CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Afganistan'da Taliban'ın, başkent Kabil'e girmesinin ardından Türk askerinin yurda dönmesi gerektiğini vurgularken, "Taliban ile inanç farklılığı yokmuş. Taliban lideriyle de görüşebilirmiş. Dün de Pakistan üzerinden Taliban'a çiçekler göndermeye devam etti. Erdoğan, Afganistan'da illaki taşeronluk üstlenecekse dantelli kefen bezi kuşanan tosuncuklarını, o da olmazsa besleyip büyüttüğü SADAT'çılarını göndersin. Mehmetçiğimizin üzerinden elini çeksin. Son kez uyarıyoruz. Afganistan'da Mehmetçiğimizin ayağına değecek en ufak taştan bizzat siz sorumlu olursunuz" dedi.
CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak, CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısı sürerken, CHP Genel Merkezi'nde basın toplantısı düzenledi.
Ege ve Akdeniz'de yaşanan orman yangınlarının ardından Karadeniz Bölgesi'nde meydana gelen sel felaketinde yaşamını yitiren yurttaşlara "Allah'tan rahmet" dileyen Öztrak, bölgede yıkımın çok büyük olduğunu söyledi.
Öztrak, "Başta 11 büyükşehir belediyemiz ve diğer tüm ilçe belediyelerimiz, sel afetini yaşayan illerimize, 479 personel, 193 iş makinesi ve 108 hizmet aracı olmak üzere toplam 301 araçla destek veriyor. Belediyelerimiz, 40 TIR dolusu içme suyu ve 15 bin gıda kolisiyle, bölgedeki afetzede vatandaşlarımıza destek olmaya çalışıyor. Bunun yanında mobil mutfak TIR'ları, mobil şarj üniteleri, 15 jeneratör, 7 TIR hijyen malzemesi bölgeye intikal ettirildi. Yeni yardımlar da yolda" bilgilerini verdi.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla Resmi Gazete'de yayınlanan "yardım kampanyası" tebliğini Öztrak, "Milletimizin bu dayanışma duygusunu, sürekli istismar eden bir hükümet var. 15 Temmuz'dan bu yana yaşadığımız her felakette, Erdoğan'ın yaptığı ilk iş, millete bir IBAN numarası göndermek. Daha kayıplarımızın boyutunu öğrenemeden, acımızla yüzleşemeden, felaketlerin sabahında IBAN numarasıyla yüzleşiyoruz" sözleriyle eleştirdi.
Afganistan'dan gelen göçler üzerine ise Öztrak, "Afganlar, Erdoğan-Biden görüşmesinden sonra Türkiye'ye akın akın zaten gelmeye başladı. Arada 2 bin 500 kilometre var. Koskoca bir İran devleti var. Ancak gelenler öyle düzensiz gelmiyor. Gayet düzenli, planlı, organize bir şekilde, Erdoğan'ın altına imza attığı bir operasyonla geliyor" dedi ve Erdoğan'ın görüşmeye ilişkin detayları açıklaması konusunda çağrı yaptı.
Öztrak'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
"Dün; Irak'ın kuzeyinde, bölücü teröristlerin üs bölgemize gerçekleştirdiği hain saldırıda bir Mehmetçiğimiz şehit düştü. Bir Mehmetçiğimiz de yaralandı. Yine bugün aldığımız acı bir habere göre, aynı bölgede teröristlerce yerleştirilen, el yapımı patlayıcının infilakı neticesinde, kahraman 3 askerimizi şehit verdik. Şehitlerimize Allah'tan rahmet, ailelerine sabır, milletimize ise baş sağlığı diliyoruz. Yaralı askerlerimize şifa dileklerimizi iletiyoruz. Sayın Genel Başkanımız, şehidimiz Piyade Onbaşı Cengizhan Kaplan'ın cenazesine katıldı. Şehit ailemizin acılarını paylaştı, taziyelerini iletti. Bu yüzden Merkez Yönetim Kurulu toplantımız, gecikmeli başladı. Şu an toplantımız devam ediyor.
