CHP'den iki bakan hakkında gensoru önergesi

CHP'den iki bakan hakkında gensoru önergesi

CHP Grup Başkanvekilleri Akif Hamzaçebi ve Engin Altay, TBMM Başkanlığı'na CHP, Soma'daki maden faciasıyla ilgili Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız hakkında gensoru önergesi verdi.

Gensoru önergesinin gerekçesinde, Soma'da facianın yaşandığı kömür sahasının ruhsatının TKİ'ye ait olduğu ve Soma Kömür İşletmeleri AŞ tarafından işletildiği anımsatıldı.

Soma'da yaşananlara, iktidarın yıllardır madencilik alanında izlediği politikaların zemin oluşturduğu savunuldu.

Maden kazalarında artış yaşanacağının, devletin resmi belgelerine girmesine rağmen bugüne kadar bu tespitlerin gereği yapılmadığı, yeterli önlemlerin alınmadığı öne sürüldü.

 

‘Önlemler konusunda ciddiyetsizlik’

 

Soma'daki linyitin en önemli özelliğinin yanmaya yatkınlığı olduğuna işaret edilen gerekçede, şu ifadelere yer verildi:

"Kömür kendi kendine kızışarak ısı ve karbonmonoksit açığa çıkarmaktadır. Bu ortamdaki karbonmonoksit ve ısı miktarlarındaki artışın düzenli ve kontrollü bir şekilde ölçüldüğünde görülmesi ve izlenmesi mümkündür. Karbonmonoksit ve ısı miktarındaki artışlar düzenli ve sürekli bir şekilde ölçülmüş ya da ölçülmesine rağmen elde edilen sonuçlar dikkate alınarak gerekli tedbirler alınmış olsaydı bu olay olmaz veya böylesi ağır bir tablo ortaya çıkmazdı. Bu durum sensör çıktılarındaki ölçüm sonuçlarında görülecektir. Ortamda karbonmonoksit ölçüm miktarının olaydan önce uzun süredir 30 ppm civarında olduğu ifade edilmektedir. Eğer sensör sonuçlarına bakıldığında ölçüm sonucu iddia edildiği gibi uzun süredir 30 ppm ise bu durum kömürde gizli yanmanın devam etmekte olduğunun ayrıca açık alevli yangına dönüşme ihtimalinin kuvvetli olduğunun göstergesidir. Böyle bir ortamda her vardiyada yaklaşık 800-1.000 işçinin o ocağa indirilmesi, üstelik her vardiya değişiminin o ortamda yapılması önlemler konusundaki ciddiyetsizliği göstermektedir."

Bir başka iddianın ise halen bu saha TKİ'den devralınırken taahhüt edilen yıllık üretim miktarının çok üstünde üretim yapıldığının olduğu vurgulanan gerekçede, "Ocaktaki teknolojide ciddi bir değişiklik olmadığına göre, üretim zorlaması facianın oluşumunu tetikleyen önemli nedenlerden biri olarak ortaya çıkmaktadır. Yine edinilen bilgilere göre ocağın içerisindeki ana galerilerdeki stim borularının plastik olduğu ve yine elektrik kablolarının, bantların yanıcı niteliktedir. Yine bu işyerinde 5 -6 panoda üretim yapıldığı ve bu panoların seri usulde de havalandırıldığı söylenmiştir. Aslında her bir pano için bu tür ocaklarda havalandırmanın paralel usulde de olması gerekmektedir. Yine vardiya değişimlerinin zamandan kazanmak amacı ile yer altında yapılması facianın boyutlarını artırmıştır " değerlendirmesinde bulunuldu.

 

‘Yaşam hakları ihlal edildi’

 

Gerekçede, kömür sahalarının, özel sektör tarafından işletilmeye başlandıktan sonra bu ocaklarda iş kazalarında önemli artışlar yaşandığı ifade edildi.

Madenlerle ilgili kontrol ve denetimlerin yapılmasının, anayasaya göre devletin yükümlülüğünde olan insan sağlığı ve yaşamını koruma yükümlülüğünün bir parçası olduğu vurgulandı.

