CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak, haftalık değerlendirme raporu yayımladı. Toprak “İktidar, konut fiyat ve maliyet endeksindeki artış yüzde 90’ı aşarken T.C. vatandaşlığı için gayrimenkul alımı tutarını, 250 bin dolardan 400 bin dolara yükseltti. Bir yabancının 400 bin dolara aldığı evi asgari ücretli bir Türk vatandaşının alabilmesi için, yemeden-içmeden yaklaşık 1400 ay ücretini biriktirmesi ve bunun için de 115 yıl çalışması gerekli” dedi.
Toprak, emeklilerin bayram ikramiyesine yapılması beklenen zamma ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin'in kapıyı kapatmasına tepki göstererek "Kur Korumalı Mevduat sahiplerine üç ayda 25 milyar TL ödeyen iktidar, 13 milyon emekliye yapılacak bayram ikramiyesi ödemesinin 25 milyar olduğunu, eğer zam yapılırsa ‘hiperenflasyon’ yaşanacağını bahane ediyor!" dedi."
Bakan Bilgin, emekli ikramiyelerinin iki bayramda 25 milyar lira ödeme anlamına geldiğini belirterek "Eşel artış enflasyon sarmalına düşürecek olaylara yol açar. Tüm dünyanın gündeminde enflasyonu yok etme amacı varken, hiperenflasyon tehlikesini çağrıştıracak söylemleri doğru bulmuyorum" demişti.
Erdoğan Toprak'ın haftalık değerlendirme raporu özetle şöyle:
“İktidarın 20 yıldır izlediği politikalarla yolsuzluklarla mücadele niyetinin olmadığı biliniyor. Bu politikalar Türkiye’yi, devlet olarak yaralayan ve saygınlığını sarsan bir noktaya getirdi. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Uluslararası Narkotik ve Kara Para Raporu’nda Türkiye’nin ‘uyuşturucuda transit, kara parada merkez ülke’ olarak nitelendirilmesi AK Parti’nin ülkeyi getirdiği noktayı gösteriyor!
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın iki hafta önce yayınladığı İnsan Hakları Raporu’nda Türkiye ile ilgili iddia ve tespitlerine tepki gösteren ‘külliyen reddediyoruz’ diye açıklama yapan iktidarın, aynı ABD Dışişleri Bakanlığının kokain, kara para, sanal bahis, kumar ithamlarına, transit ve merkez ülke olarak nitelendirmesine suskun kalması, BaFin’in açıklamalarına ve kara para iddialarına iktidar ve Ziraat Bankası’ndan ses seda çıkmaması bu açıdan oldukça dikkat çekici!
Emekliye Ramazan ve Kurban Bayramı’nda birer maaş ikramiye programımızı kopyalayıp 1.000 TL ikramiyeye dönüştüren AK Parti, yüzde 61’e ulaşan enflasyona rağmen emekliye zam konusunu gündeme almadı. Kur Korumalı Mevduat (KKM) sahiplerine üç ayda 25 milyar TL ödeyen iktidar, 13 milyon emekliye yapılacak bayram ikramiyesi ödemesinin 25 milyar olduğunu, eğer zam yapılırsa ‘hiperenflasyon’ yaşanacağını bahane ediyor!
Her seferinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı frenleyen, çalışanların, emeklilerin daha iyi koşullarda enflasyon karşısında yaşamını idame ettirebileceği gelire sahip olmasına set çeken Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı servet sahiplerinin, varlıklıların koruyucusu ve hamisi olduğunu gösterdi. CHP ve paydaşlarının iktidarında çalışan, memur, işçi, asgari ücretli, emekli insanca yaşayacağı, enflasyon mağduru olmayacağı ücretlere sahip olacak. En düşük emekli aylığı ve emeklinin bayram ikramiyesi asgari ücretin altında kalmayacak.
