Bugün gerçekleştirilen CHP MYK'dan sonra basın açıklamasında bulunan CHP Sözcüsü Faik Öztrak, "Türkiye, daha fazla zaman kaybetmeden bu ucube tek adam rejiminden kurtulmalıdır. Erdoğan'ın partisinin başından ayrılıp koltuğuna oturması lazımdır" dedi.
Eski Başbakan Ahmet Davuroğlu'nun dün (30 Haziran 2019) yaptığı açıklamaya ilişkin olarak herhangi bir değerlendirmede bulunmak istemeyen Öztrak, "Bu AKP kendinin iç hesaplaşmasıdır. Ben bu iç hesaplaşma konusunda herhangi bir görüş ifade etmeyeyim" diye konuştu.
Ahmet Davutoğlu'nun konuşma metni için - TIKLAYIN -
Öztrak, ABD Başkanı Donald Trump'ın Türkiye'ye ilişkin sözlerini de gündemine aldı. İktidardan Trump'ın, "Erdoğan'ın ve Türkiye'nin doğal düşmanı olan Kürtler" sözlerine yanıt beklediklerini kaydeden Öztrak, "Takipçisiyiz" dedi.
Öztrak'ın açıklamasından satır başları şöyle:
"Seçim başarısının rövanşını almaya dönük bu FETÖ tipi kumpaslar partimiz tarafından dikkatle takip edilmektedir. İktidar bu tür işlerden derhal vazgeçmelidir."
"İBB seçimlerinin ardından değerlendirmelerde bulunmak amacıyla önce sabah MYK’yı sonra da genişletilmiş Parti Meclisi’mizi topladık. PM’de seçim sürecinde sahada yaşadıklarını anlayacaklar. Önümüzdeki günlerde CHP’den beklenenler ve milletimizin talepleri yerine getirilmesi için yapılacaklar konusunda görüş alışverişinde bulunuyoruz. Diğer taraftan toplantı sırasında Onursal Adıgüzel bir sunum da yaptı. Bu analize baktığımızda CHP’nin baştan beri İyi Parti ile yaptığı büyük ittifakın İBB seçimlerinde gerçekleştiğini büyük bir sevinçle görmüş olduk."
"Türkiye bundan 3 ay önce sandık başına gitti. CHP İyi Parti ile girdiği seçimde 2014’te olan 6 olan büyükşehir belediye başkanlığı sayısını İstanbul da dahil 11’e çıkardı. Ancak iktidar İstanbul’u kaybetmeyi bir türlü içine sindiremedi. Mızıkçılık yaptı, hak yedi. YSK aynı sandıkta aynı zarfta aynı kişiler tarafından sayılan üç pusuladan birini yok saydı. Milletimiz ülkenin yakıcı sorunu olan ekonomiye el atılmasını beklerken bir seçim daha yapıldı. Gerekçesiz, delilsiz yapılan iptali millet içine sindiremedi. Milletin aklıyla alay etmeye kalktılar. 13 bin oy farkını küçümseyen Saray ve bekçisinin kurduğu Cumhur İttifakı’nın adayı bu sefer 806 bin oy farkı yedi. Milletin kendisini kandırmaya çalışanlara attığı şamar çok ağır oldu."
"İmamoğlu 31 Mart’a göre 572 bin 103 oy daha fazla aldı. Bunun 220 bin 583’ü daha önce Binali Yıldırım’a oy verenlerden geldi, 154 bin 894’ü diğer adaylara oy verenlerden geldi; 196 bin 626’sı da geçersiz oy sayısındaki azalıştan kaynaklandı. Bu sonuç parti ayrımı omdan haksızlığa karşı Ekrem İmamoğlu’na oylarla oldu."
"2014’teki yerel seçimden bu yana yaşananlar sandıktaki tabloyu da değiştirmiştir. 2019 yılı yerel seçimleri sonucunda CHP’lilerin yönettiği büyükşehir belediyelerin sayısı 11’e yükseldikten sonra Türkiye nüfusunun yüzde 45’i bu belediyeler içinde yaşıyor. Türkiye’nin milli gelirinin yüzde 59’u da CHP’li belediyeler altındaki nüfustan üretiliyor."
