Ayşe SayınBBC Türkçe, Ankara
Yerel seçimlerde İyi Parti ile ittifak yapan ve kesin olmayan sonuçlara göre Türkiye'nin metropol kentleri Ankara, İzmir ve İstanbul'da önde tamamlayan CHP, 1980 sonrasında ilk kez, "psikolojik sınır" olarak adlandırılan yüzde 30 oy oranını aştı.
CHP'nin oy oranının yükselmesinde, Batı'da aday çıkarmayan HDP seçmeninin CHP adaylarını desteklemesinin rol oynadığı bilinse de, ittifak ve doğru aday stratejisi, ekonomideki olumsuz etkilenen seçmen tepkisi, AKP ve MHP'nin, 'beka sorunu' üzerine kurduğu ötekileştirici dilin, muhalefet seçmenini konsolide etmesinde en önemli etkenler olarak görülüyor.
Seçimin CHP açısından bir başka sonucu ise hemen her seçimden sonra yaşanan "iç hesaplaşma, olağanüstü kurultay, istifa" tartışması gündemden kaldırmış olması.
İstanbul'daki büyükşehir belediye başkanlığı seçimi ile ilgili geçersiz oyların yeniden sayılması nedeniyle CHP yönetimi tüm enerjisini buradaki gelişmelere odaklamış durumda. Parti yönetiminin, seçim sonuçlarının kesinleşmesinin ardından, hem kapsamlı saha analizleri yapmak, hem de belediyelerin izleyeceği yol haritasını belirlemesi bekleniyor.
CHP'de yerel seçimlerde elde edilen başarının nedenleri ve bundan sonraki süreçte parti politikalarını nasıl etkileyeceğine ilişkin şu değerlendirmeler yapılıyor:
CHP'nin 24 Haziran 2018'deki genel seçimlerde yüzde 22'ler düzeyinde olan oy oranı, 1980 darbesi sonrasında ilk kez yüzde 30'un üzerine çıktı.
Partide yıllardır "psikolojik sınır" olarak nitelendirilen bu oran CHP'nin oy oranının yükselmesinde, Batı'da aday çıkarmayan HDP seçmeninin CHP adaylarını desteklemesinin rol oynadığı biliniyor.
Bu "psikolojik sınır"ın aşılması ile yerel seçimde farklı gerekçelerle oy veren seçmenin bundan sonraki seçimlerde, CHP'li belediyelerin "yönetebilir ve başarılı" olduğunu gördükçe tekrar oy vermeye yönelebileceğine dikkat çekiliyor.
Yerel seçim sonuçları, Erdal İnönü liderliğindeki Sosyal Demokrat Halçı Parti'nin 1989'daki yerel seçim başarısına, seçmen davranışı ise 16 Nisan 2017'deki anayasa değişikliği referandumuna benzetiliyor.
Turgut Özal liderliğindeki Anavatan Partisi'nin iktidarda olduğu 1989 yerel seçimlerinde, Ankara, İstanbul İzmir'in de aralarında bulunduğu 39 ilde SHP belediye başkanlığını kazanmıştı.
Yerel seçimlerden çıkan bu sonuç ANAP iktidarı için ilk en ağır yenilgi olmuş ve bu sonuç, sonraki seçimlerde oylarının erimesi ve iktidarı kaybetmesinin en önemli kilometre taşı olmuştu.
2017'deki anayasa referandumunda, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, AKP ve MHP dışındaki siyasi partilerle adeta mekik diplomasisi yürüterek, sonraki yıllarda yapılacak ittifakların zeminini "hayır bloğu"nu etrafında oluşturmuştu.
Farklı siyasi eğilimde olan partilerin değişikliğe karşı yürüttükleri kampanya ile Ankara, İstanbul, İzmir'in de aralarında bulunduğu birçok büyükşehirden "hayır" çıkmıştı.
CHP; Ankara, İstanbul, İzmir gibi Türkiye'nin en büyük kentleri de katıldığında CHP'li belediyelerin Türkiye nüfusunun yarıya yakınının CHP'li belediyelerin etki alanında olduğuna dikkat çekiliyor.
Büyükşehirlerin ülke ekonomisine yön veren merkezler olmasına karşın, buraların aynı zamanda, gelir dağılımı adaletsizliği, işsizlik, enflasyon gibi ekonomik olumsuzluklardan en çok etkilenen kesim olduğu biliniyor.
Son dönemdeki ekonomik olumsuzluklardan etkilenen büyükşehir seçmeninin, iktidar partisinin ekonomi politiklarına tepki olarak CHP-İYİ Parti ittifakını desteklediği saptaması yapılıyor.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu'nun başarılı görülen ilçe belediye başkanlarını büyükşehir adayı yapması, kentlerinde sevilen tanınan isimlerin, adaylaştırılmasının da başarıda etkili olduğu düşünülüyor.
Bu kapsamda Bursa gibi CHP oylarının, iktidar bloğuna karşı düşük en az 20 puan olduğu yerlerde bile yüzde 40'lara çıktığı, Seyhan Belediye Başkanı Zeydan Karalar'ın Adana'da, Antalya'da yıllarca Konyaaltı Belediye Başkanlığı yapan Muhittin Böcek'in kazanması buna örnek gösteriliyor.
Kılıçdaroğlu'nun daha önce parti içinde eleştirilen "sağ/ülkücü/muhafazakar" kesimlerin oyunu alabilecek aday çıkarma stratejisinin de bu seçimlerde sonuç verdiği düşünülüyor.
