Hülya Karabağlı/ ANKARA
CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve Manisa Milletvekili Özgür Özel, Metris Cezaevindeki 8 öğrenci ile Çarşı Grubu'nun tek tutuklu üyesini önceki gün ziyaret ederek "Gezi Direnişçileri Raporu" hazırladı. Rapor, gençlerin sadece gözaltına alınırken değil, cezaevinde de büyük sıkıntı yaşadıklarını onrtaya koydu. Görüşülen gençlerden bazıları, diğer tutuklu ve hükümlülerin kendilerini koğuşta 'ortacılık' görevine vererek hizmet ettirdiğini ve geceleri zorla nöbet tutturduklarını, tehdit edildiklerini söyledi. Ağbaba ve Özel'in raporunda, "Döve döve gözaltına alındılar. Haksız yere tutuluyorlar" dedi.
Tüm tutuklular, gözaltına alınırken, ağır hakaret, küfür ve şiddete maruz kaldıklarını, darp edildiklerini beyan etmişlerdir. Ayrıca tutuklananların tamamı ayrı ayrı koğuşlarda ve hepsi adli suçlular ile birlikte kalmaktadır. Tutuklu gençlerin çoğu, polisin ağır ve yoğun gaz saldırısının gerçekleştiği İstiklal Caddesinden Rumeli Han’a sığınanlardır ve toplu bir şekilde gözaltına alınmışlardır.
Bazı gençler, diğer tutuklu ve hükümlülerin kendilerini koğuşta ortacılık görevine vererek hizmet ettirdiğini ve geceleri zorla nöbet tutturduklarını, hatta bunların kendilerini tehdit ettiklerini söylemişlerdir.
Gençlerin bazıları koğuşlarındaki tutuklu ve hükümlülerin kendi görüşlerine göre kiminin çözüm sürecini baltalayacağı kaygısıyla, kiminin kendi dünya görüşüne ters olduğu için Gezi Olaylarına tahammülsüz yaklaştıklarını ve bu konuda haberler çıktığında da kendilerine yönelik tepki gösterdiklerini ifade etmişlerdir.
Gençler ayrıca çay demlemekten, temizliğe, çamaşırların yıkanmasına kadar birçok işin kendilerine verildiğini, gece nöbetleri tutturduklarını ve zaman zaman da tehdit edildiklerini söylemektedirler.
Polis tarafından dövülerek gözaltına alındıklarını tekrarlayan tutuklu gençler, haklarında tutarlı bir suçlamanın ve gerçekçi kanıt ve delillerin olmadığını söylemişlerdir. Tutuklu gençlerin hepsi neden tutuklandıklarına dair net bir fikre sahip değillerdir.
CHP'nin Gezi Direnişi tutuklularıyla görüşmelerine ilişkin bilgiler şöyle:
Ali Sarıçiçek (Bayrak Satıcısı):
Bayrak satarak evini geçindiren Sarıçiçek, çok yorulduğu için eve gitmeye karar verdiğini ancak yolunun polis barikatı ile kesildiğini söylüyor. Geçmek için izin istediğini belirten Sarıçiçek, kendisine izin verilmediğini ancak pasaportlarını gösteren ABD’li iki kişinin barikattan geçmesine izin verildiğini ifade ediyor. Bunun üzerine sinirlendiğini ve ellerini havaya kaldırdığını söyleyen Sarıçiçek, o sırada TOMA’nın tazyikli su sıktığını ve tüm bayraklarının ıslandığını ve ıslanan bayrakların satılmayacağını söyleyen Sarıçiçek bu durumdan dolayı sinirlendiğini anlatıyor.
Sarıçiçek, kendisine yöneltilen suçlamanın “halkı isyana teşvik” olduğunu ve hakkındaki delillerin Atatürk ve Türk Bayrağı olarak tutanaklara geçtiğini söylemektedir. Kendisine karakolda sorgu sırasında gösterilen resimler ise TOMA’nın önünde sinirli bir şekilde bağırırkenki resmi ile gençler slogan atarken elinde ıslak bayrakları ile olduğu resimleridir.
10 kişilik koğuşta 12 kişi kaldıklarını söyleyen Sarıçiçek, neden içerde olduğunu bir türlü anlayamadığını ifade ediyor ve ekliyor “Palalı Fas’ta ben buradayım”.
Bayrak satarak geçimini sağladığını tekrarlayan Sarıçiçek, her işin bir riski olduğunu ve şuan cezaevinde olmasının sebebinin de bir “iş kazası” olarak görülebileceğini ifade etmektedir. Eylem alanında bayrak satmak için bulunduğunu ve eylemci olduğu için değil ekmek parası için alanlarda olduğu için tutuklandığını söylemektedir.
Ahmet Kaycı:
1990 Eruh doğumlu olan Kaycı, 600-700 TL kazandığı bir işte çalışıyor. Eylemde bir arkadaşı ile gazdan kaçtıklarını, Beyoğlu Karakolu’na sığındıklarını beyan ediyor. Sığındıktan sonra gözaltına alınmış olan Kaycı, kendisine hiçbir soru sorulmadığını ve kimliğinin istenmediğini ifade ediyor. Tüm bunlara rağmen, “halkı isyan teşvik” suçlamasıyla tutuklandığını söylüyor.
Birlikte gözaltına alındıkları arkadaşının serbest bırakıldığını ancak kendisinin neden hala içerde olduğunu anlayamadığını söyleyen Kaycı, “sığınmak için gittiğim karakoldan gözaltına alınacağımı ise hiç aklıma getirmemiştim.” demektedir.