"Ülkemiz peş peşe gelen doğal afetlerle sarsılıyor. Yaz başında; Marmara'da müsilaj felaketini yaşadık. Yazın ortasında, güneyimiz orman yangınlarıyla kavruldu. Yaz sonuna yaklaşırken; ülkemizin kuzeyi korkunç sel felaketlerinde boğuldu. Ne yazık ki rant uğruna, doğayla uyum ve barışı bozmanın bedelini, çok ağır ödemeye başladık. Ünlü astrofizikçi Hubert Reeves, 'Doğa ile savaş halindeyiz ve eğer kazanırsak, savaşı kaybetmiş olacağız' diyerek, tüm insanlığı uyarmıştı. Şimdi ne yazık ki kazanamayacağımız bir savaşın, kurbanları olduğumuz gerçeğiyle yüzleşmeye başladık. Tabiat; akılsızlığı, liyakatsizliği, beceriksizliği, aç gözlülüğü ve dinmeyen rant hırsını, can ve mal kayıpları olarak hepimize fatura ediyor.
"Bartın, Kastamonu Bozkurt ve Sinop Ayancık'ta şahit olduğumuz yıkım çok büyük. Can kayıplarımız artıyor ve hala kendinden haber alınamayan onlarca yurttaşımız var. Milletçe büyük bir üzüntü ve yastayız. Kaybettiğimiz yurttaşlarımıza, bir kez daha Allah'tan rahmet diliyoruz. Yakınlarına başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Selin hemen ardından; Genel Başkan Yardımcılarımız, Grup Başkanvekillerimiz, milletvekillerimiz felaket bölgesine intikal ettiler. Hafta sonu da Sayın Genel Başkanımız, beraberine belediye başkanlarımızı da alarak bölgede incelemelerde bulundu. İhtiyaçları yerinde gördü. Belediye başkanlarımıza bu ihtiyaçların giderilmesi için talimatlarını verdi.
"Başta 11 büyükşehir belediyemiz ve diğer tüm ilçe belediyelerimiz, felaket bölgesindeki yaraları sarmak için canla başla çalışıyorlar. Belediyelerimiz, sel afetini yaşayan illerimize, 479 personel, 193 iş makinesi ve 108 hizmet aracı olmak üzere toplam 301 araçla destek veriyor. Bunun yanında bölgede içme suyuna duyulan ihtiyaç çok büyük. Belediyelerimiz, 40 TIR dolusu içme suyu ve 15 bin gıda kolisiyle, bölgedeki afetzede vatandaşlarımıza destek olmaya çalışıyor. Bunun yanında mobil mutfak TIR'ları, mobil şarj üniteleri, 15 jeneratör, 7 TIR hijyen malzemesi bölgeye intikal ettirildi. Yeni yardımlar da yolda.
"Felaket dönemleri, milli birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz dönemlerdir. Yaraları sarmak, kucaklaşmak, acıları beraberce hafifletmek, millet olmamızın bir gereğidir. Milletimizin bu konudaki hassasiyeti zaten çok yüksektir. Milletimiz yöneticilerin, eksikliklerini, yetersizliklerini, üstün cesaret ve fedakârlığıyla kapatmayı da bilmiştir. İşte en son orman yangınlarında gördük. Millet devletinin uçaklarını havada göremeyince, alevlerin üstüne çıplak elleriyle yürüdü. Ateşe bir avuç toprak, bir avuç su atmak için olağanüstü gayret gösterdi. Ama milletimizin bu dayanışma duygusunu, sürekli istismar eden bir hükümet var. 15 Temmuz'dan bu yana yaşadığımız her felakette, Erdoğan'ın yaptığı ilk iş, millete bir IBAN numarası göndermek. Daha kayıplarımızın boyutunu öğrenemeden, acımızla yüzleşemeden, felaketlerin sabahında IBAN numarasıyla yüzleşiyoruz.
