T24 - CHP'li bazı milletvekilleri Tunceli Milletvekili Aygün'ün açıklamaları etmediklerini belirterek Kılıçdaroğlu'na 'gereğini yap' çağrısında bulundu. Bu açıklamanın ardından Hüseyin Aygün'ün savunması istendi.
Radikal gazetesinde yer alan habere göre, CHP Samsun Milletvekili Haluk Koç, Partisinin Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün "Atatürk ve Atatürkçülük" hakkındaki açıklamalarının kabul edilebilecek değerlendirmeler olmadığını bildirerek, "En başta Sayın Genel Başkanımız olmak üzere CHP organlarını bu konuda tavır almaya ve gereğini yapmaya davet ediyoruz. Sayın Genel Başkan ve CHP yetkili organlarının suskunluğunu kabul etmek mümkün değildir" dedi. Koç, bir grup CHP milletvekiliyle birlikte hazırladıklarını açıkladığı 2 sayfalık "bildiriyi" TBMM’de gazetecilere okudu ve soru kabul etmedi. Bildiride, yargının yürütmeye bağlandığı, yasama organının yetkilerinin fiilen yürütmeye devredildiğini, sivil toplum kuruluşlarının, üniversitelerin bazı istisnalar dışında tabela örgütleri haline getirilen sendika ve meslek odalarının "dekor" olarak kullanıldığı, Türkiye’nin bir "demokrasi illüzyonu" ile kuşatıldığı iddiasına yer verildi.
"Terör örgütünün rehin aldığı siyaset kurumunun uzlaşma izdivacı fotoğrafı altında yürüttüğü anayasa çalışmalarının AKP tipi demokrasi uygulamalarıyla birleştiğinde nasıl bir sonuç çıkacağını da görmemiz gerekiyor" denilen bildiride, özetle şu ifadelere yer verildi: "Şehitlerimizin ve deprem kurbanlarının acıları daha aklımızda iken 10 Kasım günü, Atatürk’ün ölümünün 73. yılında ilginç bazı tartışmalara ve açıklamalara tanık olduk.
Atatürk’ü ve Atatürkçülüğü 1920-1940 arasındaki dondurulmuş bir zaman dilimine hapsederek, o tarihteki dünya koşullarından soyutlayıp kimi kez hakarete vararak insafsızca eleştirenler kervanına CHP’den, içimizden birilerinin de katıldığını gördük. CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün bir yayın organına yaptığı açıklamalar, bu çerçevede kabul edilebilecek değerlendirmeler değildir. Bunları tekrar etmek istemiyoruz.
CHP’ye oy veren, zor koşullarda mücadelesini yürüten ve umut olarak görmek isteyen milyonlarca yurttaşımız haklı olarak bu gelişmelere isyan etmektedir. En başta Sayın Genel Başkanımız olmak üzere CHP organlarını bu konuda tavır koymaya ve gereğini yapmaya davet ediyoruz.
Şu durum çok iyi bilinmelidir; CHP tesadüfen kurulmuş, siyaset mühendislerinin projelendirmesi ile kendisine rota arayan tarihi ile hesaplaşmaktan korkan bir siyasi parti değildir. CHP, yüzyıl öncesinden kalan hesapların yeniden masaya yatırıldığı bu dönemde de kendisini başkalaştırmaya zorlayan iç ve dış talep sahiplerine direnecek kadar güçlü ve birikimlidir. CHP tabanı Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’e de partimizin temel ilkelerine de sımsıkı sahip çıkmaya devam edecektir. CHP, sinsi politik maceraperestlerin devşirme, dönüştürme planlarını boşa çıkaracak yeniden bir direniş, bir karşı koyuş, bir siyasi başkaldırı partisi olmak durumundadır."