“CHP’li belediyeler ayrım yapmayacak, hizmetler belli gruplar ve çevreler için değil halk için yapılacak; sağ elin verdiğini sol el duymayacak; harcanan her kuruşun hesabı millete verilecek; her iş ehline verilecek; adaletli bir yönetim anlayışı hakim olacaktır. Bu ilkeler belediyeler açısında önemli performans göstergesidir.”
“Saray ve efradının seçimlerden sonra belediye başkanlarımızın iş yapmalarını engellemek için yaptıkları müdahaleler giderek büyük bir demokrasi ayıbına dönüşüyor. Belediye üzerinde bir takım vesayet makamları oluşturmak amacıyla yapılan yasal düzenlemeler dikkat çekiyor. 25 yıldır Ak parti belediye başkanlarının kullandığı yetkiler, bakanlık genelgeleriyle izim belediye başkanlıklarımızın ellerinden alınmaya çalışılıyor. Bu güne kadar genelgelerle çarpışarak bu güne geldik diyen AKP zihniyeti bugün bizim belediye başkanlarımızın önüne aynı engelleri çıkarmaktan hiç çekinmiyor. Öyle görünüyor ki milletin attığı şamarla sersemleyen saray efradı, hâlâ daha milletle inatlaşamayacağını anlayamamış durumda. Milletin seçilmiş başkanlarını çalıştırmayanlara önümüzdeki ilk sandıkta atacağı şamar bu defa iflah etmez, süründürür.”
“Türkiye son bir yıldır adına cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi denen ucube bir rejimle yönetiliyor. Millet iradesinin tecelli ettiği parlamentonun ve güçler ayrılığının yok sayıldığı, denge sisteminin olmadığı, Erdoğan’ın bu tek adam rejiminde işler her gün biraz daha kötüye gidiyor. Hızlı karar alınacak, Türkiye’yi uçuracak diye kabul ettirilen bu ucube düzende devletin çarkları dönmüyor, milletin tenceresi boş.”
“Seçimden önce Merkez Bankası’nın Hazine’ye Nisan ayında vermesi gereken 34 milyar liralık kar payını ocak ayında almak için her türlü düzenlemeyi yaptılar. Bu parayı da bir güzel seçimde yiyip bitirdiler. Seçimler bitti zam yağmuru başladı. 23 Haziran’dan bu güne motorine 24, çata yüzde 16, şekere yüzde 16, elektriğe yüzde 15 zam yapıldı. BOTAŞ’ın elektrik şirketlerine vermiş olduğu gazın fiyatı yüzde 6 oranında artırıldı. Şimdi evlere verilen doğalgazda da artık bekleniyor. Zenginlerin vergilerinde artış yapılacağı konuşulmaya başladı. Lüks konuttan alınacak vergi projesiyle karşı karşıyayız. Bu projenin sonunda yine yoksul yurttaşlarımızın sırtına yük bindirilmesinden de endişe duyuyoruz. Bu nedenle bu meselenin takipçisi olacağız.
“Başından beri yarıyoruz; bu beceriksizliğin, ardından gelen başarısızlığın faturası milletin sırtına yıkılacak diyorduk, maalesef haklı çıktık. Burada iktidarın bir başka ali cengiz oyununun peşinde olduğunu da görüyoruz. Elektrik ve doğalgaz zammı 1 Temmuz’dan itibaren geçerli olacak. Yine gıdaya yapılacak zam, bu ayın hesabına dörtte bir oranında girecek. Elektrik ve doğalgaz zammı ise hesaplara 1 Temmuz’da yapılacağı için Haziran ayına hiç girmeyecek. Bu nedenle şu anda görmüş olduğumuz zamların Haziran ayı enflasyonuna etkisi son derece sınırlı kalacak. Bu fiyat artışlarının etkilerini biz esas Temmuz ayından itibaren görmeye başlayacağız. Bu nedenle haziran ayı enflasyonu bu zamlardan fazla etkilenmeyecek. Dolayısıyla yılın ilk altı çeşitli müdahalelerle emekliye verilecek enflasyon farkı maaşlarında yapılacak artış aslında yaşanan enflasyondan çok daha düşük olacak. Bu açıkça çalışanların çalışanların, memurların, emeklilerin hakkının yenmesidir. İktidar bu şekilde çalışanların hakkını yerken buna karşılık cumhurbaşkanlığında çalışan kurul üyelerinin maaşını artırmakta hiçbir beyiz görmemektedir."