"Millete bugün IBAN numarası atanlar, daha birkaç gün önce, Somali'ye 30 milyon dolar hibe ediyordu. Milletimiz şimdi haklı olarak, 'Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu' diye soruyor. Hükümetler yardım toplamaz. Hükümetler vergi toplar. Onu da Erdoğan hükümetleri milletten zaten bol, bol topluyor. 20 yılda milletimizden 2 trilyon 311 milyar dolar vergi topladılar. Dış borç, iç borç, özelleştirmeler dâhil 2,5 trilyon dolar harcadılar. Kendilerinden önceki 79 yılda kullanılan kaynağın neredeyse 4 katını 19 yılda kullandılar. Ama her felakette millete IBAN numarası atmaya devam ediyorlar. Tekrar ediyorum. Hükümetler yardım toplamaz. Yardımları sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler ve diğer sivil oluşumlar toplar. Vatandaş gönlünün razı olduğu yere gönlünden koptuğu bağışı yapar. Ama bu hükümetin bu konudaki kıskançlığı had safhada. Konu para olunca, 'Memlekette benden başka kimse para toplayamaz' diyor. Hasisliğin, bencilliğin, kibrin geldiği noktaya bir bakın.
Haydi, 'yardım, bağış' diyerek para topladınız. Topladığınız paralar yerlerine ulaşıyor mu? Bunun hesabını veriyor musunuz? Ne gezer. Bıraktık yardımı, beyefendiler topladığı verginin hesabını bile vermiyor. 1990'lardaki depremlerle beraber, özel iletişim vergisi hayatımıza girdi. Geçici süreyle çıkarılan bu vergiyi, Erdoğan kalıcı hale getirdi. 2003'ten bu yana da milletten 35 milyar 544 milyon dolar özel iletişim vergisi toplandı. Kaç defa sorduk. 'Bu topladığınız deprem vergileri nereye gitti' diye. Cevap, 'Bay Kemal'e hesap vermeye zamanımız yok' oldu.
"Yine 15 Temmuz'da millete IBAN atıp 309 milyon lira para topladılar. Memlekette; 15 Temmuz köprüsü var. 15 Temmuz camisi var. 15 Temmuz okulu var. 15 Temmuz parkı var. 15 Temmuz çeşmesi var. Ama 15 Temmuz Şehit ve Gazileri için toplanan milyonlar ortada yok. Genel Başkanımız, bu konuyu aylarca gündemde tuttu. Beyler, ancak öyle çıktı da toplanan paraların Hazine'ye aktarıldığını itiraf etti. Beşiktaş'taki terör saldırısının ardından toplanan 52 milyon lira da saldırıda yaşamını kaybedenlerin ailelerine ulaşmadı. Bunların yardım toplama konusunda ne yazık ki sicilleri bozuk. Millet de haliyle bunlara artık güvenmiyor.
"'İsraftan, şatafattan vazgeç, yürüyen, uçan saraylarının sayısını azalt' diyor. Millet haksız mı? Elbette değil. Allah aşkına, her felakette millete IBAN atıp, milletin himmetine başvuracaksanız, o zaman hükümet olarak siz neye yararsınız? Siz ne iş yaparsınız?
"Bir ülkede camiye, kışlaya, adliyeye siyaset girmişse, yönetimde de çürüme başlamış demektir. Acılarımız hala çok tazeyken, sahilde tomrukların arasından vatandaşlarımızın cansız bedenleri toplanırken, Bozkurt'taki cami avlusu, Erdoğan'a siyasi dekor yapıldı. Selden sonra sahra hastanesi olarak kullanılan cami apar, topar boşaltıldı. Erdoğan da cami avlusundan rahat rahat nutuk attı. Çıktı, kendisini eleştirenlere 'bozguncu' dedi. Eleştirilere 'kirli senaryolar' dedi. '2023' dedi, '2053' dedi. 'Siz' dedi, 'biz' dedi. Dere yatağındaki çok katlı binalar konuşulmasın, daraltılan dere yatakları sorgulanmasın, dere yatağındaki tomruk depolama alanının hesabı sorulmasın, derelerdeki HES'ler tartışılmasın, yanlış yapılan köprüler konuşulmasın diye milleti şu zor gününde bile bölüp, parçalamaya, ayrıştırmaya çalıştı.