Bu strateji sonucu bir grup MHP seçmeninin de destek vermesiyle Mansur Yavaş'ın bu Ankara'da seçimi rahat kazanmasının sağlandığına işaret ediliyor. Sağ/ülkücü tabana sahip olan İYİ Parti'nin desteğiyle CHP'nin artık sadece "kıyılar" partisi olmaktan çıkıp, Güneydoğu hariç, tüm Türkiye ölçeğinde il belediye başkanlığı kazanması sonucunu doğurduğuna işaret ediliyor.
CHP'de elde edilen başarının en önemli nedenlerinden birinin, AKP-MHP ittifakının seçim politikasını üzerine kurduğu "beka sorunu" söyleminin seçmende ters etki yarattığı etki yarattığı yarattığı düşünülüyor. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel BBC Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede, iktidar bloğunun kullandığı dilin ve izlediği politikanın, muhalif seçmeni konsolide etttiğini belirtiyor:
"Anayasa referandumu sürecinde oluşan, 'hayır cephesi'nin CHP, referandum dönemindeki siyasetini, yani farklı renklerin yanyana, birbirinin içine ve işine karışmadan oluşturduğu gökkuşağı modelini, bu kez referandumdaki kadar altını çizmeden uyguladı. Resmi ititfaklar kuruldu, gayri resmi ittifaklar konusundaki çirkin saldırılara karşın, yoksulluk çeken, demokrasi talep eden, gerginlik yaratan dili onaylamayan herkesin içine alınmasının önemini biliyordu ve buna uygun davranıldı.
"İktidar partisinin, yüzde 51'lik kendi bloğunu birleştirmek için kullandığı beka sorunu temelli ötekileştirici dili kendi etrafında konsolide etmeyi planlıyordu. Ancak silah geri tepti ve muhalefet partili seçmeni kendi partileri etrafında kenetledi, konsolide etti."
Özel'e göre, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun ittifak ortağı Meral Akşener'le yaptığı mitingler dışında, "büyük miting odaklı" bir kampanya yürütmemesi de sonuçlara olumlu yansıdı. Kılıçdaroğlu'nun yereldeki duyarlılıkları dikkate alarak, kanaat önderlerlerini dinlemeyi tercih ettiğine dikkat çeken Özel, iktidarın ötekilleştirici diline aynı üslupla yanıt verilmemesinin başarıda önemli rolu olduğuna işaret ediyor.
CHP, Ankara ve İstanbul'da kesin olmayan sonuçlara göre yarışı önde bitirse de ilçelerin büyük bölümü AKP'de olduğu için belediye meclislerinde azınlığa düşüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, "topal ördek" olarak nitelendirdiği bu durum nedeniyle, belediye hizmetlerinin engelleneceği endişesi kimi kesimlerce dile getiriliyor. CHP'li Özel ise bu konuda endişeli olmadıklarını, belirtirken, Eskişehir örneğini gösteriyor:
"Yılmaz Büyükerşen, Eskişehir'i iki dönemdir belediye meclisinde azınlık olmasına rağmen yönetiyor. Çünkü belediye başkanlığı icraadır. Belediye meclisi kent adına alınması gereken kararların alındığı yer. Elbette meclis çoğunluğu önemlidir ancak icranın başındaki kişinini elini kolunu bağlamaya çalışan yaklaşıma hiçbir belediye meclis üyesi cesaret edemez. Kente hizmeti engelleyerek oy kazanacağını düşünenler, sandıkta bedelini öder. Meclis çoğunluğu olmayan AKP, Türkiye'yi nasıl yönetiyor ve bunda da bir beis görmüyorsa, CHP'li başkanlar da oraları aynı şekilde yönetecektir. Eğer Cumhurbaşkanı, CHP'li belediye başkanlarını "topal ördek" olarak nitelendiriyorsa, Meclis'teki sandalye sayısına bakıldığında kendisinin de topal ördek olduğu ortadadır."
Partinin İstanbul büyükşehir belediye başkan adayı Ekrem İmamoğlu'nun 3 ay gibi kısa bir sürede seçmende karşılık bulmasındaki en büyük etkenler, Beylikdüzü'nde sergilediği başarılı belediyeciliğin, büyükşehir seçmeni için "referans" olarak görülmesi, halka dokunan, sert siyasi polemiklere girmek yerine, belediye hizmetlerini ön plana çıkarması ve ilçesinde "muhafazakar" seçmeni rahatsız edecek tavır içinde olmaması gösteriliyor.
İmamoğlu'nun yeni bir yüz olması, kendisine tepki gösteren seçmenlerle polemiğe girmeyen, ılımlı bir kampanya süreci götürmesi seçimi önde tamamlamasında etkili olduğu yorumu yapılıyor.
CHP'de seçimde ilk kez bu kadar yüksek oy alınması ve metropollerde iktidar partisinin önüne geçilmesi, hemen her seçimden sonra yaşanan iç hesaplaşma, olağanüstü kurultay talebi, istifa dalgasının da önünü kesmiş görünüyor. Parti içinde bu seçimi kazananın CHP, parti içi muhaliflerine karşı kazananın da Kemal Kılıçdaroğlu olduğu yorumu yapılıyor.
Türkiye'de üst üste yapılan seçimler nedeniyle, partinin yeniden yapılandırılması konusuna fırsat bulamamaktan yakındığı bilinen Kılıçaroğlu'nun partideki yeniden yapılanmaya ilişkin planlarını yaşama geçirme konusunda elinin rahatladığına dikkat çekiliyor.