CHP Sözcüsü Öztrak'tan TBMM Başkanı Şentop'a: Siz kimsiniz de milletin seçtiği vekilleri tehdit ediyorsunuz?

CHP Sözcüsü Öztrak'tan TBMM Başkanı Şentop'a: Siz kimsiniz de milletin seçtiği vekilleri tehdit ediyorsunuz?

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’e yönelik olarak kullandığı “Pişman ederim” sözünü, “Siz kimsiniz de milletin seçtiği vekilleri tehdit ediyorsunuz? Ateş olsanız cürmünüz kadar yer yakarsınız. Siz gidin; sizin ağa babanız karşımıza gelsin. İşgal ettiğiniz o koltuğun ilk sahibi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Kurutuluş savaşının en zor günlerinde bile, Gazi Mustafa Kemal TBMM’nin üzerine titremiştir… O koltuğun öyle bir sorumluluğu ve ağırlığı vardır. Ancak kayyum Başkan o koltuğun sorumluluğunu taşıyamamıştır. O koltuğu kirletmiştir” diyerek tepki gösterdi. 

TIKLAYIN: Mustafa Şentop’tan Meclis’teki oylama gerilimine ilişkin yeni açıklama

CHP Sözcüsü Öztrak, CHP Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Öztrak’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

"Krallar ve kralcılar var" 

Tek adam vesayet rejiminin nasıl bir kuralsızlık, nasıl bir hukuksuzluk demek olduğunu, her gün daha iyi görüyoruz. Kuralın olmadığı ülkemizde krallar ve kralcılar var. Çürüme var. Kokuşma var. Saray entrikaları var. Pis kokuları, lüks otomobillerde, burunlarına pudra şekeri çekerek bastıran saray beslemeleri var. Milletin, kadınların, çocukların, hakkını, hukukunu tanımayan, adaleti çökerten, milli iradeyi hiçe sayan, keyfi yönetim anlayışı, ülkede istikrarı ve güveni bitiriyor. Cebimizi, mutfaktaki tenceremizi boşaltıyor. Esnafımızı, çiftçimizi, iş insanlarımızı, çalışanlarımızı, işsizlerimizi, emeklilerimizi, canıyla cüzdanı arasına sıkıştırıyor.

"Sarayın kibirlisi kural tanımıyor"

Erdoğan’ın şahsım hükümeti, her gün biraz daha çamura yatıyor. Her gün biraz daha mızıyor. Neredeyse milli iradenin tecelligahı olan, Gazi Meclisimizi kapatacaklar. Dün, Meclis iradesine karşı çok büyük bir darbe yaptılar. Darbe, sadece tankla, tüfekle, uçakla yapılmaz. Darbe; otokratlara kayyumluk yapan, otokratların büro elemanlığına soyunan, itaatkâr sözde hukukçular eliyle de yapılır. Ülkemizdeki otokratlaşma sürecinin, önemli kilometre taşlarından biri olacak, saraya güvenlik soruşturması yapma yetkisi veren, devlette kadrolaşmanın önünü açan, milletin fişlenmesine izin veren yasa teklifi, çarşamba günü Meclis’te reddedilmişti. Meclis İçtüzüğüne göre, bu teklifin bir yıl gündeme alınmaması gerekiyordu. Ama sarayın kibirlisi yine kural tanımadı. Yine çamura yattı. Kendi iradesini, Meclis’in iradesinin önüne koydu.

