CHP Genel Sekreteri Akif Hamzaçebi, 1 Ocak 2018’den bugüne Türk Lirası'nın dolar karşısında yüzde 27 oranında değer kaybettiğini, bu tarihte doğan bir çocuğun borcunun 5.760 lira arttığını söyledi. “Vahim bir tablo’ sözleriyle Türk Lirası'nın dolar karşısındaki değer kaybını değerlendiren Hamzaçebi, “Türk Lirası’nın dolar karşısında kaybettiği her bir kuruşluk değer bizim omuzlarımıza 4 milyar 530 milyon liralık yeni borç binmesi demek” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın daveti üzerine AKP Genel Merkezi'ne gidişi tartışma konusu olan Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya'nın tutumuna da dikkat çeken Hamzaçebi, “Şayet bu süreçte Merkez Bankası bağımsızlığını koruyabilseydi, Merkez Bankası Başkanı çağrıldığı parti binasına gidip orada yapılan toplantılarda alınan siyasi kararları uygulamak zorunda kalmasaydı çoktan bir faiz artırımı gerçekleştirip Türk Lirası’nın Dolar karışışındaki bu değer kaybını kontrol altına almaya çalışacaktı. Ama Merkez Bankası Başkanı’nın eli kolu bağlı, bir müdahalede bulunmasına Cumhurbaşkanı tarafından izin verilmiyor” dedi.
Merkez Bankası Başkanına, “Bugün Türkiye’de bağımsız Merkez Bankası yoktur. Merkez Bankası Başkanı bari istifa etsin” çağrısı yapan Hamzaçebi’nin T24’e değerlendirmeleri şöyle.
Geçen yıl sonu itibarıyla 3 lira 82 kuruş olan dolar bugün 4 lira 85 kuruştan işlem görüyor. Hatta şu anda 4 lira 90 kuruşun da üzerinde işlem gördüğü bilgisini aldım, 4 lira 85 kuruş üzerinden konuşmaya devam edersek; 1 Ocak 2018’den bugüne Türk Lirası Dolar karşısında %27 oranında değer kaybetti. Türkiye’nin toplam dış borç stoku geçen yıl sonu itibarıyla 453 milyar dolar seviyesinde. Türk Lirası’nın dolar karşısında kaybettiği her bir kuruşluk değer bizim omuzlarımıza 4 milyar 530 milyon liralık yeni borç binmesi demek.
Yani, 1 Ocak 2018’den bu yana "Faiz, enflasyonun nedenidir" gibi bilim dışı bir saplantıya sahip olan Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu inadı nedeniyle %27 oranında yükselen doların bu 1 Lira 3 Kuruşluk artışı Türkiye’nin dış borcunun 466 milyar 590 milyon Lira artmasına neden oldu. Eskiden “yeni doğan çocuk borcuyla doğuyor” deniyordu, şimdi durum çok daha vahim. 1 Ocak 2018’de doğan bir çocuğumuzun borcu doğduğu günden bu yana 5.760 lira arttı. Çok vahim bir tablo.
Tablonun ne kadar kötü olduğunu insanların Türk Lirası’na olan güvensizlikten de anlayabiliriz. Ülkede işlem gören tüm para hacmi içerisindeki yabancı paranın payına kısaca “dolarizasyon” diyoruz. Bir ülkenin para birimine güven ne kadar azalırsa o ülkede dolarizasyon o oranda yükselir. Tahmin edeceğiniz üzere Türkiye’de dolarizasyon da hızla yükseliyor. Merkez Bankası’nın verilerine göre 2005 yılında yüzde 33 – 34 seviyelerinde olan dolarizasyon, 2010 yılında yüzde 26’ya kadar düşmüştü. Bu oran, Merkez Bankası’nın son verisine, 11 Mayıs 2018 verisine göre yüzde 39,98 seviyesinde. Türk Lirası’nın itibarı hızla düşüyor. Dolarizasyonun yüzde 40’a ulaştığı bir ortamda Türk Lirası’na güvenden söz edemeyiz.
“Ekonomi yönetimini ekonomiden anlamayan, yanlış bilgisiyle, batıl inançlarıyla Merkez Bankası Başkanı’nı dahi baskı altında tutan bir kişinin iki dudağı arasından kurtarmaktır”
Bu durum, bir neden değil, bir sonuçtur. Demokrasiden uzaklaşmanın, hukuktan uzaklaşmanın, huzur ve güven ortamından uzaklaşmanın, anayasa değişikliğiyle bir “tek adam” sistemi oluşturmanın sonucudur. Şimdi hemen yapılması gereken, hukuku, demokrasiyi yeniden tesis etmek, bağımsız olması gereken Merkez Bankası’nı tekrar bağımsızlığına kavuşturmaktır. Ekonomi yönetimini ekonomiden anlamayan, yanlış bilgisiyle, batıl inançlarıyla Merkez Bankası Başkanı’nı dahi baskı altında tutan bir kişinin iki dudağı arasından kurtarmaktır.
Şayet bu süreçte Merkez Bankası bağımsızlığını koruyabilseydi, Merkez Bankası Başkanı çağrıldığı parti binasına gidip orada yapılan toplantılarda alınan siyasi kararları uygulamak zorunda kalmasaydı çoktan bir faiz artırımı gerçekleştirip Türk Lirası’nın Dolar karışışındaki bu değer kaybını kontrol altına almaya çalışacaktı. Ama Merkez Bankası Başkanı’nın eli kolu bağlı, bir müdahalede bulunmasına Cumhurbaşkanı tarafından izin verilmiyor.
Biraz önce söylediğim gibi, acil olarak yapılması gereken, demokrasi ve hukuku yeniden tesis etmek, ülkedeki huzur ortamını yeniden sağlamaktır. Baskı altında olan Merkez Bankası Başkanı’nın bu saatten sonra yapabileceği tek şey istifa etmektir. Alınması gereken önlemleri alamayan, bağımsız hareket edemeyen bir Merkez Bankası Başkanı’nın hiçbir işlevi yoktur.
Demokrasilerde siyasi iktidarın gücü bir yandan kuvvetler ayrılığı ilkesiyle sınırlandırılırken diğer yandan Merkez Bankası bağımsızlığı ile de mali piyasalardaki gücü sınırlandırılır. Bugün Türkiye’de bağımsız Merkez Bankası yoktur. Merkez Bankası Başkanı bari istifa etsin."