CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve hükümetin bazı gazeteciler üzerinden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na kumpas kurmaya çalıştıklarını söyledi.
"Onlar eskiden FETÖ ortaklığıyla kumpasçılık yapıyorlardı, şimdi tek başlarına bu işe soyundular." diyen Tezcan, "Burada kumpasçı, operasyonel gazetecilik anlayışı gelişti. Kumpası körükleyen bir anlayış. Bu tip operasyonel gazeteciliğin fiili olarak genel yayın yönetmeni olmuştur." dedi.
Sözcü Tezcan, bin 110 adayın puanının hesaplamasında hata yapan ÖSYM'yi de "ÖSYM, sınav sisteminde usulsüzlük üzerinden neredeyse ihtisas yapacak.15-16 yıldır siz yönetiyorsunuz bu ülkeyi. 1 dakika geç kaldı diye kapının önünde ağlattığınız çocukların gözyaşından utanın. O çocukların gözyaşları boğar bu liyakatsizliği. " sözleriyle eleştirdi.
CHP Merkez Yürütme Kurulu Toplantısı'ndan sonra konuşan Tezcan'ın açıklamaları şöyle:
"Sosyal medya trolleriyle kampanyanın bir ayağını yürüttüler. Diğerini kendi yayın organları aracılığıyla yürüttüler. Ve en sonunda Erdoğan baklayı ağzından çıkardı ve genel başkanımızı tüm kamuoyu önünde tehdit etti. Bu tehdit, bütün muhalefete yönelik bir tehdittir. Biz de bu tehdide pabuç bırakmayacağımızı söyledik, söylemeye devam ediyoruz dedim.
İlk seçimde Türkiye'de seçimleri kazanacak ve iktidar olacak br partinin genel başkanını bir kumpasla susturamazsınız dedik, susturamayacaklar. Bana cezaevinden haber geliyor dedi AK Parti genel başkanı.
Cezaevinden haberin babası geldi, Enis Berberoğlu açıklama yaptı. Rivayetlere dayalı konuşmayın dedi. Enis Berberoğlu'nun ailesine kadar bu işi götürdüler. Yakışıksız açıklamalarda bulundular. Ne Enis Berberoğlu'nu, ne genel başkanımızı bunlara yem edeceğiz.
Psikolojik savaş çıkarmaya çalışıyorlar Demokrasiyi bunlara yem etmeyeceğiz. Kumpasın üç ayrı şifresi var. Suç uydurma, rehin alma, hedef gösterme. Bugüne kadar hep bunu yaptılar, tabii eskiden FETÇ ile yapıyorlardı bunları. Bizi hedef göstermeye çalışıyorlar ama baltayı taşa vurdular. Dün bu kumpaslarla mücadele edenler bizdik, yine biz mücadele ediyoruz.
Onlar eskiden FETÖ ortaklığıyla kumpasçılık yapıyorlardı, şimdi tek başlarına bu işe soyundular. Burada kumpasçı, operasyonel gazetecilik anlayışı gelişti. Kumpası körükleyen bir anlayış. Bu tip operasyonel gazeteciliğin fiili olarak Genel Yayın Yönetmeni olmuştur. Bugün Mahir Ünal uzun uzun bir açıklama yapmış. Baltayı taşa vurduklarını fark ettikleri belli.
Biz ne söylediğimizi biliyoruz, biz hiçbir zaman FETÖ'nün gemisine binmedik. Ama siz devlet gemisini FETÖ'ye teslim ettiniz ve o gemiye tayfa oldunuz. Milletin gözünün önünde cereyan ediyor. Şimdi 15 Temmuz darbe girişimine bir umut bağlamıştık, akılları başlarına gelir de ciddi bir mücadele başlar diye. Oysa tek mücadeleleri siyasi ayağı korumak için oldu.
Değerli arkadaşlar, çok somut örneği soruşturmalar ve dava sürecindeki sulandırmalar. Bugün Antalya Milletvekilimiz Mustafa Akaydın ile ilgili fezleke düzenleniyor. Mustafa Akaydın'dan hoşlanmayabilirsiniz ama FETÖ üyeliği suçlamasıyla fezleke düzenliyorlar.
Bunlar bu soruşturmaları özellikle sulandırmak istiyorlar. Bu kanaatim güçlendi. Acaba arkada kripto tuzak mı var. Kripto FETÖ'cüler mi tuzak kuruyor bunlara?
Yarın öbür gün çıkıp "Bizi kripto FETÖ'cüler kandırdı" diyebilirler. Siz her hoşlanmadığınız kişiye FETÖ'cü diye tuzak kuruyorsunuz.
Kuvvet komutanlarını istifa etmek durumunda bırakan operasyona ilişkin soruşturma var mı? Yok. Mehmet Dişli için özel daire kuran iradeye yönelik soruşturma var mı? Yok. Ama bir tane çocuk müezzinle kavga etti diye 12.5 yıl hapis istiyorsunuz. Türkiye'yi dünyanın önünde rezil edersiniz, kendiniz de rezil olursunuz. Ama bu rezaletin Türkiye'yi taşıyacağı o kötü sonuçları görüyoruz.
Liyakat sistemini çökerttiniz devleti. Yenikapı'da söylediğimiz 12 maddeden biri "Liyakatı kurun" önerisiydi. Cemaatlerle ittifak halinde devleti yönetmeye kalkarsanız başınıza 15 Temmuz'lar gelir dedik.
ÖSYM, sınav sisteminde usulsüzlük üzerinden neredeyse ihtisas yapacak. Geçen ay 2 milyon kişinin yerleştirilmesinde hata yapılmıştı. 2010 yılından beri Türkiye sınav usulsüzlükleriyle anılıyor.
ÖSYM deyince hata merkezi, hile merkezi anlaşılıyor. Bizim dönemimizde mi oldu bu? 15-16 yıldır siz yönetiyorsunuz bu ülkeyi. 1 dakika geç kaldı diye kapının önünde ağlattığınız çocukların gözyaşından utanın. O çocukların gözyaşları boğar bu liyakatsizliği. "