"Hata varsa AKP Grup Başkanvekilinin"

Saray vesayetinin, Meclis iradesi üzerindeki gölgesi haline gelen kayyum Meclis Başkanı devreye sokuldu. Meclisin reddettiği teklifi, içtüzüğe rağmen, yeniden görüşülmek üzere ertesi gün gündeme aldı. Gerekçe oylamada hata olması... Oysa oylamada hata falan olmadığını milletimiz gördü. AK Parti milletvekilleri oylamaya katılmadı. Oylamaya katılmamak belki de zımni bir irade beyanıdır. Belki de vicdani bir tavırdır. Belki de saraya başkaldırıdır. Bunu biz bilemeyiz. Ancak sehven ya da kasten hata yapan biri varsa o da AK Partinin görevli grup başkanvekilidir. Sayın Erdoğan, Meclis iradesine darbeyle uğraşacağına, partisindeki ak ve kara koyunları bulsun. Milletvekillerinin sesine kulak versin. Usulüne uygun yapılan bir oylamada, Genel Kurul’da yeterli sayıda, AK Parti milletvekilinin neden toplanamadığını araştırsın.

"Yine çamura yattılar"

Sarayın dayattığı bir yasa teklifini, AK Partili vekillerin neden sahipsiz bıraktığını bir düşünsün. Bizim milletvekillerimiz, muhalefet milletvekilleri görevini yapmıştır. Getirilen düzenlemeyi, tertemiz oylarıyla reddetmiştir. Bu yenilgi karşısında, sarayın kibirlisinin yapabildiği, kayyum Meclis Başkanı aracılığıyla çamura yatmak olmuştur. 2015’te genel seçimi beğenmeyip seçimi yeniletenler, 2019’da İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni kaybedince mızıkçılık yapanlar, hatalarından hiç ders almıyor. Dün de milletin seçtiği milletvekillerinin iradesi yok sayıldı. Yine çamura yattılar. TBMM’deki oylamayı yeniletme kararı aldılar. Milletimize soruyoruz! Bu ülkede her şey, tek bir kişinin isteğine göre şekillenecekse, bu Anayasa neden var? TBMM İçtüzüğü neden var?

"Ateş olsanız cürmünüz kadar yer yakarsınız"

Madem milletin ve vekillerinin suratınıza attığı her şamarda, çamura yatacaktınız, o zaman Anayasa ve Meclis İçtüzüğüne, ‘Erdoğan kazanana kadar hiçbir seçim ve oylama geçerli değildir.’ Hükmünü koyun olsun bitsin. Bir sözümüz de TBMM Başkanına ‘Pişman ederim’ diyerek, milletimizin vekillerini tehdit etme cüretini nereden alıyorsunuz? Siz kimsiniz de milletin seçtiği vekilleri tehdit ediyorsunuz? Ateş olsanız cürmünüz kadar yer yakarsınız. Siz gidin; sizin ağa babanız karşımıza gelsin. İşgal ettiğiniz o koltuğun ilk sahibi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Kurutuluş savaşının en zor günlerinde bile, Gazi Mustafa Kemal TBMM’nin üzerine titremiştir. Meclis’in hakkını, hukukunu korumuştur. Meşruiyetin kaynağını sarayda değil, Millet iradesinin tecelligahı Mecliste aramıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, en zor anlarda bile milletvekillerine saygıda kusur etmemiştir. O koltuğun öyle bir sorumluluğu ve ağırlığı vardır. Ancak kayyum Başkan o koltuğun sorumluluğunu taşıyamamıştır. O koltuğu kirletmiştir. Sarayın kibirlisi ve onun sadık bekçisinin müellifleri olduğu, ucube Tek Adam Vesayet Rejiminde, Türkiye anayasal nizamdan, sözde anayasalı nizama geçti. Sözde bağımsız yargı olsun. Sözde kuvvetler ayrılığı olsun. Sözde temel hak ve hürriyetler olsun. Sözde parlamento hukuku olsun. Ama özde her yerde sarayın tahakkümü, sarayın vesayeti olsun.