Sağlık Bakanlığı’nın pandemi sona ermeden, vakalar ve vefatlar devam ederken Sağlık Uygulama Tebliği’nde değişikliğe giderek hastanelere yatanlar için pandemi bakım ve yoğun bakım ücret ödemelerini yürürlükten kaldırması, sosyal devlet ilkesiyle bağdaşmayan bir karardır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) pandeminin bittiğini ilan etmedi. Anlaşılan iktidarın acelesi var ve bir an evvel halkın sağlığı için yapılan salgın harcamalarından kurtulmak istiyor!
İktidar, milyonlarca Suriyeliye verilen bedava sağlık hizmeti için yüklü harcamalarla kaynakları tüketirken, faturayı kendi vatandaşına çıkartmaktadır. Daha önce Suriyelilere harcanan milyar dolarları savunarak ‘yine harcarız’ diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan son günlerde Suriyelileri ‘onurlu ve güvenli bir şekilde geri göndermekten’ söz etmeye başladı. İktidar ittifakının küçük ortağı, düzensiz göçün istila olduğunu, misafirliğin de bir sınırı olması gerektiğini söylemeye başladı. Bizim yıllardır söylediğimiz noktaya geldiler ve yanlışlarını itiraf ettiler.
İktidar, konut fiyat ve maliyet endeksindeki artış yüzde 90’ı aşarken T.C. vatandaşlığı için gayrimenkul alımı tutarını, 250 bin dolardan 400 bin dolara yükseltti. Bir yabancının 400 bin dolara aldığı evi asgari ücretli bir Türk vatandaşının alabilmesi için, yemeden-içmeden yaklaşık 1400 ay ücretini biriktirmesi ve bunun için de 115 yıl çalışması gerekli!
İktidarın TL’yi itibarsızlaştırıp, değersizleştiren faiz-kur politikalarının yol açtığı enflasyon yangınıyla, 1 Bulgar levası bile 8,50 TL’ye yükseldi. Türkiye, döviz kazancı olmayan kendi vatandaşları dışında, tüm dünya ülkelerinin vatandaşları için ucuz ve lüks içinde yaşayabilecekleri bir ülke haline geldi.
Döviz üzerinden ya da dövize endeksli menkul varlıkların TL olarak ödenmesi zorunluluğunun getirilmesi yanında ihracatçıların terkin kapsamında yurt dışında tutabileceği döviz tutarının 30 bin dolardan 15 bin dolara indirilmesi, iktidarın yaklaşan döviz ve kur krizi paniğiyle sermaye kontrollerine hız verdiğini işaret ediyor!
Bu zorunlu uygulamayla döviz üzerinden düzenlenen tüm menkul belgelerde ödemenin TL ile yapılması kuralı, faturasız satışlara, naylon fatura düzenlenmesine zemin hazırlayarak, ekonomide kayıt dışılığı, vergi düşüşünü yaygınlaştıracak. İktidarın getirdiği dövizle ödeme yasağı ve TL ödeme mecburiyeti TL’yi itibarlı, değerli kılmaz. İktidar ancak enflasyonu düşürebilirse, hukuk devleti ve yargı bağımsızlığını ciddiye alırsa, ekonomiyi öngörülebilir hale getirirse, güveni sağlayabilirse TL itibar kazanır.
Sürekli beka sorunundan söz eden iktidar, konut alıp T.C. vatandaşı olan bir yabancının artık vatandaş olduğu için ülkemizde sınırsız şekilde taşınmaz, arsa, arazi vb. edinme imkânına sahip olmasının yaratacağı tehdit ve tehlikeye karşı aymazlık içinde. İktidar, gayrimenkul sektörünü hizmet ihracı kapsamına alarak yurt dışında konut, işyeri, arsa, arazi pazarlayanlara teşvik ve milyonlarca liralık devlet desteğini yürürlüğe koydu!
AK Parti iktidarı, ülkeyi yönetenler, artık kendi ülkesine-vatandaşına- toprağına tümüyle yabancılaştı. Cebinde, banka hesabında dövizi, doları olan yabancılar, bu iktidarın gözünde kendi elleriyle yoksullaştırdığı Türk vatandaşlarından çok daha değerli!
