CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak, “Haftada 5 binden fazla uyuşturucu satıcısı veya imalatçısının gözaltına alındığı bir ülkenin sokaklarında, seyyar simitçiden daha fazla uyuşturucu taciri olması kaygı veriyor. Gözaltına alınanların yüzde 90’ının serbest kalması, operasyonların ciddiyetsizliğini gösteriyor. İktidar, ülkedeki uyuşturucu ticaretinin hangi boyutlara ulaştığını gizliyor" dedi.
CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, haftalık değerlendirme raporunu bugün yayınladı. Toprak’ın değerlendirmeleri özetle şöyle:
"Haftada 5 binden fazla uyuşturucu satıcısı veya imalatçısının gözaltına alındığı bir ülkenin sokaklarında seyyar simitçiden daha fazla uyuşturucu taciri olması kaygı veriyor. Gözaltına alınanların yüzde 90’ının serbest kalması, operasyonların ciddiyetsizliğini gösteriyor. İktidar, ülkedeki uyuşturucu ticaretinin hangi boyutlara ulaştığını gizliyor. Gözaltına alınan 250 bin kişinin 230 bini serbest kalıyorsa, binlerce kişi için oluşturulan bu suç ve gözaltı dosyalarından, sabıka kayıtlarından dolayı aynı zamanda bu kişiler için ileride ciddi mağduriyetlerin ortaya çıkması söz konusu olabilecektir. Yakalanan uyuşturucu madde türlerinin bazılarında bir önceki aya göre yüzde 95-1021’i bulan artışlar olması, sokaklardan satıcı-torbacı toplamaktan öte organizasyonun tepesindekilere ulaşılmasının hayati önemde olduğunu göstermektedir.
OECD’nin üye ülkelerde yaptığı ‘Bir Bakışta Eğitim’ araştırmasının 2022 sonuçları, 20 yıllık AK Parti iktidarı döneminde ülke eğitiminin, gençlerin, öğrencilerin ve eğitim-öğretim çalışanlarının her alanda dibe indiğini ortaya koydu. Türkiye her kademede öğrenci başına en az harcama yapan OECD ülkesi olurken, öğretmen ve okul müdürlerinin aldığı en yüksek maaş, OECD ortalamasındaki en düşük maaştan az.
Türkiye’deki eğitim tablosundan öne çıkan bu başlıklar, iktidarın 20 yılda ülke eğitimini getirdiği noktayı sergilemektedir. Öğretmenlik Meslek Kanunu ile 25-30 yıllık öğretmenlere cüzi maaş artışları için sınav dayatan iktidar, bütçede öğrencilere yönelik harcamalarda sosyal devlet sorumluluğundan uzak, yükü ailelerin üstüne yıkan, öğrencilere bir öğün ücretsiz gıda yardımını dahi iktidar ittifakının oylarıyla reddeden bir tutum içindedir.
Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı kurulmasına ilişkin Cumhurbaşkanı kararı, iktidarın dayatmacı siyasetinin, ortak aklı reddeden yaklaşımının ve Alevileri ‘bölme’ planının belgesidir. Bu düzenleme, bugüne kadar dile getirilen tüm talepleri yok saydığı gibi, Alevi-Bektaşi toplumunu, iktidara biat etmeye Devletin-iktidarın Alevisi olmaya zorlamayı amaçlıyor. Torba yasayla Alevilik dizayn ediliyor.
Avrupa’ya iltica başvurularında Türk vatandaşları, Afgan ve Suriyelilerin ardından üçüncü sırada yer alıyor. Anayasa değişikliğiyle kadınları ikinci sınıf konuma düşürmeyi hedefleyen iktidarın yarattığı siyasi ve toplumsal atmosfer insanlarımızı ülkeden gitmeye teşvik ediyor. Başörtüsüne anayasal güvence bahanesiyle, aileyi düzenlemeye kalkarak yeni bir siyasi istismar alanı açmaya çalışan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ‘Kadın ile erkek arasındaki tüm çizgiler ortadan kaldırıldığında kadının kendine ve insanlığa kattığı zenginlikleri devam ettirmek nasıl mümkün olacak?’ sözleri, anayasamızdaki kadın-erkek eşitliğini reddeden, erkeği üstün-kadını ikinci sınıf gören, kadın özgürlüğünü ‘aileye tehdit’ olarak değerlendiren bir zihniyetin ifadesidir.