"Ne güzel demiş, Anadolu'nun tertemiz vicdanı Yunus Emre; 'Emeksiz zengin olanın, kitapsız bilgin olanın, sermayesi din olanın, rehberi şeytan olmuştur.' Bu millet, alın teri dökmeden zenginleşen rantiyeleri, dere yataklarına bina yapanları, bu binalara izin verenleri, beşli çeteye ülkeyi peşkeş çekenleri, Karadeniz'in derelerine HES kelepçelerini takanları, 'Selin en büyük mağduru HES'lerdir' diyen vicdan yoksunlarını ve elbette ülkeye yapılan tüm bu kötülüklerin üzerine mukaddes dinimizi örtü yapmaya kalkanları görüyor, biliyor. Notlarını veriyor. Hesabını sormak ve onları tarihin tozlu raflarına göndermek için sandığı bekliyor.
"Bizim iktidarımızda, borçla şişirilen, betona ve ranta dayalı büyüme stratejisine artık bir son vereceğiz. Kanal İstanbul gibi rant ve talan projeleri çöpe gidecek. Onun yerine, su kaynaklarımızı en etkin şekilde kullanacağımız tarımsal sulama projelerine öncelik vereceğiz. GAP ve Konya Ovası Sulama Projeleri'ni biz tamamlayacağız. Sınırlı kaynaklarımızı İstanbul depremine hazırlık için seferber edeceğiz. Dere yataklarına yapılan binalara müsamaha göstermeyeceğiz. Dere yataklarını işgal eden binaları uygun yerlere taşıyacağız. Derelerimizin akış rejimini bozan HES projelerini gözden geçireceğiz. Ekolojik ve ekonomik sürdürülebilirlik, tüm politikalarımızın ana eksenlerinden biri olacak. G-20 ekonomileri içinde, Paris İklim Anlaşması'nı onaylamayan tek ülke, Türkiye. İktidara geldiğimizde bu ayıba hemen son vereceğiz. Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı'na uyum için gerekli siyasi iradeyi göstereceğiz. Bu yapısal dönüşümün getireceği kısa vadeli yükleri en adil şekilde paylaşmak için, sosyal devleti güçlendireceğiz. Yeşil ve dijital devrimi yaparken, Aile Destekleri Sigortasıyla kimseyi arkada aç ve açıkta bırakmayacağız.
"Ülkemiz çok büyük bir tuzakla karşı karşıya ama ülkemizi yönetenler, bu demografik tuzak karşısında ne yazık ki, gaflet, delalet ve belki de hıyanet içerisinde. Erdoğan, okyanus ötesinden yazılan ve önüne konan metne göre sürekli rota değiştiriyor. Bir çıkıyor, 'Finansı iyi yönettiğimiz için mültecileri almaya devam edeceğiz' diyor. Bir çıkıyor, 'Türkiye yolgeçen hanı değildir' diyor. Bir çıkıyor; 'Sınırlarımızdan düzensiz göç akını söz konusu değil' diyor. Dün çıkıyor; 'Türkiye olarak, İran üzerinden gerçekleşen ve giderek yoğunlaşan Afgan göçmen dalgasıyla karşı karşıyayız' deyiveriyor. Bu çelişkili açıklamaların hepsi de 10 gün içinde yapılıyor. Erdoğan ABD'nin, Afganistan'dan çıkma kararının ardından para ve siyasi destek karşılığında Afgan sığınmacıların ülkemize gelmesine göz kırpmıştı. 20 yıldır Afganistan'da olan egemen güçlerin neden olduğu bu insani krizin yükünü de milletimize yıkacağını söylemişti. Buradan açıkça söylüyoruz. Ülkemizde 5 milyon Suriyeli var. Bunun üstüne bir de Afgan göçüne seyirci kalınması, Erdoğan şahsım hükümetinin, milletimizi, bir kere daha, sırtından hançerlemesi olur.
