Malatya’da Tunceli Valisi’ne değinen Deniz Baykal, “Buradan ilgili tüm görevlilere, valilere, yöneticilere, devlet sorumlusu herkese söylüyorum. AKP ile gelen APS ile gider. AKP ile gelirsin, Acele Posta Servisi ile gidersin” dedi. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal saat 13.00'de özel uçakla Erhaç Havaalanı'na geldi. Baykal'ı havaalanında CHP Malatya Milletvekili Mevlüt Aslanoğlu ve il teşkilatı karşıladı. Baykal seçim otobüsüyle yol boyunca halkı selamlayarak miting alanına geldi. Baykal miting alanında yaklaşık 20 bin kişilik kalabalığı görünce, “Bu muhteşem mitingi düzenleyenlere teşekkür ederim'' dedi. Malatya’ya kalkınma gelmedi mi? “Ne zaman Malatya'ya gelsem, kendimi sanki memleketinden gurbete gitmiş de baba ocağına dönmüş bir insanın ruh hali içinde hissederim'' diyen Baykal, çiftçi, çalışan, emekli herkesimden insanların durumunun iyi olmadığını söyledi. Malatya çiftçinin su ihtiyacının karşılanmadığını belirten Baykal, “Siz ekonomik durum iyi değil diyorsunuz. Alacak borç birbirini tutmuyor diyorsunuz. Gelir gider dengede değil diyorsunuz. Ekonomik kalkınma diyorlardı. Kalkınma buralara gelmedi mi? Türkiye ekonomisi hızla kalkındı, refah ülkesi oldu diyorlardı. Buraya gelmedi mi? Bu iş nasıl oluyor. Türkiye kalkınıyor, büyüyor, zenginleşiyor, ama Malatya zenginleşmiyor! İşsizlik en büyük sorun. Her ailede birisi iş bulabilse çalışsa durum biraz toparlanacak ama o da yok. Buraya nasıl geldik? O zenginlik hikayeleri var ya, onları anlata anlata Türkiye'yi buraya getirdiler'' dedi. Cari açığın 41.4 milyar dolara çıktığını belirten Baykal, har vurulup harman savrulduğunu ifade eden Baykal şunları söyledi: “Şimdi çektiğimiz sıkıntı bundandır. AKP döneminde Cumhuriyet tarihinde ilk kez 7 kez devlet cari açık verdi. 7 kez üst üste. Açığın kapandığı 1 yıl bile yaşanamaz oldu. AKP iktidarında 6 yılda verilmiş olan açık 155 milyar dolardır. Bu cari açık cumhuriyet döneminde 79 yılda verilen 42.8 milyar dolar açığın 3.6 katıdır. Şimdi ne oldu? Para geldi, gitti. Nereye, yolsuzluğa, ithalata gitti. Dışarıdan zenginlik havası verdiler, asıl sorunu çözmediler. Asıl sorun baraj, sulama projesi, fabrika yapmak, iş açmaktır. Bunlar fabrika satan politika uğradılar. Elde avuçta ne varsa sattılar. Fabrika yapmaz, fabrika satarsan buraya gelirsin işte. Eldekini avuçtakini de ona buna peşkeş çektiler. Sonunda Türkiye şimdi dünyada iklim değişince, sıkıntı artınca, ekonomik bunalım gelince, soğuklar bastırınca, daha zemheri geldi mi gelmedi mi belli değil ama karakışa doğru giriyoruz, sapır sapır dökülmeye başladı. Türkiye'deki 10 makinden 4'ü çalışmıyor.'' İşsizlik patladı Baykal Türkiye'nin dünyada işsiz sayısı artan ikinci ülke olduğunu, birinci ülkenin ise iflas eden İzlanda olduğunu söyledi. Baykal, “Valla kriz teğet geçti mi geçmedi mi, git çiftçiye sor. O kriz çiftçinin böğrüne saplandı. Neyi teğet geçecek? Türkiye'de sanayinin çarkları durdu. Ekonomik tıkandı. İşsizlik patladı. Başbakan meydan meydan nutuk atmakla meşgul. Onu bunu suçlamakla meşgul. Onu bunu suçlayacağına gel meydana işsizliğin, yoksullaşmanın hesabını ver. Olmadık tartışmaların içinde başbakan. Çok yanlış işler yapıyor. Ve ülkeyi tamamen, ekonomiyi tamamen sahipsiz bir duruma bırakmış gözüküyor. Türkiye büyük borç yaptı'' dedi. Bölgede yatırımların durduğunu kayısıya ilgi gösterilmediğini ifade eden Baykal, “Bakın Şanlıurfa'da milletvekilleri biz ceketi koysak seçtiririz demişler. Eskiden başka bir şey koyarız diyorlardı. Malatya'da da ceketi koyup seçtirecekler mi? Göreceğiz. Ben size gerçekleri söylüyorum. Benim görevim gerçekleri ifade etmek. Sadece görevli olan ben değilim ki. Siz de görevlisiniz. Göreviniz de doğruyu tutup kaldırmak. Siz bunu yaparsanız Türkiye'nin önü böyle açılır. El ele birlikte böyle açarız'' diye konuştu. Baykal şöyle devam etti: Sadece adalete güveneceğiz “İşler sıkıntıya girince, eskiden halkın ağzının içine bakanlar, şimdi halka tehdit söylemeye, pazarlık yapmaya, baskı yapmaya bakarlar. Yakışıyor mu sana şimdi başbakan, bakan olarak millete afra tafra yapmak, tehdit etmek yakışır mı? Neymiş adayıma oy vermezsen ben sana gösteririm. Şimdi bunun bir derse ihtiyacı yok mu? Bu her şeyi bir yana bırak, bir demokrasi görevi