Türkiye’nin ulusal varlıkları 20 yıl boyunca elden çıkartılırken, Türkiye Varlık Fonu bünyesine alınarak iktidarın kontrolüne geçirilen eldeki son Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) zarar ettiriliyor. Tarımsal KİT’lerin yanı sıra BOTAŞ gibi enerji KİT’leri de doğalgaza yapılan zamlara rağmen milyarlarca liralık zararla ayakta duruyor. Bu varlıkları teminat göstererek uluslararası piyasalardan borçlanan Türkiye Varlık Fonu’nun (TVF) 2019’da 950 milyar, 2020’de 1 trilyon 586 milyar TL olan borcunun 2021 dönemi sonunda yüzde 45 artışla 2 trilyon 302 milyar TL’ye yükseldiği açıklandı. Bu rakamlar TVF’nin hesap ve işlemlerinin şeffaf olmadığını, denetlenemediğini, keyfi yönetimle trilyonlarca liralık borç ve milyarlarca liralık zararın ortaya çıktığını gösteriyor.
Hazine geçen hafta yüzde 10 oranında rekor düzeydeki dolar faiziyle yurt dışından 1,5 milyar dolar borçlandı. ABD’nin 5 yıllık tahvil faizi yüzde 4,40 olmasına karşılık, Türkiye hazinesi bunun 2,5 katı düzeyinde risk primi ödeyerek borçlanabildi. İçeride bankalar hazine tahvili almaya zorlanırken, dışarıda Türkiye hazinesi tefeci faizine mahkum ediliyor. Yanlış üstüne yanlışla, bankalara tehditle finans sistemini kilitleyen iktidar ve ekonomi yönetimi; şirketlerin döviz mevduatlarına, ihracatçı ve turizmcinin dövizine, bankaların TL ve döviz mevduatlarına el koyarak seçime kadar ekonomi gemisini yürütme çabasını sürdürüyor.
Eylül’de kredi kartı ve banka kartlarıyla yapılan harcamaların tutarı yüzde 128 artışla 363 milyar TL’ye ulaşırken, kart sayısı 326 milyona çıktı. Yüzde 85,5 enflasyon karşısında gelirleri yetmeyen bireyler, aileler gelecekteki gelirlerini harcayarak yaşamlarını sürdürebiliyor. Birden fazla kart arasında aktarma yaparak giderlerini karşılıyor. Kredi kartı borçlarından dolayı yasal takip, icra-haciz dosyalarındaki artış aynı zamanda pek çok kişinin kart borcunu ödeyemediğini gösteriyor.
İktidar tarımda planlı üretimin önemini nihayet kavrayabildi. Tarım ve Orman Bakanı yıllardır vurguladığımız gibi tarımda planlı üretim modeline geçileceğini, başıboşluğa son vereceklerini ifade ederken, tarım ve hayvancılığının bu noktaya gelmesinin gerçek sorumlusunu itiraf etti. En azından ‘paramız var ithal ederiz’ anlayışından tarımsal planlamaya geçiş anlayışına gelinmesini de sevindirici bulduğumu belirtmek isterim. Ancak bu yaklaşımın ne kadar ciddi olduğunu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın buna izin verip vermeyeceğini de hep birlikte göreceğiz.
Rusya’ya yönelik yaptırımların büyük bölümünü kaldıran ilk AB ülkesi Hollanda oldu. Yaklaşan ağır kış koşulları ve artan enerji fiyatlarıyla ortaya çıkan toplumsal baskı ve hoşnutsuzluk, AB içinde çatlaklara yol açarken hükümetleri zorluyor. Hollanda’yı başka ülkeler izleyebilir. Özellikle yaklaşan kış koşulları Rusya’dan doğalgaz alımını kesen AB’de pek çok hükümeti zor durumda bırakmanın ötesinde başta Almanya olmak üzere sanayide, üretimde, ısınmada ciddi bir enerji darboğazını gündeme taşıdı. AB hükümetleri artan enerji faturasının beraberinde gelen yüksek enflasyon karşısında milyarlarca euroluk destek paketleriyle yükselen tepkileri azaltmaya çabalıyor.
İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyeliğine ilişkin mutabakat metni ardından süren görüşmeler, iktidarın TBMM’deki onay sürecini 2023 Temmuz’undaki NATO zirvesine bırakmayı hedeflediğini gösteriyor. NATO Genel Sekreteri ve ardından İsveç Başbakanının ziyaretlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimleri gündeme getiren ifadeleri, bu iki ülke ve NATO ile pazarlıkların, seçim kozu olarak kullanılacağını gösteriyor. İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyeliğinin onay için TBMM’ye getirilmesi konusunun hem seçim sürecinde iktidarın kullanacağı kozlardan birisi olacağını hem de NATO ve ABD’ye karşı F-16 talebinin karşılanması amacıyla kullanılacağını öngörebilirim.” (ANKA)