Sokağa çıkma yasakları ve operasyonlarla ilgili incelemelerde bulunmak üzere Diyarbakır ve Mardin'i ziyaret eden CHP milletvekilleri hazırladıkları raporda çarpıcı tespitler paylaştı. CHP raporuna göre, Güneydoğu halkı PKK ile iktidarın hukuksuz uygulamaları arasında sıkışmış durumda. Raporda, bölgede meydana gelen olayların vatandaşlarda ‘duygusal kopuşa' yol açtığı ifade edilirken "Bölge halkı, PKK terörü ile iktidarın hukuksuz ve anti demokratik uygulamaları arasına sıkışmış durumda olup, PKK ve iktidara tepkilidir. HDP'nin bölgedeki siyasal ağırlığı ve bölge halkı üzerindeki etkisi giderek azalmaktadır" dendi.
Sputnik'ten Hüseyin Hayatsever'in haberine göre, CHP Grup Başkanvekili Levent Gök, İstanbul Milletvekili Ali Özcan, Burdur Milletvekili Mehmet Göker, Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu ve Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş'tan oluşan CHP heyeti, 9 Şubat'ta Diyarbakır, 10 Şubat'ta da Mardin'i ziyaret etti.
CHP heyeti, Mardin Valisi Ömer Faruk Koçak, Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Fırat Anlı'nın yanı sıra demokratik kitle örgütleri, esnaf ve halkla birebir görüşmeler yaparak bir rapor hazırladı.
Raporda Mardin Valisi Koçak'ın CHP heyetine, "Terör, farklılıkların iyi idare edilemeyişinden kaynaklanmaktadır" dediği aktarılırken valinin ‘terörle sonuna kadar mücadele edileceği' mesajı verdiği ifade edildi. Rapora göre Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, CHP heyetine, "Bölge insanı devlete ve bize kırgın. Bize ‘niçin bu ortamın oluşmasını engellemediniz' yönünde sitemleri var" dedi. Türk'ün, "Bölgede yaşananları bahane ederek başkanlık rejimi, diktatörlük, getirilmeye çalışılması yanlıştır. Bu demokrasiyi ortadan kaldırma hevesinden başka bir şey değildir" görüşünü de CHP heyetiyle paylaştığı ifade edildi.
Raporda Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Anlı'nın CHP heyetine söylediği, "Hendekleri biz de eleştirdik. Ancak buna yönelik orantısız güç kullanılmasının bir sonraki aşaması halkın PKK'yı sahiplenmesi olacaktır" sözleri de yer alırken Anlı'nın "Sözün bittiği yere geldiğimiz bir dönemi yaşıyoruz. Beraber yaşamak anlamında çığlığımızın karşılık bulması önemlidir. Bu birliktelikte barış için CHP bizim açımızdan önem arz ediyor" dediği ifade edildi.
Mardin Barosu temsilcilerinin CHP heyetiyle görüşmelerinde, "Hendeklere de operasyonlara da karşıyız. Ölen her insan duygusal kopuşu daha da arttırıyor" dediği aktarılırken raporda Mardin'de bir dernek temsilcisinin söylediği, "Bizim için konuşmak da suç konuşmamak da. Kendi halkına eziyet eden bir örgütle karşı karşıyayız. Hem hükümet hem de ‘direnişe katılmıyorsunuz' diyen PKK bizi hain ilan ediyor. Biz Cumhuriyete bağlı kişileriz neden zorla saf tutmamız isteniyor? İki güç arasında kalmaktan yorulduk" sözlerine de yer verildi. Diyarbakır'daki başka bir dernek temsilcisinin CHP milletvekillerine söylediği "6 ay önce ‘barış' dediğimizde bize sarılanlar şimdi ‘barış' dediğimiz için bizi PKK'lı olarak görüyor. Silahların susması için Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğusu ile Batısı arasındaki kutuplaşma giderilmelidir" sözüne de raporda yer verildi.
Raporda, görüşülen bölge halkının CHP milletvekillerine, evlerinin harap durumda olduğunu, hükümetin yardımlarının göstermelik kaldığını söylediği aktarılırken bölgeden yanlış haberler yapıldığını belirttiği ifade edildi. Raporda bir vatandaşın söylediği, "Medya yanlış haber yapmakta yapılan her eylemi PKK'ya yüklemektedir. Örneğin yüksek elektrik faturasını protesto etmek için kendiliğinden eylem yapan çiftçi PKK sempatizanı olarak basına yansıtılmıştır. Medya üzerinden oluşturulmaya çalışılan ‘memleketten koptuğumuz' algısı tamamen yanlıştır. Beraber ve kardeşçe yaşamak istiyoruz" sözlerine yer verildi.
Raporda, sokağa çıkma yasağı ilan edilen Sur ilçesinin 6 mahallesinde binaların yüzde 80'inin enkaz, yüzde 20'sinin ise kullanılamaz durumda olduğu ifade edilirken, "Sur dışında Güneydoğu'da uzun süreli sokağa çıkma yasağı uygulanan ilçelerden çevre ilçelere ve Türkiye'nin diğer bölgelerine yaklaşık 200 bin kişinin göç ettiği hesaplanmaktadır. On binlerce yurttaşımız adeta kendi ülkesinde mülteci konumuna gelmiştir" dendi.
Vali ve kaymakamların, kanunda kendilerine böyle bir yetki olmamasına karşın sokağa çıkma yasağı ilan ettikleri belirtilen raporda, "Vali ve kaymakamlar aldıkları bu sokağa çıkma yasaklarıyla, yurttaşların yaşam hakkı, sağlık hakkı, eğitim hakkı, konut dokunulmazlığı, haberleşme hakkı, yerleşme ve seyahat özgürlüğü, adil yargılanma hakkı, özel yaşam ve aile yaşamına saygı hakkı gibi temel hak ve özgürlüklerini sınırlandırmaktadırlar" dendi. Raporda, "Vali ve kaymakamların yetkileri olmadığı halde sokağa çıkma yasağı kararı almaları, ‘terörle mücadele' gibi haklı bir nedene dayandırılsa da hukuka da uygun olmalıdır" ifadelerine yer verildi.