"Esas olan bu devletin bekasıdır. Çocuklarımızın, torunlarımızın geleceğidir. Ülkemizin demografik yapısına, göz göre göre zaman ayarlı kitlesel imha silahı yerleştirilmektedir. Afganlar Erdoğan-Biden görüşmesinden sonra Türkiye'ye akın akın zaten gelmeye başladı. Arada 2 bin 500 kilometre var. Koskoca bir İran devleti var. Ancak gelenler öyle düzensiz gelmiyor. Gayet düzenli, planlı, organize bir şekilde, Erdoğan'ın altına imza attığı bir operasyonla geliyor.
"Erdoğan, artık milletimizin huzuruna çıkmalıdır. Haziran ortasında, kapalı kapılar ardında yanına Dışişlerinden bir görevli dahi almadan, Biden ile yaptığı pazarlığın detaylarını millete açıklamalıdır. Erdoğan Türkiye'ye kurulan bu tuzağa nasıl razı olmuştur veya razı edilmiştir? Bunu Türkiye'de Erdoğan'dan başka sadece saray sosyetesine mensup Kavakçı'nın kızı bilmektedir. Muhataplarımız şunu bilsin ki, kapalı kapılar ardında Erdoğan'ın verdiği sözler Erdoğan'ı bağlar. TBMM onayından geçmemiş hiçbir anlaşma, Türkiye Cumhuriyeti'ni bağlamaz. Herkes bu açık gerçeğe göre ayağını denk alsın. Planlarını ona göre yapsın.
"Dün Afganistan'da çok büyük bir kaos başladı. 300 bin kişilik, modern silahlarla donatılmış Afgan ordusu, birkaç hafta içinde silahlarını bırakarak dağıldı. 75 bin kişilik Taliban milisleri doğru dürüst tek kurşun atmadan ülkenin tamamını ele geçirdi. İki ay önce 'olmaz' denilen her şey oldu. Kabil Taliban'ın eline geçti. Afganistan Cumhurbaşkanı ülkesini terk edip, Tacikistan'a kaçtı. Taliban, Türk askerlerinin ayrılması için 1 Eylül'e kadar süre verdi. Bu koşullar altında, Afganistan'daki Mehmetçiğimiz; derhal ait olduğu yere, ülkemize ve sınırlarımızın müdafaasına dönmelidir. Ama Erdoğan hala Afganistan'da egemen güçlerin taşeronluğunu kapmak için Taliban ile zemin yokluyor. Taliban ile inanç farklılığı yokmuş. Taliban lideriyle de görüşebilirmiş. Dün de Pakistan üzerinden Taliban'a çiçekler göndermeye devam etti. Erdoğan, Afganistan'da illaki taşeronluk üstlenecekse dantelli kefen bezi kuşanan tosuncuklarını, o da olmazsa besleyip büyüttüğü SADAT'çılarını göndersin. Mehmetçiğimizin üzerinden elini çeksin. Son kez uyarıyoruz. Afganistan'da Mehmetçiğimizin ayağına değecek en ufak taştan bizzat siz sorumlu olursunuz.