"Sözde Anayasa'ya bile tahammülleri yok"

Milletin desteğini kaybettikçe, saraya ve sadık bekçisine şimdi sözde Anayasal rejim bile ağır gelmeye başladı. Artık sözde bir Anayasaya bile tahammülleri yok. Sarayın bekçisinin yaptığı, ‘Anayasa Mahkemesi kapatılsın’ çağrısını, nereye koyacağız? Bu bağımsız yargıya, temel hak ve hürriyetlere, muhalefete tahammülü olamayan, dikta virüsüyle malul, hastalıklı bir zihniyetin tezahüründen başka bir şey değildir. Bu hastalıklı beyinlerde ne millete ne milli iradeye ne de milli olan herhangi bir değere yer yoktur. İstiyorlar ki Türkiye’nin kapısına kilit vurulsun, anahtarı da sarayın bekçisine teslim edilsin. Bu zihniyetle, bu anlayışla, Anayasa tartışılabilir mi? Böyle bir zihniyet ülkeyi yönetebilir mi? Elbette hayır… Yüreği kararmış bu kibir ittifakı, Meclis’in oy birliğiyle kabul ettiği, bir uluslararası insan hakları sözleşmesinden, koskoca Türkiye Cumhuriyeti’ni, tek bir imzayla çıkardı.

"Milleti yoksullaştırmayı umursamadı bile"

132 gün önce atadığı Merkez Bankası Başkanını, ek bir imzayla görevden aldı. Kendi istediğini yapmak için, ekonomiyi türbülansa sokmayı, milleti yoksullaştırmayı umursamadı bile. Erdoğan şahsım hükümetinin görevde olduğu son 31 ayda, 3 TÜİK Başkanı, 3 de Merkez Bankası Başkanı değiştirildi. Kuralların ve kurumların tek bir kişinin iradesiyle, zırt, pırt değiştiği bir ülkede kimse önünü göremez. Yatırım yapamaz. Aş, iş büyümez. Güven ve istikrar olmaz. İşte bunun için milletimiz, 'Biz kral değil, kural istiyoruz' diye haykırıyor.

"Ömerleri bulacağız diyenler bula bula pudra şekerci Kürşatları buldular"

Millet, evine bir kilo toz şeker götüremezken, saray beslemelerinin lüks arabalarda, burnuna çektiği pudra şekerlerine bakıp, tiksiniyor. Milletimiz haklı olarak soruyor: ‘Büro elemanları bunları götürüyorsa, büronun asıl sahipleri acaba neleri götürüyor? Bu değirmenin suyu nerelerden geliyor’ diye soruyor. 19 yıl önce milletten emaneti isterken, harun olacağız diyenler, bugün karun oldular. Mücahit olacağız diyenler, bugün müteahhit oldular. Ömerleri bulacağız diyenler, bula bula pudra şekerci Kürşatları buldular.

"Mızıkçı kadrolar evine"

Dün salgında vaka sayısı ilk kez 40 bini aştı. Yeni vaka sayısında Avrupa ikincisiyiz. Dünyada ise dördüncüyüz. Salgında dünyanın yeni merkez üslerinden biri olduk. Bunun vebali, salgını yönetemeyen, lebalep kongreler yapıp bir de hava atan, AK Parti Genel Başkanı’nın boynundadır. Şimdi Parti, salgına yakalanan üyelerine, sansür uygulama kararı almış. Salgına yakalanan AK Partililere, sosyal medyadan bunu duyurmama talimatı gitmiş. Allah’ın bildiğini, kuldan saklayamazsınız… Lebalep kongrelerin salgın ateşine benzin dökeceğini, Mısır’daki sağır sultan bile duymuştu. Sansürle, bunu saklayabileceğinizi mi zannediyorsunuz? Erdoğan, ‘yıkılmadım ayaktayım’ diyebilmek için, tüm partililerini ve milletimizi salgın ateşine attı. Ama tarih kararmış yüreklerin hüsranlarıyla doludur. Milletimizin Erdoğan şahsım hükümetine artık güveni kalmamıştır. Ve ‘güven ruh gibidir terk ettiği bedene bir daha dönmez.’ Milletimiz herkesi yaptıklarıyla ve yapmadıklarıyla görüyor. Herkesin notunu veriyor. ‘Yetti artık’ diye feryat ediyor. Sandığın bir an evvel önüne gelmesini istiyor. Sandık önüne geldiğinde de gereğini yapacak. Bu mızıkçı, çamura yatan, kibirli kadroları evlerine gönderecek.”