"Bunun yanında yine Saray’ın Merkez Bankası’nın zor günler için sakladığı ihtiyat akçesine de el uzatmak üzere olduğunu, bununla ilgili bir düzenlemeyi Meclis gündemine getireceğini duyuyoruz. Tabii bu Merkez Bankası’ndan götürülecek yedek akçe öyle böyle değil. 46 milyar Türk Lirası. Yani milli gelirin yüzde biri. Artık bu bir defa daha olmayacak, MB her yıl Hazine’ye biraz daha fazla para aktaracak. Şimdi bu bütçedeki iflasın ilanıdır. MB para basan kurulumuz olduğu için bunları ödemek için para basacaktır ve Hazine üzerinden siyasetin yapmış olduğu hovardalığın finansmanını sağlamış olacaktır. Hem içeriye hem dışarıya anı zamanda zor durumda olduğumuza dair, bir takım çapalardan vazgeçtiğimize, artık MB’den para basmayarak Hazine’yi bütçeyi finanse etmekten de vazgeçtiğim mesaj olarak gidecektir. Sonu? Ben size söyleyeyim; Türkiye’nin risk birimi artacaktır, dış borç faizleri yükselecektir."
"Yeni Türkiye' derken memleketin getirildiği yer 1994 koşullarıdır."
"Bu iktidar itibardan tasarruf etmemek için çapaları bir bir sökmüştür. Şimdi de kötü gün akçelerini, kefen paralarını harcamaya hazırlanmaktadır. Allah akıl fikir versin. Seçim bitmiştir, artık iktidarın işini yapma zamanı gelmiştir. Ayakları yere basan, bütüncül ve kapsamlı bir program oluşturulup liyakatli bir kadroyla hayata geçirilmelidir. Ama görüyoruz ki iktidar hala pansuman ve aspirin tedavisine devam ediyor."
"İktidar mensupları da 'rehabilitasyon ihtiyacı var' diyerek bu ihtiyacı dile getiriyor. Ekonomide geçmişte yapılan yanlışları dönüp dönüp tekrarlayan saray yönetim sisteminde de geçmişte yapılan yanlışları tekrarlayarak ülkeye olan güveni sarmıştır."
"Çok partili rejime geçildikten sonra cuhmurbaşkanının bir partiden üstün konumda kalması dönemi net lalrak anlaşılmıştır. Milletimiz gazi meclisini ise başvurulacak yegane adres olduğunu Milli Mücadele yıllarında görülmüştür."
"Türkiye, daha fazla zaman kaybetmeden bu ucube tek adam rejiminden kurtulmalıdır. Erdoğan'ın partisinin başından ayrılıp koltuğuna oturması lazımdır."
"(Ahmet Davutoğlu açıklaması) AKP kendinin iç hesaplaşmasıdır. Ben bu iç hesaplaşma konusunda herhangi bir görüş ifade etmeyeyim dilerseniz."
"(Bülent Arınç'ın maaşını soranlara "Edepsizler" sözüne) Emeklilere memurlara zammı ne kadar düşük tutabiliriz diye fiyat endeksleriyle oynama noktasına gelenler ya da fiyatları artışları geç yapmak suretiyle Temmuz ayına aktarma işine giren bir iktidardan bahsediyoruz. Ama buna karşılık Cumhurbaşkanının danışma kuruluna getirilenlerin maaşı bir anda yüzde 40'a yakın artırılıyorlar. Tabii burada gerçekten bunu eleştirmek, bunun hesabın sorulmasını eleştirmeyi benim aklım almıyor. Bu maaşları kim ödüyor? Milletimiz vergileriyle ödüyor. Bunun için bu maaşların neden ve ne kadar artırıldığı konusunda, verdiği vergilerin nerelere harcandığı konusunda sonuna kadar bilgi sahibi olma hakkı var. Dolayısıyla bu hesap her zaman sorulacaktır. Bu hesabı ayıplayanlar ayıp etmektedir."
