bir karşılık bulmadı. Kurlarda herhangi bir düşüş gerçekleşmesi ve aynı seviyede kalmaya devam etti. Merkez Bankası, döviz mevduatı tutan bankaları TL’ye geçmeye zorlayarak, mevduatları içinde döviz hesaplarının payını azaltmalarını amaçlasa da bankaların, döviz mevduat hesaplarında sahibi bireyleri ve şirketleri buna zorlaması güç görünüyor. Bu yöntem Rahip Brunson gerilimi sırasında yaşanan kur krizinde olmak üzere birçok kez önceki Merkez Bankası yönetimleri tarafından denendi, sonuç alınamadı. Döviz mevduat hesaplarında çözülme ya da TL mevduatlarında artış sağlanmak isteniyorsa öncelikle TL’ye güvenin ve itibarın sağlanması, TL’nin değerinin istikrar kazanması gerekiyor. İktidarın sıklıkla değişen kararları, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Merkez Bankası üzerindeki faiz düşürme baskısı ve müdahaleleri, 4 Merkez Bankası başkanının değiştirilmesi TL’ye yönelik güven ve itibar zeminini ortadan kaldırdı.

"İktidarın bu yüz kızartıcı utanç tablosunun Türkiye’ye mal edilerek uyarılarda bulunulması kabul edilemez"

OECD Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele Çalışma Grubu’nun (WGB) 21-22 Haziran’da Bakanlar, HSK, TBMM ve diğer ilgili kurumlarla yaptığı görüşmenin sonuçları Türkiye açısından yüz kızartıcı. OECD-WGB’nin tespit ve uyarıları, ortaya saçılan rüşvet, yolsuzluk, mal varlığına çökme vb. iddialarını teyit etti. İktidar bunların suskunlukla ve üzeri örtülmek suretiyle geçiştirilebileceğini sanıyor olsa da Türkiye’nin de 38 üyesi arasında yer aldığı OECD ve bünyesindeki FATF, WGB gibi kuruluşlarca tüm bu süreçlerde, iktidarın, yargının, savcılıkların, HSK’nın, TBMM’deki iktidar ittifakının tutumu yakından takip ediliyor. Raporlara yansıtılarak tüm dünyanın bilgisine sunuluyor. Bu tespitler ve uyarılar sonrası hazırlanan raporlarla Türkiye, ‘rüşvet-yolsuzlukların cezasız kaldığı, soruşturulmadığı, kimsenin yargılanamadığı rüşvet ve yolsuzluk cenneti ülke’ olarak, uluslararası kuruluşların resmi arşivlerine girerken, iktidara da ihtar veriliyor, uyarılar art arda sıralanıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Varlık Barışı adı altında yurt dışındaki kaynağı belirsiz varlıklara, kara para, rüşvet veya yolsuzluklarla edinilmiş servetlerin sorgulanmaksızın, vergilendirilmeksizin aklanmasına olanak sağlayan düzenlemenin süresini 6 ay daha uzatma yetkisini kullanması da OECD-WGB’nin tespitlerini teyit ediyor. İktidarın altına imza attığı anlaşmalara, verdiği sözlere ve taahhütlere rağmen rüşvet ve yolsuzlukla mücadeledeki isteksizliği, ayak sürümesi uluslararası alanda en üst düzey heyetlerce tescillendi. Resmi açıklamalara yansıdı. İktidarın kendi siyasi zihniyetini ve tercihini yansıtan bu yüz kızartıcı utanç tablosunun Türkiye’ye mal edilerek uyarılarda bulunulması kabul edilemez.” (ANKA)