31 Mart'ta yapılacak olan yerel seçimler yaklaştıkça parti merkezlerindeki hareketlilik artıyor ve ittifâk çalışmaları hız kazanıyor. Partiler adaylarını açıklamaya başlamış olsa da Meclis'te bulunan hiçbir parti henüz İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayını açıklamadı.
Adalet ve Kalkınma Partisi'nin İstanbul adayı olarak Meclis Başkanı Binali Yıldırım'ın ismi öne çıkıyor. Cumhuriyet Halk Partisi'nde ise İstanbul adayının kim olacağı ile ilgili birçok gazeteci farklı kulis bilgileri aktarıyor.
CHP bünyesinde uzun yıllardır siyaset yapan Gürsel Tekin, yerel seçim çalışmalarına en erken başlayan isimlerden biri olmuştu. 24 Haziran'da yapılan Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimden kısa süre sonra aday adaylığını açıklayan Tekin, İstanbul'u ''4 sene boyunca doktora yapar gibi'' çalıştığını belirtiyor. 4 dönem boyunca İstanbul milletvekilliği yapan Tekin ayrıca CHP İstanbul İl Başkanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Meclisi üyeliği yaptı ve İl başkanlığı yaptığı süreçte 2009 yerel seçimlerinde CHP'nin İstanbul adayı olan Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte çalıştı.
T24'e yaptığı açıklamada, bir önceki seçimde AKP’ye oy veren seçmende en yüksek karşılığı kendisinin aldığını belirterek, "HDP’nin yüksek oy aldığı ilçelerde de, AKP’nin yüksek oy aldığı ilçelerde de çok farklı bir sonuç ortaya çıkacak. Çünkü biz İstanbul’u yağmalayan beton lobisinin değil, İstanbulluların adayıyız" dedi.
İstanbul'un 'çok uzun zamandır yönetilemediğini ve yönetimin eli, desteğiyle yağmalandığını' savunan Tekin, "Toplam vurgun 240 milyar Türk Lirası. Bu parayla Türkiye’ye 3 tane GAP, İstanbul’a da 30 tane Marmaray, 53 tane üçüncü köprü yapılır. Adamlar Tunus ekonomisi kadar büyük bir parayı çalmışlar" diye konuştu.
CHP'nin İstanbul adayını açıklamasına kısa bir süre kala T24'ün sorularını yanıtlayan Tekin, şunları söyledi...
Adayların açıklanmasına kısa bir süre kaldı. CHP’nin İstanbul adayı olmak için şansınızı nasıl görüyorsunuz?
İstanbul’un 934 mahallesinin 785’ini adım adım gezdim. Esenyurt, Bağcılar, Sultangazi, Fatih, Pendik özellikle AKP’nin yüksek oy aldığı, kalemiz dediği ilçelerde çalışma yürüttük. Çünkü İstanbul’u kazanmak için AKP’nin kalelerinde performansımızı ve oy oranımızı yükseltmeye ihtiyacımız var. Aynı şeyleri yapıp farklı sonuç bekleyemeyiz. Klasik kompozisyonu değiştirmek, AKP’nin çok oy aldığı yerlerde sonuç alacak şekilde hareket etmemiz gerekiyor.
Günüm gecem buralarda geçiyor. Çok ciddi bir teveccüh gördüğümüzü söyleyebilirim. Bu kamuoyu araştırmalarına da yansıyor. Adalet ve Kalkınma Partisi, çeşitli sivil toplum kuruluşları ve bizim tarafımızdan yaptırılan anketlerde benzer sonuçlar görüyoruz. Bir önceki seçimde AKP’ye oy veren seçmende en yüksek karşılığı biz alıyoruz.
Bunun yanında ben hayatımı İstanbul’da, İstanbullarla yaşayan bir insanım. Günüm gecem burada. Muhafazakar seçmende de, daha önce HDP’ye, MHP’ye veya İyi Parti’ye oy vermiş seçmende de bize yönelik bir ilgi olduğunu görüyorum. Biz her kesimden oy alacağız. HDP’nin yüksek oy aldığı ilçelerde de, AKP’nin yüksek oy aldığı ilçelerde de çok farklı bir sonuç ortaya çıkacak. Çünkü biz İstanbul’u yağmalayan beton lobisinin değil, İstanbulluların adayıyız.
