CHP'den istifa eden Özkes: Rezidans olayını kurgulayanlar da, sızdıranlar da CHP'li

CHP'den istifa eden Özkes: Rezidans olayını kurgulayanlar da, sızdıranlar da CHP'li

Geçtiğimiz hafta CHP'den istifa ettiğini açıklayan İhsan Özkes, CHP'de tartışmaya yol açan rezidans krizine ilişkin olarak, "Evet. O ev başka yerden alınamaz mıydı? Rahatsız oldum" dedi. "CHP’ye CHP’den başka bir yapı zarar vermiyor ki" diyen Özkes, "Evle ilgili olayı oluşturanlar da kurgulayanlar da CHPli, basına sızdıranlar da CHP’li... Bunu böyle söyledim genel başkana... CHP’nin kendisi kendisine engel, çok üzülüyorum bu duruma..." ifadelerini kullandı.

Habertürk'ten Balçiçek İlter'in sorularını yanıtlayan (27 Temmuz 2015) İhsan Özkes'in açıklamalarından bazı bölümler şöyle:

 

-Sizin kazanacağınızı düşünüyor ama kazanamayacağını bile bile başkasını mı aday yapıyor? Niye? Söz mü? Akçeli işler mi? Ne?

Tabii biliyor o adayın kazanamayacağını. “CHP zihniyeti” bu işte. “Az olsun, benim olsun” anlayışı. Sadece söz değil kuşkusuz ama o konulara girmek istemiyorum. CHP bugün böyle olmasaydı Türkiye böyle olmazdı.

-Nedir o durum?

7 sayfa açıklamanızdan hiçbir şey anlamadık... Satır araları önemli çünkü. CHP’ye girişimi, vekilliğimi kime borçluyum biliyor musunuz? Önce Allah’a, sonra rahmetli Türkan Saylan’a... Saylan ile görüşmelerimiz olmuştu, kimsenin bilmediği dini bağlarını anlatmıştı. Kendini yalnız hissettiğinde Yasin-i Şerif’e sığındığını anlatmıştı. Kendisi vasiyet etmiş benim cenaze namazını kıldırmamı. Vasiyeti bilmeden kıldırdım aslında. Eğer o namazı kıldırmasaydım CHP beni almayacaktı. Hatta cenazede Baykal’a “Beni hatırladınız mı?” diye sormuştum. Kamuoyunda tanınmış olmak CHP cephesinde işe yaradı, Kılıçdaroğlu ile el sıkıştık. Önce PM’ye girdim, sonra vekil oldum.

-Baykal sizi partisinin “dine mesafeli” algısından kurtarmak için istemişti zamanında, peki o algı değişti mi?

Hayır. CHP, üzerindeki “Din ile sorunlu” algısından çıkamadı, kurtulması da mümkün değil.

-Neden kurtulamaz?

Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan ayrıldıktan sonra Lütfü Doğan 1977’de Malatya’dan milletvekili seçildi ve Diyanet’ten Sorumlu Devlet Bakanı oldu. Kayseri’den eski müftülerden Gani Aşık da var, vekil olan. 2002’ye kadar bir din adamı yok. Yaşar Nuri Öztürk girdi, 2 yıl sonra ayrıldı. 2010’da ben PM’ye girdim, 2011’de vekil oldum ve şimdi de istifa ettim.

-Ne demek istiyorsunuz?

Net söyleyeyim. CHP’de bir vitrin malzemesi ve bir mevsimlik işçi muamelesi gördük hepimiz. Günü kurtarmak için yapılan hamleler. Bu durum uzun soluklu olmaz, olmuyor zaten. Niye olmaz? Olsaydı ben olurdum zaten. Benim kadar kucaklayan, mücadele eden, uğraşan, taşın altına elini koyan, tahammül sınırlarını aşan konulara bile sabreden yoktur. Ben CHP’lilerle toplantılarda “Kutlu doğum mesajı atmakla olmaz” bu diye bağıran eski solcu kafasıyla mücadele ettim. O solculara solculuğu ben daha iyi anlatırım, orası ayrı... Ama bu kafayla olmaz.

-Ne hissediyorsunuz şu an?

Sabır ve metanet tükenince verdim istifa kararını. Ani ve öfkeyle alınmış bir karar değil. Bu işin bu şekilde biteceğine rüyamda görsem inanmazdım. Çok üzgünüm. Fevkalade zor bir ayrılış oldu ama mecburdum. Tırnaklarımla kazdım, Anadolu’yu gezdim.

-Siz niye ayrıldınız sahiden?

Kılıçdaroğlu ile baş başa görüştük, orada dedim ki: “İyi niyetinizden şüphem yok ama siz beni harcıyorsunuz. 1- İstemediğim halde belediye başkanı adayı yaptınız, arkamda durmadınız. 2- Hiç ilgim olmadığı halde Şişli olayında beni aracı kılıyorsunuz, netice başarısız. Ben yara aldım, niye ben? 3- Bana “Broşür hazırla” diyorsunuz, birlikte karar veriyoruz, emir veriyorsunuz. Sizin emrinize rağmen il başkan yardımcısı ve ilçe başkanlarınız yapmadık şey koymuyor, bunu da size duyuruyorum, engel olmuyorsunuz.” Yeterince açık mı Balçiçek Hanım?

-Ne dedi?

