CHP’li Kart: Halkbank üzerinden nüfuz suistimalleri yapılıyor

CHP’li Kart: Halkbank üzerinden nüfuz suistimalleri yapılıyor
Muzaffer Gençdoğan / ANKARA
 
Yolsuzluk ve rüşvet soruşturması kapsamında Genel Müdürü tutuklanan Türkiye Halk Bankası’nın kullandırdığı krediler, yeniden Meclis gündemine getirildi. CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, “Halkbank ve kamu bankaları, hükümetin kişisel ve siyasi çıkar ilişkileri için bir araç haline getirildi. 750 milyon dolarlık eski kredisini ödeme güçlüğü içine düşen Çalık Grubu’na Halkbank’tan 170 milyon dolar yeni bir kredi verildi” dedi.
Atilla Kart, Parlamento’da düzenlediği basın toplantısında, Sabah-ATV Medya Grubu’nun 2008 yılında Çalık Grubu’na satıldığını, bu satışın 750 milyon dolarlık bölümünün Halkbank ve Vakıflar Bankası’ndan kredi yoluyla karşılandığını hatırlattı. Kart, bu satışla ilgili Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu’nun düzenlediği raporda “Turkuvaz tarafından teminat olarak gösterilen menkul ve gayrimenkuller ile marka-lisans haklarının değerinin üzerinde gösterildiği, döviz kredisi niteliğindeki kredinin Bankacılık mevzuatı ihlal edilerek proje kredisi olarak gösterildiği, kredi sözleşmesine kefil olan Çalık Grubu patronu Ahmet Çalık’ın serbest mal varlığını ortaya koyan bir çalışma yapılmaması nedeniyle kefalet imzasının teminat özelliğinde ciddi kuşkular doğduğunun saptandığını” söyledi. Atilla Kart, daha sonra, satışla ilgili Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun da inceleme yaptığını belirterek “Her iki kurula ait raporlardaki uyarılara rağmen sözü edilen kredinin Başbakan’ın nüfuzuyla verildiği bir gerçektir” dedi. Kredinin 10 yıl vade ile verildiğini hatırlatan Kart “Böylesine imtiyazlı şartlarla emsali görülmeyen bir krediyi alan Çalık Grubu’nun, bu ödeme şartlarına da uymadığı, son gelişmelerden anlaşılıyor” diye konuştu. Atilla Kart, sözlerini şöyle sürdürdü:
 

170 milyon dolarlık yeni kredi

 
“Halkbank’ın, ‘devlet sırrı’ misyonunun bulunduğu gerekçesiyle, 17 Aralık’ta başlatılan yolsuzluk operasyonunun üstünü örtmek isteyen, hedef saptırmak isteyen Başbakan, öncelikle bu tablonun hesabını karartma yapmadan vermek zorundadır. Halkbank ve kamu bankaları, Hükümetin kişisel ve siyasi çıkar ilişkileri için bir araç haline getirildi. Halkbank üzerinden zincirleme bir şekilde nüfuz suiistimalleri yapılıyor. Çalık Grubu ödeme şartlarına uymadığı gibi, bir başka şirketi üzerinden 170 milyon dolarlık yeni bir kredinin verildiği basına yansıdı. Usulsüzlükler, yeni usulsüzlüklerle kapatılmak isteniyor.”
Atilla Kart, Çalık Grubu’nun Sabah-ATV’yi, yine hükümetin “özel himayesine mazhar” olduğu bilinen Kalyon Grubu’na sattığını hatırlatarak, şöyle devam etti:
 

İşadamlarından imece usulüyle para toplandı

 
“Bu satış sürecinde de yine usulsüzlükler ve yolsuzluklar devam etmektedir. Turkuvaz medya organlarının satın alınması için Başbakan’ın talimatıyla ve eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım olduğu iddia edilen bir Bakan’ın sorumluluğunda, Hükümete yakın olan işadamlarından 100’er milyon dolar imece usulüyle para toplandığı ve bu paranın 550 milyon dolara ulaştığı basına yansıdı. 17 Aralık’ta başlatılan operasyonun 2’nci ayağında araştırılacak suçlamalar arasında bu olayın da bulunduğu bilgisi kamuoyuna yansıdı. Başbakan’ın paniğinin nereden ve niçin başladığı tek tek ortaya çıkıyor. Şimdi buradan soruyoruz: Çalık Grubunun, 750 milyon dolarlık krediyle ilgili, Halkbank ve Vakıfbank’a yaptığı ödeme tablosu nedir? Ödemelerdeki aksamaya ve teftiş kurulu raporlarındaki uyarılara rağmen, 170 milyon dolarlık kredi, hangi yasal ve takdiri gerekçeyle verildi?”
 

Kamu bankaları için araştırma önergesi

 
Öte yandan. CHP Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat, kamu bankalarının yaptığı işlemlerin araştırılması için Meclis’te komisyon kurulmasını istedi. Özbolat TBMM Başkanlığına verdiği araştırma önergesinde “Gündemi işgal eden yolsuzluklar konusunun en önemli ayağı kamu bankalarıdır. Devlet bankalarının hukuka aykırı iş ve işlemlerinin saptanarak kalıcı çözümler üretebilmek amacıyla araştırma açılması gerekli olmuştur” dedi.
 
Kamu bankalarının zarara uğratılmasının kişisel çıkar kaygısıyla açıklanmayacak kadar organize ve örgütlü bir iş olduğuna dikkat çeken Özbolat önergesinde “Ülke maliyesinin merkezinde yer alan ve her biri çok önemli alanlara hizmet vermekle görevlendirilmiş bankalar şeffaflıktan uzak, denetimsiz faaliyete bulunması ekonomik krizleri de tetikleyecektir” iddiasını dile getirdi. Türkiye’nin içinde bulunduğu sosyal ve siyasal krizin sorumlusunun Başbakan Erdoğan olduğunu iddia eden Özbolat, kamu bankalarının şu ana kadarki zararının 670 milyon liraya ulaştığını da savundu.