Kılıçdaroğlu'na isyan
Bildiride, CHP Genel Başkanı ve CHP yetkili organlarının bu gelişmeler karşısındaki suskunluğunu kabul etmenin mümkün olmadığı ifade edilerek, "Sessizlik ve tepkisizliğin dolaylı yoldan söylenenleri onaylamak anlamına çekilebileceği unutulmamalıdır" denildi.
CHP’nin Türkiye gündemini işgal eden çeşitli konularda ideolojik tutarlılık ve politik söylem birliği geliştirme noktasında duyarlı davranmak zorunda olduğuna işaret edilen bildiride, "Muhafazakar ve neoliberal tavsiye odaklarının kılavuzluğuna uyum ağlamaya dönük siyasi tavırların, partimizi ve temel ilkelerimizi kamuoyunda tartışılır hale getirdiği artık görülmelidir" ifadesine yer verildi.
Bildiride, Fransa ve Güney Amerika’da sol partilerin iktidara gelmelerine de değinilerek, şu görüşlere yer verildi: "Bugün CHP’nin çeşitli uluslararası siyasi çıkar faylarının üzerinde kesiştiği en kritik coğrafyada, her zamankinden daha güçlü ve net olmak zorunluluğu ve görevi vardır. Bu tespitler, bir parti içi muhalefet geliştirme amacıyla ortaya konulmamıştır. Amacımız, partimiz tabanındaki ve kamuoyundaki tartışmalara karşı tüm yöneticilerimizi ve milletvekillerimizi söylem ve duruş birlikteliğine çağırmaktır."
Bildiriye, Samsun Milletvekili Haluk Koç, Ankara Milletvekili İzzet Çetin, Antalya Milletvekili Gürkut Acar, Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz, Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş, Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan, Antalya Milletvekili Arif Bulut, Antalya Milletvekili Osman Kaptan, Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar, İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter, Mersin Milletvekili İsa Gök ve Balıkesir Milletvekili Nedret Akova imza koydu.Aygün'e ilişkin savunma istendi
CHP MYK, CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün bir gazeteye verdiği demeçte Atatürk, 'Dersim' ve CHP ile ilgili sözlerine ilişkin savunmasının alınmasına karar verdi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkanlığında toplanan CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısı sona erdi. Yaklaşık 3 saat süren toplantının ardından CHP Sözcüsü ve Genel Başkan Yardımcısı Birgül Ayman Güler yaptığı basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Güler, CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün bir gazeteye verdiği demeçte Atatürk, 'Dersim' ve CHP ile ilgili sözlerinin MYK’nın gündemine geldiğini belirterek, “Bu yazı Zaman Gazetesinde 10 Kasım günü çıkmış bir yazıydı.
O gün biz MYK olarak toplantı halindeydik. Dolayısıyla MYK gündemine gelmemişti, görmemiştik, değerlendirmek o yüzden mümkün değildi. Bugün ilk toplantımızı yaptık ve buna yönelik çeşitli değerlendirmelerimiz oldu. Hüseyin Aygün arkadaşımızın yaptığı bu açıklamaya ilişkin savunmasının alınmasına karar verildi” dedi.
Güler, Aygün’ün açıklamalarının “kuşkusuz” partinin resmi görüşü olmadığını ifade ederek, “Arkadaşımızın kendi görüşlerini dile getirdiği orada, açık. Yaptığı açıklama da çeşitli rahatsızlıklar verdiği için zaten MYK kendisinden savunmasını talep ediyor” dedi.Aygün ne demişti?
Zaman'a konuşan Aygün, Dersim meselesinin 500 yıllık bir konu olduğunu belirtti. "Dersim, etnik kimliği ve dinî inançları bakımından farklı özellikler taşıyan, bu farklılık sebebiyle de 500 yıldır yok edilme siyasetiyle karşı karşıya kalan bir bölge." diye konuşan Aygün, "Cumhuriyet, esasen o politikada bir değişiklik meydana getirmiyor; önce merkezleşme yönünde kararlar alınıyor, bölgeyi merkezî yönetime bağlama yönünde bazı raporlar hazırlanıyor. Bu raporlar, 500 yıllık Dersim sorununu barış içinde çözmeye yönelik öneri getirmiyor. 1937-1938'de jenosite (soykırım) varan bir operasyonla Dersim meselesi tarihe havale edilmiş oluyor. Ama böyle de bitmiyor, bu sorun devam ediyor." ifadelerini kullandı.