"Yargının milli iradeye müdahalesi"

Vekilliği düşürülen Faruk Gergerlioğlu’na muhalefetin yeterli destek verip vermediğine ilişkin Öztrak, “Esas olan milletin seçtiği milletvekilinin milletvekilliğine yine milletin son vermesidir. Bunun arkasında duruyoruz. Burada bir milletvekilinin milletvekilliğine yargı tarafından herhangi bir suçüstü durumu olmadan son verilmesi yargının milli iradeye müdahale etmesidir. Bu kime yapılırsa yapılsın karşısındayız” dedi.

"Yarın seçim olacakmış gibi"

CHP’nin erken seçim hazırlığı olup olmadığına yönelik soruya Öztrak, “Anadolu ve Trakya’yı geziyoruz. Milletimizin sabrının tükendiğini görüyoruz. Milletimiz sandık istiyor. İktidarın ülkeyi yönetemediğini görüyor. Genel Başkanı’mız da bu ülkenin ülkeyi yönetemediğini, ülkenin sırtında yük olduğunu sonbahara kadar göreceğini tahmin ediyor. Şunu demiştim, ‘Genel Başkanımızın talimatı öbür gün seçim olacak gibi çalışacaksınız olmuştur.’ Biz yarın da öbür günde seçim olacakmış gibi hazırız” dedi.

"Değerlendirecek yer adliye" 

Eski AKP çalışanı Kürşat Ayvatoğlu’nun “araba alıp satıyorum” savunması yapması ve AKP’nin sessizliği ile ilgili Öztrak, “Burunlara çekilen pudra şekerleri de nasıl elde edildiği belli olmayan milyonluk arabalar da AK Parti’nin büro elemanının maaşıyla bağdaşmıyor. Bu sebepsiz zenginleşmeyi, bu hukuksuzluğu AKP’nin kolunun içine sığdırmak mümkün değil. ‘Kol kırılıp yen içinde kalır’ diye sıyrılamazsınız. Değerlendirilecek yer adliye koridorlarıdır” dedi.

"Saray'ın sadık bekçisi"

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ifadesini almak isteyen hakim hakkında HSK’nın inceleme başlatması için Öztrak, “Anlaşılan majestelerin yargısı, sarayın sadık bekçisini mağdur sıfatıyla bile mahkemeye çağrılmasına tahammül edemiyor. Hakimlerin bu kadar kolay soruşturmaya tabi tutulduğu bir ülkede yargı bağımsızlığından nasıl bahsedeceğiz” diye konuştu.

"Bizim muhatabımız değil"

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yiğit Bulut’un “Aşırı değerli yerli para gelişmekte olan ülkelerin yararına değil” demesi hakkında Öztrak, “Bizim muhatabımız değildir, ‘ekonominin sorumlusu benim ben’ diyen çıkar açıklama yapar. O zaman onları muhatap alırız” karşılığını verdi.

"Milletimiz tek adamdan kurtulacak"

Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın üçüncü ittifaka vurgu yapan açıklamalarına ilişkin Öztrak, “Sayın Genel Başkanımız gerekli açıklamayı yapmış. Son seçime giren iki ittifak vardı. Biri demokrasiden yana Millet İttifakı, diğeri tek adam vesayet rejimini savunan Cumhur İttifakı. Bunun dışında bu ittifaklara kim katılır katılmaz göreceğiz. Ama milletimizin yapılacak ilk seçimde cebini boşaltan, hakkını hukukunu çiğneyen tek adam vesayet rejiminden kurtulacağına ilişkin en ufak şüphemiz yok” dedi.