"Dünyada salgına en çok vatandaşını kurban veren 19'uncu ülkeyiz. Günlük vaka sayısında ise halen 12'nci sıradayız. Turizmin zirve sezonundayız. Ama orada da işler parlak gitmiyor. İngiltere'de zaten kırmızı listedeydik. Suudi Arabistan Türklere umreyi kapatmıştı. Şimdi de Almanya'nın kırmızı listesine girdik. Okulların açılmasına, planlanan yüz yüze eğitime başlangıç tarihine 15 günmüz kaldı. Salgın yine kontrolden çıkıyor. Maske, mesafe, hijyen çok önemli ama yaz aylarında bu tamamen unutuldu. Çare aşı ama bu konuda da çok başarılı olduğumuzu söylemek zor. Toplumsal bağışıklık için toplumun en az yüzde 70'inin iki doz aşılanması gerekiyor. Danimarka'da bu oran yüzde 65, Kanada'da yüzde 63, İsrail'de yüzde 63, İtalya ve Almanya da ise yüzde 57. Bizde ise tam doz aşı olanların oranı hala yüzde 40 civarında.
"Daha önce 2 Sinovac, 1 Biontech aşısı yaptıran yurttaşlarımıza sabah 4'üncü doz Biontech aşıları tanımlandı ama şimdi basın toplantısına inerken öğrendik ki 4'üncü doz aşılar iptal edilmiş. Milletin sağlığı konusunda bu kadar keyfi kararları kim alıyor? Nasıl alıyor? Bu nasıl bir plansızlık? Bunları kabul etmemiz mümkün değil. İşte böyle bir karmaşa içinde velilerimiz okulların eylülde açılıp, açılmayacağını merak ediyor. Ağustos ayının ortasını geçtik. Eylül başında okulların ne olacağı hala belli değil. Kabineden çıkacak karar bekleniyor. Salgın yönetimindeki beceriksizlikler sadece milletimizin sağlığına ve ülkemizin ekonomisine darbe vurmakla kalmadı. Belki de hepsinden önemlisi gençlerimizin eğitimine yani ülkenin geleceğine darbe vurdu. Okulların açılmasıyla ilgili kesin karar için randevu kabine toplantısına verildi. Şimdi kabine ertelendi. Gerçi bu karar için kabine toplamaya gerek yok. Ne de olsa ülkede her şey bir kişinin iki dudağı arasından çıkanlara göre yapılıyor.
"Okulların daha fazla kapalı kalmasına artık bu ülkenin tahammülü yok. Okullar açılmadan önce sınıf başına öğrenci sayısının azaltmak için ne tür tedbirler alındı? Okullarda ve sınıflarda yeterli havalandırma altyapısı oluşturuldu mu? Okullarda hijyen koşullarını tastamam sağlamak için neler yapıldı? Öğretmenler ve okul personeli tam olarak aşılandı mı? Önceki Milli Eğitim Bakanı bunları cevaplamadan, istifa etti. Velilerimiz bu soruların cevabını yeni Milli Eğitim Bakanı'ndan bekliyor. Umarız bu sorulara bir an evvel doğru cevapları alırız. Çocuklarımız en kısa sürede okullarına kavuşur. İlim yolundan yürümeye devam eder. Ne güzel demiş, Hacı Bektaş-ı Veli, 'İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.' Çocuklarımızın yolu hep aydınlık olsun. Bu vesileyle Hakk'a kavuşmasının yıl dönümünde Hacı Bektaş-ı Veli'yi bir kez daha saygıyla anıyoruz.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "Devlet Bahçeli, Erdoğan'ın her söylediğini emir komuta zinciri içinde gerçekleştiriyor" açıklamaları üzerine MHP'den gelen tepkiye ilişkin sorulan soruya Öztrak, "Genel Başkanımız doğruyu söylemiştir. Ülkenin iç huzurunu baltalayan Erdoğan'ın emir komutasında Bahçeli'nin ta kendisidir. Cumhur İttifakı'dır. Ülkeyi kutuplaştıran, ayrıştıran, parçalayan Cumhur İttifakı, onun büyük ve küçük ortakları ve bunun içindeki emir komuta zinciridir. Milletimiz olanları görmekte, herkese notunu vermektedir. Bunlara tasdiknamelerini vermek için önüne gelecek sandığı sabırsızlıkla beklemektedir" karşılığını verdi.