CHP İzmir Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Mehmet Ali Susam, Türkiye’nin zor döneminde siyasetin kargaşayı körüklememesi gerekçesiyle Meclis’te özel birleşim önerdi. Susam, "Türkiye’de siyasetin dili kavgayı, çatışmayı, ötekileştirmeyi teşvik eden yapıdan uzaklaşmalıdır. Başta Cumhurbaşkanı ve Başbakan olmak üzere tüm siyasiler üsluplarına dikkat etmek durumundadır" dedi.
CHP'li Susam, IŞİD’in Kobanê’ye abluka altına almasıyla başlayan protestolarla ülkenin iç kargaşaya sürüklenmesine müsaade edilemeyeceğini söyledi.
Başta ülkeyi yönetenler olmak üzere herkesin sorumlu ve yatıştırıcı bir üslup kullanması gerektiğini hatırlatan Susam, “Türkiye’de siyasetin dili kavgayı, çatışmayı, ötekileştirmeyi teşvik eden yapıdan uzaklaşmalıdır. Başta Cumhurbaşkanı ve Başbakan olmak üzere tüm siyasiler üsluplarına dikkat etmek durumundadır. Her birimiz Kobani’de yaşananlardan etkileniyoruz ve sorunun çözümünde uluslararası güçleri devreye sokmak için Türkiye’nin üzerine düşeni yapması gerektiğine inanıyoruz. Ancak bunu sokak eylemleri noktasına getirme, kırıp dökme, Türk Bayrağı ve Atatürk büstlerine saldırma noktasına getirmek de kabul edilemez. Komşularımızda yaşanan iç kargaşaları da görüyoruz. Türkiye’yi böyle bir noktaya sürüklemek isteyenlere müsaade edemeyiz” diye konuştu
Yıllardır uygulanan hatalı dış politikanın Türkiye’yi yalnızlaştırdığının ve önemli sonuçlar doğurduğunun altını çizen Susam, ”Bugün bu yanlışları konuşmak yerine kısa yakıcı sorunu çözmeye ve Türkiye’yi normalleştirmeye odaklanmamız gerekmektedir. Bu yolda ilk adamı TBMM atabilir. Özel bir oturum düzenleyerek hem protestocuların beklentilerini, hem de devletin atmayı planladığı adımları görüşebilir. Bunu da yapıcı bir üslupla gerçekleştirerek öncü bir rol oynayabilir ” dedi.
Türkiye’nin barışa ve kardeşliğe çok ihtiyacı olduğunu belirten CHP’li vekil, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çözüm sokakta değildir. Milleti sokağa çağırmak ya da onları sokağa itecek biçimde tahrik edici demeçler vermenin kimseye bir faydası yoktur. Yaşanan olaylar gündelik siyasete malzeme edilemeyecek ya da üzerinden oy devşirmeye çalışılamayacak kadar hassas ve ciddi bir konudur.
Ortadoğu’da pek çok ülke etnik ve mezhepsel çatışmaların pençesindedir. Belirli bir etnik yapının ya da mezhebin, ülkedeki diğer etnik yapı ya da mezheplere mensup kişiler üzerinde baskı uygulaması, o ülkeleri bu noktaya getirmiştir. Bu nedenle kuruluş aşamasından itibaren Türkiye Cumhuriyeti’nin belirli bir etnik kimliğin ya da bir mezhebin değil, o ülkede yaşayan, tasada ve kıvançta bir olanların Cumhuriyeti olmasına özen gösterildi.”