Bugün İstanbulluların dertleri ortak, sorunları ortak, beklentileri ortak. Tabanda çok güçlü bir değişim beklentisi var. Ne MHP’liler bir dönem daha İstanbul’u AKP’nin yönetmesini istiyor, ne Saadet Partililer, ne İyi Partililer ne de HDP’liler. Bu şehri seven kimse 5 yıl daha aynı yağmanın, aynı talanın, aynı işlevsiz ve başarısız yönetim anlayışının devam etmesini istemiyor. Daha önce AKP’ye oy vermiş ama bugün kentsel dönüşüm adı altındaki uygulamalarla evleri yıkılmış, beton lobisi tarafından mallarına el konmuş kardeşlerimiz de artık değişim vakti diyor. Bu şartlarda partimizin yetkili organları gereken değerlendirmeleri yapacaktır. CHP’liler, örgütümüz, parti yöneticilerimiz, hepimiz büyük bir heyecanla İstanbul’u kazanmak istiyoruz. Biz bunu başaracağız.
Daha önce “İstanbul’u dört sene boyunca doktora öğrencisi gibi çalıştım” demiştiniz. Sizce İstanbul’un yaşadığı en büyük sorunlar nelerdir?
Bakın ben bir İstanbullu olarak bu yola yepyeni bir İstanbul kurmak için çıktım. Bugün İstanbul yaşanabilir şehirler sıralamasında 60 şehir arasında 40’ıncı sırada. Sağlıklı şehirler sıralamasında İstanbul sondan ikinci. Dünyada kadınlar için en tehlikeli 10 şehirden bir tanesi İstanbul.
Uluslararası sıralamaya baktığınızda manzara bu çıkıyorsa bunun birçok nedeni var. İstanbul’un yaşadığı sorunlar sıralamalara yansıyor. Kürsüden şampiyonlar ligine çıktık diye bağırıyorlar, gerçekte İstanbul küme düşmüş durumda. Dünyanın en güzel şehri olan İstanbul, Viyana’nın, Berlin’in, Paris’in çok gerisinde.
Bugün İstanbul’da ulaşım, altyapı, üst yapı sorunları var. Korkunç bir doğa katliamı ile karşı karşıyayız. Ormanlık alanlara doğru genişleyen yüksek yoğunluklu yapılaşma İstanbul’un su havzalarını tehdit ediyor. Beton lobisinin yağması o kadar büyük ki derelerimiz kuruyor, toprağımız betondan mezarların içerisine sıkışıyor, denizimiz zehirleniyor. Bu işin kültürel boyutu da var; tarihi Süleymaniye Camii’ne kaçak cafe açacak kadar gözü dönmüş bir yağma ile karşı karşıyayız. Mahallelerimizin kültürü yok oluyor. İstanbulluluk kimliği ve kentlilik bilinci erozyona uğruyor. Üsküdar gibi güzelim ilçelerimiz kökünden, mazisinden, geçmişinden dikilen plazalar ve rant havzaları ile kopartılırken diğer yanda kentsel dönüşüm adı altındaki uygulamalara maruz kalan kent sürgünleri, çadırlarda, teneke barakalarda yaşıyor. Fatih ilçesi göç veren, kimliğini kaybeden bir hale dönüştü. Bütün bunların bir sebebi var. İstanbul çok uzun zamandır yönetilmiyor. İstanbul sadece yönetimin eli ve desteğiyle yağmalanıyor.
Meclis’te iki hafta önce tarihi bir rapor açıkladım. Raporu hazırlayan TOKİ uzmanları. Bu rapor TOKİ’nin raporu. Uzmanlar diyor ki sadece 76 örnek projede 12 milyon 400 bin metrekare fazladan inşaat yapılmış. Toplam vurgun 240 milyar Türk Lirası. Bu parayla Türkiye’ye 3 tane GAP, İstanbul’a da 30 tane Marmaray, 53 tane üçüncü köprü yapılır. Adamlar Tunus ekonomisi kadar büyük bir parayı çalmışlar.
Bu büyüklükte para öyle birkaç adamın usulsüz uygulaması ile çalınamaz. Bu organize bir iş. Bunun belediye ayağı var, bürokrasi ayağı var, yargı ayağı var, medya ayağı var. Bir çok insan bu vurgundan geçiniyor. Böyle bir vurgunu mümkün kılan bir sistem var. O sistem de temel belediyecilik hizmetleriyle, halka daha iyi hizmet vermekle, üstyapı ve altyapı geliştirmesiyle, akıllı şehircilik ve 21’inci yüzyılın yeni şehircilik teknikleri ile ilgilenmiyor. Umurlarında olan tek şey bu yağmanın devam etmesi. Bugün İstanbul’u işte beton lobisi dediğimiz bu yapı yönetiyor.