Raporda, PKK'nın bugünkü duruma gelmesinde hükümetin sorumluluğu bulunduğu ifade edilerek "PKK terörünün boyut değiştirerek bugünkü evreye geçmesinde, AKP hükümetlerinin uyguladığı politikaların büyük bir payı bulunmaktadır. AKP hükümetinin TBMM'ye bilgi vermeksizin yürüttüğü gizli pazarlık sürecinde PKK'nın bugünkü eylemleri için cephane yığınağı yapmasına, hendek kazmasına, dağdan şehre inmesine zemin hazırlamıştır" dendi.
PKK'nın bu günkü mevzileri kazanabilmek ve saldırılarını yerleşim birimlerine taşımak için, AK Parti hükümetinin ve kamu görevlilerinin bilgisinde, ‘gösterilen hoşgörüden yararlanarak' uzun süre hazırlık yaptığının gözlemlendiği ifade edilen raporda, bu hazırlıkların hükümetin bilgisi dahilinde olduğunu gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu'nun da aralarında bulunduğu yetkililerinin açıklamalarına yer verildi.
Raporda özetle şu tespitlere yer verildi:
— AKP sözcülerinin yaptığı açıklamalar, hükümetin ve kamu görevlilerinin bildiği bu hazırlıkları görmezden geldiğini, gördüklerini de hoşgörüyle karşıladığını açıkça ortaya koymaktadır.
— Bölgedeki güvenlik güçleri, önceden önlenme imkânı varken iktidarın aymaz tutumu sonucu cephane deposuna dönüşen bölgede, iktidarın yarattığı olumsuzlukları göğüsleme uğruna, canlarını siper etmektedirler.
— Bölge halkı, PKK terörü ile iktidarın hukuksuz ve anti demokratik uygulamaları arasına sıkışmış durumda olup, PKK'ya ve iktidara tepkilidir. Halkların Demokratik Partisi'nin bölgedeki siyasal ağırlığı ve bölge halkı üzerindeki etkisi giderek azalmaktadır.
— Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi'ye yapılan suikastla ilgili soruşturmanın ağır aksak yürütülmesi, şimdiye kadar aydınlatılmamış olması ve katillerinin yakalanarak yargıya teslim edilmemesi bölge halkında, sivil toplum örgütlerinde devlete karşı büyük bir güvensizlik oluşturmuştur.
— Bölgedeki, yerel yöneticiler, sivil toplum kuruluşları ve meslek odalarının temsilcileri ile vatandaşlar, hukukun üstünlüğünün egemen kılınmasını, Kürt sorununa TBMM'de diyalog yoluyla çözüm aranmasını, yaşanan duygusal kopuşun ve kırılmanın geri dönülmez noktaya ulaşmaması için sorunun öncelikli olarak ele alınarak çözümlenmesi gerektiğine inanmaktadır.
— Yaklaşık 11 bin esnafın ve 100 bini aşkın yurttaşa istihdam sağlayan Sur ilçesinde işinden olan yurttaşların hemen hemen tümü, barış içerisinde bir arada yaşamanın koşullarının oluşturulması ve kin ve nefret eylemlerine son verilmesi için gereken çalışmaların TBMM çatısı altında gerçekleştirilmesini ortak talep olarak dile getirmektedirler. AKP hükümetinin bölgeye yönelik politikalarının bir süre daha bu şekilde devam etmesi halinde bölge halkının zorla bir kopuşa yönlendirileceği savunulmaktadır.
— Bölge halkı, ekonomik önlemlerden önce barış ve huzur ortamının sağlanmasını talep etmektedir. Bu anlamda en temel ihtiyaçlardan olan sağlık ve eğitim hizmetlerinin yürütülen operasyonlar nedeniyle kesintiye uğramış olması devlete yönelik olarak büyük bir güvensizlik yaratmış durumdadır. Özellikle sağlık ocaklarının karakola dönüştürülmüş olması büyük bir hayal kırıklığı yaratmış durumdadır. Eğitim ve sağlık gibi temel ihtiyaçlarını karşılamakta ciddi anlamda zorluk çeken yöre halkı hükümetin bölgeye yönelik olarak açıkladığı ekonomik önlemleri anlamsız bulmaktadır. Zira bölge halkı için can güvenliği ekonomik olanlar da dâhil diğer bütün sorunlardan önce gelmektedir.
— Sur ilçesinin sokağı çıkma yasağı uygulanan 6 mahallesindeki yaşam alanlarının yüzde 80'i enkaz yüzde 20'si ile kullanılamaz haldedir. Sur'daki 6 mahallede insanlar kendi ülkelerinde göçe zorlanmışlar ve bu göçten korku nedeniyle yan mahalleler de etkilenmiştir. Yaşanan göç 20-25 bine yakın kişiyi etkilemiştir. Göç eden ilk grup can kaybı ile eşyasız göç etmiş ikinci grup ise bir kısım eşyasını yanına alabilmiştir.
— Sur artık eski Sur olamayacaktır. Bu gün itibariyle Sur'un yenilenme çalışmaları başlasa bile tahrip olan mahalle ve sokaklarının eski ruhu asla geri gelemeyecektir. Sur'un kendine gelebilmesi beş yıldan önce söz konusu değildir.
— Olayların böyle devam etmesi bölgedeki yurttaşlarda giderek derinleşen bir duygusal kopuşa yol açmaktadır.