CHP Parti Sözcüsü ve Ekonomi Politikaları Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Merkez Bankası ziyaretinin nedenlerini ve detaylarını açıkladı. Öztrak, "Türkiye'de adının başında cumhuriyet olan iki müessese var bunlardan biri Merkez Bankası diğeri de savcılar. Dolayısıyla bunların herkese aynı mesafede durması lazım. İktidara yürüyen bir parti olarak Merkez Bankası'nı ziyaret etiğimizde önümüze çıkacak faturanın nasıl kontrol altına alınabileceği konusunda başkana gereken mesajları ilettik" dedi.
Öztrak, "Bu enflasyonla, bu belirsizlikle Türkiye nereye gidebilecek? Bugün baktığınız zaman Türk Lirası bize benzeyen ekonomiler arasında en fazla değer kaybeden para. Bu da enflasyona sirayet ediyor. Tahminler baktığınızda ilk 10'a girmiş vaziyetteyiz. Bu çok büyük bir istikrarsızlık. Böyle bir istikrarsızlığın olduğu bir ülkede yatırım olmaz, iş olmaz, hayat pahalılığı alır başını gideri. Dolayısıyla buna bir neşter atmak lazım, burada bir uyarı yapmak lazım. Genel Başkanımız daha önce bu yangınlar nedeniyle THK'yı ziyaret etmişti genel başkanımız bu sefer de Türk ekonomisinde çıkan yangın sebebiyle TCMB'nı ziyaret ettik" ifadelerini kullandı.
Öztrak, "Merkez Bankası'nda, "Artık bu faturayı daha fazla büyütmeyin. Kanunun size verdiği görevi yapın. Araç bağımsızlığınızı koruyun" mesajı verdiklerini ifade etti.
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “CHP Ekonomi Masası TV” adlı Youtube kanalında ekonomist Devrim Zelyut'un sorularını yanıtladı. Öztrak, geçmiş dönemlerde ekonomide yaşanan sıkıntılarla günümüzde yaşanan süreci şu ifadelerle karşılaştırdı:
"Geçmişte yüksek olan kamunun borcuydu, bugün yüksek olan vatandaşın borcu. Vatandaş ağır bir biçimde dövizde borçlanmış vaziyette. Vatandaşlarımızın bir kısmı da Türk Lirası'na güvenmedikleri için mevduatlarını dövizde tutuyorlar. Bütün bunlar ve ekonomide ciddi bir pahalılık hakim. İşsizlik, kim ne derse desin artıyor. Artık iktidara 1990'lı yıllar da yetmiyor, geçen gün Ticaret Bakanı çıkmış, 70'li yıllarla bugünün rakamlarını karşılaştırmaya başlamış.
Bazen bu anlatılan hikayelere şaşıp kalıyorum. Bir iktidar düşünün, 11 yıl önce bir söz vermiş, ‘2023'te ben ihracatı 500 milyar dolar yapacağım' demiş, 220 milyar dolarlarda kalmış, şimdi gidiyor bunlarla övünmeye kalkıyor… Şu anda Türkiye'de; vermiş olduğu taahhütleri tutamayan, taahhüt ettiği milli gelirin yarısına bile ulaşamayan, kişi başına gelirin yarısına bile ulaşamayan, indirmeyi taahhüt ettiği işsizlik rakamının 2 katında kalan bir yönetim var.
Diğer taraftan baktığınız zaman hakka, hukuka, adalete hiç de riayet etmeyen, demokrasimizi sürekli yıpratan, Türkiye Cumhuriyeti'nin hukuk devleti olma vasfını dünya liglerinde sürekli gerileten, dolayısıyla da güven duyulmayan bir iktidar var. Bir de bunun üstüne bu yönetime boyun eğmiş, bir Merkez Bankası da ortaya çıktığı zaman artık Türkiye'de enflasyonun düşeceğine, Türk Lirası'nın istikrara kavuşacağına kimse inanmıyor.
Biz bu nedenle Merkez Bankası'na gittik, dedik ki, ‘Artık bu faturayı daha fazla büyütmeyin. Kanunun size verdiği görevi yapın. Araç bağımsızlığınızı koruyun. Evet hedef belirlemede hükümetle birlikte hareket edeceksiniz ama o hedefe ulaşma konusunda elinizdeki araçları bağımsız olarak kullanmanız gerekirken bu araçları talimatla kullandığınız yönünde bir izlenim yarattığınızda ne dövizi kontrol edebilirsiniz, ne faizi kontrol edebilirsiniz, ne risk priminizi kontrol edebilirsiniz, ne de enflasyonu kontrol edebilirsiniz.' Baktığınız zaman Türkiye'de olan biten budur, ciddi bir yönetim beceriksizliğidir.
Biz de dedik ki, tarafsız olması gereken, bağımsız olması gereken Merkez Bankası'nı gidelim bir uyaralım. ‘Arkadaş görevini layığıyla yap, insanların sırtına bu kadar fazla yük yükleme.' Onun için oraya gittik. Ha olur mu? Açık söyleyeyim çok zor. Çünkü bu ağır vesayet altında bankanın araçlarıyla ilgili kararlarını bağımsız bir şekilde alması pek de mümkün gözükmüyor."
TIKLAYIN - Merkez Bankası ziyaretinin perde arkası