Bunun bedelini kim ödüyor? İstanbullular ödüyor. TOKİ uzmanları bunu da raporlarında yazmışlar. Diyorlar ki “İstanbul’da yapılan uygulamalara bakıldığında parsel bazında verilen ayrıcalıklı imar hakları ile kentin geri dönülemez şekilde tahrip edildiği görülmektedir.” Yetmiyor, diyorlar ki: “Kentte yaşanan bu projeci yaklaşım ile kent bütününde sağlıklı bir kentsel çevre oluşturma ihtiyacının tamamen görmezden gelindiği açıktır.” Peki sonuç ne? “Söz konusu ayrıcalıklı plan değişiklikleri bu alanlarda yoğunluk artışına neden olmakta ve bu durum mevcut altyapı, başta ulaşım ağı olmak üzere, olumsuz etkiler ortaya çıkarmaktadır.”
Yani diyorlar ki bugün İstanbul’un ulaşım sıkıntısı varsa, altyapı sıkıntısı varsa bunun temel nedeni işte bu ayrıcalıklı imar planları ile sağlanan büyük vurgunlardır.
Bu vurgunların bir özelliği daha var. Bu vurgunlar ile İstanbul’da tam 100 bin imar mağduru var. Paralarını ödemişler evlerini alamıyorlar. Açıkça dolandırılmışlar. Fikirtepe’de insanlar çadırda yaşıyor. Yetmiyor, bir de vurgun yapmak için yapılan operasyonlar var. Üsküdar Kirazlıtepe’de gece vakti insanların camiilerini yıktılar. Boğaz gören o bölgeyi ele geçirip daireler dikmek için yoksul, gariban, muhafazakarları sürgün etmeye çalışıyorlar.
Bu vurgunun üçüncü ayağını da söyleyeyim, bu vurgunlarla emlak stoğunu genişletiyorlar, İstanbulluların evleri değerlerini kaybediyor. Yani adam sadece para çalmıyor, siz evinizde otururken, sizin evinizin değerini hiç ediyor. İstanbul’da yaşayan 18 milyon insan bu işin mağduru. Tek kazanan beton lobisi.
Bu yapılaşmanın yarattığı ekolojik ve kültürel tahribat şehrin ekonomisine de yansıyor. Tarım alanları yok oluyor. İstanbul kültürünü kaybediyor. Mahalleler kültürsüz kutulara dönüşüyor. Bunlar güvenlik sıkıntısına da yol açıyor.
Neticede ne oluyor? İşte İstanbul yaşanabilir şehirler sıralamasında yere çakılıyor. Sonuç? Londra yılda 16 milyar dolar turizm geliri elde ederken, İstanbul yönetilmediği için, yağmalandığı için, güvenlik diye bir şey kalmadığı için bunun yarısı kadar para kazanamıyor.
Ben açıkça haykırıyorum. İstanbul’un geleceği tehdit altında. Ekolojik sınırlara dayandık. Bu düzen devam edemez.
Ben bir İstanbullu olarak ne yapabiliriz diye yola çıktım. Dünyanın en prestijli üniversitelerinde ders veren, ödüller alan akademisyenlerle görüştüm, şehircilik alanında dünyanın en önemli uzmanlarının ayağına gittim. Bugün hala bürokraside hizmet veren tertemiz bürokratlarla dünyadaki uygulamaları masaya yatırdık. Viyana ise Viyana, Barcelona ise Barcelona, Londra ise Londra nerede en iyi uygulama varsa hepsini çıkardık. Dinamik, yenilikçi, çok güçlü bir ekibimiz var. İstanbul’un bütün sorunlarını çözeceğiz.
Birinci projemiz: Bugün İstanbul’un bir yönetimi yok. Biz İstanbul’a İstanbullular için bir yönetim kazandıracağız. 21’inci yüzyılda başarılı yerel yönetimlerin sırrı belli. Katılımcılık, çoğulculuk, şeffaflık. Halkın sesini ve görüşlerini uygun kurullar aracılığıyla yönetim mekanizmasına aktaracağız. Çoğulcu olacağız, kimseyi ayırmayacağız. Bir tek fakirlere ve dezavantajlı gruplara pozitif ayrımcılık yapacağız. Şeffaf olacağız. İstanbullu parasının nereye gittiğini kuruşu kuruşuna bilecek. Bu şehir kapalı kapılar ardında, bir avuç adamın çıkarları için yönetilmeyecek. İstanbul’un kaynakları İstanbul’a harcanacak. O yüzden diyoruz ki: “Biz kazanacağız, İstanbul kazanacak!”
İstanbul için olası ittifak hakkında ne düşünüyorsunuz?
Partilerin çok değerli genel başkanları uygun süreçler neticesinde bir karar verecektir. Ben sahayı biliyorum. Sahada zaten millet bir ittifak kurmuş durumda.