IMF ve Dünya Bankası, küresel ekonomi ve ülke ekonomileri raporlarıyla dünya ekonomisinin büyüme tahminlerini düşürürken, IMF Türkiye ekonomisiyle ilgili büyüme beklentisini de aşağı çekti. IMF’nin Türkiye değerlendirmesinde bu yıl gerek milli gelirde gerekse kişi başı milli gelirde sert düşüşler olması bekleniyor. IMF raporundaki veriler Türkiye’nin G-20 sıralamasında 21’inci sıraya indiğini gösteriyor!
Türkiye’nin sürekli gerilediği ve GSYH’sinin düşüşe geçtiği bu altı yıllık dönemin dört yılı tek adam yönetimi ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi (CHS) altında geçti. Bu da söz konusu yönetim sisteminde uygulanan ekonomi politikalarının en başta ekonomi olmak üzere her alanda Türkiye’yi ne kadar gerilettiğinin somutlaşmış halidir!
Tüketici Güven Endeksi (TÜGE) Nisan ayı verileri, endeksin yayınlanmaya başladığı 2004 yılından bu yana 18 yılın en dip noktaya indiğini, toplumda, ailelerde, bireylerde hem bugün hem de gelecek 12 aya yönelik karamsarlık ve kaygıların zirveye çıktığını ortaya koydu!
Gelecek 12 aya ilişkin genel ekonomik durum beklentisindeki kötüleşme kaygıya dönüşürken insanlar, haneler harcama yapmayı, bir şeyler satın almayı düşünemez durumda.
TÜGE sonuçları, Türkiye’yi, aileleri, bireyleri bu ruh halinden çıkartacak, umutları yeşertip besleyecek somut çözümlerle insanların önüne çıkmamız gerektiğini bize söylüyor. Toplumsal tahammülün sınıra dayandığını bu tabloyu tersine çevirecek adımların süratle atılması, çözümlerin hızla ortaya konulması gerektiği mesajını veriyor.
Rusya-Ukrayna savaşında 24 Nisan itibarıyla iki ay geride kaldı. Savaşın insani ve fiziki tahribatı yanında ekonomik tahribatı da hızla artıyor. Rusya harekâtın ikinci aşamasının başladığını ve yeni hedeflerinin Donbas ve Güney Ukrayna üzerinde tam kontrolün sağlanması olduğunu açıkladı. Bunun anlamı Ukrayna’nın doğusunun ve güneyinin Rusya’nın kontrolüne alınması, bir aşama sonra ilhak edilmesi ve Ukrayna’nın Karadeniz ile bağının koparılması!
Savaşın başından bu yana Ukrayna’dan göç edenlerin 12 milyona ulaşması, Avrupa açısından yeni bir mülteci dalgasının ekonomik faturasını da büyütüyor. Zelenskiy’in ayrıca batılı ülkelerden ayda 7 milyar dolar talep etmesi, ABD ve AB için Ukrayna’ya verdikleri desteğin bedelinin giderek yükseleceğini ve bu milyarları ödemek zorunda kalacaklarını gösteriyor.
Türkiye’nin davetiyle bir süre önce yapılan Karadeniz’de Güncel Gelişmeler toplantısına bölge ülkelerinin savunma bakanları katılırken, Rusya davet edilmedi. İktidarın Rusya’yı davet etmediği toplantıya, Ukrayna’yı davet etmesi, bunun yanı sıra Karadeniz’e kıyısı olmayan Polonya’nın da toplantıda yer alması dikkat çekici. Kanımca iktidar aktif tarafsızlık politikasından ABD çizgisine doğru geçiş yapma hazırlığında!
Türkiye’nin davetiyle yapılan bu Karadeniz toplantısı ABD’nin telkinleriyle gerçekleştirildi. İktidar, ABD ve Biden yönetimiyle biraz daha yakınlaşabilmek için bu organizasyonu istekli bir şekilde hayata geçirdi. Rusya’nın buna tepki vermemesi, sessiz kalmasına karşılık her zaman olduğu gibi bir süre sonra başka bir yoldan memnuniyetsizliğini ve rahatsızlığını Türkiye’ye gösterecek hamleleri, adımları olacaktır.” (ANKA)