Ordu harekat yapınca insanların kendini korumak için silahlandığını aktaran CHP'li vekil, "Resmiyette ise bir isyan olduğu ve devletin de bunu bastırdığı tezi savunuluyor. Çünkü Başbakan'ın deyimiyle '50 bin insanın öldürüldüğü' bir operasyonun meşrulaştırılması için orada bir isyan oluşturulması gerekiyordu.
Dersim isyanı, sonradan icat edilmiş bir şeydir, öyle bir şey gerçekte yoktur." dedi. Dersim katliamının sorumlusunun devlet ve o dönemin CHP iktidarı olduğunu vurgulayan Hüseyin Aygün, şöyle devam etti: "Ancak CHP'de bu konuda kendi tarihiyle yüzleşme ve uygulanan politikaların toplumun önünde saydam bir şekilde tartışılması yönünde bir tavır alındığını Kılıçdaroğlu döneminde görüyoruz. Tabii 'bunu CHP yaptı' deyip, bunun üzerinden bir politika üretmek de doğru değil, çünkü o dönem başka parti yoktu zaten."
Mustafa Kemal Atatürk'ün 'katliamdan haberdar olmamasının mümkün olmadığını da dile getiren Aygün, "Bu dönem boyunca izlenen bütün politikalarda Atatürk devletin başındadır. Fakat Aleviler, bütün bu dönemi Mustafa Kemal'den ayırmak için onun 'büyük lider' kimliğine de gölge düşmemesi için fotoğrafını alıp Hazreti Ali ile yan yana asmışlardır. Bu katliamdan haberdar olmadığına kendilerini inandırmışlardır." yorumunda bulundu.
Kürt sorunu diyalogla çözülür
Kürt sorununa da temas eden Hüseyin Aygün, çözümün barış ve diyalogla olacağına inandığını dile getirerek, "Öcalan'la yapılan görüşmeler çok değerlidir ve bu sürecin yeniden başlaması gerekir. Ama örgütün de silah kullanmayacağını inandırıcı bir şekilde topluma ve hükümete anlatması lazım. Birbirimizi öldürmeden konuşmalı, çözüm aramalıyız. Hükümet aslında görüşmeler yaparak, müzakere yaparak bu iradeyi ortaya koydu. O yolun devam etmesi gerekir." şeklinde konuştu. Sorunun çözümünde 'kırmızı çizgi' söylemini de yanlış bulduğunu aktardı.
Hüseyin Aygün, Ergenekon ve Balyoz davasını da değerlendirdi. "Ergenekon diye bir gizli örgütün, yapılanmanın olduğunu biliyorum." diyen Aygün, operasyonun başlamasıyla yasadışı eylemlerin bittiğini, bölgede faili meçhullerin neredeyse durma noktasına geldiğini anlattı. 'Veli Küçük'lerin tutuklandığı dönemi olumlu bulduğunu' belirtirken, "Derin devlet ve gizli kontgerilla çekirdekleri felç oldu.
Gerçekten kontgerillanın tasfiyesinin, derin devlete son verme adımı olarak görüyordum." diye konuştu. Ancak yapılan son tutuklamaları eleştirerek şunları kaydetti: "Ahmet Şık'ların, gazetecilerin, Ergenekon'dan kuşku duyduğunu söyleyenlerin, eser yayınlayanların tutuklanması nedeniyle ben biraz sulandığını düşünüyorum. Daha çok 'muhalifleri tasfiye etme hareketi' gibi duruyor. Dolayısıyla çok büyük bir fırsatın heba edildiği görüşündeyim."