CHP'li 30 vekil Berberoğlu'nun duruşmasının ardından Çağlayan'dan Cumhuriyet'e yürüdü

CHP'li 30 vekil Berberoğlu'nun duruşmasının ardından Çağlayan'dan Cumhuriyet'e yürüdü

CHP'li 30 milletvekili, Cumhuriyet gazetesi Ankara Temsilcisi Erdem Gül ve CHP milletvekili Enis Berberoğlu'nun yargılandığı duruşmanın ardından Şişli'deki Cumhuriyet gazetesine dayanışma ve destek ziyareti gerçekleştirdi. Milletvekilleri, Cumhuriyet Vakfı Başkanı Orhan Erinç'in de aralarında olduğu bazı yazarlar ve gazetenin yazı işleri çalışanları ile görüştüler.

Yaklaşık yarım saat süren ziyaretin ardından çıkışta gazetenin bahçesinde bir araya gelen milletvekilleri 'Özgür basın susturulamaz' sloganı attı.

CHP'nin 30'a yakın milletvekili Cumhuriyet Gazetesi'nin 10 yazar veyöneticisinin tutuklanmasını protesto etmek için ve gazeteyle dayanışma duygularını iletmek için Çağlayan’daki Adalet Sarayı’ndan Şişli’deki gazete binasına yürüdü.

30’a yakın CHP milletvekilleri dün MİT TIR’larının durdurulması görüntülerinin yayınlanmasına ilişkin açılan davada yargılanan CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu’nun davasını izlemek için Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne geldi.

Karar arası CHP Grup Başkan Vekili Engin Altay ile Gürsel Tekin, Barış Yarkadaş, İlhan Kesici, Selina Doğan, Erdoğan Toprak, Atilla Sertel, Veli Ağbaba, Candan Yüceer, Sezgin Tanrıkulu, Didem Engin, Hilmi Yarayıcı, Mehmet Tüm, Tur Yıldız Biçer, Aykut Erdoğdu, CHP PM üyesi Kadir Gökmen Öğüt’ün aralarında bulunduğu CHP milletvekilleri, Şişli’deki Cumhuriyet binasına yürüdü. Cumhuriyet yöneticileri, yazarları ve çalışanları ile bir araya gelen milletvekilleri desteklerini iletti.

Cumhuriyet Vakfı İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç, “12 Mart’ta da benzer şeyler yaşamıştık. Sizlerin de desteği ile aşacağımıza inanıyoruz. Sizin bu desteğiniz bizim bu direncimizi daha arttırıyor” dedi.

"Cumhuriyet’e sahip çıkmak, Atatürk’e sahip çıkmaktır"

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay ise “Cumhuriyet Gazetesi’ne ve Cumhuriyet’e sahip çıkmak Mustafa Kemal Atatürk’e ve onun bıraktığı kutsal emanete sahip çıkmak ile aynı şey. Bizim demokrasiye ne zaman müdahale edilse ilk hedeflerden birisi Cumhuriyet Gazetesi oldu.

Belli ki bundan sonra da olacak. Bize düşen asıl görev demokrasiyi gerçekten Türkiye’de kurum ve kurullarıyla yerleşik köklü bir hale getirebilmek. Yani bir demokrasi mücadelesi veriyoruz. Keşke 66 yıldır çok partili siyasi hayata geçtiğimizden bu yana bu iş tamamlansaydı, bu süreç ihmal edilseydi de demokrasi mücadelesi vermek yerine daha çok milletin refah seviyesini yükseltmek için, daha yüksek yaşam şartları için siyaset yapabilseydik.

Geldiğimiz nokta bu bakımdan üzücü. Türkiye’nin 90 yıllık Cumhuriyet tarihinin 66 yıllık parlementer sistem içinde halen demokrasi için uğraşıyor olması hepimizin içinde bir parça eksiklik. Bunu da kabul etmek lazım. AKP’nin yani iktidar partisinin demokrasiyi bir tramvaya benzettiğini kendi ifadelerinden biliyoruz. Birşey daha biliyoruz. Bunlar Cumhuriyet’i içselleştiremediler, benimseyemediler. Oysa bunlara oy veren seçmenlerin de bence büyük bir kısmı Cumhuriyet’i de, Atatürk’ü de, devrimleri de içselleştirmiş ve benimsemiştir.

Yine AKP’ye oy verenlerin büyük bir kısmının aslında laiklikle de bir sorunu yoktur. Ama bur partiyi yöneten kafaların Cumhuriyet, laiklik ve Atatürk ile sorunları var. Onların Cumhuriyet ve Atatürk ile sorunları olduğu müddetçe bizim de onlarla olan kavgamız devam edecek. Her türlü devam edecek.