"(Referandum çağrısı) Türkiye bu ucube cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine 24 Haziran'da geçti. O zamandan bu yana da milletimizin yüzü gülmedi. Her yerde ciddi hatalar yapıldı. Neden? Çünkü ortak akıl, istişare kalmadı. Tek bir adam her şeye karar veriyor, devlette aynen parti devleti gibi davranıyor. Valilere bakın, kaymakamlara bakın, şu seçim sürecinde yaşadıklarımıza bakın. Devletin en üst düzeyindeki yöneticiler işlerin içindeydi. 1947 yılında İsmet Paşa, Celal Bayar bunu değiştirirken, ben artık partimin genel başkanı olamayacağım çünkü bu rejime zarar veriyor' derken, bugün Cumhurbaşkanı olan, yeminine rağmen döndü 'ben partimin genel başkanı olacağım' dedi. Manzaraları gördük. Bu ülkenin birliğini ve beraberliğini savunması gereken cumhurbaşkanı seçim meydanlarında bir belediye başkanı adayını seçtirebilmek için millete çaylar attı. 31 Mart'tan önce beka beka dediler, ondan sonra da 'terörist' dediklerinin sözcülüğüne soyundular. Bu manzara bu memleketteki kimsenin içine sinmemiştir. Bu bir kere daha İsmet Paşa'nın Celal Bayar'ın ne kadar haklı olduklarını açık seçik ortaya koymuştur. Bu çerçevede genel başkanımız böyle bir talebi ifade etmiştir. Bugün de ben MYK ve PM'den sonra ifade ettim."
"(Erdoğan - Trump ilişkisi) Sanki iki başkan arasında bahar arabası yaşanıyor gibi ama Trump'ın açıklamaları gerçekten yenir yutulur değil. Diyor ki, 'Aramızda öyle bir ilişki var ki bir telefon ettim rahibi geri aldım. Obama geri alabilmiş miydi?' Yine PKK-PYD ile sınırda tedbir almak isteyen Erdoğan'a demiş ki 'Onlar bize IŞİD'de yardım ediyor. Erdoğan'a yapmayın dedim. Erdoğan da yapmadı." Şimdi bunlar tehdit mi değil mi? Bir de 'Hollywood setinde bile bu kadar güzel insanı bir arada göremezsiniz' diye artık iltifat mı etti, yoksa başka bir şey mi yaptı! Çünkü çok saygılı olmayan bir tavır içindeydi. Bunu da anlamak mümkün değil. Öyle anlaşılıyor ki orada söylediği şey şu; 'AKP Genel Başkanı benim iyi arkadaşım, bir talimat veririm, yapar.' Erdoğan da o toplantıdan sonra dedi ki, 'Herkes duydu Trump yaptırım uygulamayacak.' Herkes duydu ama biz duymadık. Trump'ın ağzından yaptırım uygulamayacağız diye bir laf çıkmadı. Sonuç itibariyle Türkiye'nin S-400'leri alması halinde, F-35'leri bize vermekten vazgeçecekler mi vazgeçmeyecekler mi,? Bu konuda açık bir deklarasyon duymadık."
"(Trum'ın 'Erdoğan'ın ve Türkiye'nin doğal düşmanı olan Kürtler' sözlerine) Bu ne biçim bir değerlendirme! Bu ülkemizin birliğini hedef alan bir değerlendirme. Saray ne tepki gösterecektir bunu merak ediyoruz. Bu ülkenin asli unsurlarına birbirlerinin can düşmanları gibi tanımlamak, karşısında iktidar, Saray, Türkiye'yi yönetenler tepki göstermişler midir soruyoruz."