AKP ile MHP arasında kurulan ittifakın da İstanbul özelinde bir karşılığı yok. Gidin sorun “İstanbul’u bir dönem daha AKP yönetsin istiyorum” diyen bir tane MHP’li bulamazsınız. Bütün İstanbullular bu işten çok çekti. 1994’ten beri İstanbul’u aynı zihniyet yönetiyor. Geldiğimiz nokta ortada. Ulaşım sıkıntısı devam ediyor, altyapı sıkıntısı devam ediyor, güvenlik sıkıntısı devam ediyor, ekonomide çarklar dönmüyor, İstanbul nefes alamıyor. Bir avuç adam kazanıyor, İstanbullular dünyanın en güzel şehrinde mutsuz ve umutsuz bir şekilde yaşıyor. Beyoğlu gibi tarihi bir semt adeta betondan bir mezara gömüldü.
Bunun kendi ilçelerine, kendi mahallelerine yapılmasını istemeyen, İstanbul’da çarkların dönmesini, İstanbul’a yeniden huzur ve mutluluk gelmesini isteyen herkes oyunu kullanacak ve inşallah bu dönem son bulacak.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmanız durumunda öncelik vereceğiniz projelerinizden bize kısaca söz edebilir misiniz?
Bizim hedefimiz dünyanın bu en güzel şehrini yaşanabilir şehirler sıralamasında ilk 10’a sokmak. İstanbul bunu hak ediyor. İstanbul’un gücü buna yeter.
Öncelikle yönetim zihniyetini ve yöntemini değiştireceğiz. İstanbul bir avuç adamın rant iştahına göre yönetilmeyecek. Bu şehrin kanını emen Drakulaları buradan göndereceğiz. İstanbul kurallar ve kurumlarla yönetilecek. İstanbul’un kaynakları İstanbullular için harcanacak.
Kentsel dönüşümde mevcut uygulama rantsal dönüşüm. Şehrin rantını birkaç adamın cebine atıyorlar, İstanbulluları da kendi şehirlerinde sürgün ediyorlar. Değiştireceğiz. İzmir’de bu yapıldı. Kentsel dönüşümden bir kişi mağdur olmayacak. Yepyeni bir yapı stoğuna kavuşacağız. İstanbul kazanacak.
Üçüncüsü depreme karşı önlemleri arttıracağız. Bugün İstanbul’daki 496 deprem toplanma alanından geriye sadece 77 tane kaldı. Gerisi silme AVM, rezidans, plaza oldu. AKP’nin İstanbul milletvekillerine sesleniyorum, kardeşim yarın bir deprem olsa çocuğunuzu götürecek bir alan kalmadı. Bu durumdan memnun musunuz? Değiştireceğiz. Dünyada çok önemli uygulamalar var. California’da deprem uyarı sistemi var. İstanbul’a getireceğiz. 21’inci yüzyıl teknolojisi ve yeni şehircilik uygulamaları ile vatandaşlarımız depremden belli bir süre önce uyarılacak.
Dördüncüsü, su havzaları ile ilgili bütüncül bir çalışma yapacağız. Bugün İstanbul ciddi bir su sorununa doğru gidiyor. Su havzalarımız hem küresel iklim değişikliği hem de beton lobisinin yağması nedeniyle risk altında. Yarın susuz kalabiliriz. Bu konuda bir projemiz var. Türkiye’deki uzmanlarla bu konuyu ciddi şekilde masaya yatırdık. İstanbul’un geleceğini teminat altına alacağız.
Ulaşım alanında bütüncül bir planımız var. Raylı sistem ve deniz taşımacılığına önem vereceğiz. Mevcut arterlerde alternatif yol düzenlemeleri getireceğiz. Yeni şehircilik uygulamaları ile ulaşım alanında da toplam kalite ve verimliliği arttırmak mümkün. Toplu taşıma otobüsün içerisinde balık istifi gibi binip sıkış tepiş seyahat etmek demek değildir. Konforlu ve nitelikli olabilir. Bunu yapacağız.
Bir tane de çok önemli, İstanbul’a yepyeni bir dinamizm katacak projemiz var. Bunu da vakti geldiğinde açıklayacağım.
Partilerde İstanbul için birçok adayın ismi geçiyor. Özellikle AKP için Binali Yıldırım'ın adı çok önde ve birçok tartışma dönüyor. Siz yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz, sizce aday olması halinde Yıldırım'ın şansı ne?
Sayın Yıldırım hakkında nihai kararı partisi verecektir. Kendisi hiç üzülmesin. Eğer Sayın Binali Yıldırım ile biz yarışırsak neticede Meclis çalışmalarına geri dönecek