değil mi? Bu görevi ihmal etmeye gelmez. Şu Tunceli'de olanlara ne diyorsunuz? Demokraside böyle bir şey var mı? Nerden geliyor değirmenin suyu. Demokraside kimse kimseye güvenmemelidir. Sadece hukuka, haklılığa, adalete, vicdana güveneceğiz. Kimse kimseye güvenmesin. Arkamda başbakan, bakan var. Senin o başbakanın, bakanların gün olur onlar da ayakta kalamazlar. Onlar gider, hesabını sen verirsin. Herkes hesabını iyi yapsın. Buradan ilgili tüm görevlilere, valilere, yöneticilere, devlet sorumlusu herkese söylüyorum. AKP ile gelen APS ile gider. AKP ile gelirsin, Acele Posta Servisi ile gidersin. Bu dünya kimseye baki değil, Sultan Süleyman'a baki olmamış, sen de gelir geçersin. Herkesin kulağına küpe olsun. Kimse kanundan, hukuktan şaşmasın. Gün gelir hesap verilir. Kimsenin yanına bunlar kalmaz.'' Örgütlü yolsuzluk var Türkiye'deki sıkıntıların altında “Borçlar, har vurup harman savurmalar, çiftçiyi, emekliyi, işçiyi unutma'' bulunduğunu belirten Baykal, ülkede teşkilatlı, örgütlenmiş, dernekleşmiş, şirketleşmiş yolsuzluk bulunduğunu iddia etti. Baykal, “Türkiye'de bir iktidar var. Belli bir yolsuzluk gördü mü hemen himayesine alıyor. Deniz Feneri diye bir olay var. Adam Almanya'da dernek kurmuş, fitre zekat toplamış, yardım edeceğim diye. Kurye marifetiyle buraya taşımış, şirket kurdurmuş, televizyon kanalı kurdurmuş, AKP'ye Tayip Erdoğan'a methiyeler düzüyor.'' dedi. Dünyada savcılığın hakkında suç duyurusu olan başka başbakan dosyası olmadığını ifade eden Baykal, “O Türkiye'de var. Başbakanın dosyasında en ağır suçlara dayalı savcılık fezlekeleri var. Yani Türkiye'de ya da dünyada, bir başka ülkede böyle bir duruma tanık olmak mümkün değildir. Cürüm işlemek için teşkilat kurmak, zimmet. Şimdi bunları biz söylüyoruz, başbakan da bizim aleyhimize söyleme ihtiyacı hissediyor. Artık yıllar öncesine gidiyor, yok İsmet Paşa döneminde böyleymiş. Nüfus cüzdanın en arkasında karne varmış, ekmek dağıtılırmış. 80 yıl öncesinin sıkıntılarından medet umarak siyaset yapmaya çalışıyor. Sen bırak 80 yılı Tayip Bey, günümüze gel günümüze'' diye konuştu. Ağzının payını verdim Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı televizyonda karşılıklı konuşmaya çağıran Baykal şöyle devam etti: “Başbakana diyorum ki, sen çıkmaktan kaçınıyorsun. Çünkü biliyorsun ki, senin yolsuzluklarını anlatırım. Başlarız Deniz Fenerinden, çocukların dükkanından gemiciklere kadar anlatırım diye korkuyorsun. Gel sana bir kıyak daha yapayım. Diyorum ki gel televizyona çıkalım, ne senin oğlanların gemilerinden, ne dükkanlarından söz edeceğim, ne Tüpraş'ın yüzde 15'inin Ofer'e satışından, ne Telekom'un satışındaki karanlık yollardan, Deniz Feneri'nden bahsetmeyeceğim. Gel milletin derdini, çiftçinin, işsizin derdini konuşalım. Ekonominin nereye gittiğini konuşalım. Daha ne yapayım. Millet işsizlikten kırılıyor. Onun ve bizim görevimiz çare bulmak. Geçenlerde çare söyle dedi, 7 tane çare söyledim. Kızdı hakaret etmeye başladı. Tabi ağzının payını hemen verdim.'' Baykal Türkiye'de 3 tane öncelikleri olduğunu bunların da; insan, iş ve ahlak olduğunu ifade etti. Eskiden hafiye teşkilatının günümüzde teknolojinin aldığını belirten Baykal, ``Hafiye teşkilatının yerini telefon dinleme aldı. Bir teşkilat kuruldu. Başına başbakan tek başına uygun gördüğünü tayin ediyor. Orayı uygun gördüğüne denetleniyor. Orası da uygun gördüğünü servis ediyor. Böyle bir teşkilat var Türkiye'de. Bir bakıyorsunuz internette, gazetelerde filan filan yerde şunu söylemiş. Mahkeme kararı mı var, nasıl dinlemiş? Bunlar yapılıyor. Bunlar demokrasiye, insan haklarına yakışan, doğru işler değil'' dedi. Konuşmasında AKP mitinglerindeki Erdoğan'ı padişah diye nitelendiren pankartlara da değinen Baykal, ``Osmanlı padişahı diye pankart açıyorlar. Yakışıyor mu bu Türkiye'ye. Osmanlı bizim tarihimiz. Biz tarihimizle iftihar ediyoruz. Ama Türkiye'nin önüne çağdaş dünyayı koymuşuz. Osmanlı padişahı olmak, bu vatanı kurtaran, düşmanı çıkaran Atatürk'ün, İsmet İnönü'nün aklına gelmemiş, şimdi son Osmanlı padişahı diye birini ortaya çıkarmak istiyorlar. Bu ne anlayış?'' diye konuştu. Baykal, konuşmasının ardından yine seçim otobüsüne binerek Malatya Erhaç Havaalanına geldi.Baykal, özel uçakla kentten ayrıldı.