Umut Akgün:
Annesi, babası, eşi ve kuzeni ile birlikte Mis Sokak’ta oturduklarını ve bira içtiklerini söyleyen Akgün, gaz atıldıktan sonra kaçtıklarını ve bir hana sığındıklarını anlatıyor. Polisin hanın içine defalarca gaz bombası attığını belirten Akgün, daha sonrasında içeri giren polislerce döve döve gözaltına alındığını ifade ediyor.
Gözaltına alınırken 5 kat boyunca indirilirken hem darp edildiklerini hem de küfür yediklerini anlatan Akgün, “annesine yönelik de ağır küfür ve hakarette bulunduklarını ifade ediyor. Annesi, babası, eşi ve kuzeniyle birlikte aynı anda evden çıktıklarını, aynı yerde oturduklarını, aynı hana sığındıklarını söyleyen Akgün, "Kuzenim serbest, ben içerdeyim" diyor.
Akgün, 27 yıldır aynı yerde oturmalarına ve polise doğru adresi vermesine rağmen, polisin yanlış ikametgah adresi verdiğini iddia ettiğini söylüyor. Kendisinin son bir aydır yurtdışında olmasına rağmen sürekli eylemelere gelmekle itham edildiğini beyan ediyor.
Mehmet Yalçın:
1979 doğumlu olan Yalçın’ın Tekstil atölyesi olduğunu ve 4 kez eylemlere katıldığını ancak faiz lobisi yâda Yahudi lobisi ile alakasının olmadığını üstüne üstlük Seyyid soyundan geldiğini beyan etmektedir.
Polis barikatına yaklaştığını ve polislerle konuştuğunu söyleyen Yalçın, “Şiddet uygulamayın ayıptır dedim bunun üzerine polisler “alın bunu alın” diyerek gözaltına aldılar” demektedir.
Yalçın, polis tarafından darp edildiğini ve bunu kanıtlamak için görüşmenin yapıldığı gün doktora gideceğini de sözlerine eklemiştir.
İbrahim Halilullah Turan:
1993 doğumlu olan Turan, evinin basıldığını ve patlamamış gaz bombasının delil olarak alındığını söylemektedir. Hakkında hiçbir resim görüntü bulunmadığını söyleyen Turan, hakkındaki tek kanıtın, alanda bulduğu ve evine götürdüğü patlamamış gaz bombası olduğunu beyan etmiştir.
Çarşı grubu üyesi Turan, siyaset ile olan ilişkisini şu sözlerle özetlemiştir:
"En ağırıma giden şey; Çarşı birilerinden para aldı, talimat aldı gibi ifadeler. Biz İstiklal’e ve Taksim’e ilk gece her birimiz kendiliğimizden koştuk. Her maçtan sonra bize dünyayı dar eden polis bu seferde başkalarını dövüyordu. Polise tepki için gittik. Çarşı bayraklarını görünce bir araya geldik. Ondan sonraki günlerde toplanıp birlikte yürüdük. Vatandaş ‘takımım başka ama yükselenim Çarşı’ dedikçe, Çarşının yaptıklarını övdükçe biz biraz daha motive olduk. Bazıları ‘parti kurarsanız oyum size’ diyordu. Bu çok hoşumuza gitti. Ama benim siyasetle hiç ilgim yok. Son seçimlerde sandığa gittim ve oy pusulama ‘Sağım-solum Beşiktaş’ Yazdım” ama bu yaşadıklarımdan sonra bu iktidarı kim yenecekse oyumu ona vereceğim."
Ahmet Erol:
1980 doğumlu Erol 1 haftalık evli. Alevi olan Erol kendisini CHP’li olarak tanımlamaktadır. Gözaltına alınmasına anlam veremeyen Erol, alışveriş merkezi önünde yürürken gözaltına alındığını ve hakkında hiçbir delil veya kanıtın olmadığını söylemektedir.
Oğuz Tekin:
Hakkında hiçbir resim veya görüntü olmadığını söyleyen Tekin, polisin toplu gözaltı yaparken yerde bulunan maske, gözlük ve kasın kendisine yazıldığını ve içeri alındığını beyan etmektedir.
Yanında kız arkadaşı ile birlikte ara sokaklardan eve giderken birlikte gözaltına alındıklarını söyleyen Tekin, kız arkadaşının serbest bırakıldığının ama kendisinin tutulduğunu ifade etmektedir.
Ali Can Sünnetçioğlu:
Gaz saldırısı sonrasında Rumeli Han’a sığındıklarını beyan eden Sünnetçioğlu, buradan döve döve gözaltına alındıklarını ifade etmektedir. Polis tarafından kendilerine yönelik fiziki müdahalenin çok ağır olduğunu sürekli tekrarlayan Sünnetçioğlu, her defasında “Bizi çok dövdüler” ifadesini kullanmıştır.
Hakkında tek bir delil veya fotoğraf bulamadıklarını ifade eden Sünnetçioğlu, kendilerine ait olmayan gaz maskelerinin polis tarafından zorla ellerine tutuşturulduğunu söylemektedir.
Özgür Yıldırım:
Rumeli Han’dan topluca gözaltına alınanlardan biri olan Yıldırım, ne maskesi ne gözlüğü ne de kaskı olduğunu ifade etmiş ancak buna rağmen, gözaltına alındığını beyan etmiştir. Rumeli Han’dan gözaltına alınmak amacıyla indirilirken polis tarafında dövüldüklerini Yıldırım’da sözlerine eklemiştir.