“Haklısın” dedi. “Yani benim tüm günahım size bağlı olmak, çalışkan olmak” dedim. Söylediği emrin arkasında durmuyor, sahiplenmiyor.

-Neden sizce?

CHP’nin değişik bir delege yapılanması var. “Delege ağaları” var. Genel başkan bu ağalara “Eyvallah” etme durumunda maalesef. “Sizin gücünüz yetmiyor bunlara, bunlar sizi götürür biliyorum” dedim genel başkana... Bu delege ağaları doğrudan olmasa da partiyi yönetiyor. Adayların belirlenmesinde, listelerin yapılmasında, PM yapılanmasında bu adamlar çok etkili.

-Üsküdar’da az kalsın kazanıyordunuz.

Bence kazandım zaten ama çok iş döndü. Fazlam vardı, eksiğim yoktu, karşı tarafın yaptıklarını bir tarafa bırakın, bizde de bunu sahiplenememe var. Üsküdar’da kazanabileceğime CHP inanmıyordu. İnanma sorunu var CHP’de. Seçmeni, delegesi, yöneticisi inanmıyor kazanacağına...

-2 hafta önce Eskişehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen ile söyleşi yaptım, aynı cümleyi Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu için kullandı. “Kendisi bile inanmıyordu” dedi.

İlginç noktaya geliyorsunuz, bugün ilkleri açıklayacağım, söyleyeceğim. PM’de Kılıçdaroğlu’na Cumhurbaşkanı adayı için destek verdik. Ardından İhsanoğlu’nun ismini duydum, hemen genel başkanı aradım, Bahçeli ile görüşmeye gidiyordu, arabadaydı, açıklama yapılmamıştı daha. “Eğer adayımız oysa tekrar düşünün, tutmaz, bizim tabanda da diğer tarafta da sorun çıkar” dedim. Dinledi. Gitti Bahçeli ile görüştü, adayımız açıklandı.

-Tekrar görüştünüz mü?

Evet. Hemen yanına gittim. Grup başkanvekilleriyle görüşme halindeydi. Sonra yanına ben girdim ve şöyle dedim: “İhsanoğlu iyi bir bilim adamıdır ancak bizim tabanla sorun olur. AKP’den de oy alamaz çünkü babasından ve Mısır’da yaşananlardan dolayı.” Türkiye’deki her imam hatipli bunu bilir. Yüksek İslam mezunu olarak Kuran yakma olayını da çok iyi biliyorum, Mısırlı İhsan Hoca, Mehmet Akif Ersoy vs... Başladım anlatmaya. O tabanda ihanet olarak bakılır CHP’ye geçmesine... Anlatırken Kılıçdaroğlu’nun yüzü attı.

 

'Keşke o daire oradan alınmasaydı'

 

-Bilmiyor muymuş? Tanımıyor muymuş?

Hayır. İyi bir değerlendirme yapmamış. “Bu söylediğin iyi oldu, hazırlıklı olalım, getirdiği oy götürdüğünü karşılamaz mı?” dedi, “Olmaz efendim” dedim. Bu uyarıyı yapan belki de tek kişiyim CHP’de... Ben din adamıyım, memleketin nabzını biliyorum.

-İstifa gerekçelerinizi sıraladınız, peki sizde tetik düşüren olay ne? Yani bunlar bugünün meselesi değil kuşkusuz?

Belki bunu söylememem gerekir ama son görüşmemizde Kılıçdaroğlu’na şöyle dedim: “Ben sizin temizliğinize inanıyorum, dürüstsünüz, iyisiniz ama şu daire başka yerde alınamaz mıydı?” Yeterince açık mıyım? “Keşke o daire oradan alınmasaydı” dedim. Ben genel başkana inanıyorum, güveniyorum ama halk ne düşünür?

-Ataşehir’de kızına ait rezidanstan bahsediyorsunuz...

Evet. O ev başka yerden alınamaz mıydı? Rahatsız oldum.

-Peki Şişli olayında CHP yara aldı mı?

Almaz olur mu?

-Görevden alınmalılar mıydı?

Konuşmak istemiyorum bu konuda, CHP’ye CHP’den başka bir yapı zarar vermiyor ki... Evle ilgili olayı oluşturanlar da kurgulayanlar da CHPli, basına sızdıranlar da CHP’li... Bunu böyle söyledim genel başkana... CHP’nin kendisi kendisine engel, çok üzülüyorum bu duruma...

-İnanılmaz şeyler söylüyorsunuz. CHP kendini bu kadar baltalamasına rağmen iyi oy alıyor o zaman....

Dediğiniz doğru. Halkın bunlardan haberi yok ki... Genel başkan iyi bir insan, çalışkan, dürüst ancak CHP’de değişiklik yapacağı zamanları, fırsatları elinden kaçırdı. Durumu idare etme halinde. “Allah yardımcınız olsun, size dua ediyorum” dedim konuşmamızda. İş zor çünkü ne yardan ne serden vazgeçmiyor. Delege ağaları var, CHP dinamikleri var.

Her biri başka telden çalıyor, her birinin amacı kişisel, hizipsel... Ve bunların trafik polisliğini de Kemal Kılıçdaroğlu yapıyor, idare ediyor yani... Daha ne diyeyim? Çıkmazın içinde, çıkmaza yön verecek, durduracak konumda değil.

Söyleşinin tamamı için tıklayın.