Parlementodaki parmak çoğunluğuna bakarak, Anayasadan kaynaklı temel hak ve özgürlüklerimizin gasp edilmesi yönünde atılan adımlara karşın devam edeceğiz. Genel başkanımızın direnme hakkından bahsettiği de budur. Bizim hepimizin yalnızca CHP’nin değil esasen bütün vatandaşların anayasadan kaynaklı temel hak ve özgürlüklerine yönelik her türlü müdahaleye karşı koymak iki nokta üst üste direnme hakkıdır. Bunu kullanacağız, bu bir isyan çağrısı, kalkışma çağrısı değildir. Bilakis demokrasiye, Cumhuriyet’e, rejime sahip çıkma çağrısıdır.

Öte yandan Cumhuriyet Gazetesi üzerinde yargı üzerinden yapılan bu operasyon, bir şeyin daha altını kalın çizgilerle kamu vicdanına da çizdirdi. Artık Türkiye’de bir bağımsız yargıdan söz etmek mümkün değil. Yargı, yürütmenin sopası haline geldi. Böyle bir yargıdan adalet beklemek saflık olur. Elbette biz Cumhurbaşkanı gibi yargı kararlarını tanımam, uymam demeyiz, herşeye rağmen demeyiz. Ortada bir Anayasa var. Şekilsel olarak da yargı ve müesseseler var ama birşeyi söylemek var. Bir yerde adliyenin olması orada adaletin olduğu anlamına gelmez.

Yargının da bu kadar fütursuz yürürlükteki mevzuata, ceza kanununa, yürürlükteki kanunlara ve anayasaya aykırı keyfi tutumları yargının artık gerçekten kamu vicdanında verdiği kararların yoğun şekilde sorgulanmasına yol açıyor. Mahkeme kararlarının meşruiyeti kamu vicdanındaki karşılıkla doğru orantılıdır. Kamu vicdanında eğer kabul görmüşse o karar tartışılır. Kamu vicdanında kabul görmeyen her mahkeme kararı her zaman tartışmaya açıktır, bunun tartışılmasında da bir küsur yoktur. Herşeye rağmen herkes demokrasiyi içselleştirdi ve benimsedi, sadece demokratik haklarını kullanımı konusunda vatandaşlarımızla rehavet görüyorum. Toplumun da bir sabır taşı vardır, o vesileyle iktidarı da uyarmak lazım. Bardağı taşıran damla noktasına Türkiye geldiğinde Türkiyeyi daha karanlık ve kötü günler bekleyecek. Bunun için iktidarı herşeye rağmen biraz daha hukuka uymaya, demokrasiye, temel hak ve özgürlüklere saygı göstermeye davet ediyoruz.

Cumhuriyet Gazetesi ile ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın Cumhuriyet Gazetesi rotasından şaşmayacaktır, buna yürekten inanıyoruz. Cumhuriyet Gazetesi’nin bir misyonu vardır, o misyonunu taşımaya, kadrolar, insanlar, isimler değişse de Cumhuriyet Gazetesi'nin misyonu Türkiye Cumhuriyeti ile yaşıt olarak devam edecektir. Bu güven içindeyiz. Yaşananlar içerideki arkadaşlarımızın durumu bizi üzdü ama demokrasi mücadelesinde bedel ödemeden olmaz. Bedel ödemek an itibariyle Cumhuriyet Gazetesi’nin kıymetli çalışanlarına, yöneticilerine düşmüşse o arkadaşlarımızda bedeli ödeyecektir. Bize düşen ise onlara önce moral destek, sonra da yalnız olmadıklarını hissettirmek, Türkiye ve dünya kamuoyuna ortadaki bu kepazeliği duyurabilmektir.”

Ziyarete katılan CHP'liler şöyle:

Gürsel Tekin, İlhan Kesici, Engin Altay, Selina Doğan, Barış Yarkadaş, Erdoğan Toprak, Atilla Sertel, Veli Ağbaba, Muharrem İnce, Candan Yüceer, Ali Özcan, Sezgin Tanrıkulu, Hilmi Yarayıcı, Mehmet Tüm, Didem Engin, Cemal Okan Yüksel, Yaşar Tüzün, Erdin Bircan, Tur Yıldız Biçer, Bülent Öz, Namık Havutça, Mehmet Göker, Mazlum Nurlu, Mahmut Tanal, Utku Çakır Özer, Tanju Özcan, Tuncay Özkan, Muharrem Erkek, Mahmut Tanal, Aykut Erdoğdu ile CHP İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat ve CHP PM üyesi Kadir Gökmen Öğüt.