CHP'li Binnaz Toprak: Ulusalcı çizginin solda yeri yok

CHP'li Binnaz Toprak: Ulusalcı çizginin solda yeri yok

Cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından kurultaya giden CHP’nin İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak, “Türkiye’de bugün solun bir kesiminin konumu da değişti. Sol siyasette pek de yeri olmayan ulusalcı çizgiye kayanlar oldu. CHP sadece bu kesime hitap ettiği sürece muhalefette kalmaya mahkûm. Oysa CHP bir kitle partisi. Tüm kitle partileri gibi toplumun değişik kesimlerini kucaklayabilmesi gerek. Bu, CHP’nin laiklik vurgusundan vazgeçtiği ya da vazgeçeceği anlamına gelmez” dedi.

CHP, 5-6 Eylül’de kurultaya gitmeye hazırlanırken, partinin kurultayın ardından izleyeceği politikalar da tartışılmaya devam ediyor.

CHP İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak,  Birgün gazetesinden Sebahat Karakoyun ve Yaşar Aydın’a konuştu.

Binnaz Toprak’ın sözlerinden öne çıkan ifadeler şöyle:

CHP’nin seçimlerdeki yaklaşımının “muhafazakâr iklimin etkisinde kalmakla” ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Seçim koalisyonları Batı demokrasilerinde sıkça kullanılan taktiksel bir yöntemdir. Amacı, iki ya da daha çok partinin gücünü birleştirerek seçim kazanmak. Bu tür bir koalisyon partilerin programlarını birleştikleri ya da kendi ideolojilerinden vazgeçtikleri anlamına gelmez. Tek anlamı vardır: Üst üste seçim kazanmış güçlü bir parti karşısına tek adayla çıkıp oyları bölmemek.

 

Ulusalcı çizginin solda yeri yok

 

Türkiye’de bugün solun bir kesiminin konumu da değişti. Sol siyasette pek de yeri olmayan ulusalcı çizgiye kayanlar oldu. CHP sadece bu kesime hitap ettiği sürece muhalefette kalmaya mahkûm. Oysa CHP bir kitle partisi. Tüm kitle partileri gibi toplumun değişik kesimlerini kucaklayabilmesi gerek. Bu, CHP’nin laiklik vurgusundan vazgeçtiği ya da vazgeçeceği anlamına gelmez.

 

Ötekileştirme ile mücadele

 

Mütedeyyin insanların kaygılarını da dikkate almak, kılık kıyafetle uğraşmamak, parti adayının mütedeyyin olması gibi konuların laiklikle ilgisi yoktur. Bu konularda daha demokrat bir tutum almak muhafazakârlık da değildir. Bilakis, farklı kimliktekileri kucaklamak, insanların kimliğine bakmaksızın onları hakları olan vatandaşlar olarak kabul etmek, toplumsal önyargılarla ve ötekileştirme ile mücadele etmek sosyal demokrat bir partinin görevidir.

 

CHP’nin rotası

 

CHP Avrupa sosyal demokrat partilerinin rotasını benimsemeli. Kuşkusuz, Türkiye gibi ekonomik gelişmişlik sürecini henüz tamamlamamış, sınıflar ve bölgeler arasındaki gelir dağılımında ciddi farklılıklar olan bir ülkede sosyal demokrat bir partinin birinci görevi bu uçurumu mümkün olduğunca kapatmak, ancak bunu yaparken uyguladığı politikalarla ekonomik gelişmeyi sekteye de uğratmamak. Sosyal demokrasinin tarihsel çıkışı bu konularla ilgili zaten.

Sosyal demokrat ya da sol partileri merkez sağdaki ya da aşırı sağdaki partilerden ayıran başka önemli konular var artık. Etnik köken, dini inanç, cinsel yönelim, cinsiyet, göçmen/mülteci statüsü gibi farklılıklardan dolayı insanların ayrımcılığa uğramaması için mücadele etmek, hakkı-hukuku çiğnenmiş herkese ve her kesime sahip çıkmak, düşünce özgürlüğünü, protesto hakkını savunmak gibi. CHP’nin 24. dönem milletvekilleri tüm bu alanlarda hem Meclis’te hem de toplumsal olaylarda aktif bir rol üstlendiler, ancak vizyonumuz bütüncül bir çerçeveye oturtulamadığı için yeterince söylemlerimize yansımadı.

Türkiye’deki genç nüfusun iyi eğitilmesi, ezberci değil düşünen-üreten-yeniliğe ve dünyaya açık bir gençlik yetiştirilmesi, bilgi toplumu oluşturulması, yeni teknolojileri tüketen değil üreten, dünya çapında sanatçılar ve bilim insanları yetiştiren, kent estetiğine önem veren bir Türkiye vizyonunu gündeme sokmalıyız. Çağdaşlık tanımını ekonomik açıdan gelişmiş ama toplumsal yaşamı muhafazakârlığa sıkışmış bir vizyon çerçevesinde değerlendiren AKP gibi bir partiden CHP’yi ayıran en önemli unsur bence bu gibi konular olmalıdır.