Kanunların açık hükümlerine rağmen maden ocaklarıyla ilgili olarak devletin kurumlarının, kamu meslek örgütlerinin uyarılarının dikkate alınmadığı, mevzuatta yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmediği, madencilerin yaşam haklarının göz göre göre ihlal edildiği belirtildi.

Soma'da yaşanan faciadaki sorumluluğun sadece Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı'nın sorumluluğuyla sınırlı olmadığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı'nın da önemli bir sorumluluğu bulunduğu savunuldu.

İş sağlığı-iş güvenliğinin amacının, işyerinde en deneyimsiz, en bilgisiz, en dikkatsiz işçinin dahi kaza yapamayacağı veya kazaya neden olamayacağı iş ortamının yaratılması olduğu, böyle bir iş ortamının yaratılması sorumluluğunun da yasaya göre işverende olduğu belirtildi.

Gerekçede, şöyle denildi:

"İş sağlığı ve iş güvenliği konusundaki denetimlerin gereği gibi yapıldığını söylemek mümkün değildir. Soma'da bundan 2-3 ay önce yapılan denetimde hiçbir kusur bulunmadığı belirtilirken, şimdi kazadan sonra yapılan ilk incelemelerde 20 civarında eksiklik bulunması, bu gözlemi doğrulamaktadır.

Türkiye'de önlenebilir iş cinayetlerinden dolayı yaşamını yitiren emekçilerin sayısı adeta katliamı andırmaktadır. İş kazalarında Avrupa birincisi, dünyada ise üçüncü olan Türkiye'de, İş Sağlığı ve Güvenliği Meclisi verilerine göre, 2013 yılında iş kazalarında yaşamını yitiren işçilerin sayısı bin 235 kişidir. 2014'ün ilk dört ayında ise bu sayı 398'e ulaşmıştır. Maden kazalarında yaşanan ölümlere karşın ILO'nun 176 sayılı Madenlerde Sağlık ve Güvenlik Sözleşmesi'nin onaylanmaması siyasi iktidarın bu konuya bakış açısını ortaya koymaktadır. Türkiye'de gerekli önlemler, işverenler tarafından bir maliyet unsuru olarak değerlendirilip alınmamakta, bakanlık tarafından zorunlu denetim ve kontroller, teftişler yapılmamakta ya da göstermelik yapılmakta ve bu nedenle iş cinayetleri olarak isimlendirebileceğimiz ölümler hız kesmeden giderek artmaktadır.

Facianın yaşandığı madende faaliyet gösteren şirketin açıklamasına göre Soma'daki madenlerde 5 bini yeraltı olmak üzere 5 bin 550 ile anılan şirketin faaliyetleri kapsamında çalışmaktadır. Ancak, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından yapılan açıklamaya göre söz konusu şirketin SGK'ya kayıtlı işçi sayısı 2 bin 896 kişidir."

 

‘İş cinayeti’

 

Gerekçede, madencilik işkolunda taşeronlaşma, kaçak işçi çalıştırma, esnek çalıştırmanın giderek yaygınlaştığı ifade edildi.

Yaşananların birinci sorumlusunun siyasi iktidar, ikinci sorumlusunun, kanunun öngördüğü önlemleri iş sağlığı-iş güvenliğinin amacını gerçekleştirecek şekilde almadığı için kusur aranmaksızın işveren olduğu belirtildi.

Gerekçede, "Anayasasında sosyal devlet olduğu yazmasına, sosyal haklara anayasasında yer vermiş olmasına karşın, yasalarca kendisine yüklenmiş olan görev ve sorumlulukları hayata geçirmediği için başta yaşam hakkı olmak üzere temel hakları yaşama geçirecek koşulları yaratmadığı, hukuki deyişle olumlu edim yükümlülüğünü yerine getirmediği için somut olayda (Soma'da) denetim görevini eksiksiz yerine getirmemiş olması hizmet kusuru olduğu için iş cinayeti olarak tanımlayabileceğimiz bu facianın siyasi sorumluları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'dır. Bu nedenle alınması gerekli önlemleri aldırmayan, denetim ve kontrollerin yeterli ve etkin bir biçimde yapılmasını sağlamayan siyasi sorumlular Çelik ve Yıldız hakkında gensoru önergesi verilmiştir" denildi.